Ebû Zerr ve Muâz ibni Cebel’den (r.anhuma) Nebi’nin (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Nerede olursan Allah’tan kork. Bir kötülük yaptığında arkasından onu giderecek bir iyilik yap. İnsanlara güzel ahlak ile davran.”[1]
Hadis çok çarpıcı bir cümleyle başlıyor. “Allah’tan kork!” ifadesinin bir başka şekli. Nerede olursan Allah’tan kork! Bu bir hakikatin ifadesi aslında, insan Allah’tan korksa da bu korku hâli her yerde olmuyor. Bir yerde Allah’tan korkan başka bir yerde korkmuyor.
Takva; kulun, Rabbinin öfkesi ve azabı ile kendisi arasına bir koruyucu yerleştirmesidir.[2] Bazı söz ve davranışlar ve hatta düşünceler bizi Allah’ın (cc) gazabı ve azabıyla karşı karşıya getirir. Allah’ın (cc) hudutlarına yaklaşan veya onları aşan kimseler azaba ve gazaba muhatap olurlar. İlahi azaptan sakınmak için ne yapmalıyız? Rabbimizin öfkesi karşısında kendimizi nasıl koruyabiliriz? Başta belirtelim ki kesinlikle kendimizi Allah’a rağmen, Allah (cc) karşısında, başka şeylere sığınarak koruyamayız. En geniş anlamıyla kudret ve kuvvet Allah’a aittir. Ondan kaçacağımız kimse yok. Allah’tan (cc) kaçabileceğimiz tek bir yer var: Allah! “Senden sana sığınırım.” derken Peygamber (sav) Allah’tan (cc) gelecek cezadan yine Allah’ın (cc) kendisine sığınıyor. Allah’tan (cc) kaçışımız yoksa biz burada doğru soruyu sorup doğru cevabı almalıyız. Allah’ın (cc) cezalandırmasından korunmamın en doğru yolu nedir, sorusunun cevabı “Allah korkusu”dur.
Allah (cc) korkusu öyle önemlidir ki Kur’ân’ın ele aldığı ilk konulardan biri budur. “Takva sahiplerine yol gösteren bir Kitap’tır.”[3] ayeti bir taraftan Kur’ân’ın hidayet olmasına vurgu yaparken, diğer taraftan takvaya parmak basıyor. Takva bir sakınma hâlidir. Bir zamana, mekâna, şahsa özel olmadan hayata rengini veren bir yaşam biçimidir. Hani, zemzem suyu misali. Bilim insanları zemzem suyunu bir bardak suyun içerisine damlatıp inceledikleri vakit, zemzem suyunun bir bardak suya tüm özelliğini verdiğini tespit etmişler. Takva da böyle bir şey. Bir bardak su olsa hayatımız, bir damla takva damlatınca suyun/hayatın tüm hücrelerine sirayet eder. Hayata rengini verir.
Olması gereken budur, takva bütün hayata renk verir. Ama takvalı olmaya gayret eden biz insanoğlu olunca durum çoğu zaman farklılaşıyor. Takva boyasını hayatımızın bazı belirli alanlarına serpiştirip bazı alanlarından bilinçli veya bilinçsiz olarak uzak tutuyoruz. Sonra takvalı olduğumuz yerlere bakıp bütün bir hayatımıza dair tam puan veriyoruz. Ben Allah’tan (cc) korkuyorum, diyoruz. Bu değerlendirme de çoğu zaman akl-ı selim değil, taraflı bir değerlendirme oluyor. Zira akl-ı selime ulaşan hariç her insan taraflıdır, nefsinin tarafını tutar.
Nefsine taraf olmadan takva terazisinde kendisini tartan mümin doğruya ulaşır. Ayrıca takvalı kişi, cimri bir ortağın ortağını hesaba çekmesinden daha katı şekilde nefsini hesaba çeker.[4] Hayatın her köşesini kuytusunu, açığını ve kapalısını gözden geçirir. Zira takvadaki hikmeti iyi anlamıştır; takvada amaç Allah’tan (cc) gelecek bir bela ve cezadan korunmaktır. Hâliyle insanların olduğu yer, yalnız kaldığı yer gibi bir mekânsal ayrıma ihtiyaç duymaz.
Ömrü bir duvar, takvayı bir boya kabul edip duvarda tek bir nokta kalmayacak şekilde her tarafını boyamak durumundayız. İşimizi, evimizi, öz nefsimizi, insan ilişkilerimizi ve binnetice tüm hayatımızı takvayla dizayn etmeliyiz. Çünkü bir gün ömür duvarı didik didik taranacak, Allah (cc) korkusundan uzak olduğumuz zamanlarda yaptıklarımız meydana çıkarılacaktır. İnsanız, mutlaka eksiğimiz gediğimiz, görmediğimiz yerler olacak, ama genel hâliyle takvayı hayatımızda belirgin kıldığımızda Allah (cc) yanında takvalı olarak yazılmayı umacağız. Gizlediklerimizin en değerlisi, açığa çıkardıklarımızın en güzeli, biriktirdiklerimizin en kıymetlisi takvadır zira.[5]
Takva bir elbisedir, giyilir.[6] Bir azıktır, hayat yolculuğunda onunla azıklanılır.[7] Bir furkandır,[8] insana iyi kötü, doğru yanlış, isabetli isabetsiz olanları ayırt etme fırsatı sunar, ileri görüşlü kılar. Takva bir ayrıcalıktır; başkası okur, düz metin diye geçer, ama takvalı okuyunca Kur’ân onun için yürüyen bir kandil olur, aydınlatır her bir yürüdüğü karışı. Yol gösterir, rehberlik eder.
Ben, sen ve insanlar olarak her birimiz Allah (cc) yanında takvanın kıymetini, takvayla ulaşacağımız iyilikleri, dereceleri tam idrak edemiyoruz. Ayrıca takvasız olduğumuzda nasıl irtifa kaybettiğimizi de tam olarak idrak edemiyoruz. Evet, esas Hesap Günü’nde işin ehemmiyetini idrak edeceğiz, ama o vakit geç olabilir. Demem o ki takva Allah (cc) yanında çok önemli. Öyle ki bizden öncekilere de İlahi bir tavsiyedir takva. Öyle buyurur Rabbimiz:
“Andolsun ki, sizden önce kendilerine Kitap verilenlere ve size Allah’tan sakınmanızı tavsiye ettik.”[9]
Son söz yerine;
Takvayı öğütleyen çoktur. Ancak yaşayanlar pek azdır.[10] Yaşayanlardan olmak duası ile…
[1]. Tirmizi, 1987
[2]. bk. Câmiu’l Ulûmi ve’l Hikem, s. 179
[3]. bk. 2/Bakara, 2
[4]. Meymûn ibni Mihrân’a ait bu söz için bk. Câmiu’l Ulûmi ve’l Hikem, s. 180
[5]. bk. Câmiu’l Ulûmi ve’l Hikem, s. 182. (Selef’ten birinin sözü olarak aktarılır.)
[6]. “Ey Âdemoğulları! Şüphesiz size avretinizi örtecek ve kendisiyle süsleneceğiniz elbise indirdik. Asıl hayırlı olansa takva elbisesidir. (Dışınızı elbiseyle süslediğiniz gibi kalbinizi de takvayla süsleyiniz. Bu, daha hayırlıdır.) Bu (nimetler), düşünüp öğüt alsınlar diye Allah’ın ayetlerindendir.” (7/A’râf, 26)
[7]. “Hac, bilinen aylardadır. (Bilin ki) kim bu aylarda hac yaparsa cinsel münasebet, fısk ve tartışmak hacda yoktur/olmamalıdır. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. Azık edinin! Şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Benden korkup sakının ey akıl sahipleri!” (2/Bakara, 197)
[8]. “Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakınırsanız size (hakla batılı, doğruyla yanlışı, faydalı olanla faydasızı rahatlıkla birbirinden ayıracağınız) bir furkan verir, kusurlarınızı örter, günahlarınızı bağışlar. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir.” (8/Enfâl, 29)
[9]. bk. 4/Nisâ, 131
[10]. Câmiu’l Ulûmi ve’l Hikem, s. 182
İlk Yorumu Sen Yap