Kitabın Yazarı: Muhammed Emin El-Mısrî
Yayınevi: Polen Yayınları
Basım Tarihi: 2017
Sayfa Sayısı: 111
Boyut: 135 x 210 mm
Kitap Hakkında
Muhammed El-Mısrî, İzzetli ve Korkusuzca Yaşamak isimli kitabının girişinde eserini, Allah Resûlü’nün (sav), “Din nasihattir.”[1] buyruğu gereğince ve bir kardeşlik bilinciyle nasihat etme sorumluluğunu yerine getirmek amacıyla kaleme aldığını bildiriyor.
Bizler de her zaman nasihate ihtiyaç duyan bir ümmet olduğumuzun bilincinde olarak içerisinde birbirinden kıymetli tecrübe aktarımı olan bu veciz kitabı dilinin akıcı olması hasebiyle de bir çırpıda okuyup hayatımıza aktarabileceğimiz öğretiler kazandırması ümidiyle okurlarımıza tanıtmak istedik.
Eserle ilgili önemli olduğunu düşündüğümüz bir noktayı paylaşarak başlamak istiyoruz: Yazarın, eseri için seçtiği isim üzerine düşündüğümüzde tüm başlıkları kapsayan ve içerisinde yer alan nasihatleri uyguladığımızda elde edeceğimiz azimete ve ulaşacağımız mertebeye işaret eden bir ince anlayış görüyoruz. Yazar, seçtiği isimle âdeta eğer izzet ve cesaret istiyorsanız formülü buradadır, diyor.
Yazar, kitabını genel çerçevede yirmi üç konu başlığında ele almış ve her bir başlıkta farklı bir meseleyi tahlil etmiş. Böylece eser, gündelik yaşamdan dava ile ilgili umde bahislere kadar geniş çaplı bir çalışma olarak karşımıza çıkıyor. Bu bahislerden birkaç tanesine kısaca göz atarak kitabı daha yakından inceleyeceğiz, inşallah.
İncelemek istediğimiz ilk konu, “Senin Günahların Cemaatinin Tümünü Etkiler” maddesi.
Yazarımız burada İslam cemaatinin en önemli özelliklerinden biri olan bir olma ve birlikte hareket etme ilkesi bağlamında, fertlerin bireysel olarak ve hususen bâtini şekilde işledikleri günahların tesirinin tüm cemaati etkilemesi üzerine tedebbür ediyor ve Rabbimizin şu ayetini hatırlatıyor:
“Aranızdan yalnızca zalimlerin başına gelmekle kalmayacak, (suçlu suçsuz herkesi kuşatacak o dehşetli) fitneden sakının. Bilin ki Allah, cezası çetin olandır.”[2]
Bu hatırlatmanın ardından Uhud ile Huneyn Savaşlarından örnek vererek yenilgilerin esas sebeplerinin fertlerin “kendi elleriyle kazandıkları”[3] olduğunu vurgulayan Yazarımız, Müslim cemaatler fertsel olarak ıslah olmadıkça cemaatsel olarak toplumsal dönüşümleri sağlamalarının mümkün olmadığını belirtiyor. Riya, gurur, haset, makam sevgisi ve kibir gibi bâtıni günahların cemaatler için bir bela ya da felaketin sebebi olabileceğini zikrediyor. “Çünkü bâtın, kanser gibidir; bedeni büyük bir hızla kaplar ve herhangi bir üzüntü, acı veya belirti olmadan onu harap eder. Ne hasta ne de çevresi onu hissedemez…”[4]
İlgimizi celbeden bir başka konu “Dualarımıza Niçin İcabet Edilmiyor?” maddesi. Yazarımız bu bahiste ilgili soruya sekiz hikmetli cevap kaydetmiş. Biz burada bir tanesinden söz edip, devamını ilgililerin takibine bırakıyoruz.
Yazarımız yukarıdaki soruyu sorduktan sonra dua edenin, duasının kabulünde acele etmediği müddetçe hiçbir zaman karşılıksız kalmayacağını, mutlaka Rabbi tarafından bir nimetle mükâfatlandırılacağını[5] anlatıyor ve sonra bu kabulün gecikmesinin hikmetlerini sıralıyor. Sıralamadaki 3. madde şöyledir:
“İcabetin geciktirilmesinin sebeplerinden biri de Allahu Teâlâ’nın ecrini/karşılığını ahirette vermek üzere ertelemesi ya da bir kötülüğü yapmış olduğun duanın değeriyle senden uzaklaştırması olabilir. Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde, günah olan bir istekte bulunmadığı veya sıla-i rahmi kesmediği sürece Allah’tan talepte bulunan hiçbir Müslim yoktur ki Allahu Teâlâ ona dilediğini vermek veya istediği şeyin değerinde olan bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin.”[6] Ey Müslim Kardeşim, belki de bu senin için daha hayırlıdır. Çünkü duanın senin için ahirete ayrılması, Kıyamet Günü dereceni yükseltecek ve mertebeni yüceltecektir. O gün, bundan çok büyük bir mutluluk duyacak, bütün dualarının karşılığının ve ecrinin senin için ahirete ayrılmış olmasını ümit edeceksin.”[7]
Buraya almak istediğimiz son konu da “Allah’ın Bazı Günlerini Hatırlamak” maddesidir. Yazarımızın da eserini tamamlarken son olarak ele aldığı başlık olan bu maddede hatırımızda tutmamızın elzem olduğu iki noktanın altını çizeceğiz:
Allah (cc) kendi dostlarına yardım ettiği, Müslimleri aziz kılıp düşmanlarını yenilgiye uğrattığı ve müminlerin üzerine zafer ve başarı örtüsü serdiği günlerin hatırlanmasını ister. Bunlar Allah’ın (cc) ayetlerinin apaçık görüldüğü günlerdir. Belirli aralıklarla bu nimetlerinden ötürü Rabbimize şükretmemiz gerekir ve bu vesileyle müminlerin kalpleri huşu, ümit ve izzet ile dolar.
Bu günler İslam tarihindeki belli başlı olaylarla sınırlı değildir. Kendi kişisel tarihimiz, bulunduğumuz yapının/cemaatin tarihi veya Müslimlere Rabbinin nimetlerini hatırlatacak siyasi, sosyolojik, tarihî, idari veya iktisadi her türlü vaka ile ilgili olabilir. Böylece müminlerin imanları tazelenir, yaşanmış hadiselerden almaları gereken dersleri birbirlerine hatırlatırlar ve Rabblerine olan teslimiyetleri artar.
Kalan konu başlıkları ve zikrettiklerimizden daha fazlası için siz kıymetli okurlarımızı kitaba yönlendiriyor; Rabbimizden (cc), bizleri bu eserden faydalandırmasını, hikmet ve basiretimizi arttırmasını niyaz ediyoruz.
Bir sonraki kitap tanıtım yazımızda görüşme ümidi ile…
[1] Müslim, 55
[2] 8/Enfâl, 25
[3] bk. 42/Şûrâ, 30; 3/Âl-i İmrân, 165
[4] İzzetli ve Korkusuzca Yaşamak, Muhammed Emin El-Mısrî, Polen Yayınları, s. 78
[5] bk. Müslim, 2735
[6] Tirmizi, 3573
[7] İzzetli ve Korkusuzca Yaşamak, Muhammed Emin El-Mısrî, Polen Yayınları, s. 102
İlk Yorumu Sen Yap