Ameller Niyetlere Göredir

Ömer radıyallahu anh Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“Şüphesiz ki ameller niyetlere göredir. Herkese niyetinin karşılığı vardır. Kimin hicreti Allah ve Rasûlü’ne ise hicreti gerçekten Allah ve Rasûlü’nedir. Kim de elde edeceği bir dünyalık veya evlenmek istediği bir kadın için hicret etmişse, onun hicreti de uğrunda hicret ettiği şey içindir.”

Niyet hadisi olarak şöhret bulan bu hadis, İmam Malik haricinde büyük imamların hepsi tarafından rivayet edilmiştir.

İmamların Hadis Hakkında Söyledikleri

İmam Ahmed rahimehullah şöyle der: ‘İslam’ın temelini şu üç hadis oluşturur. Ömer’in rivayet ettiği, ‘Ameller niyetlere göredir…’ hadisi; Aişe’nin rivayet ettiği, ‘Kim dinimizde bulunmayan bir şeyi ihdas ederse o reddedilir…’ hadisi; Nu’man bin Beşir’in rivayet ettiği, ‘Helaller de haramlar da açıktır…’ hadisi.’ [1]

İmam Ebu Davud rahimehullah şöyle der: ‘Rasûlullah’ın beş yüz bin hadisini yazdım. Yazmış olduğum hadislerden bu kitabımda -yani Sünen’de- bulunan dört bin sekiz yüz hadisi seçip bir araya getirdim. Bir Müslümana din konusunda şu dört hadis kâfidir: Birincisi, ‘Ameller niyetlere göredir…’ hadisi. İkincisi, ‘Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi İslam’ının güzelliğindendir.’ hadisi, üçüncüsü, ‘Bir mümin, kendisi için sevip arzuladığı şeyi mümin kardeşi içinde sevip arzulamadıkça mümin olmaz’; dördüncüsü ise, ‘Helaller de haram da açıktır…’ hadisidir.’ [2]

İmam Şafii, Ahmed bin Hanbel, Ali bin el-Medini, bu hadisin İslam’ın üçte biri olduğunu söylemişlerdir. İmam Beyhaki bu hadisin ilmin üçte biri olmasının gerekçesini şu şekilde açıklamıştır: ‘Kişinin amelleri kalp, dil ve organlardan sâdır olur. Niyet bu üçlünün en önemlisidir. Çünkü niyet başlı başına bir ibadet olabildiği hâlde, diğer ibadetler ona muhtaçtır. Bu sebeple ‘Müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır’ şeklinde rivayet bulunmaktadır.’ [3]

“Ameller Niyetlere Göredir “den Kastedilen Nedir?

Âlimlerin çoğu, niyetin, amelin sıhhati için şart olduğunu söylemişlerdir. Yani bir amelin salih olup Allah tarafından kabul edilmesi için niyetin gerekli olduğunu ve niyet olmadığı takdirde yapılan amellerin geçersiz olduğunu söylemişlerdir. Bizim tercih ettiğimiz görüş budur.

Hanefi âlimleri ise niyetin, amelin kemal şartı olduğunu söylemişler. Niyetin ameli güzelleştirdiğini, ama niyetsiz yapılan amellerin de geçersiz olmadığını belirtmişlerdir.

Niyetin/İhlasın Önemi

Bir Müslümanın amelden önce niyeti öğrenmesi gerekir. Çünkü niyeti güzel olanın ameli de güzel olur. Niyeti bozuk olanın ameli de bozuk olur. Yahya İbn Kesir Müslümanlara nasihatte bulunduğu bir sözünde şöyle der: ‘Niyeti öğreniniz. Çünkü niyet amelden daha etkilidir.’ Mutarrif bin Abdullah ise şöyle der: ‘Kalbin düzelmesi, amelin düzelmesi ile, amelin düzelmesi ise niyetin düzelmesi ile mümkün olur.’ [4]

Ameller niyet ile değer kazanır veya değerini kaybeder. Abdullah ibni Mübarek şöyle der: ‘Nice küçük işler vardır niyet onları yüceltir, nice büyük işler vardır niyet onları küçültür.’ [5]

Selef imamları sahabelerin niyet hususundaki hassasiyetini görünce buna dikkat çekmek için şöyle dediler; ‘Sahabeler büyük dereceleri namazları ya da oruçları ile elde etmedi; bilakis bu mertebeleri niyetleri ile elde ettiler.’

Sahabeler yaptıkları amellerin şekline değil, içerisindeki niyete dikkat ediyorlardı. Böylece hem nefislerini terbiye ediyor hem de Allah katındaki derecelerini yükseltiyorlardı. Sahabeden sonra gelen tabiin daha çok amel, daha çok ibadet etmelerine rağmen sahabenin ulaştığı mertebelere ulaşamadılar. Çünkü önemli olan amel değil niyettir. Kim ufak da olsa bir ameli yaparken niyetini/ihlasını düzeltirse o amelin Allah katındaki değeri artar.

İsrailoğullarından zinakar bir kadın, güzel bir niyetle susayan bir köpeğe su verince Allah subhanehu ve teâlâ bu ameline karşılık onu bağışladı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Susuzluktan ölmek üzere olan bir köpek bir kuyunun etrafında dolaşıp duruyordu. İsrailoğullarından fâhişe bir kadın onu gördü; hemen çizmesini çıkardı ve onunla köpek için kuyudan su çekerek onu suladı. Bu yüzden o kadın bağışlandı.” [6]

Amellerde asıl önemli olanın niyet olduğunu bilen şeytan özellikle niyet konusunda insanın ayağını kaydırmak için uğraşır. Bu konuda ciddi çaba sarf eder. İlk önce amellerde kişiyi riyaya düşürmeye çalışır. Böylece kişi yaptıklarında Allah’ı değil insanları gözetmeye başlar. Bunu başaramazsa ikinci olarak kişinin yaptığı amelleri niyetsiz bir şekilde yapması için uğraşır. Şeytanın bu tuzağına düşen kişi amel yapar ama neden yaptığını bilmez. Niye yaptığını bilmediği için ameller kendisine yük olur ve belli bir zaman sonra ameli bırakır. Kul, ibadetlerini alışkanlığa çevirip ecirden mahrum olmak yerine, alışkanlık hâline gelen amelleri güzel bir niyet ile ecre çevirmelidir.

Buna yemek yemeyi örnek verebiliriz. Hiçbir insan yemek yemeden yaşayamaz. Ayakta kalabilmek için az da olsa mutlaka bir şeyler yemek gerekir. Sürekli tekrar eden bu yeme faaliyetini, kişi isterse ecre çevirebilir. Nasıl mı? Benim ‘Allah’a kulluk, Müslümanlara hizmet etmem için sağlıklı olmam gerekir. Sağlıklı olmam için de yemek yemen gerekir’ niyeti ile yiyen birisi, her yemek yiyişinde Allah’ın izniyle ecir kazanır.

Niyet Hazinesinin Farkında Olmak

Allah subhanehu ve teâlâ rahmeti gereği bazı amellere gücü yetmeyen kişilere niyet hazinesini vermiştir. Malı olmadığı için infak yapamayan, imkânı olmadığı için ilim öğrenemeyen, konuşma yeteneği olmadığı için davet yapamayan kişilerin niyet hazinesinin farkında olup bundan faydalanmaları gerekir.

Allah Rasûlü aleyhisselam şöyle buyurur:

“Dünyada dört sınıf insan vardır; Allah’ın kendisine mal/rızık ve ilim verdiği bir kul ki kul bu nimet içerisinde Rabbinden korkar, Müslümanlarla ve akrabalarıyla irtibatını kesmez, o verilen nimette Allah’ın hakkı ne ise onu da bilir ve gereğini yerine getirir. Bu kul Allah katında en üstün derecededir. Yine bir kul ki Allah ona ilim vermiş mal vermemiştir. Bu kulun niyeti doğrudur ve şöyle der: Eğer malım olsaydı falanın yaptığı gibi yapardım der işte o niyetine göre karşılık görür. Önceki kimse ile sevapta eşittirler. Yine bir kul ki Allah kendisine rızık vermiş fakat ilim vermemiştir. İlim ve bilgisizlik yüzünden malını dengesiz biçimde harcar, Rabbine karşı sorumluluk bilinci duymaz akrabası ve Müslümanlarla alakasını keser ve o malda Allah’ın hakkını da yerine getirmez. Bu kimse en kötü durumdadır. Yine bir kul daha vardır ki, Allah kendisine ne mal ne de ilim vermiştir. Bu kimse de şöyle der: Eğer malım olsaydı ben de falan kimse gibi o malı kötü yollarda harcardım. O da niyetine göre karşılık görür her ikisinin de günahı eşittir.” [7]

Başka bir hadiste Rasûlullah şöyle buyurur;

“Allah muhakkak iyilikleri ve kötülükleri yazdı, sonra bunu açıkladı, kim bir iyiliğe niyet etse ve onu yapmasa, Allah onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar; ona niyet edip de yapsa, Allah onu katında on haseneden yedi yüze, daha fazla katlara kadar yazar. Eğer bir kötülüğe niyetlense ve onu yapmasa Allah onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar; eğer ona niyet etse ve onu yapsa Allah onu bir tek kötülük yazar.” [8]

Bir hadiste ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle der:

“Her kim kalbinden sadık olarak Allah’tan şehitlik isterse, yatağında ölse bile Allah o kişiyi şehitler mertebesine eriştirir.” [9]

Niyetin Problemli Olması Ameli Nasıl Etkiler?

Bu konu eskiden beri üzerinde konuşulan konulardan bir tanesidir. Özet olarak bunu dört başlık altında toplayabiliriz;

a. Tüm amellerde riyanın olması

Bu hâl Müslümandan sadır olmaz. Ancak kâfir ya da münafıkların durumu böyledir. Allah subhanehu ve teâlâ ayet-i kerimede şöyle buyurur:

“Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır.” [10]

“Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.” [11]

b. Bazı amellerde riyanın olması

Yaptığı amellere riya bulaştıran kişinin amelleri geçersizdir. Ayrıca kişi bundan dolayı günah kazanır. Kıyamet günü riya ile Allah’ın huzuruna gidenlere Allah subhanehu ve teâlâ şöyle nida edecektir:

“Ben şirke ihtiyacı olmayanım. Kim bir amel yapmış ve bir başkasını onda ortak etmişse, onu da amelini de terk ederim.” [12]

“… Yaptığı amele benden başkasını ortak eden ecrini/mükafatını onun yanında arasın.” [13]

Ebu Umame rivayet ediyor:

“Bir adam Rasûlullah’a gelerek: ‘Şöhret ve ecir elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin?’ diye sordu. Rasûlullah şöyle buyurdu: ‘Onun için hiçbir şey yoktur.’ Adam sorusunu üç sefer tekrarladı. Rasûlullah’de her defasında: ‘Onun için hiçbir şey yoktur’ buyurdu ve şöyle devam etti: ‘Allah ancak kendi rızası gözetilerek samimi bir niyetle yapılan ibadetleri kabul eder.’ ” [14]

Yine cehennemin kendisi ile tutuşturulacağı üç kişinin kıssası da konumuza delildir.

“Kıyamet gününde hakkında ilk hüküm verilecek kişi şehittir. Allah’ın huzuruna getirilir, Allah ona nimetini hatırlatır, o da ikrar eder. Der ki: ‘Bu nimetlerle ne amel yaptın?’ ‘Senin uğruna savaştım ve şehit oldum.’ der. ‘Yalan söyledin, sana cesur/kahraman denmesi için savaştın ve dendi de.’ denilir ve sonra emredilir ve yüzü üstüne sürüklenerek cehenneme götürülür. Sonra ilim öğrenen, öğreten ve Kur’an okuyan bir adam getirildi. Allah ona nimetlerini hatırlattı, o da kabul etti. Dedi: ‘Bu nimetlerle ne amel yaptın?’ Der: ‘İlim öğrenip insanlara öğrettim ve senin rızan için Kur’an okudum.’ Allah der: ‘Yalan söyledin. İlmi, sana alim densin diye öğrendin. Kur’an’ı da sana kari densin diye okudun.’ Sonra emredildi ve o adam yüz üstü sürüklenerek cehenneme götürüldü. Bundan sonra Allah’ın mal konusunda genişlik verdiği ve malın her sınıfından kendisine verdiği zengin getirildi. Allah ona nimetlerini hatırlattı, o da ikrar etti Allah dedi ki: ‘Ne amel yaptın bu mallarla?’ Dedi: ‘Senin sevdiğin hiçbir yol bırakmadım, mutlaka o yolda infak ettim.’ Allah: ‘Yalan söyledin. Sana cömert densin diye infak ettin ve denildi de’ buyurdu. Sonra bu adam da yüz üstü sürüklenerek cehenneme götürüldü.” [15]

c. Sonradan amele riyanın bulaşması

Kişi amele başladıktan sonra ameline riya bulaştırırsa bakılır; eğer amelin başı ile sonu birbirinden ayrılmıyorsa o amelin tümü geçersiz olur. Buna namazı örnek olarak verebiliriz. Öğle namazını kılan kişi ikinci rekâtta riya yaparsa o namazın hepsi batıl olur. Çünkü namaz, başı sonu birbirinden ayrılmayan ibadetlerdendir.

Eğer amelin başı ile sonu birbirinden ayrılıyorsa o zaman amelin riya bulaşan kısmı geçersizdir, geri kalan ise geçerlidir. Buna da Allah yolunda infak etmeyi örnek verebiliriz. Bugün yaptığı infağa riya bulaştıran kişinin sadece bugünkü infağı geçersizdir. Bundan önce ihlaslı bir şekilde yaptığı infakları geçerlidir.

d. Ameli bitirdikten sonra amele riyanın bulaşması

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem amel yaptıktan sonra bununla gösteriş yapanları şöyle tehdit etmektedir.

“Kim riya yaparsa; Allah onun gerçek hâlini insanlara gösterecektir. Kim de amellerini insanlara işittirirse, Allah onun gerçek hâlini kıyamet gününde insanlara işittirecektir.” [16]

Rabbim bizi ihlasa muvaffak kılıp riyanın her türlüsünden uzaklaştırsın. (Allahumme Âmin)

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

 

 

[1]

      .   Camiu’l Ulum ve’l Hikem

 

[2]

 

[3]

 

[4]

 

[5]

 

[6]

 

[7]

 

[8]

 

[9]

 

[10]

 

[11]

 

[12]

 

[13]

 

[14]

 

[15]

 

[16]

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver