Es-Selamu Aleykum Kıymetli Okurlar,
Gençlerle Muamele köşesinde ebeveynler olarak kendimizle olan ilişkimizi düzenlemeye kaldığımız yerden devam ediyoruz. Genç evlatlarımızla olan ilişkimizi düzenleyebilmek için önce kendimizle olan ilişkimizi düzenlememiz gerekiyor, demiş ve bu minval üzere bazı kavramları ele almaya başlamıştık. Bu ayki iç yolculuğumuzda öz yeterlilik kavramını ele alacağız.
Yeterli olma hissi insanın en temel duygusal ihtiyaçlarından biridir. İnsan birçok konuda hem kendine hem de etrafındaki insanlara yeterli olmak ister. Örneğin bir kadın, hem çocuklarına iyi bakım veren bir anne hem kocasına ilgili bir eş hem de anne babasına iyi davranan bir evlat olmak ister. Tüm bunları idealindeki gibi yapabildiği zaman bu kadın kendini yeterli görmeye başlar. Fakat hedefindeki şekilde yapamadığında yetersizlik duygusu ortaya çıkar. Çoğu zaman annelerin “Yetemiyorum ki!” dediğini sıkça duyarsınız. İşte öz yeterlilik kavramı burada devreye giriyor. Kişinin bir eylem karşısında “Ben bunu yapabilirim.” diyebilmesi ve yapabilme kapasitesine inanması öz yeterliliktir. Bir anne çocuğuna yeteri kadar ilgili davranıyor olabilir. Gerçekte, verdiği ilgi çocuk için yeterliyken anne yeteri kadar ilgi vermediğine inanıyorsa burada annenin bu konuda öz yeterlilik algısı düşük deriz. Yani aslında bazen yeteri kadar yaptığımız şeylerde bile yetersiz hissedebiliriz. Bu durumda öz yeterlilik kişinin yeteneklerine ve becerilerine dair algısını gösteren bir kavramdır diyebiliriz.
Bazen de gerçekten yetemediğiniz durumlar olur. Çocuklarla bire bir ilgilenmekte, onların ihtiyaçlarını karşılamakta, evin temizliğini yetiştirmekte, okunması gereken kitaplar listesinde, konuşulması gereken zor bir konuda ve benzerlerinde aslında yetememek çok doğal, insani bir hâldir. İnsanın âciz olması sebebiyle yetememesi hayatın bir parçasıdır. Burada önemli olan Allah (cc) izin verdiği müddetçe insanın her şeyi yapabileceğine dair kendine inanmasıdır. Öz yeterlilik inancı o kadar önemlidir ki insanın davranışlarını ve düşüncelerini ciddi oranda etkiler. Bir işe daha başlamadan önce insan beyni hızlıca o işi yapıp yapamayacağına dair bir karar verir. Örneğin çocuğuyla bir problemi olan baba bu problemi çözebileceğine işin en başında inanırsa bu problemi çözmek ve çocuğuna sağlıklı bir şekilde iletişim kurarak yaklaşmak konusunda kendisine inanmayan bir babadan daha başarılı olur. Yani aslında yapabileceğine inanmak insanın başarı yolunda mihenk taşıdır. Aynı zamanda öz yeterlilik hissi insanın mutmainlik hâlini yaşamasının da bir koşuludur. Daha bir işe başlamadan yetemeyeceğini düşünen kişi kaygılanır, streslenir ve bu endişe hâli onu yıpratır. Hâliyle yaptığı işe tamamıyla odaklanamaz ve o süreçten bir doyum elde edemez. Oysaki “Rabbim bunu benim için takdir ettiyse ben de yapabilirim, inşallah.” diye inanan kişi önündeki işe daha iyi odaklanabilir ve süreçte mutmain hisseder. Hemen aklımıza Rabbimizin (cc) “Allah bir kuluna kaldıramayacağı yük yüklemez.” ayeti gelmektedir. Aslında bu ayet insanın başına gelen her şeyle baş edebileceğini, yani öz yeterlilik inancını bize göstermektedir.
Sadece süreç her zaman sağlıklı ilerlemeyebilir. Bu ne demek? Öz yeterlilik özellikle çocukluk döneminde gelişen bir inançtır. Başta aile olmak üzere sosyal çevre de bu inancın gelişiminde büyük bir etkiye sahiptir. Bildiğiniz üzere çocukluk çağı keşfetme, deneme yanılma çağıdır. Çocuk her şeyi yapabileceğine inanır. Bir sabah kalkar ve “Ben astronotum, hadi baba uzaya gidiyoruz!” der. Veya o dört beş yaşlarındaki kızınız makyaj malzemeleriyle yüzünde bir renk cümbüşü yapmak için delicesine ağlar. Ve de yapar. Burada ailesi tarafından desteklenen, güçlü yanları öne çıkarılan ve zayıf yanları doğal kabul edilen çocuklar güçlü bir öz yeterlilik inancı geliştirir. Yani çocuk şunu bilir: “Yanlış da yapsam, eksik de yapsam ben yapmaya devam etmeliyim, ben yapabilirim.”
Diğer taraftan; sürekli eleştirilen, her fırsatta yetersizlikleri yüzlerine vurulan, belli bir kalıba sokulmaya çalışılan, güçlü yanları görülmeyen çocuklar potansiyellerinin yetersiz olduğuna inanırlar. Belki de en kötüsü, günün sonunda artık kendilerine bile inanmayı bırakırlar. Kendi benliklerine kapıyı kapatırlar. Kendisine inanmayı bırakan ve kendisi gibi olduğunda kabul edilmediğini gören çocuk ailesine veya arkadaşlarına uyumlanarak (onları sürekli razı etmeye çalışarak, onay arayarak, sevgilerini elde etmeye çalışarak) varoluşunu sergilemeye çalışır. Kendi çocukluğunuza dönüp baktığınızda bu anlattıklarım tanıdık gelebilir. Özellikle Sanayi Devrimi sonrasında yetişen nesillerin sistemlerinin bu duyguyu besliyor oluşuyla sürekli yetersizlik hissettirilerek büyütüldüğünü düşünüyorum. Bu noktada anne babalar olarak öz yeterlilik algımızı tespit etmemiz gerekmektedir. Aşağıdaki uygulama bu konuda size yardımcı olacaktır.
Kendinizi yeterli hissediyor musunuz? Neden? Derecelendirebilirsiniz. | |
Kendinizi hangi konularda yeterli hissediyorsunuz? | |
Kendinizi hangi konularda yetersiz hissediyorsunuz? | |
Kendinizin daha fazla yeterli olduğuna inansaydınız sizce nasıl olurdu? | |
Geçmişinize dönüp baktığınızda çevreniz sizi yetersiz hissettirmiş miydi? Derecelendirebilirsiniz. | |
Yeterli hissettiğiniz konular nelerdi? | |
Yetersiz hissettiğiniz konular nelerdi? | |
Ailenizin size daha fazla değer vermesini ister miydiniz? | |
Aileniz veya çevreniz size daha fazla yeterli hissettirseydi nasıl olurdu? |
Kişinin öz yeterlilik inancını etkileyen negatif anne baba tutumundan bahsetmiştik. Olumsuz deneyimlerimiz ve çevremizin olumsuz telkinleri de yapabileceğimize dair inancımızı negatif etkilemektedir. Öte yandan başardığımız her iş, olumlu her deneyimimiz, başkalarının deneyimlerinden kendi potansiyelimize dair çıkardığımız her yorum, çevremizin olumlu, destekleyici sözleri öz yeterlilik inancını geliştirmektedir. Ve gençlerin bu inanca çok ihtiyacı vardır. Tabloda gördüğünüz, aynı sizin de kendi gençlik döneminizde ihtiyaç duyduğunuz gibi. Burada anne babalar işin başını sıkı tutacak. Minik evlatlarının cesurca eylemlerini güvenli sınırlar içerisinde destekleyecek, zayıf yanlarından ziyade güçlü yanlarına odaklanacak. Gerekirse her sabah uyandığında “Ben bir Selahaddin, ben bir Ömer yetiştirmeye niyetlendim, açabildiğim kadar gönlümü geniş tut ya Rabb!” diyecek. Elbette her şey çocuklukta olup bitmemektedir. Yani gençlikte ve yetişkinlikte de kişi öz yeterlilik duygusunu geliştirebilir. Çevrenizdeki insanların konuşma dillerine dikkat ederek, kendi deneyimlerinizi yorumlama şeklinizi olumluya çevirerek, ulaşılabilir gerçekçi hedefler belirleyip çabalayarak ve emeğinize değer vererek bu inancı arttırabilirsiniz. Aynı değerleri genç evladınızla ilişkinizde uyguladığınızda evladınızın daha yeterli, mutmain, girişken, daha cesur, daha özgür hissetmeye başladığını fark edeceksiniz. Bu da hem size hem ona iyi gelecek, Allah’ın izniyle.
Bu sayımızda ebeveynlerin kendi iyileşme yolculuğunda öz yeterlilik kavramını ele aldık. İnsanın kendi beceri ve potansiyeline olan inancının ne denli önemli ve etkili olduğunu, nasıl geliştiğini ve geliştirilebileceğini öğrendik.
İnsanın kendine inanabilmesinin huzur verici yanını keşfetmeniz umuduyla, kendinize iyi bakın. Gelecek sayıda görüşmek üzere…
İlk Yorumu Sen Yap