Medine’deki İlk Ekonomik ve Sosyal İcraatlar

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a, salât ve selam O’nun Resûlü’ne olsun.

Allah Resûlü (sav)Medine’ye hicret ettikten sonra birçok yeni düzenlemeyi hayata geçirmeye başladı. Bunlardan ilki Müslimlerin iç ilişkilerini düzenleyen bir adımdı: Ensar ve Muhacir arasındaki kardeşlik.

Allah Resûlü (sav)Müslimlerin saflarını sağlamlaştırdıktan sonra ekonomik olarak Yahudilere bağımlılığı ortadan kaldıracak şekilde adımlar atmaya başladı. Medine’nin çarşıları Yahudilerin elindeydi ve tekelcilik, faiz ve aldatma ile birleşince tüm Medine halkına zarar veren, sadece Yahudilere fayda sağlayan bir ekonomik sistem ortaya çıkmış oluyordu. Allah Resûlü hemen Müslim tacirler ile görüştü ve Medine’de bu arızalı hâllerden izole edilmiş bir çarşı kuruldu. Müslimler gönül rahatlığı ile alışveriş yaparken Medine’deki diğer insanlar da tercihlerini bu çarşıdan yana kullandı.

İslami hareket, ister cemaat ister devlet aşamasında olsun, her hâlükârda her yönü ile dışa bağımlılığı ortadan kaldırmış ve özgün bir yapıya bürünmüş olmalıdır. Ekonomik bağımsızlık da bu yönü ile değerlendirilmelidir. İslama hizmetin maddi imkânlar ile orantılı olduğu bir gerçektir. Bazen farkında olmadan sırf daha çok hizmet sunalım düşüncesiyle yapılar, kendi bünyelerinden çıkmayan maddi kaynaklara bel bağlarlar. Eğer bu kaynakların sahipleri iyi niyetli değilse bir noktadan sonra çalışmalara yön vermeye teşebbüs ederler. İşte işi/durumu bu noktaya getirmemek için kendi ayakları üzerinde duracak şekilde adımlar atılmalıdır.

Ekonomik bağımsızlığın gerekliliğinin başka bir nedeni de Medine örneğinde olduğu gibi kâfirlerin ekonomik düzeni diledikleri zaman diledikleri mecraya savurmalarına engel olmaktır.

Ve son olarak Müslimler herşeyleri ile toplumun diğer kesimlerinden ayrılardır. Ekonomilerini dini referanslar şekillendirir. Bu referansları, müşrikler ile karışık olan bir sistemde uygulamaları zordur. Medine örneğinde ayrı bir çarşı kurularak bu referanslar ışığında yeni bir ekonomik sistemin temelleri atılmış, teorik olan bilgiler pratik olarak toplumun tüm kesimlerine gösterilmiştir.

Allah Resûlü’nün (sav)Medine’deki ilk fiillerinden birisinin çarşı açmak olması, bazı insanlarda İslam’a karşı var olan yanlış bir algının düzeltilmesi açısından da önemlidir.

Allah (cc)insanı, yeryüzünü imar etmesi için göndermiştir. Bu imar sadece manevi boyut ile sınırlı değildir. Maddi boyutu da kapsayacak genişliktedir. Hristiyanlar dinî emirlerin sadece manevi boyutunu alarak ruhbanlığa saparken Yahudiler de dünyevi yöne ağırlık vererek uhrevi boyutu önemsememiş, gazaba uğrayanlardan olmuşlardır. İslam ise her şeyi ile vasattır. Mümin, dünyası için de ahireti için de çabalar. Dünyası için ortaya koyduğu çabaların aslında ahirete birer yatırım olduğunu unutmaz. Bu yönüyle maddi gelişmişliğin ayaklarını kaydırmasına engel olmuş olur. 

Allah Resûlü’nün (sav)Medine’de yapmış olduğu ilk işlerden birisi de bir su kuyusunu toplumun hizmetine sunmasıdır. O zamanın şartlarını düşündüğümüzde bu, hayatın idamesi için olmazsa olmaz bir hizmettir:

“Hicretten sonra Müslimler Medine’de içme suyu sıkıntısı çekmeye başladı. Şehrin içme suyu kaynaklarının başında gelen Rûme Kuyusu’nun sahibi olan ve bazı rivayetlerde Yahudi olduğu bildirilen kişi kuyunun suyunu satıyordu. Resûlullah ona ücret almaktan vazgeçmesini teklif edince geçim için başka bir gelirinin bulunmadığını belirterek bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Resûlullah, kuyuyu satın alıp Müslimlerin istifadesine sunacak şahsa; bu hizmetine karşılık olarak cennetin verileceğini, bütün günahlarının bağışlanacağını, kendisine cennette bu kuyudan daha güzel bir su kaynağının verileceğini bildirdi. Osman, Rûme Kuyusu’nu satın almak istedi. Sahibi tamamını satmaya yanaşmayınca yarı hissesini alarak kuyuyu nöbetleşe kullanmak üzere onunla anlaşma yaptı. Daha sonra ortağı kendi hissesini de satmak isteyince tamamını aldı ve Müslimlerin kullanımına sundu. Kaynaklarda Osman’ın Rûme Kuyusu’na 20.000, 30.000, 35.000 veya 40.000 dirhem ödediği rivayet edilir.” [1]

Allah Resûlü (sav)ve ashabı daha Mekke’deyken sosyal yardım politikası olarak adlandırabileceğimiz birçok maddeyi hayata geçirmişlerdi. Şu ayetlere, Mekkede indiği gerçeğini aklımızda tutarak bir göz atalım.

“Ve sakın isteyeni azarlayıp tersleme!” [2]

“Hiç kuşkusuz muttakiler, cennetlerde ve pınarlardadır. Rablerinin kendilerine verdiği (nimetleri) alırlar. Çünkü onlar, bundan önce muhsinler/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanlar idi. Geceleri pek az uyurlardı. Seherlerde istiğfarda bulunurlardı. Onların mallarında dilencilerin ve yoksul olanların hakkı vardı.” [3]

“Doğrusu Ebrar olanlar (çokça iyilik yapanlar), karışımı kâfur olan (hoş kokulu ve serinletici) bir kadehten içerler. Allah’ın kullarının kendisinden içtikleri ve (diledikleri yerde) gürül gürül akıttıkları bir kaynaktır. Adaklarını yerine getirir ve kötülüğü/şerri yaygın olan bir günden korkarlar. Ona olan sevgilerine/iştahlarına rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. ‘Biz, size ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir mükâfat ne de teşekkür isteriz. Çünkü biz asık suratlı, uzun ve zor bir gün (nedeniyle) Rabbimizden korkuyoruz.’ ” [4]

Peygamber’in (sav)ümmeti olarak aynı sorumluluk bizlerin de omuzlarındadır. Yetiştiğimiz cahiliyenin yoksula, el açana bakış açısını bir kenara bırakıp İslam’ın hakikatlerini bu alanda da açığa çıkarmak her Müslim’in vazifelerindendir. Bu bireysel olarak çevremizdeki mağdurlara yardımla olabileceği gibi günümüzün meşru vasıtalarını kullanarak kurumsal bazda da gerçekleştirilebilir.[5]

Bu yönüyle yapılacak çalışmanın tevhid ve sünnet davasına yeni bir soluk getireceği muhakkaktır. Çünkü İslam gariplerin dinidir. Onlara yapılacak davet, güzel geri dönüş alınma oranı bakımından varlıklı kişilere yapılacak davet ile kıyas bile yapılmayacak düzeyde olumlu sonuç verecektir. 

Allah Resûlü’nün (sav)Medine’ye hicretinin akabinde ekonomik ve sosyal alandaki bu tarz düzenlemelerin devamında güvenlik alanında da bazı adımlar atılmıştır. Tüm bu adımlar aslında birbirini tamamlayıcı pozisyondaydı. İnşallah gelecek yazımızda da güvenlik ile ilgili yapılan düzenlemeleri anlatmaya çalışacağız.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

 

[1]       .   Buhari, 74; Tirmizi, 57; İbn Sad, I, 392

[2]       .   93/ Duhâ, 10

[3]       .   51/Zâriyat 15-19

[4]       .   76/İnsân, 5-10

[5]       .   Daha ayrıntılı bilgi için bk. Tevhid Dergisi, 44. Sayı, Başyazı:1 Kasım Seçimleri ve Sosyal Yardımlaşma Politikaları

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver