ÖZET GEÇİYORUM
Birkaç aydır üst üste hanımlar ve beylerle alakalı yazılar çıktı. Bu akıma birkaç cümleyle de olsa katkım olsun isterim. Tabii bunu yine bir çocuk kitabının üzerinden yapacağım. Eserin adı, “Damdaki İnek”. İçinde çocuğumuza okurken sansürleyeceğimiz birkaç cümle ve görsel olduğunu belirtmek isterim. Bununla birlikte daha küçük yaşta yavrularımıza ev hanımlığının nasıl büyük bir rol, büyük bir meslek hatta büyük bir beceri olduğunu ve bununla birlikte göründüğü gibi basit olmadığını bu kitap vasıtasıyla aktarabiliriz.
Kitabın kahramanı Sian ve Shon çifti. Sian ev hanımı. Kocası ise çiftçi. Her sabah evden çıkıp akşama kadar tırpan sallıyor ve yorgun argın eve dönüyor. Akşam yemeğini yiyip yorgunluktan sızıveriyor. Shon eve bu hâlde geldiğinde Sian’i hep canlı, dinç ve neşeli görüyor. Bu durum sinirini bozuyor. Sabahtan akşama kadar evde keyif sürdüğünü, dinlendiğini, hatta elini hiçbir işe atmadığını sanıyor. Yoksa nasıl bu kadar canlı olabilir ki? Bir akşam niyetini hanımına açıyor. Ve iş değişikliği yapmaya karar veriyorlar. Sian tarlaya gidecek, Shon da evde kalıp Sian’ın yaptığı işleri yapacak. Anlaşıyorlar. Sabah erkenden hanımı çıkıp gidiyor tarlaya. Shon’un yapacakları belli. İneğe ot vermek, tavukları yemlemek ve tereyağı elde edip yemek yapmak. Eh ne var bunda, diyor. Fakat başına bir bilseniz neler geliyor.
Gerçekten dışarıdan bakıldığında kadının yaptığı iş hiç görünmüyor. Fakat bir kez yer değiştirilse, erkekler bu işin hiç de kolay olmadığını daha ilk saatlerde kavrıyor.
Kadınların rutinini şöyle bir özet geçelim: Sabah çocuklara kahvaltı verip okula göndermekle açılışı yapıyor hanım kardeşlerimiz. Ardından eşini uyandırıyor. Onlar genelde askıdakini değil ütü sepetindeki gömleği giymek istedikleri için sabah sabah ütü masasını kuruyor. Gömleği jilet gibi ütüleyip eşini giydirip yolluyor. Şöyle bir dinleneyim demek, ancak evde okula giden çocuklardan başka çocuk yoksa mümkün oluyor. Bu da istisna.
Mutfaktan başlıyor toplamaya. Sonra tek tek odalara yöneliyor. Yıkanacak çamaşırlar varsa yıkanıyor; asılacaklar, katlanacaklar, ütülenecekler yerlerini alıyor. Sabah çıkarken duş alınmışsa, banyo ve mümkün mertebe her gün WC temizleniyor. Evin süpürülmesi de her günün değişmezi. Arada bir paspas da yapılıyor. Ara ara cam, kapı, halı, koltuk temizliği icap ediyor. Evde sürekliliği sağlanan bazı malzemeler eksikse tamamlanıyor. Diş macunu, tuvalet kâğıdı, sabun… gibi temizlik malzemelerinin bitmeden alınması gerekiyor. Öğleden sonra yemek hazırlıklarına girişiliyor. Bunun için öncelikle eksik malzemenin temin edilmesi gerekiyor. Hanımlar iktisadı seviyor. En ucuz market için epey yol katettikleri oluyor. Bazen de pazara gidiliyor. Hem daha taze hem çok çeşit hem de uygun diye. Eve gelince bu yorgunlukla yemeğe başlanıyor. Kimi sofralarda tek çeşitle yetiniliyor, kiminde ise ziyafet çekiliyor. Tek çeşit de olsa kadının mutfakta işi bitmiyor. Dışarıdan gelen ev halkının saatleri uymuyorsa her gelene sofra kuruluyor bazen. Akşam baba da gelince, yemeğin ardından çay faslı oluyor. Çocukların ödevleri sırasını bekliyor. Bazen kardeşler arasında hırgür çıkıyor. Baba dış işlerden sorumlu ya müdahale etmiyor. O da annenin omuzlarında. Bu arbede sırasında çat kapı misafir gelebiliyor. Ya da bazen önceden haber veriliyor. Misafir için hazırlık yapmak elbette ecir kapısı. Nebevi düstur bunu öğütlüyor. Fakat bu, meşakkatli olmadığı anlamına gelmiyor. Misafirler yolcu edilince bir yandan yatma hazırlıkları başlıyor, diğer yandan mutfağın toparlanması gerekiyor. Arbede kaçınılmaz… Tam da yatma sırasında çıkıyor. Yatarsın yatmazsın derken saat epey ilerliyor. Sonunda uyuyorlar, fakat annenin uyuması için bir iki rötuş atması gerekiyor. Daha biraz evvel misafir bulaşıklarını yıkayıp tezgâhı boşaltan hanım, her su içişte yeni bir bardağın çıkarılarak tezgâha dizildiğini görünce gülsün mü, ağlasın mı bilemiyor. Meyve kabuklarından sanat eserleri icra edilmiş, yatmadan önce çıkan arbedede salon yastıkları her bir odaya atılmış, oyuncaklar etrafa saçılmış… Sabahın yükü biraz hafiflesin diye anne onları da toplayıp odasına çekiliyor. Şimdi çetelesini doldurması, okuması, yazması ve bazen çalışması gerekiyor. Akrep biri gösteriyor. Yelkovan buçukta… Son bir kez, mışıl mışıl uyuyan çocukların alınlarına bir öpücük konduruluyor. Açılan üstleri şefkatle örtülüyor. Artık bu hanım dinlensin, çünkü sabah zorlu bir maraton onu bekliyor… Fakat bir inilti duyuluyor. Çocuklardan biri ateşler içinde yanıyor. Yavaşça üstündekiler çıkarılıyor. Ayaklarının altına limon sürülüyor ateşi düşsün diye. Bazen de ateş düşürücü içiriliyor. Bir minder alınıyor içeriden, başucuna kuruluyor anne hemen… Ateş dinene, ter atıp yavru sakinleşene dek başucunda bekleniyor. Bazen saatlerce düşmediği oluyor. Bilmem kaçıncı rüyayı gören babaları uyandırmak gerekebiliyor. Neyse, bu gece hastaneye gidilecek kadar ağır değil durum. Üstü başı değiştiriliyor hasta yavrunun. Artık anne uyuyabilir. O da ne? Gün ağarıyor. Maraton yeniden başlıyor.
Haklısın Shon, keyif sürüyoruz…