Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın lütfu ve merhametiyle hidayet 2019 yılının ortalarında nasip oldu. Boşluktaydım. Elimdeki her şeyi kaybetmiş gibi hissediyordum. Dile kolay, hayatımın on sekiz yıllık diliminin her alanında okul vardı. Son sınavları verip diplomamı alınca mutlu olsam da yaşamımda bir dönemin kapandığının farkındaydım. Ne yapacağımı düşünmek bir yana, ellerim bomboş kalakalmıştım sanki…
Bunalım evresinin akabinde KPSS’ye girmeye karar verdim ve bir çalışma programı hazırladım. Bu tempoda ilerlerken bir zaman sonra teyzemin değişmeye başladığını fark ettim. Daha doğrusu o çoktan değişmiş de ben o sıralar derin(!) düşüncelerle boğuştuğum için fark edememişim. Bir gün kısaca tevhidden bahsedip beni bir yere götürmek istediğini söyledi. Kendisi peçe takmaya başladığı için açıkçası o süreçteki fikriyatımdan ötürü işkillendim. Çok ısrar ettiği için onu kırmamak adına kabul ettim. Tabii bir şartım da vardı. Eğer ortamdan hoşlanmazsam bir daha gitmeyecektim. Şartımı kabul edip öyle bir durumda ısrar etmeyeceğini söyledi.
Nisan ayıydı Tevhid Dergisine ilk gidişim. Dergiye gider gitmez, daha önce bana yabancı gelen bir his kapladı içimi. Bu, huzurdu. İlk olarak halkalar şeklinde oturmuş ve kendi aralarında konuşan ablalar dikkatimi çekti. Tağut kavramını konuşuyorlardı. İşin ilginç yanı, şu ân içinde bulunduğumuz demokrasi sisteminin aslında şirk olduğunu öğrendiğimde hemen kabul etmemdi. Oradan ayrılırken ablaların hediye ettiği kitapları kısa bir zaman içerisinde bitirdim. Hemen hemen her şeyi kabul ettim. Ama hâlâ içimde adlandıramadığım bir boşluk vardı. Diğer taraftan eğitim hayatım aklımı çeliyor, hayallerim(!) beni çıkmaza sürüklüyordu. Çelişkide kalmamın belki de asıl sebebi ezelden beri güvenmediğim tarikatlardı. “Acaba?” demekten kendimi alamıyordum…
Bu düşünceler içinde birkaç ay Tevhid Dergisine gitmediğim gibi İslam için herhangi bir adım da atmadım. Ama KPSS kitaplarıma da dokunmadım. Beni engelleyen, soğumamı sağlayan bir duygu benliğimi esir aldı. Tâ ki tekrardan Tevhid Dergisine gittiğim güne dek. Hiç unutmuyorum, her zaman giyindiğim türden şık bir kombinle gitmiştim oraya. Fakat içeri adım atar atmaz kendimi çıplak gibi hissettim. Bu duyguyu başta anlamlandıramadım. Sonuçta bir yerim görünmüyordu, türbanlıydım(!). En nihayetinde evime, içimde yeşeren sıcaklık ve heyecanla döndüm.
İlerleyen günlerde Halis Hoca’mızın videosunu izlerken, “Dininizi kimsenin cebine koymayın, kendiniz öğrenin, araştırın, okuyun.” dediğini işittim. O ân, daha önce adlandıramadığım boşluk yok oldu. Çünkü ben, başında Halis Hoca’nın olduğu bu topluluğa güvendim. Evet, eksik olan duygum güvenmiş. Artık kararımı vermiştim. Sonuna kadar gidecektim, Allah’ın izniyle. Bana hidayeti nasip eden Allah’a (cc) hamdolsun.
Kendi içimde boğulduğum şüphelerden hamdolsun ki kurtulmuştum. Sıra ailemdeydi. Onlar da benimle birlikte bu süreçten geçtiler. Fakat kendim tam teslim olmadan, onlara müdahale etmek istememiştim. Teyzemin Tevhid Dergisine önce beni götürmesini artık daha iyi anlıyorum. Ben yapı olarak baskın bir karakterim. İnandığım şeylerin arkasından gözü kapalı gidecek bir yapıya sahibim. Allah (cc) hidayeti nasip ettiği için kolay kabullendim, hamdolsun; lakin teyzemin tebliğ yaparken uyguladığı taktik ustacaydı. Çünkü ben birilerinin söylemesiyle hareket eden biri olmadığım için, aileme direnip onları zor durumda bırakabilirdim. Hamdolsun, ailem de benimle beraber kısa bir süre içerisinde tevhidi kabul etti. Erkek kardeşim bizi biraz zorlasa da, Allah ona da hidayeti nasip etti, elhamdulillah.
Allah (cc) tevhid nimetini nasip ettiği için içimde oluşan duyguları tarif edemem. Fakat yaşadığım en büyük heyecan, beş yaşındaki çocuğun saf mutluluğunu bana yaşatan şey, Kur’ân-ı Kerim’i öğrenip okumaya başladığım ândı. Mutluluğumu haykırmak istemiştim. Daha önce yaşadığım mutluluklar, edindiğim başarılar, bu duygunun yanında o kadar yetersiz kalmıştı ki… İşte şimdi tamamlanmıştım, yirmi altı yaşında öğrendiğim Kur’ân-ı Kerim ile…
Başta ve sonda, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.
Gözlerim yaşardı .
Mümin kardeşimin mutluluğuna beni sevindirip gözlerimi yaşartan Rahman’a hamd olsun.