Sosyal medyada çokça kullanılan bir terim, “ınfluencer”. Türkçe karşılığı, etkileyici (kişi). Sosyal medyada popüler ve geniş çaplı takipçi kitlesine sahip olan kişiler için kullanılıyor. Bu kişiler, takipçilerini, kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili konularda yönlendiriyor ve rehberlik ediyor. Her ne kadar hepsi profesyonel olmasa da kitleleri etkileme bakımından iyi iş yaptıkları söylenebilir. Bu sayfada influencerlarla ne işimiz olabilir, dediğinizi duyar gibiyim. Yavaş yavaş konuya gireyim.
Benim influencer algım, insanların sırtından para kazanan, markalarla iş birliği yapıp ürün pazarlayan, takipçileri arasında fenomen olan kişilerden ibaretti. Tâ ki “bolluk paradoksu” kavramıyla tanışana kadar. Bu, ekonomide kullanılan bir kavram. İçeriğini teğet geçip yorumunu yazacağım. Mantığı şu:
İnsanoğlunun amacı refaha ulaşmak. Bunun için bir tez atmışlar ortaya: Seçim hakkımız ne kadar çok olursa o kadar özgür oluruz(!) Ne kadar özgür olursak refah seviyemiz de o kadar artar(!)
Bolluk paradoksu buna karşı çıkar. Seçimlerimizin artması bizi özgürleştirmez, aksine köleleştirir der.
Markete gittiğinizde raftaki on sekiz çeşit yağ, seçim özgürlüğünden çok kafanızın karışmasına sebep olur: Hangisini alsam?
Karar verebilmek için hızla telefona sarılır ve önce fiyat karşılaştırması yapmaya çalışırsınız. Akakçe’de daha fazla seçenekle karşılaşırsınız. Biraz daha kafanız karışır. Eve gidip yorumları okuyup alayım dersiniz. Ve yağ almayı ertelersiniz. Evde yağın fiyatına karar verseniz bile bu sefer içeriğine takılırsınız ve birçok yorum okursunuz. Yağı alma ihtimaliniz daha da düşer. O sırada bir reklam görürsünüz ve teknolojik aletler sayfasına çoktan geçiş yapmışsınızdır…
Yağı tamamen unuttunuz.
Bunu sayısız meta üzerinden çoğaltabilirsiniz. Sonuçlar ve süreçler benzerdir. Hatta söz konusu ev eşyası, temizlik ürünü, teknolojik ürünler ya da kıyafetse iş daha da çetrefilleşir. Oldu ki onlarca seçenek arasından karar verip sipariş ettiniz. Ürün geldiğinde indirime girdiğini ya da daha kalitelisinin daha ucuza satıldığını görmek aldığınız şeyin mutluluğunu ve tatminini siler götürür, yerine pişmanlığı bırakır. Öyleyse seçim özgürlüğünün çok olması refaha ulaşma değil; aksine kafa karışıklığı, erteleme, tatmin olamama ve pişmanlık sebebi olur çıkar.
Bu gerçeği hemen hemen her birimiz yaşamışızdır. İşte influencerlar tam da burada devreye giriyormuş meğer. Onlar, sizin için sınırsız seçimleri daraltıyor, birçok seçeneği belli başlı sebeplerden eliyor, size yüzlerce güneş kremi arasından içerik, fiyat ve kullanışlılık açısından on tanesini sunuyor. Hatta bu on taneyi de satın alıp deniyor. Deneyimini sizinle paylaşıyor. Meğerse influencerler çağın insanının çok büyük bir sorununu çözüyor: Sınırsızı sınırlandırarak, seçimi kolaylaştırmak… Böylelikle erteleme, doğru ürünü bulmak için çokça vakit öldürme, fazla para vererek zarar etme ve olumsuz deneyim nedeniyle pişman olmanın önüne geçiyor. Yani insanın iyi ki varsınız diyesi geliyor.
Şimdi bu kavramı kendi yaşam tarzımıza, ihtiyaçlarımıza uyarlayalım.
Pek çoğumuz, bu çağın gençleriyle muhatabız. Onların da ne okuyalım, kimi dinleyelim, nereden başlayalım, hangi alanda yoğunlaşalım, kim olmalıyım, nasıl giyinelim gibi çokça soruları var. Bu sorular hangi kulaklığı alsam, hangi kremi kullansam sorularından çok daha mühim üstelik. Bu mühim soruların cevabını en yakınlarındaki yetişkinlerden almıyorlar. Çünkü bizler bir influencer kadar olamıyoruz. Gençlerin ihtiyaçlarının farkında değiliz. Ruhlarında ve dimağlarındaki boşluğu dolduracak maneviyatı, fikriyatı onlara sunmuyoruz. Dedik ya etkileyici kişiler uzmanlık alanlarıyla alakalı içerikleri ulaştırıyor gençlere. Biz ya alaylıyız, önümüze geleni okuyor, her şeye dair bir şey biliyor ama derinleşmiyor, bu nedenle de gençlere verebilecek bir şey bulamıyoruz ya da mektepliyiz ama kendimizi geliştirmekten onlara vakit ayıramıyoruz. Kimimiz de hiç okumuyoruz, bu sebeple yedeğimizde ne kitap ismi var ne bir şeye dair fikrimiz…
Bizi etrafta göremeyince de ya yanlış kaynaklardan besleniyorlar ya da onlarca alternatif içinde savruluyorlar.
Peki ne yapacağız? Öncelikle şu gerçekleri bilelim:
İnfluencerler için takipçileri ganimet; kazançlarının ve ünlerinin bir parçası. Bizim için de gençlik büyük bir nimet. Her şeyden önce geleceğimiz onlar, İslam’ı yeniden hâkim kılacak taze kan onlar, umudumuz onlar. Zalimin tahtını sarsacak muştunun sesi onlar. Çok romantik geliyorsa bu cümleler şu ayetleri yeniden okuyalım:
“Allah, içinizden iman edip salih amel işleyenlere vadetti: Onlardan öncekileri yeryüzünün halifeleri kıldığı gibi onları da yeryüzünün halifeleri kılacak, razı olduğu dinlerinde kendilerine iktidar/güç verecek ve korkularından sonra onları emniyete kavuşturacaktır. (Bu vaatte bulunduklarım) bana ibadet eder, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Kim de bundan sonra kâfir olursa işte bunlar, fasıkların ta kendileridir!”[1]
“Zulmedenler çok yakında nasıl bir inkılapla devrileceklerini bilecekler.”[2]
“Allah: ‘Andolsun ki ben galip geleceğim ve resûllerim de (galip geleceklerdir).’ diye yazmıştır. Şüphesiz ki Allah, (güç ve kuvvet sahibi olan) Kaviy, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz’dir.”[3]
Bizim elimizle gelmediğine göre bu temkin zamanı, bu inkılap, bu galibiyet bizden sonraki neslin uhdesinde demek ki…
Nerden mi başlayalım?
Gençlere rol model olabilecek, doğru değerleri aktarabilecek kişiler olmaya gayret edelim. Eğer bir konuda uzman değilsek öğrenmeye açık olalım, bilgi birikimimizi arttırarak kendimizi sürekli geliştirelim. Gençlere faydalı olabilecek kitaplar, makaleler, videolar okuyup izleyerek onlara yol gösterecek içerikler sunalım.
Ayrıca gençlerle iletişim hâlinde olalım. Onların sorularına, sorunlarına aktif bir şekilde yanıt verelim. Onların fikirlerini önemseyelim, onlara değer verdiğimizi hissettirelim.
Velhasıl ivedilikle kolları sıvayalım. Birilerinin servetimizi israf etmesine müsaade etmeyelim.
[1]. 24/Nûr, 55
[2]. 26/Şuarâ, 227
[3]. 58/Mücadele, 21
İlk Yorumu Sen Yap