Güçlü Mü’min Kadere Teslim Olandır

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Değerli Kardeşim,

Bu ayki yazımızda da geçen ay olduğu gibi, rahmet damlalarından tefsiri geniş, sözü öz olan Resûlullah’ın hadis-i şerifini seninle beraber anlamaya devam ediyoruz. Rabbim bizleri hakka ve onunla amel etmeye muvaffak kılsın. Allahumme âmin.

Peygamber’imiz (sav) şöyle buyurur:

“Güçlü mümin, Allah katında zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir. Bununla beraber her ikisinde de hayır vardır. Sana fayda veren şeyleri elde etmeye gayret et. Allah’tan yardım dile ve acizlik gösterme. Şayet başına bir iş gelirse sakın, ‘Eğer şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu.’ deme. Aksine ‘Allah’ın takdiri; O dilediğini yapar.’ de. Çünkü eğer (şöyle yapsaydım… demek) şeytanın vesvesesine kapı aralar.”1

Bir önceki yazımızda, Allah’tan (cc) yardım istemenin ve hayırda gayretli olmanın mümini güçlü kıldığından bahsettik. Bu yazımızda ise kader inancının mümini güçlü kılmasından bahsedeceğiz. Gayret bizden, başarı Allah’tandır.

Değerli Kardeşim,

Dünya hayatı imtihan yeridir. Allah (cc), kullarını denemek, karakterlerini ortaya çıkarmak için dünyayı yaratmıştır:

“Hanginizin daha güzel amel yaptığını denemek/ortaya çıkarmak için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur.”2

“Her yıl bir veya iki defa (Allah tarafından) imtihan edildiklerini, (Buna rağmen) tevbe etmeyip öğüt almadıklarını görmüyorlar mı?”3

“Her nefis ölümü tadacaktır. Biz, sizleri şer ve hayırla sınayarak deneriz. Ve bize döndürüleceksiniz.”4

Bu imtihan kimi zaman mal kimi zaman can kimi zaman hastalık kimi zaman evlat kimi zaman açlık kimi zaman da korku gibi çeşitli noktalarda olabilir:

“Andolsun ki sizleri biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve meyvelerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!”5

İmtihanlar da dâhil var olmuş, olan ya da olacak olan her şey, öncesinde belirlenmiş bir kaderdir:

“… Allah’ın emri belirlenmiş bir kaderdir.”6

Değerli Kardeşim,

Hayatımızın imtihanlarla geçeceğini, bu imtihanların Allah’ın (cc) dilemesi ile gerçekleşeceğini ve bunun da kaderin bir parçası olduğunu ayetlerle öğrenmiş olduk. Ancak öğrenmek tek başına yeterli değildir. Öğrenmek kadar, bu bilgiyle nasıl muamele edeceğimiz de önemlidir. İnsanlar kadere karşı iki sınıfa ayrılır: Bir grup ya kaderi direkt inkâr eder ya da kadere inandığını zannedip en ufak bir musibette kaderine ters düşer:

“İnsanlardan öylesi vardır ki Allah’a kıyısından köşesinden (şüphe içinde, ayağı sağlam basmadan) kulluk eder. Şayet ona bir hayır erişirse onunla mutmain olur/sevinir. Ona bir fitne/imtihan erişirse yüz üstü çevrilir (eski hâline döner). Dünyayı da ahreti de kaybeder. İşte bu, apaçık bir hüsrandır.”7

“İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinip (şımarırlar). Elleriyle (yapıp) takdim ettikleri nedeniyle başlarına bir musibet geldiğindeyse, hemen ümitsizliğe kapılırlar. “8

Diğer grup ise imanına yakışır bir şekilde kaderine teslimiyet gösterir. Allah’tan geldiklerini ve tekrardan O’na (cc) döneceklerini bilirler. Hayatın, Allah’ın elinde olduğuna ve sadece onun takdir ettiğinin isabet edeceğine inanırlar. Bunlar mümin/Müslim olanlardır:

“Onlar ki başlarına bir musibet geldiğinde: ‘Şüphesiz ki biz Allah’a aitiz/Allah’tan geldik ve hiç şüphesiz yine O’na döneceğiz.’ derler. “9

Müslim hiçbir zaman kaderine “Keşke şöyle yapsaydım, o zaman böyle olmazdı!” diyerek yaklaşmaz. Zahirî sebeplere yapıştıktan sonra sonucu Allah’a bırakır. Sonuç istediği gibi olursa Rabbine hamd eder, istemediği ya da beklemediği bir şey başına gelirse sabır ve teslimiyet gösterir. Ancak asla şeytanın vehim ve vesveselerine kulak vermez:

“De ki: ‘Allah’ın yazdığından/takdir ettiğinden başkası başımıza gelmez. O, bizim Mevla’mızdır. (Öyleyse) müminler, yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.’ “10

“Şayet başına bir iş gelirse sakın, ‘Eğer şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu.’ deme. Aksine ‘Allah’ın takdiri; O dilediğini yapar.’ de. Çünkü eğer (şöyle yapsaydım… demek) şeytanın vesvesesine kapı aralar.”11

Değerli Kardeşim,

Kur’ân ve sünnetten öğrendik ki kaderde asıl olan teslimiyettir. Ancak kaderin işleyişi insana kapalı olduğu için birçok insan bu konuda mutmainliğe ulaşamamıştır. Bizler de bu duruma düşmemek adına “Kadere nasıl teslimiyet gösterebiliriz?” sorusunu izah etmeye çalışacağız.

Kadere Nasıl Teslimiyet Gösterebiliriz?

Kadere iman etmenin, iman esaslarından olduğuna inanarak

Öncelikle kadere inanmanın iman esaslarından olduğunu bilmeli ve inanmalıyız. Yani kadere Allah’ın (cc) istediği şekilde inanmamanın kişiyi iman üzere kılmayacağını kabul etmeliyiz. Aksi hâlde kadere teslimiyet göstermek mümkün değildir:

“Cibril, ‘Bana imanı anlat.’ dedi. Allah Resûlü dedi ki: ‘İman; Allah’a, meleklerine, Kitaplarına, resûllerine, ahiret gününe, hayrı ve şerri ile kadere inanmandır.’ “12

Allah (cc), kâinatın içindeki her şeyi bir kader ile yaratmıştır:

“Hiç şüphesiz biz, her şeyi bir kaderle yarattık.”13

Bu kader Levh-i Mahfuz’da yer ve gök yaratılmadan elli bin yıl önce yazılmıştır:

“Allah, gökleri ve yeri yaratmadan elli bin yıl önce her şeyin kaderini (Levh-i Mahfuz’a) yazmıştır.”14
 

Kaderin, Allah’ın El-Alîm ve El-Hakîm isimlerinin bir tecellisi olduğunu görerek

Kader, Allah’ın (cc) bilgisi dâhilinde gerçekleşir. Kâinatın içindeki her şey; ağaçtaki bir yaprağın kımıldaması, karıncanın ayağını hareket ettirmesi ve bir sineğin kanat çırpışı dahi Allah’ın bilgisi dâhilinde gerçekleşir. Hakeza Rabbimiz, bizim için belirlediği kaderi de bir hikmete binaen takdir etmiştir:

“Allah’tan bir lütuf ve nimet olarak… (Zaten) Allah, (her şeyi bilen) Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir.”15

“Allah ki; yedi göğü ve yerde de onun bir benzerini yarattı. Emir (Allah’ın kaza ve kaderi) bu ikisi arasında sürekli inip durur. (Bu,) Allah’ın her şeye kadîr olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilmeniz içindir.”16

Kaderin, Allah’ın El-Alîm ve El-Hakîm isimlerinin bir tecellisi olduğunu daha iyi anlayabilmek için bir örnek verelim:

Son dönemlerde yaşadığımız, bütün insanlığı ürküten, ne yapacaklarını bilmez hâle getiren Koronavirüs hastalığı, kaderdir, Rabbimizin takdiridir. Bu imtihanı başarı ile sonuçlandırabilmek ve kadere teslim olmak adına öncelikle, bu hastalığın Allah’ın ilmi dâhilinde gerçekleştiğini bilmeliyiz. Kullarına karşı merhametli olan Allah (cc), insanları zorda bırakan bu hastalığı El-Âlim ismi ile bilmektedir.

İkinci olarak, Rabbimizin bu hastalığı bir hikmete binaen yarattığına inanmalıyız. İnsanlar Allah’a karşı kulluğu terk ediyor, ekini ve nesli ifsat ediyor, Allah’a (haşa) kafa tutuyor ve bu yaptıklarından hiç pişmanlık duymadan zulümlerine devam ediyorlar. İnsanlığın ateşe doğru giden bu hâline karşı merhamet eden Allah (cc), hastalık ile imtihan ederek kendisine tekrardan kul olmaya yönelmeleri ve ölmeden önce tevbe etmeleri için onlara fırsat tanıyor. İşte bu, Allah’ın kuluna olan rahmetinin tecellisidir.

Uçuruma doğru giden kör bir kişi görüyoruz, onu durduracak zamanımız yok ve sesimizi de duyuramıyoruz. Böyle bir durumda uzaktan taş atıp yaralayarak o kişiyi durdurmamız ona merhamet etmek midir? Yoksa zulmetmek midir? Elbette ki merhamet etmektir. İşte şu an insanların başına gelen imtihanlar da insanlığı ateşe giden yolda durdurmak için Allah’ın (cc) El-Hakîm ismiyle takdir ettiği kaderidir.

Bu ve buna benzer imtihanlara Allah’ın El-Alîm ve El-Hakîm isimleriyle bakarsak kadere teslim olur ve böylece Rabbimizin rızasına ulaşmış oluruz. Aksi takdirde kadere öfkelenmek, “Eğer şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu.” demek Allah’ı (cc) öfkelendirir. Kişinin inancını zayıflatır.

“Allah bir toplumu severse, onları imtihan eder. Kim (takdire) razı olursa ona (Allah’tan) rıza vardır. Kim de (takdire) öfkelenirse, ona (Allah’tan) öfke vardır.”17

“Şayet başına bir iş gelirse sakın, ‘Eğer şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu.’ deme. Aksine ‘Allah’ın takdiri; O dilediğini yapar.’ de. Çünkü eğer (şöyle yapsaydım… demek) şeytanın vesvesesine kapı aralar.”18

Rabbim bizlere merhametle muamele etsin. Bizleri kaldıramayacağımız imtihanlarla sınamasın. Bizleri kadere teslim olan kullarından eylesin. Allahumme âmin.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir.

Bir sonraki yazımızda görüşme ümidi ile…

1. Müslim, 2664

2. 11/Hûd, 7

3. 9/Tevbe, 12
4. 21/Enbiya, 35

5. 2/Bakara, 155

6. 33/Ahzâb, 38

7. 22/Hac, 11

8. 30/Rûm, 36

9. 2/Bakara, 156

10. 9/Tevbe, 5
11. Müslim, 2664

12. Buhari, 50; Müslim, 8
13.. 54/Kamer, 49

14. Müslim
15. 49/Hucurât, 8

16. 65/Talak, 12

17. Tirmizi
18. Müslim, 2664

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver