Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adı ile…
Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Muhabbetimizin konusu değerli gençlerimizdir. Onları muhafaza etmenin yöntemlerine değiniyoruz. Bu zamana kadar şu konuları konuştuk:
Gençleri dinleyip anlamaya çalışmak, gençlerle diyaloğumuzu güzelleştirmek ve gençlerin düşüncelerine önem göstermek.
Rabbim, gençlerimizin ıslahını bütün velilere kolay kılsın. Bizlere verilen emaneti en güzel şekilde korumayı nasip etsin. Allahumme âmin.
Değerli Kardeşim!
Her ne olursa olsun bir şeylerin değişmesini istiyorsak kıblemiz sema olsun. Her azamızla gökyüzüne yönelelim. Elimizle, gözümüzle, sesimizle ve bütün benliğimizle semanın kapılarını çalalım. Dilimiz kuruncaya kadar, gözümüzde yaş bitinceye kadar, kolumuz karıncalanıncaya kadar sıkıntılarımızı zikredelim. Semaya şöyle seslenelim:
“Ya Rabbi! Sen kalplere hâkim olansın. Her şey, senin ‘Ol!’ demene bağlıdır. Kolay, senin kolay kıldığın; zor, senin zor kıldığındır. Ben de olan emanetini muhafaza etmeyi, onu güzelleştirmeyi bana kolay kıl. Emaneti benim nefsime terk etme. Ben aciz bir kulum. Musa’yı kendi himayenle Firavun’un evinde büyüttüğün gibi benim evladımı da bizim gençlerimizi de bu tuğyanın içinde kendi himayene al, davanda onları kök kıl. Yusuf’u kuyudan himayene alıp Mısır’a vezir kıldığın gibi benim evladımı, bizim gençlerimizi de davamın, İslam’ın veziri kıl. Meryem’i; İsa’yı dünya getiren, ümmetin iffetli kadını kıldığın gibi benim kızımı da İsaları dünyaya getiren, ümmetin iffetli Meryem’i kıl. Allahumme âmin.”
Dua, zorlukları aşmayı kolaylaştıran bir kudrettir. Dua, Rabbimize yakınlaştıran, yardımını üzerimize sağanak sağanak indiren muhtaçlık hâlimizdir. Dua küfre, şehvetlere, şüphelere karşı kendimizi koruduğumuz semavi bir kalkan, silahtır. Dua, Müslim için yaşam kaynağıdır. Duası olmadığı zaman Müslim eksik kalır, hiçbir şeyi sonuca ulaştıramaz. Bu, evladını kendi safına çekmek, beraberce baba-evlat olarak yaşamak olsa bile!
İşte bu şekilde evlatlarımızın değişmesi, hidayet bulması için duaya yapışacağız. Resûl’ümüzden (sav) böyle öğrendik. O, hayatını dua üzerine kurmuştu. Bedir’de müşriklerle karşılaştığında aradaki sayı ve güç farkını dua ile tamamladı. Bedir’e beş bin meleği dua ile indirdi. Eşine acımasızca atılan zina iftirasını dua ile temizledi. Yahudilerin övünüp üstünlük tasladığı Mescid-i Aksa kıblesini, Mescid-i Haram’a dua ile çevirdi.
Yine Resûlullah (sav) etrafındaki gençleri dualarında unutmadı. Onların değişmesi veya dinlerinde sabit kalması için el açıp dua etti. Allah Resûlü, İbni Abbas için, “Allah’ım! Ona Kitap’ı, Kitap’ın tefsirini ve hikmeti öğret. Allah’ım! Onu dinde ince anlayış sahibi kıl!” diye dua etti.
Hakeza zina etmek için izin alan genç adına Resûlullah şöyle dua etti: “Ya Rabbi! Bu gencin günahlarını affet, kalbini pak et, iffetini muhafaza et!”
Resûlullah (sav) daha birçok genç için duada bulunmuştur.
Değerli Kardeşim!
Dert ortağın, dertleştiğin, sıkıntılarını arz ettiğin, her sorununda yardım istediğin kişi Rabbin olsun. Evladınla anlaşamadığın zaman hemen pedagoğa, hocana, abine, amcana gitme. Önce bu sıkıntıyı senin kaderine yazan ve yine çözümü kendisinde olan Allah’a arz et!
Kaderi elinde bulunduran, “Ol!” diyerek şekil veren Allah (cc) varken başkası ile dertleşmek olur mu? Hem derdi var eden hem de derde şifa veren Allah varken çözümü başkasında aramak ne kadar sıhhatli olabilir ki? Derdine şifa verdiği gibi sıkıntılarını, sırlarını gizleyen; ifşa etmeyen Allah varken en küçük anlaşmazlıkta senin sorunlarını ifşa edecek insanla paylaşman ne kadar korunaklı olabilir ki? Minnet etmeyen, her şeyi cömertliği ile karşılıksız ikram eden Allah varken bir gün bu sıkıntılarını başına kakabilecek minnet ahlakına sahip olan insanla dertleşmen olabilir mi hiç?
Bu sebeple kardeşim, ilk önce derdimizi Allah’a (cc) arz etmeliyiz. Daha sonra sebeplere yapışarak gerekli yerlere müracaat etmeliyiz.
Kıymetli Kardeşim!
Sıkıntılarımızı Rabbimize anlatmak için namazlarımız fırsattır. Kulun, Rabbine en yakın olduğu an secde anıdır. İşte burada duamızı fazlalaştırmalı, dertlerimizi açmalıyız. Böylelikle ağır yüklerden kurtulmuş, rahatlamış olacağız.
Peygamber’imiz (sav), canı sıkıldığı ya da bir sorunla karşılaştığı zaman namaza yönelir ve namaz ile rahatlardı. Resûlullah’ı namazda rahatlamasını sağlayan, Rabbine olan dualarıdır. Bugün bizlerin namazdan lezzet alamamasının, namaz ile rahatlayamamasının tek sebebi namazda dua etmememiz veya nasıl dua edeceğimizi bilmememizdir.
Hepimiz Allah (cc) katında değer görmek isteriz. Peki, bu değere nasıl ulaşacağız? El-cevap, dua iledir. Allah, kullarına duası oranında kıymet verir. Duası olmayanın Allah katında bir değeri yoktur:
“De ki: ‘Şayet duanız olmasaydı Allah katında bir kıymetiniz olur muydu?’ ” [1]
Hakeza geceler, Rabbimizle dertleşmek için bir fırsattır. Sıkıntıların, sorunların, dertlerin seni uyutmadığı zamanlarda gecelerini değerlendir. Dua ile rahatla. Ne isteğin varsa onu Rabbinden iste. Çünkü gece vakti Allah (cc), sana daha yakındır. Senin için, isteklerine icabet etmek için dünya semasına inmiştir ve şöyle nida eder:
“Bana dua edene icabet ederim, benden isteyene veririm, benden bağışlanmayı dileyeni bağışlarım.” [2]
Değerli Kardeşim!
Evladının dinde sebat etmesi, kötü amellerini terk etmesi ve salih olarak yaşaması için ellerini duaya açıp derdini Allah’a zikretmeye başladığın zaman duanda ısrarcı; ancak icabetinde sabırlı ol. Birkaç dua ile bir şeylerin değişmesini bekleme. “Dua ediyorum, olmuyor!” diye kenara çekilme. Israrlı bir şekilde iste. Sen iste, Allah (cc) hayırlı bir zaman da onu sana verecek, sana yardım edecektir.
“Rabbinize gönülden (yalvara yakara) ve gizlice (için için) dua edin.” [3]
Rabbim, gençlerimizi davamızın mirasçılarından kılsın. Bizleri onlar için hayırlı dua eden velilerden eylesin. Gençlerimizi içinde bulunduğumuz kötülükten ve fuhşiyattan korusun. Allahumme âmin.
Bir sonraki yazımızda görüşme ümidi ile…
Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.
İlk Yorumu Sen Yap