İNSANIN SOBASI: ÖZ SEVGİ

Es-Selamu Aleykum Kıymetli Okurlar,

Gençlerle Muamele köşesinde ebeveynler olarak kendimizle olan ilişkimizi düzenlemeye kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu yolculuğumuzda geçtiğimiz sayılarda ebeveynlerin kendilerini olduğu gibi kabul etmelerine, güven verici bir ilişki içerisinde bulunmalarına, kendilerini değerli ve yeterli hissetmelerine odaklandık. Bu ay ise kişinin kendisini sevmesi, öz sevgi kavramını ele alacağız.

İnsanın temel psikolojik ihtiyaçlarından biri de yakınlık kurma, bağlanma ve ait hissetmedir. Bu ihtiyaçların temel dinamiğinde ise insan sevgiye ihtiyaç duyar. Sevgi dediğimizde önce sevilmeyi konuşmamız gerekir. Zira insan sevildiği gibi sever. Sevmeyi sevilmekle öğrenir. Sevilmek dediğimizde akla ilk gelen şey bebeğin ebeveyne gösterdiği sevgi içeren davranışlarıdır. Bebeğin ebeveynini görünce sevinmesi, gülümsemesi, kollarını ona uzatması, ağladığında ebeveyninin temasıyla sakinleşmesi ve benzeri birçok davranış buna örnek gösterilebilir. Yetişkinlerin dünyasına baktığımızda ise sevgi gösterme yeme içme gibi temel fizyolojik ihtiyaçların karşılanması olarak algılanmaktadır. Bundan dolayı çocuğunun her ihtiyacını karşılamak için kendini heba eden ebeveynler karşısında duygusal olarak sevilmediğini hisseden çocuklar görmekteyiz. Çünkü yiyeceğinden giyeceğine kadar hayatı boyunca ailesi her şeyini almıştır, fakat başının okşandığını hatırlamıyordur. Babasına en son ne zaman sarıldığımı bilemiyordur. Çok uzun zamandır anlaşılmadığını ve yalnız olduğunu hissediyordur. Ebeveynin sevmesi çocuğun sevildiğini hissetmesi için yeterli olmayabiliyor. Burada önemli nokta şu ki sevilme hissinin sadece fiziksel ihtiyaçların karşılanmasıyla oluşmaması, ebeveynin aynı zamanda sevilme davranışlarıyla da kişiye hissettirmesidir. İnsan sevildiğini farklı yollardan hisseder: Empati, korunma, rehberlik edilmesi, sakinleştirilme, şefkat görme, önemsenme ve benzeri. Sevilmek bir soba etkisi yaratır. Sanki içinizde bir soba varmış da sizi ta kemiklerinizden ısıtıyormuş gibi sıcacık hissedersiniz. Yetiştirilirken bunlarla büyüdüğümüzde sevilmeyi öğrenmiş oluruz. Zira ihtiyaç duyduğumuzda duygularımız anlaşılmış, yolumuzu kaybettiğimizde ebeveynimiz bize yol göstermiş, zorlandığımızda şefkat görmüş ve aile içinde önemsenmişizdir. Bunlar sayesinde sevildiğini hisseden kişinin beyninde yeni bağlantılar kurulur. Yeni bağlantılar demek hayata dair yeni inançlar demektir: “Ben seviliyorum.” ifadesine dair hissettiğimiz inanç.

Bu olmadığında ise kişi sevilmediğine inanmaya başlar. Kişi duygusal olarak karşılık bulamaz ve büyük bir boşluk hissine kapılır ve beyinde fiziksel acı hissetmeye sebep olur. Sevildiğini hissetmeyen kişi derin bir yalnızlık ve huzursuzluk duygusu hisseder. Bir diğer yandan aşırı bağımsız davranan ve kimseye ihtiyaç duymadığını düşünen kişiler de sevilmemenin sonuçlarından birini yaşamaktadır. Veya kendi içindeki sevgisizlikle oluşan boşluğu diğer insanları razı ederek onlar için fedakârlıklar yaparak doldurmaya çalışan kişilerde uzun süreli sevgisizliğin etkisini görmekteyiz. İnsan bu acıyla baş edebilmek için savunma mekanizmaları geliştirir: Duygusal olarak tepkisiz olma, içine kapanma, ilişkiyi koparma, enerji düşüklüğü, paylaşımda bulunmama, ilişkilerden uzak durma vb.

Anne babalar olarak sevilmeme, yalnızlık ve boşluk hissi hissediyorsanız veya bahsettiğimiz savunma mekanizmalarını kendinizi yaparken buluyorsunuz iç çocuğunuzla konuşmanın vakti gelmiş demektir. O içinizdeki masum ve küçük çocuğa şefkatle yaklaşıp sevgiye dair neler hissediyor, neler düşünüyor bakmanız gerekmekte.

Sevildiğimi ne kadar hissediyorum? (Derecelendirebilirsiniz)  
“Ben seviliyorum.” cümlesine inanıyor muyum?  
Yalnızlığı ne kadar hissediyorum?  
Hangi zamanlarda yalnız hissediyorum?  
Yalnızlık duygusuyla nasıl başa çıkıyorum?  
Küçükken sevildiğimi hissediyor muydum?  
Hangi zamanlarda sevilmediğimi hissediyordum?  
Ne yapılsaydı sevildiğimi hissederdim?  
Şu ân ne yapılsa sevildiğimi hissederim?  
Şu ân kendime nasıl davransam sevildiğimi hissederim?  

Bu soruları düşündüğünüzde kendinizle olan ilişkinizde kendinize ne kadar sevgi duyduğunuzu ve sevgi kavramıyla olan geçmiş yolculuğunuzu keşfetmiş olacaksınız. Öz sevginin şu ânki hayatımızda ilişkilerimizi ciddi bir şekilde etkilediğini göz önüne alırsak kendimize duyduğumuz sevgiyi de iyileştirmeye gitmemiz gerektiği bir gerçek olarak önümüzde durmakta. Kişi kendisini yeteri kadar sevdiğinde bu önce kendisine daha sonra ilişkilerinde olumlu değişimlere vesile olacaktır. Bu noktada genç evlatlarınızla olan ilişkilerinizde sevgi iyileştirici bir rol oynayacaktır.

Bir çocuğun duygusal yönden neye ihtiyaç duyup duymadığını, ne hissedip hissetmediğini, hangi davranışlara ihtiyaç duyduğunu en iyi anne babalar bilebilirler. İçinizdeki küçük Zeynep’i, küçük Mert’i önce gözünüzde canlandırın. Daha sonrasında bu küçük çocuğun özellikle duygusal yönden neye ihtiyacı olduğunu düşünün. O küçük çocuk artık sizin yanınızda ve neye ihtiyacı olduğunu biliyorsunuz. Onun ihtiyaçlarını karşıladıkça genç evladınızın da ihtiyaçlarını rahatlıkla karşıladığınızı göreceksiniz, Allah’ın izniyle.

Bu ay insanın kendisiyle olan ilişkisinde sevgi kavramını ele aldık. Sevgi denildiğinde sevilme duygusunun öneminden, insanın nasıl sevildiğini hissedebileceğinden ve sevildiğini hissedemeyen insanların neler yaşadığından bahsettik. Yazımızın sonunda kendi içinizdeki o küçük çocukla konuşarak öz sevginizi geliştirebileceğinizi sizlere aktardık. Gelecek sayıda görüşmek üzere, sevgiyle kalın…

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver