Hayatın Zayıflık Dönemi: Yaşlılık

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûlü’ne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

“Sizi zayıflıktan yaratan, zayıflıktan sonra size kuvvet veren, sonra kuvvetin ardından size zayıflık ve yaşlılık veren Allah’tır. Dilediğini yaratır. O, (her şeyi bilen) El-Alîm, (her şeye güç yetiren, mutlak kudret sahibi olan) El-Kadîr’dir.”[1]

Şüphesiz ki bizi zayıflıktan yaratan, sonra bize anne karnında evreler takdir eden, sonra doğumla dünyaya getiren, çocukluk ve gençlik yıllarında elimizden tutan; öğreten, merhamet eden, muhafaza eden, sonra olgunluk/yetişkinlik çağına eriştirip hikmetli ve basiretli kılan, beden gücüyle ve akılla bizi destekleyen, sonra ömür verip yaşlandıran, zayıflık hâline geri çeviren Allah ne yücedir!

Cansız varlıkların zaman içindeki değişimine eskime ve yıpranma denirken, canlı varlıkların zaman içerisindeki değişimi yaşlanmak olarak adlandırılır. Yaşlanmak tüm canlıların yaşamının içindeki doğal bir süreçtir, ömrü yeterse insan da yaşlanacak ve ömrün zayıflık çağını; yaşlılığı tadacaktır.

İnsan, kendi bedenini kullandığı kadar hayatındaki hiçbir şeyi bu kadar uzun süre ve sürekli kullanmaz. Dolayısıyla zaman ilerledikçe bedenin deforme olması ve birtakım değişikliklerin yaşanması kaçınılmazdır.

İnsan yaşının ilerlemesiyle yaşlandığı gibi duygusal ve ruhsal olarak örselenmesi, hastalıkların sonucu, gerilimli ve yorucu bir yaşam temposu nedenleri ile yetersiz ve dengesiz beslenme, fiziksel ve düşünsel aktivite eksikliği gibi yaşam baskılarıyla da yaş almadan yaşlanabilir. Bu nedenle yaşlanmayı belli bir yaşa atfetmek bakış açısını daraltır. Oysa yaşamda verimliliği düşmüş, hedefleri, hayalleri ve beklentileri azalmış, üretkenliği kaybolmuş, zihinsel yetenekleri zayıflamış bir insan yaş almamış olsa dahi yaşlanmış bir hayat sürüyordur. Verimli ve üretken; hedefleri, hayalleri ve beklentileri olan ve bunlar için çalışan, elinden gelen çabayı ortaya koyan, zihinsel yeteneklerini koruyan ve biriktirdiği tecrübelerle içinde yaşadığı topluma faydalı olan bir insan yaşı ne kadar ilerlerse ilerlesin hayatın içerisinde aktif rol alabiliyordur.

Ölümü tam anlamıyla tefekkür edememiş toplumlarda insanlar, yarına çıkacağının garantisi olmadığı hâlde, sadece yaşlanmış insanları ölüme yakın görebilir ve ölümden yeterli nasihati alamayabilir; şeytanın da vesveseleriyle gençliğini ve bugününü erteleyip, tûl-i emellerin peşinde yaşlanabilir. Allah’a sığınırız.

Yaşlanmak, vücutta meydana gelen hasarların tüm yaşam boyunca birikmesidir. Biriken hasar, yıllar içerisinde yaşlı bireyin bedensel kapasitesinin azalmasına sebep olur. Yaşlılık, bireyin fiziksel ve ruhsal gücünün bir daha yerine gelmeyecek şekilde yavaş yavaş kaybedilmesidir. Kırılganlığın arttığı, sağlamlığın azaldığı bir süreçtir.

Zaman birçok şeyi değiştirir…

Yaşlandıkça beyin hacmi azalır, beyin hücreleri ölmeye başlar. Zihinsel yetenekler kademeli olarak kaybolur. İyi öğrenilmemiş veya sürekli kullanılmayan bilgiler unutulur. Beynin bilgiyi işleme hızı azalır; okuduğunu anlamak güçleşir, öğrenmek ve öğrendiğini yaşamda uygulamak zorlaşır. Dikkat süresi kısalır. Belli bir göreve yoğunlaşma ve aynı ânda birden çok görevi yerine getirebilme becerisi azalır. Problem çözme yeteneği körelir. Alışılmadık durumlar karşısında akıl yürütme ve çözüm odaklı düşünebilme kapasitesi düşer.

O yüzden ey gençliğim! Henüz öğrenebiliyorken öğren, Rabbimizin güzel isimlerini hıfzet, El-Alîm olan Allah’tan faydalı ilim talep et. Allah’ın kelamı Kur’ân’ı öğren, yaşamına dâhil et. Zihnin henüz aktifken Allah Resûlü’nün (sav) siretini, sünnetini fehmet. Allah’ın (cc) dinini hayatında kılavuz olarak kabul et. Kendin öğrendiğin gibi çevrene de öğret. İçinde yaşadığın topluma rehberlik et, bu dinin mirası olan öncüleri takip et.

