Dünya ve Ahirette Selamete Ulaştıran Su: Vahiy

Su, yaşam kaynağı olan, bir yerde canlılığın olduğunu gösteren İlahi bir nimettir. Âlemler onun varlığı ve yokluğuyla sınıflandırılır. Kuruyan toprak, onun serin temasıyla kıpraşır ve türlü türlü nebatlar verir. İnsan, onun itici gücüyle babadan atılarak El-Hayy olanın ruh vermesiyle hayat bulur. Su insanın özünde yer alır, fakat görüntüsünde ona dair bir emare dahi yoktur. Es-Sittîr olan Rabbimiz onu örterek bakanlar tarafından anlaşılmayacak şekilde gizlemiştir. O (cc), ne iyi gizleyendir.

İnsan, Allah’ın (cc) rahmetinin bir tecellisi olan bu kaynağa muhtaçtır. Her bir hücresi onun varlığıyla toprağın suyla canlandığı gibi canlanır. Vücut döngüsü onun çarka girmesiyle döner. Bedenimiz bu ihtiyacı yeryüzüne Rabbimiz tarafından yerleştirilmiş olan ve içenlere serinlik veren tatlı su kaynaklarından giderir. Bu ihtiyaç sayısız insan için her gün devam eder, fakat Rabbimizin rahmet hazineleri eksilmez. Suya olan ihtiyaç arttıkça onu bu kaynaklardan temin eder ve bir mikro boru hattı misali olan vücudumuza dağıtırız. Diyebiliriz ki yaşam dışarıda bizlere musahhar/elverişli kılınmış nimetlerin vücutta dönüştürülmesidir:

“Kendisinden (bir lütuf olarak) göklerde ve yerde olanların tamamını hizmetinize sundu. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir topluluk için ayetler vardır.”[1]

Bazı durumlarda vücudumuzun suya olan gereksinimi fazladır. Bunlardan ikisi, korku hâli ve fazla hareket etmektir. Bu durumda su ihtiyacı artar ve susuzluk meydana gelir. Peki, bunun sebebi nedir? Şöyle ki; korku ânında vücudumuzda bazı stres hormonları salgılanır. Bu hormonlar kalbin daha hızlı çalışmasına, solunumun artmasına, ter bezlerinin daha fazla aktifleşmesine sebep olur. Böylece ağız kurur ve yüz beyazlaşır. Aynı faktörlerin çoğu fazla hareket etmek için de geçerlidir. Tüm bunların sonucunda vücutta su kaybı yaşanır. Bedenin normal işleyişinin sağlanması adına bu ihtiyaç karşılanmalıdır. Bu gereksinim uzun süre giderilmediğinde vücudumuzda birçok fonksiyonun zamanla işlevselliği bozulur. Yaşam giderek canlılığını kaybeder. Dünya hayatının sonu olan ölüm gerçekleşir. Evet, varlığıyla hayat veren bir nimet, yokluğuyla kupkuru bırakır bedeni. Beden kısa zamanda daha önce hiç nimet tatmamış gibi olur.

Kıyamet Günü ise susuzluk en çetin hâliyle yaşanacaktır. Cehennem ehlinin hâlini anlatan naslar bu durumu açık bir şekilde ortaya koyar:

وَنَسُوقُ الْمُجْرِم۪ينَ اِلٰى جَهَنَّمَ وِرْدًاۢ

“Suçlu günahkârları da susuz olarak cehenneme süreriz.”[2]

Cehennem ehline yakınlaştırılan ateş bu bedbaht kimseleri susuzluğa mahkûm edecek, dünya hayatında yaptıklarının yürek yakan pişmanlığıyla çareyi resûllere (as) koşmakta bulacaklardır. Allah Resûlü (sav) dışında gittikleri her resûl, “Nefsî, nefsî!..” diyecek, oradan oraya yaptıkları hararetli koşuşturmaca onları çatlayan toprak misali iyice kurutacaktır.

“Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün diyecekler ki: ‘Keşke Allah’a itaat etseydik. Keşke Resûl’e itaat etseydik.’ ”[3]

“Derler ki: ‘Vay başımıza gelene!..’ ”[4]

Bu tür nidalar arasında gelip giden cehennem ehli korkuyla kavrulacaktır. Kurumuş dilleriyle ucuz bahaneler öne sürecek, fakat bu sadece Allah’ın (cc) onlara olan öfkesini arttıracaktır. Özündeki rahmetle onları sulayan su, bir nikmete dönüşecektir. Böylece dünya hayatında Allah’ı (cc) unutanlar ahirette unutulacaklardır.[5] “Ceza, amelin cinsindendir.” kaidesinin geçerli olduğu bu hâl ne kadar da ürkütücüdür! Rabbimiz, senden yine sana (cc) sığınırız.

Susuzluğumuzu amel mekânı olan dünyada bir bardak suyla giderdiğimizde bu az miktardaki su, dünya ve dünya hayatının içindeki her şeyden daha sevimli gelir bize. İnsanı tevhidle diriltip istikamete yönelten, kalpleri arındıran, yeryüzünün baharda türlü güzelliklerle süslendiği gibi müminin hayatını ziynetlendiren ve ruhlara dinginlik veren “vahiy su”yu bizim için ahirette en büyük nimet olacaktır. Onunla hem kalbimizi hem bedenimizi suladığımızda bu su, türlü hayırların neşet ettiği bir pınara dönüşecektir. Vahiy, hesap mekânında bize serinlik verecek ve kurtuluş vesilesi olacaktır. Kur’ân pınarında dünyadayken yıkananlar ahiret hayatına temizlenmiş bir şekilde gidecektir. Bizim Rabbimiz zulmedici değildir:

“Allah (onları cezalandırmakla) onlara zulmetmedi. Lakin onlar (masiyetlere dalıp helakı hak etmekle) kendi kendilerine zulmediyorlardı.”[6]


[1]. 45/Câsiye, 13

[2]. 19/Meryem, 86

[3]. 33/Ahzâb, 66

[4]. bk. 36/Yâsîn, 52

[5]. bk. 7/A’râf, 51

[6]. bk. 3/Âl-i İmran, 117

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver