Bir uçak yolculuğu sırasında yan koltukta oturuyordu. Yaklaşık altı yaşlarındaydı, sempatik bir çocuktu. Kemerlerimizi bağlarken sohbet etmeye başladık. Uçağa ilk kez binmişti. Her yeri merakla inceliyor, anlamlandıramadıklarını annesine soruyordu. İkramlar yapıldı. Biraz dinlenmek için gözlerimi kapadım. İniş anonsu yapıldı. Ses tonu değişti. İki kelimesinden biri “korkuyorum” idi. Annesi hem kızıyor hem de, “Korkulacak ne var? İki yüz kişiyiz. Bak, kimse korkmuyor. Pilot şimdiye kadar yüzlerce iniş yapmış.” diyerek ikna etmeye çalışıyordu. Korkular bu iğreti cümlelerle geçer miydi? Anne öfkenin dozunu arttırınca, çocuk duygularını ifade etmekten vazgeçti. Gözlerimi araladım. Sessizce ağlıyordu. Yüzündeki tek ifade korku ve endişeydi. Dudaklarını okuyabiliyordum. İçinden bağırıyordu: “Korkuyoruuum!” Onu konuşturmanın iyi bir yol olacağını düşündüm. Tekrar sohbet etmeye başladık. Bir ara pencereden dışarı baktı. Uçak İstanbul semalarında, denizin üzerindeydi. Bu küçük yolcunun korkusu da uçağın denize düşmesiydi. Aşağı bakmamasını salık vererek düşünmemesini sağlamaya çalıştım. Ancak pek başarılı olduğum söylenemez. Belki de o ân tek ihtiyacı annesine sarılmak ya da elini tutmak, ondan şefkat görmek, onunla teselli olmaktı. Fakat annesi onu duymuyordu…
Kendi korkularımı anımsadım. Kendimi bildim bileli kedilerden korkarım. Lütfen gülmeyin… Kediden de korkulur mu canım, demeyin. Korkunun üstüne gitmelisin, tavsiyesinde hiç bulunmayın. Çünkü denedim, olmadı.
Yıllarca kedilerden korktum. Sokakta yürüyemez, bir parkta oturamazdım. Çocukken utanmazdım bu durumdan. Çocuktur, deyip geçerlerdi. Fakat yetişkin bir birey olunca epey bir sıkıntısını çektim. Gülüşmeler, yol göstermeler, ayıplamalar… hepsini yaşadım. Koskocaman insanlardı, ancak bu korkuma engel olamadığımı bir türlü anlatamadım. Kim ister kapının önündeki kedi yüzünden eve giremeyince eşini arayıp aşağıya inmesini söylemeyi, kim ister kitabevinin kapısı önündeki kedi yüzünden Enes Hoca’dan yardım istemeyi… Gülmeyin… Kimse istemez tabii. Lakin korkunca bunları yapıyorsunuz, hatta daha fazlasını…
Müstakil bir evde yaşıyorduk. İkinci katta oturuyorduk. Evimizin bahçesine çokça kedi gelirdi. Mutfakta âniden arkamda belirirlerdi. Ben korkar kaçardım. Bir daha mutfağa yalnız gitmek ne mümkün.
Evimizin arka bahçesi çok güzeldi. Meyve ağaçları vardı. Kiraz, şeftali, ayva, armut… Bir kez dahi o ağaçlara çıkmadım, o bahçede oturmadım, oturamadım.
Ailenin diğer küçükleri kedisever olunca bu zaafınızı kullanmamaları imkânsız. Ki nice korkular yaşattılar bana, hatıraları hâlâ aklımda. Tüm bunlar daha da derinleştirdi korkularımı…
Yıllar böyle akıp gitti. Kediden korkulur mu yaa, deyip de minicik haşerattan korkanlarla tanıştım. Kedi sana ne yapacak, deyip örümcekten kaçanlara şahit oldum. Demem o ki, herkesin kendi korkusu kutsaldı, diğerininki ne de saçma.
Bir de kedileri zorla kucağıma vermeye çalışanlar oldu. “Bak, korkacak bir şey yok, göreceksin.” diyorlardı. Kalbimin nasıl çarptığından ve dahi dizlerimin titrediğinden habersiz, güya bana iyilik ediyorlardı. Fakat yılların korkusunun bir seansla düzelemeyeceğini anlamıyorlardı. Beni en iyi anlayanlar, benzer korkular yaşayanlardı.
Sahi neden böyleydik? Neden insanları anlamada bu kadar geriydik? Üstelik bunu yetişkine yaptığımız gibi, çocuklara yapmakta daha mahirdik. “Anne korkuyorum.” diyordu çocuklar. “Korkacak bir şey yok.” diyordu anneler. Evet, size göre korkacak bir şey yok. Ama o korkuyor. Korktuğu için uyuyamıyor; korktuğu için odada tek kalamıyor, korktuğu için bakkala gidemiyor; korktuğu için…
Burada yapılması gereken, korkanı küçümsemek de değil, korkuyu reddetmek de…Yapılması gereken, korkana şefkat göstermek, korkusuna sahip çıkmaktır. Yanındayım, sen karanlıktan korkuyorsun. Yanındayım, kedi seni korkutuyor. Yanındayım, kötü adamların seni kaçıracağından korkuyorsun… “Yanındayım” diyebilmektir.
Çocukların bazı korkuları dönemseldir. Zaman içinde geçecektir. Ebeveyn bu korkuyu besleyen kaynaklara erişimi engelleyip derinleşmesini önlemelidir. Bunun dışında yapılacak bir adım yoktur. Onun yanında olmanız yeterlidir. Dönem bitince korku da sönecektir. Bazı korkuların mantıklı açıklamaları vardır. Korkunun sebebi yanlış edinilen bilgiler olabilir. Bu bilgi düzeltilince korku da söner. Benim gibi yaş kemale erene kadar bu bilgiye ulaşılamayabilir. Bazı korkuların ise tutulacak hiçbir yanı yoktur. İşte orada yapılacak en güzel şey, “Seni anlıyorum.” demek ve destek olmaktan başka bir şey değildir.
Çocuklarımızın korkularını derinleştirenler biziz. Onlara da korkularına da sahip çıkın.[1]
[1]. Kedilerle aram iyi artık. Buna vesile olan kedisever kardeşim ve minik kızına teşekkürü bir borç bilirim.
İlk Yorumu Sen Yap