MUKSİRÛN SAHABİLER VE HADİS RİVAYETİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Muksirûn sahabilerden Câbir ibni Abdullah’ın çok hadis rivayet etme nedenlerini işlemeye devam ediyoruz.

6. Câbir ibni Abdullah’ın (ra) rivayetleri neden çoktur?

e. Câbir ibni Abdullah’ın (ra) çokça hadis rivayet etme nedenlerinden biri, uzun ömürlü olmasıdır. Câbir ibni Abdullah Hicretten on altı yıl kadar önce dünyaya gelmiş, hayatının on yılını Allah Resûlü’yle (sav) birlikte geçirmiş, Hicri 78’de doksan dört yaşındayken Medine’de vefat etmiştir.[1] Yani Câbir (ra) Allah Resûlü’nden (sav) sonra yaklaşık altmış sekiz sene yaşamıştır. Câbir’in (ra) uzun yaşamı sonraki nesillere hadis aktarmasını ve kendisinden hadis alan birçok kişiyle karşılaşmasını sağlamıştır.

f. Câbir’in (ra) çokça hadis rivayet etmesinde yaşadığı mekânın da etkisi büyüktür.

“Peygamber hayatta iken Sünneti öğrenmek için Medine’ye gelme âdeti, vefatından sonra da devam etmiştir. Bilmeyen sahabi, sormak ve öğrenmek için gelip bilen sahabilerle buluşuyor; öğreneceğini öğrendikten sonra memleketine dönüyordu. Bu güzel adet, sonraki nesiller tarafından da devam ettirilmiştir.”[2]

“Câbir b. Abdullah (ra) her ne kadar bir müddet Mekke, Mısır ve Şam gibi önemli ilim merkezlerinde kaldıysa da, hayatının kahir ekseriyetini doğduğu yer olan ilim membası Medine’de geçirmiştir. Dönemin ilim merkezi olan Mekke ve Medine’deki ikameti, hadis eda ve tahammülünde büyük bir fırsat sağladığı gibi insanların da ona ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Doğal olarak bu durum da, muksirûndan olmasında etkili olmuştur.”[3]

g. Câbir ibni Abdullah’ın (ra) kendisinden hadis nakleden birçok kişi vardır. Rivayetlerin fazla olmasında ravilerinin de fazla olması etkilidir.[4]

İbni Ömer, Enes ibni Mâlik, Mahmûd ibni Lebîd, Ebû Hureyre, Ebû Saîd El-Hudrî ve İbni Abbâs gibi sahabiler az da olsa kendisinden hadis almışlardır.

Câbir’in (ra) rivayet ettiği hadislerin asıl taşıyıcısı tabiin nesli olmuştur. Ondan hadis öğrenip sonrakilere aktaran yüzden fazla ravi vardır. Câbir’den (ra) hadis alanlar arasında Medineliler, Mekkeliler, Kufeliler, Basralılar ve Şamlılar vardır. Bu, rivayet ettiği hadislerin coğrafyada yayılması namına bir fikir verebilmektedir.

h. Câbir ibni Abdullah’ın (ra) rivayetlerinin fazla olmasının nedenlerinden bir diğeri, hadis meclisleri oluşturarak her fırsatta Sünneti yayma gayretidir.

“ ‘Câbir b. Abdullah, hadis rivayeti ve müzâkere için Mescid-i Nebevî’de bir halka oluşturmuştur.’[5]

Hişâm ibni Urve ibni Zubeyr şöyle demektedir:

‘Ben Mescîd-i Nebevî’de Câbir’in ders halkasını gördüm. İnsanlar ondan ilim ahzediyorlardı.’[6]

Bu hadis halkasının aynı zamanda bir müzakere halkası olduğu ve talebelerini dersten sonra müzâkere yapmaya teşvik ettiği de anlaşılmaktadır. Çünkü ilmin hafızada istikrar bulması ancak tekrar ve müzakereyle mümkündür.

Talebelerinden Atâ ibni Ebî Rebâh şöyle der:

‘Biz Câbir b. Abdullah’ın yanında bulunurduk, o bize hadis tahdîs ederdi. Biz yanından ayrıldığımızda (öğrendiğimiz hadisleri iyi muhafaza etmek için) aramızda müzakere ederdik.’[7]

Câbir (ra) bu ders halkalarını önemsemiş, ömrünün sonlarına doğru sistemli bir hâle getirmiştir.[8] Çünkü artık sahabenin ekserisi ahirete irtihal etmiş, ilmi tebliğ etme görevi hayatta kalan, ilimde mahir, sayılı birkaç sahabiye kalmıştı.

Câbir (ra) Mescid’deki ders halkalarıyla yetinmemiş, zaman zaman talebelerini evinde ağırlamıştır.

Abdurrahman ibni Saîd ibni Amr ibni Nufeyl babasından rivayetle şöyle demiştir:

‘Kureyşli birkaç delikanlı ile beraber Câbir’in (ra) yanına geldik. -Gözleri görmez olduktan sonraydı.- Bir ucu tavana, diğer ucu yuvarlak pide ekmeklerin olduğu yere asılı bir ip gördük. Bir fakir gelip ekmek istediğinde, Câbir (ra) kalkar o pidelerden birini alır, ipe tutunarak fakirin yanına gelerek ona verirdi. Sonra tekrar o ip yardımıyla yerine döner otururdu. Ben, ‘(O işi bize bırak) biri geldiğinde biz ona ekmeği veririz.’ dediğimde, ‘Ben bu iş için attığım adımların sevabını umuyorum.’ dedi ve ‘Rasûlullah’tan dinlediğim bir şeyi size anlatayım mı?’ Oradakiler, ‘Evet.’ deyince Câbir, Resûlullah’ın (sav), ‘Kureyş, güvenilir insanlardır. Her kim onların zilletini isterse, Allah onu yüz üstü düşürür.’ buyurduğunu işittim, dedi.’[9]

Talebesinin, ‘Bu işi bize bırak.’ demesinden evine sık sık geldiklerini çıkarabiliriz. Bu itibarla gruplar hâlinde evine gelenler, ona suallerini iletmişler, ilim ahzetmişlerdir.[10] Böylece büyük bir hadis külliyatı ortaya çıkmıştır.”[11]

Câbir ibni Abdullah (ra) bahsini Sünnet bilgisine işaret eden bir rivayetle sonlandıralım:

Talk ibni Habîb’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Ben şefaati insanlar içinde en fazla inkâr eden kimse idim. Bir gün Câbir ibni Abdullah ile karşılaştım ve ona Allah’ın, cehennemliklerin cehennemde ebedî olarak kalacaklarını bildirmiş olduğu âyetlerin tümünü okudum. Bunun üzerine Câbir, ‘Ey Talk! Herhâlde sen kendini Allah’ın Kitabı’nı benden daha fazla okuyan ve Allah Resûlü’nün (sav) sünnetini de benden daha iyi bilen biri olarak görüyorsun?’ dedi. Ben ezilerek, ‘Hayır, vallahi! Sen, Allah’ın Kitabı’nı benden daha iyi okuyan ve Allah Resûlü’nün (sav) sünnetini benden daha iyi bilensin.’ dedim. Câbir, ‘Senin bana okuduğun o ayetteki cehennemlikler, müşriklerdir. Fakat cehennemden çıkacak olanlar, mümin oldukları hâlde günah işlemiş olan kimselerdir. Onlar azap görür ve sonra sessizce oradan çıkarılırlar.’ dedi. Sonra Câbir iki elini iki kulağına götürdü ve ‘Şayet Allah Resûlü’nün (sav), ‘Cehennemden çıkacaklardır.’ buyurduğunu işitmeseydim nasıl böyle derdim! Bizler de senin okuduklarını okuyoruz.’ dedi.”[12]

✽ ✽ ✽

Gelecek sayımızda buluşmak duası ile…

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1] bk. Câbir b. Abdullah ve Hadis Tarihindeki Yeri, Abdurrahman Ece, s. 71-73, Câbir ibni Abdullah’ın vefat tarihiyle ilgili farklı görüşler vardır.

[2] Hadis Tarihi, Talat Koçyiğit, s. 99

[3] Câbir b. Abdullah ve Hadis Tarihindeki Yeri, Abdurrahman Ece, s. 194

[4] Geniş bilgi ve değerlendirme için bk. Câbir b. Abdullah ve Hadis Tarihindeki Yeri, Abdurrahman Ece, s. 198

[5] İbn Hacer, El-İsâbe, 2/122; Ekrem Diyâ el-‘Umerî, ‘Asru Hilâfeti’r-Râşide, s. 278

[6] İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, 2/38; El-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, 4/452

[7] El-İsfahânî, Abdullah b. Ca’fer b. Hayyân, Ahâdîsu Ebi’z-Zübeyr, s. 46

[8] bk. Ez-Ziriklî, el-A’lâm, 2/104

[9] İbni Asâkir, age. 11/233

[10] İbni Ebî Şeybe, Musannef, 7/496, 14021 No.lu hadis; 1/353, 1377 No.lu hadis

[11] bk. Câbir b. Abdullah ve Hadis Tarihindeki Yeri, Abdurrahman Ece, s. 188

[12] Ahmed, 14534

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver