Sülük Tedavisi

Allah’a subhanehu ve teâlâ hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun.

Bir önceki yazımızda eski tedavi yöntemlerinden olan hacamatı ele almıştık. Bu yazımızın başlığından da anlaşıldığı üzere en az hacamat kadar eski bir tedavi yöntemi olan ve Sağlık Bakanlığı tarafından resmi olarak Geleneksel Tamamlayıcı Tıp’ta (GETAT) yerini alan sülük tedavisine değinip Allah’ın subhanehu ve teâlâ kusursuz ve muazzam yaratmasının ufak bir emaresi olan sülüğün küçücük yapısında ne kadar karmaşık ve çeşitliliğin olduğunu ve yapabildiği devasa işlerin neler olduğunu aktaracağız inşallah.

Sülük Türleri

Tıbbi sülük; halkalı ve omurgasız, hirudine sınıfına dahil ve hirudo cinsinden, sürüngen bir hayvandır. Altı yüz değişik türde hirudine vardır bunların büyük bir çoğunluğu yararsız veya ciddi zararlı olabilmekteyken neredeyse sadece on beş tanesi tıpta kullanılmaktadır. Bunların içinden de özellikle üç cinsi çok sık kullanılmaktadır. Türkiye’de de en yaygın kullanılan cinsi hirudo verbana denilen cinsidir.

Sülüğün Anatomik Yapısı

İki üç yaşında yetişkin bir sülük ortalama ağırlığı üç dört g, eni üç cm olup uzunlukları sekiz on cm’dir. Her iki ucunda birer vantuzu bulunmakta olup ilerlediğinde veya kan emme esnasında sülüğün sabit ve dengeli olmasını kolaylaştırmaktadır. Sülüğün kafası iç vantuzla birlikte üçgen formuyla tanınıyor. Hatta bu sıklıkla Mercedes amblemine benzetilir. Hâlbuki dış vantuz olan kuyruk kısmı daha genişçe, yuvarlak ve düzleşmiştir. Sülüğün kafasından itibaren sayarak, birinci ile onuncu halkalarında toplam beş çift gözü bulunur, sülükler üç ağız dolayısıyla üç mide ve yüz-yüz elli kadar dişe sahiptir, sülüklerde erkek ve dişi ayrımı yoktur. Gebe bir sülük ortalama iki-beş adet kadar yumurtlayabilmektedir. Sülüğün yaşam alanı eğer uygun şartlarda ise her bir yumurtasından beş-on beş kadar yavru sülük çıkabilmektedir. Yani sülük bir gebeliğinde ortalama on beş ile yetmiş adet arası yavrulamaktadır.

Sülük ortalama bir defa doyunca kan emdiğinde yaklaşık yedi ay boyunca başka bir gıdaya ihtiyaç duymayabilmektedir. Ortalama bir sülüğün emerek aldığı kan on ml, bu da bir yemek kaşığı dolusu bir miktara tekabül etmektedir. Sülük tedavisinde daha çok sülüğün kişiden emerek aldığı kirli kan değil asıl sülüğün kendisinde barındırdığı biyoaktif enzimleri vücuda vermesiyle ve ısırdığı bölgeden akan bir miktar toksinli kan ile sülüklerden istifade ederiz.

Isırma ve emme esnasında sülükten şeffaf bir sıvı akar, bu sıvı kişinin kanı içerisinde bulunan tuzlu suyudur ve emme sırasında emdiği kanı daha fazla depolaması için bu sıvıyı kandan ayrıştırıp dışarıya verir böylece daha fazla kan emmesine sebep olur. Dışarı atılan bu şeffaf sıvı kandaki tüm özellikleri taşır ve dolayısı ile kanda bulaşıcı bir mikrop varsa eldiven kullanılmadığı takdirde bu mikrop uygulayıcıya veya hastanın açık bir yarası varsa başka bir bölgesine bulaşma riski taşımaktadır. Sülükler kanı emdikten bir süre sonra kendiliğinden düşerler ancak her sülükte düşme süresi aynı değildir. Bu daha çok sülüğün yapısı, kişinin hastalık durumu, kişinin bedeni veya ortamın soğukluğu gibi birçok faktöre göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bazı sülükler emme esnasında uykuya dalarak düşme durumu gerçekleşmeyebilir. Bu tarz durumlarda sülük ilk olarak parmak ucuyla hafifçe uyarılarak uyandırılıp harekete geçmesi sağlanır, kısa yolu tercih edip uyuyan sülüğün üzerine tuz, ateş ve alkol gibi maddeler sürülmez, bu çok tehlikeli bir harekettir. Zira canı yanan sülük kusmaya başlar. Bu şekilde kusma tedavide hiç istenmeyen bir durumdur. Sülükler doymadan düşmezler eğer bir sülük doymadan düşmüşse aynı sülüğü kesinlikle tekrar kullanılmamalı ve imha işlemi gerçekleştirilmelidir.

Sülüğün Doğal Yaşam Alanı Dışında İdeal Saklama Koşulları

1.

 Mevsime veya sülüklerin salgı miktarına göre bir ila beş gün arası sülüklerin içerisinde yaşadığı suyu değiştirilmelidir.

2.

 Sülüklerin suyunun değiştirilmesi çok özenle yapılmalıdır. Kullanılan su ya doğal akarsu olmalı veya ağır metallerden arındırılmış uygun filtre edilmiş ya da satılan hazır damacana suyu olmalıdır.

3.

 Sülükler için en iyi denebilecek saklama kabı camdan imal edilmiş kavanozlardır. Cam kavanozlarda sülüğü hem görebilir hem takip edebilirsiniz hem de diğer saklama kaplarına göre daha sağlıklı ortam olur.

4.

 Bir litrede genelde yirmi adetten fazla sülük bulundurulmamalıdır. Sülükler uygun olmayan hava koşullarında, aşırı sıcakta bakteri üretmeye başlar. Sülükler için en ideal sıcaklık sekiz on sekiz derecedir.

5.

 Kap içinde bulunan ve hasta olan bir sülük diğer sülüklerin de hastalanmasına ve bakterilerin hızla çoğalmasına sebep olur. Bu nedenle hastalara kullanmak istediğiniz sülüklerin suyu ve sülükler her gün gözlem altında bulundurulmalıdır.

6.

 Sülükleri vaktinde temin etmek çok önemlidir. Sülükler kullanılmadan önce en az iki üç gün tedavinin yapılacağı mekânda dinlenmeleri gerekir. Bu dinlenme periyodundan sonra sülüklerin suyu ve renkleri gözlemlenerek sülüklerin daha önce kullanılıp kullanılmadığı kullanıma hazır hâlde olup olmadıkları tespit edilmelidir.

7.

 Sülükleri kireci az, klorsuz ve düşük nitratlı(

8.

 Kaplar iyi kapatılmalı, bunun için kavanoz veya saklama kabının geniş bir ağzı olmalıdır. Su boşaltma esnasında sülüklerin bir kısmı kendini bırakır ve kavanoz dışına su ile birlikte çıkar. Çıkan bu sülükleri el ile tekrar kutuya koymak gerekir.

9.

 Sülükleri gölgeye hatta karanlığa koymak, yirmi iki dereceyi aşmayan bir sıcaklıkta (8-18 derece ideal) tedaviden iki üç saat önce oda sıcaklığına çıkarmak yeterlidir.

10.

 Tedaviden iki üç gün önce suyu her gün değiştirmek doğru olanıdır. Sadece bekletilen sülüklerin muhafazası için genelde suyu iki ile üç gün arasında değiştirmek yeterli olmaktadır.

11.

 Çömlekler itinayla çamaşır suyuyla yıkanmalı, yeniden kullanımdan önce iyice ovalanmış ve kurutulmuş olmalıdır. Sülükleri öldürebilecek kimyasalların kalıntıları kapta kalmamalıdır.

12.

 Saklama kabı içinde beş sülük için asgari bir adet küçük doğal taşlar bulundurulmalıdır. Sülük bu taşlara sürtünerek kendi kendine masaj yapar ayrıca üzerinde biriken salgısını atar.

13.

 Kullanımdan sonra sülükler ya dondurularak ya da %70’lik tıbbi alkolle imha edilmelidirler. İslam’ın yasak kıldığı yakma veya ateşte kaynatarak imha işlemi yapılmamalıdır. Sülükler dört on derecelik bir ısıda buzdolabında muhafaza edildiklerinde metabolizmaları yavaşlar ve fazla müdahaleye gerek kalmaksızın az uğraşla daha uzunca bir süre canlılıkları muhafaza edilmiş olur.

İnşallah, sülüklerin en çok kullanıldığı hastalıkları, kullanılmaması gereken durumları yazmaya devam edeceğiz.

Dualarımızın sonu; âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver

Sülük Tedavisi

Allah’a subhanehu ve teâlâ hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun.

Bir önceki yazımızda eski tedavi yöntemlerinden olan hacamatı ele almıştık. Bu yazımızın başlığından da anlaşıldığı üzere en az hacamat kadar eski bir tedavi yöntemi olan ve Sağlık Bakanlığı tarafından resmi olarak Geleneksel Tamamlayıcı Tıp’ta (GETAT) yerini alan sülük tedavisine değinip Allah’ın subhanehu ve teâlâ kusursuz ve muazzam yaratmasının ufak bir emaresi olan sülüğün küçücük yapısında ne kadar karmaşık ve çeşitliliğin olduğunu ve yapabildiği devasa işlerin neler olduğunu aktaracağız inşallah.

Sülük Türleri

Tıbbi sülük; halkalı ve omurgasız, hirudine sınıfına dahil ve hirudo cinsinden, sürüngen bir hayvandır. Altı yüz değişik türde hirudine vardır bunların büyük bir çoğunluğu yararsız veya ciddi zararlı olabilmekteyken neredeyse sadece on beş tanesi tıpta kullanılmaktadır. Bunların içinden de özellikle üç cinsi çok sık kullanılmaktadır. Türkiye’de de en yaygın kullanılan cinsi hirudo verbana denilen cinsidir.

Sülüğün Anatomik Yapısı

İki üç yaşında yetişkin bir sülük ortalama ağırlığı üç dört g, eni üç cm olup uzunlukları sekiz on cm’dir. Her iki ucunda birer vantuzu bulunmakta olup ilerlediğinde veya kan emme esnasında sülüğün sabit ve dengeli olmasını kolaylaştırmaktadır. Sülüğün kafası iç vantuzla birlikte üçgen formuyla tanınıyor. Hatta bu sıklıkla Mercedes amblemine benzetilir. Hâlbuki dış vantuz olan kuyruk kısmı daha genişçe, yuvarlak ve düzleşmiştir. Sülüğün kafasından itibaren sayarak, birinci ile onuncu halkalarında toplam beş çift gözü bulunur, sülükler üç ağız dolayısıyla üç mide ve yüz-yüz elli kadar dişe sahiptir, sülüklerde erkek ve dişi ayrımı yoktur. Gebe bir sülük ortalama iki-beş adet kadar yumurtlayabilmektedir. Sülüğün yaşam alanı eğer uygun şartlarda ise her bir yumurtasından beş-on beş kadar yavru sülük çıkabilmektedir. Yani sülük bir gebeliğinde ortalama on beş ile yetmiş adet arası yavrulamaktadır.

Sülük ortalama bir defa doyunca kan emdiğinde yaklaşık yedi ay boyunca başka bir gıdaya ihtiyaç duymayabilmektedir. Ortalama bir sülüğün emerek aldığı kan on ml, bu da bir yemek kaşığı dolusu bir miktara tekabül etmektedir. Sülük tedavisinde daha çok sülüğün kişiden emerek aldığı kirli kan değil asıl sülüğün kendisinde barındırdığı biyoaktif enzimleri vücuda vermesiyle ve ısırdığı bölgeden akan bir miktar toksinli kan ile sülüklerden istifade ederiz.

Isırma ve emme esnasında sülükten şeffaf bir sıvı akar, bu sıvı kişinin kanı içerisinde bulunan tuzlu suyudur ve emme sırasında emdiği kanı daha fazla depolaması için bu sıvıyı kandan ayrıştırıp dışarıya verir böylece daha fazla kan emmesine sebep olur. Dışarı atılan bu şeffaf sıvı kandaki tüm özellikleri taşır ve dolayısı ile kanda bulaşıcı bir mikrop varsa eldiven kullanılmadığı takdirde bu mikrop uygulayıcıya veya hastanın açık bir yarası varsa başka bir bölgesine bulaşma riski taşımaktadır. Sülükler kanı emdikten bir süre sonra kendiliğinden düşerler ancak her sülükte düşme süresi aynı değildir. Bu daha çok sülüğün yapısı, kişinin hastalık durumu, kişinin bedeni veya ortamın soğukluğu gibi birçok faktöre göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bazı sülükler emme esnasında uykuya dalarak düşme durumu gerçekleşmeyebilir. Bu tarz durumlarda sülük ilk olarak parmak ucuyla hafifçe uyarılarak uyandırılıp harekete geçmesi sağlanır, kısa yolu tercih edip uyuyan sülüğün üzerine tuz, ateş ve alkol gibi maddeler sürülmez, bu çok tehlikeli bir harekettir. Zira canı yanan sülük kusmaya başlar. Bu şekilde kusma tedavide hiç istenmeyen bir durumdur. Sülükler doymadan düşmezler eğer bir sülük doymadan düşmüşse aynı sülüğü kesinlikle tekrar kullanılmamalı ve imha işlemi gerçekleştirilmelidir.

Sülüğün Doğal Yaşam Alanı Dışında İdeal Saklama Koşulları

1. Mevsime veya sülüklerin salgı miktarına göre bir ila beş gün arası sülüklerin içerisinde yaşadığı suyu değiştirilmelidir.

2. Sülüklerin suyunun değiştirilmesi çok özenle yapılmalıdır. Kullanılan su ya doğal akarsu olmalı veya ağır metallerden arındırılmış uygun filtre edilmiş ya da satılan hazır damacana suyu olmalıdır.

3. Sülükler için en iyi denebilecek saklama kabı camdan imal edilmiş kavanozlardır. Cam kavanozlarda sülüğü hem görebilir hem takip edebilirsiniz hem de diğer saklama kaplarına göre daha sağlıklı ortam olur.

4. Bir litrede genelde yirmi adetten fazla sülük bulundurulmamalıdır. Sülükler uygun olmayan hava koşullarında, aşırı sıcakta bakteri üretmeye başlar. Sülükler için en ideal sıcaklık sekiz on sekiz derecedir.

5. Kap içinde bulunan ve hasta olan bir sülük diğer sülüklerin de hastalanmasına ve bakterilerin hızla çoğalmasına sebep olur. Bu nedenle hastalara kullanmak istediğiniz sülüklerin suyu ve sülükler her gün gözlem altında bulundurulmalıdır.

6. Sülükleri vaktinde temin etmek çok önemlidir. Sülükler kullanılmadan önce en az iki üç gün tedavinin yapılacağı mekânda dinlenmeleri gerekir. Bu dinlenme periyodundan sonra sülüklerin suyu ve renkleri gözlemlenerek sülüklerin daha önce kullanılıp kullanılmadığı kullanıma hazır hâlde olup olmadıkları tespit edilmelidir.

7. Sülükleri kireci az, klorsuz ve düşük nitratlı(

8. Kaplar iyi kapatılmalı, bunun için kavanoz veya saklama kabının geniş bir ağzı olmalıdır. Su boşaltma esnasında sülüklerin bir kısmı kendini bırakır ve kavanoz dışına su ile birlikte çıkar. Çıkan bu sülükleri el ile tekrar kutuya koymak gerekir.

9. Sülükleri gölgeye hatta karanlığa koymak, yirmi iki dereceyi aşmayan bir sıcaklıkta (8-18 derece ideal) tedaviden iki üç saat önce oda sıcaklığına çıkarmak yeterlidir.

10. Tedaviden iki üç gün önce suyu her gün değiştirmek doğru olanıdır. Sadece bekletilen sülüklerin muhafazası için genelde suyu iki ile üç gün arasında değiştirmek yeterli olmaktadır.

11. Çömlekler itinayla çamaşır suyuyla yıkanmalı, yeniden kullanımdan önce iyice ovalanmış ve kurutulmuş olmalıdır. Sülükleri öldürebilecek kimyasalların kalıntıları kapta kalmamalıdır.

12. Saklama kabı içinde beş sülük için asgari bir adet küçük doğal taşlar bulundurulmalıdır. Sülük bu taşlara sürtünerek kendi kendine masaj yapar ayrıca üzerinde biriken salgısını atar.

13. Kullanımdan sonra sülükler ya dondurularak ya da %70’lik tıbbi alkolle imha edilmelidirler. İslam’ın yasak kıldığı yakma veya ateşte kaynatarak imha işlemi yapılmamalıdır. Sülükler dört on derecelik bir ısıda buzdolabında muhafaza edildiklerinde metabolizmaları yavaşlar ve fazla müdahaleye gerek kalmaksızın az uğraşla daha uzunca bir süre canlılıkları muhafaza edilmiş olur.

İnşallah, sülüklerin en çok kullanıldığı hastalıkları, kullanılmaması gereken durumları yazmaya devam edeceğiz.

Dualarımızın sonu; âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver