Evimizde, çay saatlerinde çeşitli konuşmalar yapıyoruz ailecek. Bazen tarih oluyor konumuz, bazen tatil. Bazen hayvanlardan konu açıyoruz, bazen doğadan. Dövüş sporları seçkisi izliyoruz reklam niyetine oğlumuzdan. Sonra devam ediyor muhabbetimiz kaldığı yerden. Bir akşam hayallerdi konumuz. Ben, “Yaşlandığımda bir kitabevim olmasını isterim.” dedim. Duvarları soft renklerde boyanmış, mobilyaları ahşaptan yapılmış, rafları rengarenk çocuk kitaplarıyla dolu bir kitabevi… Atölye için ayrılmış bir bölümü olan, masal saatleri ve etkileşimli kitap okuma saatleri düzenlediğimiz bir kitabevi… Zaman zaman okuduğumuz kitabın kahramanını resmettiğimiz, zaman zaman da origamiyle sanata dönüştürdüğümüz eğlenceli bir mekân…
Hayali bile çok güzel ve heyecan verici, ancak tüm bu güzelliği kursağımda bırakan bir senaryom da yok değil: Ebeveynlerin kitap içerikleri hakkındaki orantısız eleştirileri…
Müsaadenizle mevzuyu biraz açayım. Güzelim hayalime bu kötü senaryo nasıl dâhil oldu, anlatayım.
Her ebeveynin arzusudur, çocuğunun çokça kitap okuması. Daha minicikken renkleri, şekilleri, hayvanları ve daha birçok kavramı tanıtan kalın karton sayfalı kitaplar alırlar. Yaş ilerledikçe mini masal kitapları ve öykülere yönelirler. Büyük resimli, az yazılı eserler satın almaya dikkat ederler. Her yaşla beraber hem içerik değişir hem şekil. Altı yaşına gelince resimler azalır, yazılar artar…Bu yaşa hitap eden kitaplarda sansürlememiz gereken çizimler ve tek tük kelimeler görünmeye başlar. Görselleri etiketler yardımıyla, kelimeleri de yerine başka kelimeler kullanarak geçiştirmek hiç de zor değildir. Çünkü çocuğumuz kitap okumayı bilmiyordur ve biz kelimelerin yerlerini değiştirmekte olabildiğince özgürüzdür. Hatta işi bir adım daha ileri götürüp olmayan diyaloglar eklemekte de mahirizdir. Yemek yiyen her çocuğa besmele çektirir, yatmadan önce namazını kıldırıp dualarını okutup yatırırız. Anlayacağınız, tüm kitap karakterlerimiz Müslim’dir ve İslam’ın esaslarına uygun düşünür, konuşur, yaşar.
Bir müddet sonra okuma serüvenini ebeveynden devralır çocuk. Artık okuyacağı içerikleri kendisi seçer. Ebeveynler burada tedirgin olmaya başlar. Kendimize ait eserlerin azlığı ile kitap okumanın zarureti çakışır. Onlara göre hemen hemen her kitapta imani, ahlaki, akidevi hata vardır. Bu kitaplara nasıl sansür uygulanacaktır?
Oysa ilköğretim çağındaki bir çocuk, okuduğu kitapta “anıttan” bahsedilince anıt sever olmaz. Kitap kahramanı “asker kıyafeti” giyince “Ben de giyeyim!” diye heveslenmez. Kitapta vatan için savaşanlara “şehit” deniyor diye kavram kargaşası da yaşamaz. Uğur böceğinin hayatını öğrenince uğura inanmaz. Atasözlerini öğrenince ataların yoluna körü körüne bağlanmaz. Bilakis o, bu kullanımların idrakindedir. Doğru ile yanlışı ayırt edebilecek yeterliktedir. Öyle temiz ve saf bir filtresi vardır ki bazen şaşırtır sizi. “Anne/Baba! Bak, burada ne yazmışlar!’ diye tepkisini mutlaka dile getirir. Peki, çocuk bu hassasiyeti nasıl elde etmiştir?
Bu filtre, çocuklarınıza daha çok küçükken okumaya başladığınız, okurken değiştirdiğiniz eserlerle inşa edilmiştir. Sadece okuduklarınızla da değil; söylediğiniz ninnilerle, tilavet ettiğiniz Kur’ân ayetleriyle, ev içindeki günlük sohbetlerinizde, mescid derslerinde, teravihlerde içli duaları dinlediğinde, komşunuza davet yapmaya gittiğinizde, inanç esaslarınız nedeniyle imtihan edildiğiniz her dönemde, mevsim geçişlerinde Allah’ın sanatını ve boyasını ağaçta, meyvede, patikada, bulutta gösterip izlettiğinizde de devam eder inşa faaliyetiniz. Küfür sisteminin dayattığı kirli akideden uzak, pak bir eğitim yuvasında bulunuşu da aklını ve kalbini hem korur hem yapılandırır.
Hatta bu inşayı daha gerilere kadar götürenler de vardır. Çocukta dinî duygu ve düşüncelerin temeli anne karnında başlar, diyenlerin sayısı azımsanmayacak kadardır.
Bu kadar erken yaşta şekil alan bir inanç sistemi, okuduklarını hassas bir süzgeçten geçirtecek duyarlılığı kazandırır. Fakat bu, önümüze ne gelirse okutalım demek de değildir. Elbette seçici olalım. Ancak konusu eğlenceli, kazanımı ahlaki değerler olan; fakat sayfa aralarındaki ufak tefek ayrıntılar nedeniyle her kitabı gözden çıkarmayalım. Hem zaten hayat da böyle değil midir? Onca güzelliğin arasında mutlaka bir çirkin var olacaktır.
İlk Yorumu Sen Yap