Evladımın Yerinde Ben Olsam

Gençleri bilirsiniz, halk arasında “baş belaları” olarak anılırlar. İpe sapa gelmez, bir ucundan tutsan öteki ucundan kaçar, elinde durmaz. Söz söylesen dinlemez, bir de üstüne tavır alır, restleşir. Ah, bu gençler yok mu bu gençler! Ne ana hakkı bilirler ne baba otoritesi. Milattan önceye ait kitabelerde “Gençlik bozuldu.” yazıldığına göre bunlar hep böyleydi demek.

Durum böyle olunca insanlar bir çözüme ihtiyaç duydu. Âlimler, ruh sağlığı uzmanları, öğretmenler farklı çözüm önerileri sundu. Ama olmamıştı. Olmuyordu. Her denileni yapmaya çalışmamışlar mıydı oysaki? Oturup evlatlarıyla konuşmuşlar, nasihatler etmişler, İslami ortamlar oluşturmuş ve abileri, ablaları örnek alsınlar diye ev misafirlikleri yapmışlar; ama olmamıştı. Helal yoldan ihtiyaçlarını gidersinler diye ellerinden gelene izin vermişler, yine olmamıştı. İş çığrından çıkınca telefonu alıp ilişkisini kesmişler, yine olmamıştı. Bu çocuklar gerçekten laftan anlamıyorlardı…

Ebeveyn olma yolcuğunda ebeveynlerin düştüğü pek çok yer vardır. Bu da çok tabii bir durumdur. Rabbimiz (cc), Kitab’ında, “İnsan acizdir.”[1] buyurur ve bu yolculukta birçok zorlu durumla karşı karşıya kalacağını insana haber verir.[2] Düşmek can acıtıcıdır, tekrar yere basıp ayaklanmak için ise gereklidir. Gelgelelim ki ebeveynin ilk yanılgısı ebeveynliğini ya tamamıyla kendisine mal etmesidir ya da tamamıyla çocuğuna. Üstelik bu zorlu durumu ayaklanmak için fırsat bilmez. Ya kendisi ya eşi yetersiz ve kötü bir ebeveyndir ya da çocuğu laftan anlamıyordur. Oysaki ebeveynlik, ebeveyn ile çocuk arasında karşılıklı etkileşimi ve dinamik bir süreci kapsar. Biz bu dinamiğe muamele (ilişki) diyoruz. Şayet ortada bir sorun varsa bu muamele mercek altına alınmalıdır. Çünkü soruna veya sorunlu kişiye odaklanmak sizi ileri götürmez. “Pekâla, öyleyse neye odaklanmalıyız?” diye soruyorsanız cevabımız, “Muamelemize.” olacaktır. Burada, “Yetişkinler olarak bize düşen nedir?” sorusu can alıcı noktadır. Size düşen, İslam’ın söylediği hak ve sorumluluklar üzerinden tesis edilmiş sağlıklı bir ilişkidir. Bunun için bir sorun yaşanması gerekmez. Kulluğunuz için lehinize ve aleyhinize olan hakları bilmelisiniz.

Öyleyse bir ödevle başlayalım: Önce “gençliğin biyolojisini ve psikolojisini” öğreneceksiniz. Bu, gencin bedeninde ve ruhunda büyük bir değişim dönemi. Bu değişimlerden kaçını sayabilirsiniz? Bu satırlara cevaplarınızı yazmanızı istiyorum.

Görüyorsunuz; üç, en faza beş şey yazabildiniz. Oysaki gençlik dönemi, beyinde yeni hücrelerin oluştuğu, bedenin birçok fiziksel ve psikolojik değişim geçirdiği çok kritik bir dönem. Bu değişimleri bilmeden nasıl sağlıklı bir muamelede bulunabilirsiniz? Diyelim ki Mars’a varmak üzeresiniz, daha hava sahasına girmediniz ve uzay aracınızın içinden Mars’a bakıyorsunuz. Orada ne yapmanız gerektiğini nereden bileceksiniz? O gezegeni hiç tanımayan, neresinde ne var, havası suyu nasıldır bilmeyen siz, ne yapacağınızı bilebilir misiniz? İşte, gençliğin dönüşüm sürecini bilmeyen ebeveyn de ne yapacağını bilemez. İçinden çıkılamaz hissettiğiniz durumların kök sebebi aslında bu dönemi bilmemekten kaynaklanır.

İlk ödevinizi yaptınız, “Gençlikte hangi değişiklikler oluyor?” öğrendiniz. Peki, sonra ne yapacağız?

Ardından, “Gençlerin hakları nelerdir?” sorusunun cevabını öğreneceğiz. Sonra, “Gençlerin aileye ve İslam’a karşı sorumlulukları nelerdir?” sorusuna geçeceğiz. Ve bu iki bilgiyi aklınıza mıh gibi kazıyarak bu yazıda bahsedeceğimiz iletişim yöntemleriyle uygulamaya geçeceğiz. [3]

Adım atmadan önce şunu düşünmenizi istiyorum: Neden bazı insanlarla konuşmak, beraber olmak -diğer insanlara nazaran- bize daha iyi geliyor? Sizi eleştirmemelerinden mi, yargılamamalarından mı, dinleyip anlamaya çalıştıklarından mı? Aslında kendinize iyi gelen özellikleri düşündüğünüzde etkili bir ilişkinin incilerini kendiniz keşfetmiş oluyorsunuz. Biz ruh sağlığı uzmanları yüz asır önce de, “Çocuklarınızı eleştirmeyin, yargılamayın. Onları dinleyin. Anlamaya çalışın. Fikirlerini dinleyip saygı duyun.” diyorduk, yüz asır sonra da aynısını diyeceğiz. Bu yazıda da söylüyoruz. Fakat sizin buna ihtiyacınız yok. Sizler ebeveyn olarak Allah’ın (cc) içinize yerleştirdiği insanlık ve anne babalık fıtratına sahipsiniz. Sadece yapmanız gereken, kendinize dönüp sürekli olarak şu soruyu sormak:

“Evladımın yerinde ben olsam?..”

Haydi, bu soruyu kendimize sormaya başlayalım.

1. Evladımın yerinde ben olsam ve alenen kıyaslansam?

“Bak şunun eşi ne kadar iyi yemek yapıyor, evi ne kadar temiz, sesini çıkarmıyor kocasına, sen niye mızmızlanıyorsun? Bak şunun eşi hafta sonu ailesini alıp gezmeye gitmiş, bize gelince senin hep işlerin var. Bak şuna; ailesine, eşine ne güzel davranıyor, nasıl ilgileniyor! Bir de kendine bak…” Bu tarz cümleleri toplayın eteğinize ve size ne hissettiriyor, bir bakın.

2. Evladımın yerinde ben olsam ve daima eleştirilsem?

“O öyle mi yapılır? Allah için ben sana öyle mi dedim! Ne yapmışsın? Şu işi bir düzgün yapamıyorsun.”

3. Evladımın yerinde ben olsam ve sürekli ahlak dersi/nasihat/öğüt verilse?

“Bak arkadaşım, yalan söylersen böyle böyle olur. Bak öyle yapma, sonra pişman olursun. Kim sana onu öyle yap dedi.” vb. cümlelerin kulağınızın dibinden eksik olmadığı bir ilişki hayal edin. O kişiye ne demek isterdiniz?

4. Evladımın yerinde ben olsam ve tehditlerle yaşasam?

Eşiniz sık sık, “Akşam evde yemek olmasın bak ne olacak! O gömleğimi ütüsüz bir göreyim, sen düşün gerisini…” veya anne babanızın, “Sen benim torunlarıma kötü davran da ben sana gösteririm…” cümleleriyle muhatap olduğunuzu düşünün.

5. Evladımın yerinde ben olsam ve her davranışım yorumlansa, yargılansa?

“Senin aklın fikrin misafirlikte/telefonda/evde zaten bizi duyan mı var. İkidir görüyorum sürekli yatıyorsun bu ne tembellik! Dinliyor mu bak kulak asıyor mu hiç dediklerime?..”

6. Evladımın yerinde ben olsam ve alay edilsem? Başkalarının yanında benimle dalga geçilse, eşim başkalarının yanında bana işe yaramaz muamelesi yapsa?

“Sakar mısın ya! Bir suyu getiremiyorsun! (hahaha) Bak çenen düştü yine gece gece (hehehe), bir uyutmadın…”

7. Evladımın yerinde ben olsam ve en ufak meselelerde dahi sürekli bağırılsa, sert bir sesle konuşulsa?

“Bırak dedim! Bir işi bile beceremiyorsun! Kes sesini! Beni sinirlendirme! Önündeki şeyi göremiyor musun?! Git buradan, gözüm görmesin seni!..”

8. Evladımın yerinde ben olsam ve birey olarak muamele görmesem?

“Sana soran mı oldu? Bu konular sana düşmez. Sen ne yaptığını sanıyorsun?..”

Tüm bu soruların sizin dünyanızda birçok cevabı vardır. Bu cevaplara bakmanızı istiyorum. O cevapları alın ve oturtun karşınıza. Bir dinleyin bakalım, neler söylüyorlar size…

Bu içe dönüş uygulamamızdan sonra şimdi evlatlarınızın hisleriyle biraz tanışmış oldunuz. O hâlde artık ne yapmak gerektiğini düşünmeye başlayabilirsiniz. Yukarıda zikrettiğim iletişim hataları ilişkilerimizde devam ettiği müddetçe çocukların hem çocukluk çağında hem de yetişkinliğe geçiş sürecinde kendisini iletişime kapatmasına sebep olabilir. Sürekli güvensizlik hissetmesine ve savunma mekanizmalarını yoğun bir şekilde kullanmasına sebep olabilir. Kişilik özelliklerinin yanı sıra fizyolojik, özellikle psikosomatik rahatsızlıkları da etkileyebilir.

Bu muameleleri değiştirmek için önce şu iki maddeyi kesin olarak kabul etmeniz gerekir:

1. Ben çocuğumu çok sevsem ve onun iyiliği için her şeyi yapsam da davranışlarım evladımı negatif etkileyebilir. Onun duygularını hesaba katmalıyım.

2. Kelimelerimin ve davranışlarımın gücünün farkına varmalıyım. Ve bu araçları doğru kullanmalıyım.

Şimdi sağlıklı bir muamelede bulunmanız için her zaman aklınızda tutabileceğiniz kısa ve basit üç ilke belirleyelim:

1. Doğru Dil: Suçlayıcı, aşağılayıcı, eleştiren, emreden, hakaret eden ifadelerin ilişkiye zarar verdiğini gördünüz. Bunu bildik bunu gördük, böyle yapmazsak ne yapacağız diye sorduğunuzu duyar gibiyim. 

Kaidemiz: Bir yetişkine söylemeyeceğim hiçbir şeyi evladıma söylemeyeceğim.

2. Doğru Davranış: İyi zamanlarımızda zaten iyi davranıyoruz. Mesele zor zamanlarda, anlaşmazlık, tartışma esnasında kendimizi kontrol etmek, onların düşmanımız olmadığını hatırlayabilmektir.

Kaidemiz: Evladıma karşı mutluyken de kızgınken de sevdiğim biri olduğunu unutmadan hareket edeceğim.

3. Doğru Zaman: Kriz ânında belli duygular tavan yapmışken ebeveynlerin söylediklerini evlatları duymayacaktır. Kavga veya kriz ânında sizleri dinlemediklerini zannetmeniz bu yüzden. Siz öfkeliyken karşınızdakinin ne dediğini idrak edebiliyor musunuz? Sakin ve huzurlu olduğunuz yahut sohbet ettiğiniz vakitler nasihatleşme ve iç hesaplaşmaya teşvik etmeniz için daha etkili olacaktır.

Kaidemiz: Davranışı görünce duracağım, doğru ânı kollayıp söyleyeceğim.

Her biri bir başlık olarak değerlendirilebilecek birkaç yöntemi de sizler için kısaca zikredelim:

Davranışları eleştirelim. Karakteri eleştirmeyelim.

Emir cümlelerini azaltalım. İç hesaplaşma sorularını arttıralım.

Kuralları dayatmayalım. Ortak kararlarla alınmış kurallar koyalım.

Olayın yanlışlığını vurgulamayalım. Doğrusunu gösterelim.

Umursamaz olmayalım. Meselelere dair fikirlerini soralım.

Daha birçok şey söylenebilir, fakat bakış açısı kazandırmak adına “Evladınıza en iyi arkadaşınıza davrandığınız gibi davransanız neler değişir?” sorusunu size bu sohbetimizden hatıra bırakıyorum. Kendiyle karşılaşmış, evlatlarıyla tanışmış[4] insanlar olmamız niyazıyla, selam olsun.


[1]. bk. 4/Nisâ, 28

[2]. bk. 90/Beled, 4

[3]. Ödev olarak verilen konuları araştırmanız gençlerle olan muamelenizde kullanacağınız yöntemlerin etkisini fazlasıyla arttıracaktır. Bunun sonucunda da İslami çerçevede bir ilişki tesis etmenize imkân sağlayacaktır. Bundan dolayı bu konuları araştırmanız sizlere tavsiyemdir.

[4]. Gençlerle doğru muamele etme üzerine bir hasbihâl gerçekleştirmiş olduk. Ancak sevgili ebeveynlerimiz, bu konuyu spesifik işlemektense sizlere minik bir tavsiyem olacak. Ahmet Hamdi Tanpınar, “Çok insan vardır; bir ömür kendileriyle yaşarlar, ama hiç kendileriyle karşılaşmazlar.” diyor. Kendinizi tanımanız, kendinizle karşılaşmanız tüm ilişkilerinizi baştan aşağı değiştirecektir. Tüm bu yazınımızın sizde bir farkındalık oluşturması için kendinize, içinize dönmeniz gerek. Madde madde sorduğumuz sorular kendi duygu ve düşüncelerinizi irdelemek amaçlı düzenlenmiştir. Bu soruları kendinize detaylı bir şekilde sormanız ve kendi hayatınızdaki etkilerine bakmanız faydalı olacaktır, Allah’ın (cc) izniyle.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver