Gebe Bir Kadın

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

Bu yazımızda gebe bir kadında görülen değişikliklerden bahsetmeye çalışacağız, çaba bizden başarı Allah’tandır.

Gebelik döneminde hormonal ve bedensel olarak birçok değişiklik meydana gelir. Annenin vücudu gebeliğe, gebeliğin sonunda doğuma, doğum sonrası bebeğini besleyeceği emzirme dönemine hazırlık yapar.

Gebelik süreci -hayız gibi- bir hastalık hâli değildir. Allah’ın (cc) bedene takdir ettiği normal süreçlerden biridir. Her kadın biyolojik olarak on bir ila on sekiz yaşları arasında ergenlik dönemi yaşar; hormonlar değişir, üreme organları gelişir ve fonksiyon kazanır, fiziksel büyüme görülür, hayız olur. On sekiz ila otuz dört yaşları arasında evlilikle beraber eşiyle mahrem yaşamı başlar ve gebelik görülebilir. Otuz beş ila altmış yaşları arasında hormonal değişiklikler yaşar ve menopoz görülür. Bu döngü her kadında aynı şekilde ve aynı düzende kendisini gösterir. Ama psikolojik ve sosyal gelişim her kadında farklılık gösterir. Psikolojik gelişimde on bir ila on sekiz yaş arası kimlik oluşumu, aile ilişkileri, akranlarıyla arkadaşlık kurma, akademik başarının temelleri atılır. On sekiz ila otuz dört yaşlarında meslek seçimi, eş seçimi, annelik görülür. Otuz beş ila altmış yaşlarında torun sahibi olunur ve yaşlı ebeveynlerin bakımı üstlenilir. Altmış bir yaş sonrası geniş aile ve arkadaşlık ilişkileri vardır, aile fertlerinin kayıpları görülebilir, icra edilen meslekten emekli olunur. Sosyal çevreye baktığımızda on bir ila on sekiz yaşları arasında ev ortamı, okul ortamı, komşuluk ilişkileri, dinî çevre etkilidir. On sekiz ila otuz dört yaşları arasına ise üniversite veya iş ortamı eklenir. Kişi topluma karışır. Otuz beş yaşından sonra okul yaşamı ortadan kalkarken topluma ve dünyaya sunulan katkı artar. 

Östrojen, gebelik döneminde normalin otuz katı üretilir. Bebeğin hücrelerinin çoğalmasını ve büyümesini hızlandırır. Annenin rahmi bebekle birlikte büyür. Süt kanalları olgunlaşır. Kas ve eklemlerin esnekliği artar, böylece bebeğin doğum kanalından geçişi kolaylaşır.

Progesteron, gebelik rahminde embriyonun beslenmesi için besin depolayan hücrelerin oluşmasını sağlar. Rahmin kasılmasını azaltarak bebek için yaşam alanı oluşturur. Süt bezlerinde süt üretimini sağlar.

Doğuma yaklaştıkça oksitosin hormonu artarak rahim kasılmalarını arttırır, böylece doğum gerçekleşebilir. Aynı zamanda süt kanallarını da kasarak emzirmeyi sağlar.

İnsan koryonik somatomammotropin, en önemli etkisi annenin kan şekerini kullanmasını azaltmasıdır, anne kanındaki şekerin büyük kısmı bebek tarafından kullanılır. Annenin, kanındaki şekerleri kullanamaması sık sık acıkmasına sebep olur, bir besine karşı özel istek/aşerme görülebilir. İştahı açılan anne adayı kilo almaya başlar. Gebe bir kadının on bir ila on altı kilo alması normaldir. Kiloların kaynağı üç buçuk kg fetus, iki kg bebeğin içinde yüzdüğü amniyon sıvısı, bir bir buçuk kg büyüyen rahim, bir kg sütle dolan göğüsler, iki kg kan hacmi ve bir ila altı kg da yağlardır. Daha fazla kilo alan gebe sadece yağ biriktirir, hamileliğine veya bebeğine faydası olmaz.

Aldosteron hormonunun artmasıyla birlikte vücutta su birikir ve ödem görülür. Metabolizmada artış görülür ve tiroid hormonları artar. Metabolizma sonucu ısı üretimi olur. Annede aşırı sıcaklık hissi veya sıcak basmaları görülebilir.

Bebeğin kemik gelişimi için yüksek miktarda kalsiyuma ihtiyaç vardır. Paratiroid hormonu artar ve annenin kemiklerinde depolanmış kalsiyumu kana yönlendirerek bebeğin kullanımına sunar. Özellikle yeterli kalsiyum almayan gebelerde kemik ağrıları, diş kayıpları, kramplar sık görülür.

Relaksin hormonunun artmasıyla birlikte kalbin pompaladığı kan miktarı artar, hafif çarpıntılar hissedilebilir.

Nöropeptitler (endorfin, enkefalin, dinorfinler) davranışları, ağrı algısını, belleği, iştahı, susuzluğu, vücut sıcaklığını ve uykuyu etkiler. Endorfinler gebelikte artmaya başlar ve doğum sırasında çok miktarda sentezlenir. Annenin doğum sırasında ağrı duymasını azaltır ve daha olumlu bir ruh hâlinde olmasını sağlar.

Büyüyen rahim giderek karın dışına doğru belirginleşir. Bel kavisi artar ve özellikle gebeliğin sonlarına doğru bel ağrıları görülür. Bebeğin büyümesiyle karnın içinde mide ve bağırsaklar sıkışır. Bağırsak hareketlerinde yavaşlama sonucu mide yanmaları ve kabızlık sık görülür. Karnın fetus, göğüslerin süt üretimi nedeniyle büyümesi sonucu deri gerilir ve çatlaklar meydana gelebilir.

Gebelik boyunca birçok hormon artış gösterirken bazı hormonlar da azalır. Hormonların beden üzerinde etkileri olduğu gibi davranışlar ve duygudurum üzerinde de etkileri vardır. Gebelikte görülen biyolojik değişiklikler tüm gebelerde aynı düzende ve genel olarak aynı miktardadır. Değişim Rabbimiz (cc) tarafından takdir edilmiştir ve tüm değişimlere bakıldığında anne ve bebeğin faydasına olduğu çok net bir şekilde görülür. Fakat gebe bir kadının yaşadığı bu süreci dışa vurumu, sergilediği davranışlar ve gösterdiği tepkiler beden biyolojisiyle ilgili değil; daha çok içinde bulunduğu psikolojik durum ve sosyal çevrenin etkisiyle şekillenir.

Gebelik psikolojik olarak anne olmaya hazırlanılan bir dönemdir. Hayatı tamamen değişecek bir insanın alışma sürecinde kriz dönemleri görülebilir. Gebelik dönemi yaşayan bir kadında gebeliğini ve ilerideki annelik rolünü benimsemesi beklenirken; yaşadığı süreci kadının inancı, görev ve sorumluluk anlayışı, insan ilişkilerindeki tavrı ve davranışları şekillendirir. Kadının geçmiş yaşam deneyimleri, çocukluk anıları, annesiyle olan ilişkisi, büyüdüğü ortamda var olan kadın algısı, kişilik özellikleri gebelik sürecini ve ileride nasıl bir ebeveyn olacağını direkt etkilemektedir.

Gebeliğin başlarında zıt duyguları bir arada yaşayabilir. Alışık olduğu hayız dönemlerinin kesilmesi ve mide bulantıları kadını rahatsız hissettirebilir. Hasta olmadığı hâlde kendisini iyi hissetmemek sık görülen bir durumdur. Gebeliğin ortalarına doğru görülen bedensel değişiklikler ve bebek hareketlerinin hissedilmeye başlanmasıyla gebe kendisini daha iyi hissetmeye başlar. Gebeliğin başlarında yaşadığı farklılıklara zamanla alışır ve daha dengeli bir kişilik hâli görülür. Her ne kadar giderek gebe olma hâli benimsenmiş olsa da bazı kadınlarda şaşırtıcı davranışlar görülebilir; aşırı duyarlılık, huzursuzluk, duygularda âni ve nedensiz değişimler, âni kızgınlık ve mutluluk hâli olabilir. Gebeliğin son dönemlerinde karnı iyice büyür. Günlük işlerini yapmakta zorlanmaya başlar. Çoraplarını giymek bile zorlaşır. Gebelik bedensel olarak zorladıkça bazı kadınlarda bıkkınlık görülebilir. Doğum hakkında endişeler olabilir. Kendisini bebeğiyle özdeşleştiren kadın bebekle ilgili olumsuz bir söylemi kendisi için söylenmiş bir reddediş olarak algılayabilir. Bu dönemde gebe kadın, eşinin gebelik, doğum ve bebekle ilgili duygu ve düşüncelerini kendisiyle paylaşmasını bekler. Bir yandan korku bir yandan heyecan duyguları yaşayan kadın sorumlulukları paylaşabileceği bir hayat arkadaşı olduğunu hissettiğinde endişeleri azalır. Bu dönemde kadın gerçek üstü durumlar hakkında senaryolar üretebilir ve değişik duygu durumları yaşayabilir. Gebenin çevresindeki insanlar, dikkati, çözülebilecek sorunlara yönlendirmeli ve kadını gerçekliğe çekmelidir. Doğuma yaklaşan bir gebeye olumsuz doğum tecrübeleri anlatmak gebenin korkularını ve stresini arttırır.

İnsan, duyguları ve hormonları olduğu kadar nefsinde takva ve fücuru da barındıran bir canlıdır.

“Ona hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene (tüm bunlara andolsun ki), Onu (nefsini) arındıran, kesinlikle kurtuluşa ermiştir.”[1]

İnsan aynı zamanda şeytanın vesveselerine de açıktır. Gebelikte yaşadığı her şey Rahmâni ölçülerden gelmez. İnsanlık tarihi çok farklı durumlar yaşayan gebelere şahit olmuştur. Gebeliğini eşine ve çevresindekilere eziyet etmeye bahane olarak kullanan gebeler olduğu gibi Allah Resûlü (sav) hicret edeceği zaman sekiz dokuz aylık gebe karnıyla dağa tırmanıp erzak taşıyan Esmâ (r.anha) gibi kadınlar da vardır.

İnsan Allah’tan (cc) korkmalı, nefsindeki fücurdan ve şeytanın vesveselerinden Allah’a çokça sığınmalıdır. Yaşadığı tuhaflıkların sebebi olarak Allah’ın tertemiz ve en güzel şekilde yarattığı bedeni, kendisinin ve yavrusunun faydasına olan bedensel ve hormonal değişimleri bahane etmeden önce kendi nefsini hesaba çekmelidir.

“(Hayır!) Bilakis insan, kendi nefsi üzerine basiret sahibidir. (Kendisini en iyi tanıyandır.)”[2]

Örneklerle açıklamak gerekirse elbette gebelik sürecinde karnındaki yavrusunu besleyip büyütebilmek için anne adayının iştahı açılmalı ve yeme miktarı artmalıdır. Dolayısıyla gebe bir kadının kilo alması normaldir. Fakat doymak bilmeden yemenin, aşırı oburluğun faturası gebeliğe değil gebenin kendi bireysel motivasyonuna kesilmelidir. On sekizin üzerindeki kilo alımı normal değildir. Ve aşırı kilo alan kadınlar, gebeliğini bahane olarak kullanmamalıdır.

Metabolizmanın hızlanması sonucu ısı üretimi artar ve gebede sıcak basmaları, ara ara terleme atakları görülebilir. Bütün gebelerin yaşadığı normal süreçtir. Fakat istemediği durumlarla karşılaşan gebeleri afakanlar basması, kendisini yerden yere, oradan da hastaneye atması, tuhaf semptomlar tariflemesi gebeliğinin sonucu değildir.

Oksijen ihtiyacının artması sonucu nefes alış verişinin hızlanması, aldığı hava miktarının artması her gebede görülen bir durumdur. Doğuma yakın dönemde bebek büyür ve karnın içindeki organları yukarı doğru iter, bu nedenle akciğerlerin sıkışması sonucu gebenin nefes alıp vermekte zorlanması beklenen bir durumdur. Kilolu gebelerde bu sıkışma hâli daha çok hissedilir ve kadın hava açlığı çekebilir. Fakat bu durum solunum yetmezliği demek değildir. Doğumla birlikte geçecek bu süreçte “Ben nefes alamıyorum.” diyerek ortalığı birbirine katmak, istemediği bir durumla karşılaştığında nefes alış verişini değiştirerek çevresindekileri endişelendirip kendisine iyi davranmaları için dolaylı şekilde zorlamak gebenin kendi davranışsal seçimidir.

Özellikle gebeliğin ilk dönemlerinde bulantı ve kusmalar görülür. Duyduğu hoş olmayan bir koku veya tattığı bir besin sonrası mide bulantısı, kusma görülebilir. Ama dokuz ay boyunca kan kusmak normal değildir, gebeliğin yolunda gidip gitmediği kontrol edilmelidir. Bir insanın bulantısı olup kusması ayrı bir durumdur; kendi kendini parmakla kusturması veya kusma motivasyonuyla sürekli hıçkırması, tükürmesi, öğürmesi, gaz çıkarmaya çalışması farklı bir durumdur.

Bulantısı olup zaman zaman kustuğu için bir şeyler yiyemeyen bir gebenin tansiyonu veya şekeri düştüğü için baygınlık geçirmesiyle, istediğini yaptırmak adına kendisini yere atan, istediği şeyi elde edince iyileşen bir gebe geceyle gündüz kadar birbirinden farklıdır.

Gebelik süreci artan hormonların da etkisiyle hassaslığın ve duyarlılığın arttığı bir dönemdir. Kimseyi rahatsız etmeyen kokular gebe tarafından fark edilebilir, insanların normal tepki verdiği olaylar karşısında gebe duygusallaşabilir. Fakat insan bedeni bir bütündür. Örneğin eşinin kokusundan rahatsız olduğunu ve kokulara karşı hassaslaştığını söyleyen bir gebe, gül kokusuna karşı da hassaslaşmalıdır. Burunda ve beyinde eşinin kokusuna karşı özel bir bölge olmadığı ve bu bölgenin gebelikte alarm vermediği aşikârdır. Gebenin çevresindeki insanların -özellikle eşlerin- hoş olmayan kokulara biraz daha dikkat etmesiyle, eşine yardımcı ve destek olmasıyla; gebenin de biraz daha olumlu duygulara odaklanmasıyla daha sorunsuz atlatılabilecek bir süreç, bazı zamanlarda karı koca arasındaki bağları zayıflatabilmektedir.

Öfke atakları, sinir krizleri yaşayan gebeler, sebep olarak gebeliğini gösterme eğiliminde olabilmektedir. Oysa beden bir bütündür, gebelik boyunca duygusal hassasiyet geliştiren bir gebenin örneğin bir kedi yavrusuna normal insanlardan daha şefkatli yaklaşması, eşine -ve diğer insanlara- karşı da daha sevecen ve merhametli olması beklenir.

Bir kadının gebeyken yaşadığı tuhaf sayılan durumların büyük bir kısmının ilk gebelikte yaşanması, sonraki gebeliklerde azalması veya kaybolması üzerinde tefekkür edilmelidir. Kadın aynı bedenle gebe kalmış, sperm aynı adamdan gelmiştir. Ama psikososyal çevre her gebelikte çok farklıdır. Maalesef toplumda -çoğu ailede- kız çocuğu yetişirken sorunlarını iletişim kurarak çözmeyi öğrenemez, kendini ifade etmekte erkeklere oranla daha zayıftır. Çoğu zaman duygularının, düşüncelerinin, istediklerinin veya istemediklerinin dahi farkında olamayabilir. Kız isteme, evlilik, eşyalar, düğün, alınacaklar… derken söylenenleriyle söylenmeyenleriyle, yapılanlarıyla yapılmayanlarıyla taraflar hayli stres dolu günler yaşayabilir, dahası eş adayları birbirini yıpratabilir. Evlendikten sonra eşler birbirine ve evliliğe alışamadan gebe kalındığında anne adayları gençliğin ve yakın dönemde yaşanan, ama çözülmemiş olayların duygu yüküyle hassaslaşabilir ve tuhaf semptomlar ortaya çıkabilir. Eşi de kendisi gibi evlilik konusunda tecrübesi olmayan, ailesel durumları ayarlamada -henüz- yeterli çözüm bulamayan bir gençtir çoğu zaman. Üstelik kadınların dünyasını dahi bilmeden kendisinden bir gebeyi anlaması beklenmektedir. Tüm bu sorumlulukların altında zorlanabilmekte, baş edemediği durumlar karşısında kayıtsız ve ilgisiz davranabilmektedir. Zaman geçip evlilik sürecinde yaşanan olumsuzluklar unutuldukça, kadın ve koca üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye başladıkça, eşler birbirlerine ve evliliğe alıştıkça, aile bağları kuvvetlenip aralarındaki sevgi ve muhabbet arttıkça meseleler daha orta yollu ve vahyin rehberliğinde çözülebilmekte; sonraki gebelik süreçleri hem anne hem baba adayı için çekilmez bir hâl olmaktan çıkıp keyifli bir sürece dönüşebilmektedir. Allah (cc) en doğrusunu bilir.

Gebelik her zaman diliminde ve her şartta güzel yönleri olduğu kadar zorlukları da olan bir süreçtir. Kadın kendisine takdir edilen bu sürecin sabrını ve şükrünü göstermeli, ecrini Allah’tan (cc) beklemelidir. Gebenin çevresindeki insanlar -özellikle kocalar- süreci gebe için kolaylaştırıp, yardımcı olarak ecre ortak olmaya çalışmalıdır.

Unutulmamalıdır ki bazı insanların isyan ettiği nice süreçler  başka insanların hayali ve duasıdır…

Yazıdaki tüm hayır ve güzellikler Allah’tan (cc); tüm yanlışlar, eksiklikler ve olumsuzluklar nefsimden ve şeytandandır.

Bu yazıyla birlikte yaratılış yazı silsilesini tamamlamış bulunuyoruz. Rabbim bizleri ayetlerini hakkıyla tefekkür edebilen, öz nefsinde gerekli dersi alan, açığa vurduklarında ve gizlediklerinde ıslah olabilen kullarından eylesin.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1]. 91/Şems, 8-9

[2]. 75/Kıyâmet, 14

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver