Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,
Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Bu sayımızda muksirûn sahabilerden Ebû Saîd El-Hudrî’nin çok hadis rivayet etme nedenlerini işlemeye gayret edeceğiz, inşallah.
7. Ebû Saîd El-Hudrî’nin (ra) rivayetleri neden çoktur?[1]
Daha önce de zikrettiğimiz gibi, Ebû Saîd Sa’d ibni Mâlik El-Hudrî (ra), muksirûn sahabilerin yedincisidir. Bakiy ibni Mahled’in Müsned’ine göre, 1170; İmam Ahmed’in Müsned’ine göre 1162 hadis rivayet etmiştir. Bunun sebeplerini şöyle izah edebiliriz:
a. Ebû Saîd El-Hudrî’nin (ra) Allah Resûlü’yle (sav) uzun süre devam eden yoğun birlikteliği bu sebeplerden biridir.
Ebû Saîd (ra) Ensâr’dan olup Hazrec Kabilesi’ndendir. Hicretten on sene önce dünyaya gelmiştir. Peygamber (sav) Medine’ye geldiğinde on yaşlarında bir çocuktur. Allah Resûlü (sav) vefat ettiğindeyse yirmi yaşlarında bir gençtir.
Ebû Saîd (ra) Allah Resûlü’nün Medine’de bulunduğu on senelik mühlette, onunla vakit geçirmeye gayret etmiştir. Birçok rivayetinde “Allah Resûlün’den işittim, Allah Resûlü’nü gördüm…” demesi,[2] “Allah Resûlü’yle beraberdik, oturmuştuk, yürümekteydik, gazveye çıkmıştık, evine gitmiştim, mesciddeydik, O’nunla (sav) namazdaydık, itikaftaydık…” demesi,[3] “Allah Resûlü’ne (sav) şöyle sordum/sorduk…” diyerek aktardıkları[4] bunu ifade etmektedir. Bu yaşların öğrenimde en verimli yaşlar olduğunu da unutmayalım.
Hanzala ibni Ebî Sufyân, hocalarından şunu rivayet etmiştir:
“Resûlullah’ın (sav) genç sahabileri arasında, Ebû Saîd El-Hudrî’den daha bilgili kimse yoktu.”[5]
Ebû Saîd (ra) on üç yaşındayken Uhud Savaşı’na katılmak istemiş, yaşı küçük olduğu için alınmamıştır.[6] Ancak ilk katıldığı Hendek Savaşı’yla birlikte on iki savaşta Allah Resûlü’nden (sav) ayrılmamıştır.[7] Nitekim rivayet konularından biri de savaşta yaşananlardır.
Ebû Mûsâ El-Eş’arî ile Ömer (r.anhuma) arasında geçen şu hadise de Ebû Saîd El-Hudrî’nin hadis ilmindeki konumuna ışık tutar:[8]
Ebû Mûsâ El-Eş’arî, Ömer’e (ra) gelir. Üç defa selam verir. Karşılık gelmeyince izin verilmediğini düşünüp geri döner. Ömer (ra) meşgul olduğu için cevap verememiştir. İzin vermek istediğinde ise Ebû Mûsâ El-Eş’arî çoktan geri dönmüştür. Ömer (ra) neden böyle yaptığını sorduğunda, “Bize böyle yapmamız emredilirdi.” deyip, “Sizden biri üç defa izin ister ve kendisine izin verilmezse geri dönsün.” hadisini aktarır. Ancak Ömer (ra) buna dair bir kanıt/şahit ister. Ebû Saîd El-Hudrî, Ebû Mûsâ’ya şahitlik eder. Bunun üzerine Ömer (ra), “Allah Resûlü’nün bu emri bana gizli mi kalmış? Çarşı pazarda alışveriş, beni alıkoymuş.” der.[9]
b. Ebû Saîd El-Hudrî (ra) hafızası güçlü ve hadisleri hıfzetmeye özen gösteren bir sahabidir.
Ebû Nadra’dan şöyle rivayet edilmiştir:
“Ebû Sa’îd El-Hudrî’ye dedim ki: ‘Bize (hadisleri) yazdırmaz mısın? Çünkü biz (tam) ezberleyemeyiz!’
Şöyle cevap verdi: ‘Hayır! Size kesinlikle yazdırmayacak ve onu, bir Kur’ân hâline koymayacağız. Ama bizlerin, Resûlullah’tan (sav) ezberlediğimiz gibi siz de bizden ezberleyin!’ ”[10]
İbn Abdilberr (rh) onun hakkında şöyle der:
“O, Resûlullah’tan (sav) birçok sünnet ezberleyen ve ondan bol miktarda ilim rivayet eden kimselerden biriydi. Ensâr’ın seçkinlerinden, âlimlerinden ve fazilet sahibi kişilerindendi.”[11]
c. Ebû Saîd El-Hudrî’nin (ra) Allah Resûlü’nden (sav) sonra uzun bir süre yaşaması bu sebeplerden diğeridir. Ebû Saîd (ra) H 74 yılında vefat etmiştir. Yani, Allah Resûlü’nden sonra yaklaşık altmış üç sene yaşamıştır. Uzun bir süre yaşaması rivayette bulunma imkânı sağlamıştır. Ayrıca sahabelerin birçoğu vefat ettiği için Ebû Saîd’e (ra) müracaat edilmiştir. Bu da rivayet sayısını arttırmıştır.
Ebû Seleme (rh) Ebû Hureyre’den (ra) Allah Resûlü’nün şu hadisini dinler: “Cuma günü öyle bir saat vardır ki, bir mümin o ânda namazda bulunur ve Allah’tan bir hayır isterse, Allah mutlaka ona istediğini verir.” Ebû Hureyre (ra) bu hadisi aktarırken bu vaktin çok kısa olduğunu eliyle işaret eder, başka bilgi vermez. Ebû Hureyre (ra) vefat edince Ebû Seleme, “Vallahi, Ebû Saîd’e gidip bu saat hakkında sorsam iyi olur. Onun mutlaka buna dair bilgisi vardır.” der. Gider ve “Ey Ebû Saîd, Ebû Hureyre bize cuma günü olan saatten bahsetti. Bu konuda bilgin var mı?” diye sorar. Ebû Saîd El-Hudrî (ra) sorusuna söyle cevap verir: “Resûlullah’a (sav) bu saati sordum. O da şöyle buyurdu: ‘Bana bu saat bildirilmişti, ancak tıpkı Kadir Gecesi’nde olduğu gibi onun bilgisi bana unutturuldu.’ ”[12]
d. Ebû Saîd El-Hudrî’nin Medine’de kalması da bu sebeplerden biridir. Hatta çok az gereklilikler dışında Medine’den hiç ayrılmamıştır diyebiliriz.[13] Medine o dönemde birçok sahabinin bulunduğu en önemli ilim merkezlerindendir. Ayrıca insanların uğrak yerlerinden biridir. Böyle olunca rivayetleri de çok olmuştur.
e. Ebû Saîd El-Hudrî (ra) hem birçok kişiden hadis rivayet etmiş, hem de birçok kişiye hadis aktarmıştır. Bu durum rivayetlerinin çokça yayılmasını sağlamıştır.
Kendisinden hadis aldığı sahabiler, şöyle zikredebiliriz: Useyd ibni Hudayr, Câbir ibni Abdullah, Zeyd ibni Sâbit, Abdullah ibni Selâm, Abdullah ibni Abbâs, Osmân ibni Affân, Alî ibni Ebî Tâlib, Ömer ibni Hattâb, babası Mâlik ibni Sinân, Muâviye ibni Ebî Süfyân, Ebû Bekir Sıddîk, Ebû Katâde El-Ensârî, Ebû Mûsâ El-Eş’arî…[14]
Hâfız Mizzî, Ebû Saîd El-Hudrî’den hadis nakleden 120 civarında ravi zikreder. Bunlar arasında Câbir ibni Abdullah, Abdullah ibni Ömer, Abdullah ibn Abbâs, Zeyd ibn Sâbit, Enes ibn Mâlik gibi sahabiler bulunduğu gibi, Saîd ibni Museyyib, Atâ ibni Yesâr, Ata ibni Ebî Rebah, Mucâhid, Muhammed ibni Sîrîn, İkrime, Abdurrahman ibni Ebî Leylâ, Saîd ibni Cubeyr, Hasan-ı Basrî gibi sonraki nesillerden imamlar da yer alır.[15]
Kendisinden hadis alanların çokluğuna ve Ebû Saîd’in hadis meclislerine Kaza’a’nın (rh) şu sözleri işaret eder:
“Ebû Saîd’in yanına geldim ve etrafında çok sayıda insan vardı. İnsanlar dağıldıktan sonra ona dedim ki: ‘Sana, onların sorduğu şeyler hakkında soru sormayacağım. Ben sana, Resûlullah’ın (sav) namazı hakkında soru sormak istiyorum.’…”[16] Sonra da namaza, zekâta, oruca dair bazı sorular sorar. Ebû Saîd El-Hudrî de hepsine cevap verir.
Yine, Gıyâs El-Bekrî’nin (rh) şu sözünü de zikredebiliriz:
“Medine’de Ebû Saîd El-Hudrî ile otururduk. Ona, Resûlullah’ın (sav) iki omuzu arasındaki peygamberlik mührü hakkında sordum. O da işaret parmağıyla şöyle işaret etti: ‘İki omuzu arasında hafifçe çıkıntılı bir et parçası vardı.’ ”[17]
İbn Muhayriz’in şu ifadesi, Ebû Saîd El-Hudrî’nin insanlarla iç içe olduğunu ve Sünneti öğrenme kolaylığını göstermektedir:[18]
“Mescide girdim ve Ebû Saîd El-Hudrî’yi gördüm. Yanına oturdum ve ona azl hakkında soru sordum…”[19]
f. Ebû Saîd El-Hudrî (ra) kendisinde sorulduğunda veya hakkında hadis bulunan bir olay yaşadığında etrafındakilere hadis nakletmiştir. [20] Ayrıca mücerret olarak çokça hadis rivayet etmeye önem göstermiş, çokça hadis rivayet etmeyi ve hadisleri müzakereyi teşvik etmiştir:
“Hadis rivayet edin. Çünkü bir hadis başka bir hadisi hatırlatır.”[21]
“Hadisleri müzakere ediniz. Çünkü hadisleri müzakere etmek hadislerin canlı kalmasını sağlar.”[22]
Yazımızı İmam Evzâî’nin şu sözüyle bitirelim:
“Muâviye’nin hilafet dönemine, Resûlullah’ın (sav) sahabelerinden bir gruba yetiştim. Onların arasında Sa’d, Usâme, Câbir, Abdullah ibni Ömer, Zeyd ibni Sâbit, Mesleme ibni Muhalled, Ebû Saîd El-Hudrî, Râfi’ ibni Hadîc, Ebû Umame, Enes ibni Mâlik ve adını zikrettiklerimden kat kat daha fazlası vardı. Onlar, hidayet kandilleri ve ilmin kaplarıydı. Allah’ın Kitabı’nın indirilmesine şahit oldular ve Resûlullah’tan (sav) onun tefsirini öğrendiler.”[23]
✽ ✽ ✽
Bu sayımızla birlikte Sünnet Üzerine silsilemizin “muksirûn sahabilerin çok hadis rivayet etme nedenleri” bölümünü sonlandırmış oluyoruz.
Bir sonraki sayımızda buluşmak duasıyla… Selametle kalınız…
[1] bk. Ebû Saîd El-Hudrî Sâhibu Rasûlillah ve Mufti’l Medîneti fî Zamanihî, Muhammed Abdullah Ebû Suaylik, Dâru’l Kalem
[2] Örnek olarak bk. Ahmed, 11006, 11097, 11112, 11138, 11154, 11480, 11483, 11627
[3] Örnek olarak bk. Ahmed, 10986, 11000, 11014, 11015, 11034, 11057, 11102, 11119, 11127, 11134, 11143, 11160, 11186, 11187, 11191, 11307, 11368, 11413, 11489, 11512, 11580, 11589, 11865…
[4] Örnek için bk. Ahmed, 11097, 11127, 11260, 11274, 11495, 11510
[5] Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 3/170
[6] Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 3/169; Et-Tabakât, İbn Sa’d, 5/351
[7] El-İstiâb fî Ma’rifeti’l Ashâb, 6/193; Et-Tabakât, İbn Sa’d, 5/351
[8] İbn Ömer’le arasında geçen benzer bir hadise için bk. Ahmed, 11627.
[9] bk. Buhari, 2062; Müslim, 2153
[10] Darimi, 487. İlk dönemde hadislerin yazılması bazı sahabilerce hoş görülmemiştir. Bunun nedeni, Kur’ân’a karşı sorumlulukların ihmal edileceği korkusudur. Bununla beraber bu sahabiler hadis rivayet etmeye önem vermişlerdir. Muksirûn sahabilerden Ebû Saîd El-Hudrî gibi… Bunun yanında hadis yazan/yazdıran birçok sahabi de vardır. Böyle yapmaları hadis yazımına izin verilmesindendir. Sonraki dönemlerde ise ilim ehli hadislerin yazımında hiçbir beis olmayacağı fikri üzere birleşmiştir. Aksi hâlde ilmin zayi veya tahrif olması daha büyük bir mefsedettir.
[11] El-İstiâb fî Ma’rifeti’l Ashâb, 6/193
[12] bk. Ahmed, 11624
[13] Ebû Saîd El-Hudrî Sahibu Resûlillah ve Mufti’l Medîneti fî Zamanihî, Muhammed Abdullah Ebû Suaylik, s. 34
[14] bk. Tehzîbu’l Kemâl, 10/295-296
[15] Tam liste için bk. Tehzîbu’l Kemâl, 10/296-299
[16] Müslim, 1120; Ahmed, 11307
[17] Ahmed, 11656
[18] Ayrıca bk. Ahmed, 11859
[19] Ahmed, 11647
[20] Örnek için bk. Ahmed, 11010, 11028, 11478, 11506, 11541, 11580, 11627, 11090, 11624, 11633, 11647, 11656
[21] Müstedrek, Hakim, 327
[22] Müstedrek, Hakim, 327
[23] Târîhu Ebî Zur’a ed-Dımaşkî, s. 189
İlk Yorumu Sen Yap