Yaşlı kalbin enerjisi azalır, fonksiyonları zayıflar. Bedenin ihtiyaçları karşısında çalışma gücünü arttıramaz, daha çok kan pompalayıp daha hızlı çalışamaz. Yaşlanan kalp yorgun bir kalptir. Gençliğindeki gibi güçlü çalışıp bedene yetemez, daha çok dinlenmeye ihtiyaç duyar. İnsan yaşlandıkça fiziksel aktivite kapasitesi azalır. Vücutta bir hastalık olduğunda veya stres geliştiğinde çabuk düşkünleşir, tolere edemez. Yaşlı kalp savunmasız bir kalptir. Telafi edici mekanizmalar zamanla zayıflar, yaşlanan kişinin bedeni ve kalbi yaşadığı zorlukları karşılamakta yetersiz kalır.

Ey gençliğim! Yaşın ilerledikçe kalbin eski gücünde çalışamayacak. Koştuğunda, bir şeyleri yapmak için efor sarf ettiğinde bedenine uyum sağlayıp ihtiyacın olanı sana veremeyecek. Yaşlandıkça zayıflayan kalbin yorulacak, çarpıntılar hissedecek, ağrıları olacak. Zamanı belirlenmiş o gün gelip kalbin durmadan önce Allah’ın dini için koştur. Henüz kalbin ve kalbinden çıkan damarlar sertleşip katılaşmadan sen de kalbini yumuşat, ahlakını güzelleştir. Selim bir kalple Allah’a ulaşmak için çabala.

Yaşlandıkça kişinin akciğerlerinde oksijeni alan ve karbondioksiti dışarı atan alan azalır. Zamanla kullanılmayan ölü boşluk alanları oluşur ve akciğer kapasitesi düşer. Göğüs duvarı sertleşmeye başlar. Sertleşen göğüs duvarının içinde akciğerlerin genişleyip havayla dolması zorlaşır. İnsan yaşlandıkça nefes almak için daha çok çabalaması gerekir.

Ey gençliğim! Aldığın nefes sayılı ve zaman geçtikçe yaşlanıyorsun. Yaşlandıkça çabuk yorulacaksın; aldığın nefes vücuduna yetmeyecek, zorlanacak ve eskisi gibi Allah yolunda koşturamayacaksın. Son nefesin bedeninden çıkmadan önce kendin için bir şeyler yap, öyle ki hesabın zor olduğu günde mizanını ağırlaştırsın.

İnsan yaşlandıkça kas gücü azalır, kas kaybı hızlanır, kas kalitesi düşer. Özellikle bacaklardaki kas kütlesindeki kayıp kollardan fazladır. Bu nedenle yürüme, koşma ve denge problemleri görülür. Zemindeki cisimlere takılıp düşmeler sık yaşanır. Kas miktarı ve gücü -yaşam boyu yapılan ve özellikle ileri yaşta da devam eden- egzersizle önemli ölçüde korunur. Kişinin yaşlanmadan önce basit de olsa bir egzersiz alışkanlığı kazanıp, yaşlılık döneminde az da olsa devam ettirmesi önemlidir.

Yaşla birlikte kemikler zayıflamaya başlar, kemik kütlesinde kayıp meydana gelir. Kemiklerde kırılma olasılığı artar ve kırılan kemiğin iyileşmesi yavaşlar. Özellikle D vitamini eksikliği kemik kayıplarını arttırır. Yaşlanmanın kemik üzerindeki etkisi bedeni taşıyan büyük kemiklerde ve omurgada belirgindir. Artan kemik kaybı beden duruşunun bozulmasına ve oturma, yürüme, koşma gibi hareketlerin beceriksizleşmesine sebep olur. 

Ey gençliğim! Kasların zayıflamadan, kemiklerin kendisini onaramayacak kadar yaşlanmadan önce salih amellerin peşine düş. Öyle bir gün seni bulabilir ki beden gücün tükenir, kendi vücudunu bile taşıyamayacak hâle gelebilirsin. O gün gelmeden önce dinin direği namazını ikame et, amellerini ıslah et; şirksiz, bidatsiz, riyasız amellerle Rabbini razı et.

Kemikle birlikte kemik iliği de yaşlanır. Zamanla yağlanan kemik iliğinde kan hücrelerinin üretimi azalır. Aynı zamanda bağışıklık sisteminde görev alan bazı hücre tiplerinin fonksiyonları bozulur. İnsan yaşlandıkça enfeksiyonlara açık hâle gelir. Basit tipteki enfeksiyonları daha ağır geçirir veya daha uzun sürede atlatabilir.

Diş etlerinde çekilmeler görülür, dişler dökülmeye başlar. Dişler çürümeye yatkın hâle gelir. Dilin işlevleri azalır, çiğneme üzerindeki yardımcı etkisi bozulur, tükürük miktarındaki azalma ile birleştiğinde yaşlılarda yutma zorlukları görülür. Yutulan lokma yemek borusunda daha zor ilerler. Yemek borusunun yiyecekleri mideye taşıma becerisi zamanla bozulur. Yenilen şeyler mideyi daha fazla rahatsız eder. İştah azalır. Midenin besinleri sindirmesi yavaşlar, zorlaşır. Yenilen besinlerin ince bağırsaklarda sindirimi ve kana emilimi azalır. Özellikle vitamin ve minerallerin emilimi bozulur. Kişi yediklerinden faydalanamaz hâle gelir. Yaşlılarda vitamin eksiklikleri ve beslenme bozuklukları sık görülür. Kalın bağırsakların hareketleri yavaşlar, sindirilip posaya çevrilmiş besinler kalın bağırsakta daha uzun süre kalır. Kalın bağırsakta kalma süresi uzadıkça suyu azalır ve dışkı sertleşir. Bu nedenle hazımsızlık ve kabızlık problemleri sık görülür. Makat bölgesindeki kaslar gevşer, insanlar yaşlandıkça istemeden altına kaçırabilir.

Yaşla birlikte koku alma keskinliği körelir ve dildeki tat tomurcuklarının sayısı azalır. Azalan tat ve koku alma yeteneği yaşlı insanların yediklerinden lezzet almasını engeller.

Ey gençliğim! Yaşlılık gelip bir şey yiyemez, tat alamaz ve yediklerinden faydalanamaz hâle gelmeden önce Allah’ın yeryüzünde senin için yarattığı nimetlerin helal ve temiz olanlarından ye. Yediğin zaman dengeli ol, ölçüyü kaçırma. Yediğini paylaş ve sadakasını/zekâtını ver. Yediklerin bedenine enerji veriyorken enerjini Allah’ın razı olduğu işlerde harca. Helal sınırlar içerisindeki lezzetleri tat ve Rabbine şükret.

Yaşlandıkça böbrekler küçülmeye başlar. Filtreleme yeteneği bozulur. İdrar oluşturma ve vücuttan atıkları uzaklaştırma kapasitesi düşer. İdrar torbasının kasları gevşer, yaş ilerledikçe insanlar istemeden altına kaçırabilir.

Yaşlandıkça işitme keskinliği azalır. Duyma kabiliyeti zayıflar. Bazı yaşlılar duyma yetileri korunduğu hâlde söylenenleri anlamada güçlük yaşar.

Ey gençliğim! Kulakların işitiyorken, “Rabbinize iman edin!” diyen münadiye kulak ver. İşit, işittiğine itaat et, iman et. Kulağına perde gerilip, ağırlık asılmadan önce Allah’ın (cc) ve Resûl’ünün (sav) sana emrettiklerini anlamaya çalış, duyduklarını tefekkür et. Gençliğinde ve yaşlılığında kulağının hakkını ver, fakat harama kulak verme.

Ömrü yeten her insan yaşlanacak, bazılarının yaşlılık dönemi daha iyiyken bazılarınınki zor olacak. Yaşlılığın iyilik hâlini genel olarak beş kategoride değerlendirebiliriz:

Bilinçli ve düzgün beslenme alışkanlığı geliştirmiş, düzenli fiziksel aktivite yapan, zararlı alışkanlıklardan uzak duran bir yaşlı fiziksel iyilik hâlindedir.

Yaşı ilerlemiş olsa da yaşamda bir amacı olan, güçlü ve sağlam etik değerlere ve ahlaka sahip bir yaşlı manevi iyilik hâlindedir.

Yeni şeyler öğrenmek için çabalayan, zihnini sürekli öğrenme ile meşgul eden, karşısına çıkan problemleri çözebilen ve yaratıcı düşünebilen bir yaşlı zihinsel iyilik hâlindedir.

İnsanlarla iyi ilişkiler kurabilen, güzel iletişim hâlini sürdürebilen, topluma ve çevreye tecrübeleriyle ve varlığıyla pozitif katkıda bulunabilen veya buna çabalayan bir yaşlı sosyal iyilik hâlindedir.

Başkalarının ve kendisinin duygu ve düşüncelerini anlayabilen, duygusal açıdan dengede olan bir yaşlı duygusal iyilik hâlindedir.

Yaşlanan veya yaşlanmaya başlamış bir insanın fiziksel, manevi, zihinsel, sosyal ve duygusal anlamda iyilik hâli içerisinde olabilmesi için gençlik ve yetişkinlik yıllarından itibaren birikim yapması gerekir.

Rabbimiz (cc), bizleri gençliğinde ve yaşlılığında kendisine ve çevresine faydalı olan müminlerden eylesin.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1] 30/Rûm, 54

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver