Es-Selamu Aleykum Kıymetli Müslimler,
Bu sayımızda Gençlerle Muamele köşemizde ergenlik döneminde gençlerin kendi kararlarını almaya ihtiyaç duymaları konusunu işleyeceğiz.
Konuyu ele alırken öncelikle karar verebilme ihtiyacının insanlardaki yerine bakacak, sonrasında bu ihtiyacın kişi üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerine göz atacağız.
Karar verme eylemi söz konusu olduğunda ortada aralarında karar verilecek seçeneklerden ve karar verecek merciye ait bir iradeden de bahsetmek gerekir. Bu iradeye sahip olmak için insanoğlu çok uğraşmıştır. Zira bebekken bu irade bize verilmemektedir. İnsanoğlu bebekleri Allah’ın müjdesi, emaneti ve hediyesi olarak görmeyi zaman içinde unutmuştur. Bunun yerine bebekleri tamamıyla bizlere muhtaç, ayrı bir birey olmayan varlıklar olarak görmeye başlamış. Bebeklere duyguları, düşünceleri ve tercihleri yokmuş gibi muamele edilmiş. Bu bakış açısı çocukluk döneminde de devam etmiş. Çocuklar bir şeyler yapmak istediğinde kurallar, yasaklar ve kısıtlamalarla kendi kararlarını alabilme, iradelerini ortaya koyabilme yönleri hep baltalanmış. Aileler çocuklarına kendi başlarına asla hiçbir şey yapamayan yetersiz, bilgisiz ve her ân bozulmaya, sapmaya meyilli olan küçük canlılarmış gibi davranmış. Hâliyle yıllarca bu bakış açısıyla muamele edilen çocuklar gençlik dönemine geldiklerinde artık bu muameleye daha fazla tahammül edemez hâle gelmiş. Tam da bu gençlik döneminde gençler kendi kararlarını kendileri alabilmeye ihtiyaç duymaya başlamış, bir birey olarak bağımsız eylemlerde bulunabileceklerini fark etmişler. Fakat senelerce çocuklarına böyle bakan anne babaların bakış açılarını bir ânda değiştirmeleri mümkün değil. Hâliyle çocuklarının ihtiyaçlarının tam tersinde bir muamele sergilemişler. Kendi kararlarını almalarına olanak tanımamışlar, bağımsız eylem yapabilme fırsatı vermemişler. Bu dönemde kimlik karmaşası yaşayan gençlerin kendilerini yetersiz ve bilgisiz hissettiklerine dair birçok yansımalar görmekteyiz. Lakin bununla beraber bu duygulardan kurtulabilmek için bir şeyler yapmaya çırpındıkları da aşikâr. Tam da bu noktada kendi bağımsız eylemlerini ortaya koyabilmek için gençler genelde ya ailelerine karşı çıkmaya başlamışlar ya da ailelerinden gizli olarak kendi bağımsız eylemlerini gerçekleştirmişler. Bu iki yolun sonucunda da öyle ya da böyle kendi kararlarını almaya dair ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmışlar. Ve kendi usullerince bir irade, kendi kararlarını alabilme yetkisi geliştirmişler. Ancak bu iki usul de aileler tarafından çok yoğun tepkilerle karşılanmış ve aile içinde ilişkileri yıpratıcı birçok probleme sebep olmuştur. Bahsettiğim durum size bir hikâye gibi gelebilir. Fakat aslında bu, günümüzde birçok ailenin yaşadığı gerçekliğin kısa bir öyküsü. Ve tüm bu yaşanılan durumların en temelinde önce bebeğe, daha sonrasında çocuğa ve gençliğe bakış açımızdaki büyük hata yatmaktadır. İnsanoğlu evlatlarına doğru bakış açısıyla bakmaya başladığında çocuğuyla ilişkisi baştan sağlıklı bir şekilde İslam’ın gözettiği hak ve sorumluluklar çerçevesinde tesis edilebilir. İslam bize evlatların büyük bir nimet olduğunu ve aynı zamanda yine büyük bir imtihan olduğunu söylemektedir. Her iki durumda da yaşadığımız durumun tüm yönlerini görmeli, evlatlarımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeli; gelişimleri için gerekli fırsatları onlara tanımalıyız. Hem nimet hem imtihan olan evlatlarımıza doğru bakış açısıyla baktığımızda onlara yaşlarına uygun olarak karar verme yetkisini vermemiz gerektiğini söyleyebilirim. Zira her biri içlerinde istekler, hayaller, duygu ve düşünceler taşıyan, bizler gibi bireyler. Ve her ân sapmaya, bozulmaya meyilli yaratılmış da değiller. Aksine Allah (cc) insanı tertemiz ve hanif bir fıtrat üzere yaratmıştır. Daha sonrasında onu ailesi Yahudileştirmiş, Hristiyanlaştırmış ve Mecusileştirmiştir. Yani aslında çocukların doğalarında bozulmaya meyil olmadığını, tertemiz bir fıtrat üzere olduklarını görmekteyiz.
Bize düşen, gelişimsel olarak ihtiyaç duydukları alanlarda onlara güvenli sınırlar içerisinde bağımsızlık alanı tanımak ve bu alan içinde kendi kararlarını verebilme yetkisini onlara vermektir…
Gelin şimdi çocuklarımızın bu ihtiyaçlarını dönem dönem nasıl karşılayacağımızı ve karşılamadığımız takdirde neler yaşanabileceğini konuşalım. Bebeklik döneminden sonra iki ila yedi yaş arasındaki çocuklara iki seçenek sunarak tercihte bulunmasını isteyebiliriz. Burada sunduğunuz seçenekler sizin belirlediğiniz güvenlik çerçevesinde olan makul ve sizin yaşamınıza uygun seçeneklerdir. Fakat bu iki seçenek arasında karar verebilme yetkisi çocuğunuza aittir. Böylelikle çocuğunuz hem kendi kararını verdiğini hissedebilecek, kendine olan saygısı ve güveni artacak hem de sizin ona tanıdığınız özgürlük alanı sayesinde size olan bağlılığı artacaktır. Yedi ila on yaş arasındaki çocuklara, var olan durumlarda verilebilecek kararları sorabilirsiniz. Daha sonrasında ortaya sunduğu tüm seçenekler üzerinden bu seçenekleri beraber irdeleyebilirsiniz. Tekrar üzerinden çocuğunuzla kâr zarar analizi yapabilir ve günün sonunda bir karar vermesine yardımcı olabilirsiniz. Aldığı kararın sonucunu üstlenmesi için onları desteklemelisiniz. Böylelikle kendi kararlarını alabildiğini fark eden ilkokul çağındaki çocuğunuz başarı duygusunu tadacak, başarısızlığa maruz kaldığında ise başarısızlığa tahammülü artacaktır. Başarısızlık durumunda yaptığı hatalardan ders çıkarmayı, eksiklerini gidermeyi ve bir sonraki denemesi için planlar yapmayı öğrenecektir. On yaş sonrasındaki çocuklarınız için ise öncelikle aile yaşamınızda öncelediğiniz temel ilkeler için belli başlı ailevi kurallar oluşturmalısınız. Örneğin “21.00’den sonra hiç kimse dışarıda kalmayacak, herkes evde olacak.” gibi. Bu prensipleri aile toplantılarında konuşmalısınız. Daha sonrasında genç evladınızla onun kişisel alanlarını tespit etmelisiniz. Örneğin kendi odasının düzeni, uyku saati, ekran saati, dışarı çıkmak istediği günler, kişisel bakım rutinleri vb. Bu kişisel alanlarda ebeveynlerin yapması gereken en önemli şey, aşılamayacak kırmızı çizgiyi gençlere bildirmek ve o çizginin içinde kaldığı sürece istediği kararı verebileceğini göstermektir. Örneğin ekran saati konusunda ebeveynler genç evlatlarına maksimum iki veya üç saat sınır koyabilir. Lakin burada saat süresini seçme kararı gence verilmelidir. Üç saati geçmek istediğinde sağlıklı bir sınır koyma müdahalesiyle ebeveyn bunun mümkün olamayacağını ve üç saatin altında istediği bir süreyi seçebileceğini ifade etmelidir. Bu ve benzeri durumlarda önemli olan geçilemeyecek çizgiyi göstermektir. Böylece gençler aşmamaları gereken sınırları görmüş olacaklar ve bu sınırlar içerisinde ailelerinin kendilerine güvendiği, özgür kalabildikleri, kendi deneyimlerini kendileri tasarlayabildikleri ve bağımsızlık ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir alan bulabileceklerdir. Bu alan sayesinde gençler ne ailelerinden gizlice bazı şeyleri yapıyor olacaklar ne de ailelerine karşı çıkarak. Bu ihtiyacın karşılanmadığı bir süreç yaşayan gençler yetişkinlikte de karar vermekte bağımsız bir şekilde hareket etmede, kendi fikirlerini ifade etmede ve istekleri doğrultusunda girişimci hareketlerde bulunmakta zorlanabilirler.
Şimdi sizler kendi gençliğinize dönüp baktığınızda yaşadığınız deneyimler aklınıza gelmiş olabilir. Bu deneyimlerinizi ifade edebilmeniz için önceki sayılarımızda yaptığımız gibi aşağıdaki uygulamayı hazırladık. Siz gençlik çağınıza dönüp baktığınızda bu ihtiyacınızla alakalı neler yaşadınız? Gelin bunu yine sorular sorduğumuz ve cevaplarını kaleme alabileceğiniz bir tablo üzerinden inceleyelim. Aşağıya sizin gençlik döneminizde;
1. Hangi konularda kendi kararlarınızı almaya ihtiyaç duyduğunuzu yazın.
2. Bu konularda aileniz size karar alma yetkisi veriyor muydu, yoksa karar alma konusunda sizi kısıtlıyor muydu?
3. Bu konularda ailenizin tutumunun nasıl olmasını isterdiniz?
Kendi kararlarınızı almanıza ihtiyaç duyduğunuz konular | Ailenizin size tutumu | Ailenizin olmasını istediğiniz tutumu |
Yaşadığınız onca şeyin ardında bağımsız bir birey olabilme, kendi kararlarınızı kendiniz alabilme isteği yatıyordu. Bu ihtiyacınızı karşılamak için elinizden geleni yapmaya çalıştınız. Ve bu deneyimler sayesinde kendi iradenizi ortaya koydunuz. Yaşadığınız bu süreçten yola çıkarak evlatlarınızın bu dönemde neler yaşadığını ve onlara nasıl muamele edeceğinize dair kendi hayatınızdan yansımaları bulabilirsiniz. Aşağıdaki uygulama tam olarak bunun için. Sizlerden;
1. Evlatlarınızın kendi kararlarını vermeye ihtiyaç duydukları konuları düşünmenizi istiyorum. İlk sütuna bunları yazmalısınız.
2. Ardından ikinci sütuna “Bu konularda siz nasıl davrandınız?” sorusunu düşünerek takındığınız tutumu yazmalısınız.
3. Bu sütuna ise “Düşünmeden otomatik olarak verdiğiniz tepki yerine bilinçli bir ebeveyn olarak çocuğunuzun bu ihtiyacına karşılık şimdi nasıl davranmayı düşünüyorsunuz?” sorusunun cevabını yazmalısınız.
Evladımın kendi kararlarını almaya ihtiyaç duyduğu konular | Ebeveyn olarak bu ihtiyacına takındığım tutum | Bilinçli bir ebeveyn olarak sergileyeceğim tutum |
Uygulama sonucunda kendi ailenizin yaşantısına göre genç evladınıza nasıl muamele edeceğiniz, onun kendi kararlarını alma ihtiyacını helal yollarla nasıl karşılayacağınız ortaya çıkmış olmaktadır. Bu süreçte bu isteklerinin bir ihtiyaç olduğunu ve sağlıklı bir gelişim gösterebilmeleri için onlara karşı sorumluluğunuz olduğunu sizlere tekrardan hatırlatmak isterim. Yine kendimizden yola çıkarak dersler çıkardığımız bir yazının daha sonuna geldik. Gelecek sayıda Gençlerde Yoğun ve Hızlı Duygu, Düşünce Değişimleri konusuyla beraber olacağız, Allah’ın izniyle. Görüşmek üzere…
İlk Yorumu Sen Yap