Duanın Kabul Edilmesi İçin Kilit Noktalar

Allah’ın adıyla,

Geçen yazımızda Nevevî’nin (rh) risalesini şerh ederken 10. Hadis üzerinden dua konusunu ve dua ederken dikkat edilmesi gereken adapları ele almaya başlamıştık. Hadisimizi hatırlayıp kaldığımız yerden devam edelim:

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah tayyibdir, sadece tayyib olanı kabul eder. Allah, peygamberlere emrettiğini müminlere de emretmiş ve şöyle buyurmuştur:

‘Ey resûller! Temiz şeylerden yiyin ve salih amellerde bulunun.’[1]

Yine şöyle buyurmuştur:

‘Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz temiz yiyeceklerden yiyin.’[2]

Sonra Allah Resûlü (sav) uzun bir yolculukta olup saçı başı dağınık olan bir adamdan bahsetti ve şöyle buyurdu: ‘Adam ellerini semaya doğru kaldırıyor ve ‘Ya Rabb, Ya Rabb!’ diyerek dua ediyor. Bu adamın yediği haram, içtiği haram, kıyafeti haramdır ve haramdan beslenmiştir. Duasına nasıl icabet edilsin ki!’ ”[3]

4. Adap: Havf ve Tama’

Önceki sayımızda zikrettiğimiz A’râf Suresi’nin 55. ayetinden hemen sonra gelen ayette Allah (cc), duaya ilişkin bir başka adabı zikretmiştir:

“O’na korkarak ve umarak dua edin. Elbette ki Allah’ın rahmeti, muhsinlere/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanlara pek yakındır.”[4]

Ayette geçen iki kilit kelime havf ve tama’dır. Havf, korku; tama’ ise arzu ve özlem demektir.

İbni Abbâs (ra), ayeti, “O’ndan (cc) korkarak ve O’nun yanında olanları arzu ederek dua edin.” şeklinde tefsir eder.[5]

Atâ’ (rh), “Mizandan korkarak ve cennetleri umarak dua edin.” der.[6]

Muhammed ibni Sâib El-Kelbî (rh), “O’ndan ve azabından korkarak, O’nun katında olan mağfireti ve sevabını umarak dua edin.” der.[7]

İbni Cureyc (rh), “Adaletinden korkup fazlını arzu ederek dua edin.” der.[8]

İbni Kesîr (rh), “O’nun (cc) yanında olan feci azaptan korkarak ve katındaki bol sevaptan arzulayarak dua ediniz.” demiştir.[9]

Alûsî de, “Eksikleriniz nedeniyle icabete layık olmayıp duanızın reddedilmesinden korkarak ve lütfuyla icabet etmesini umarak dua edin.”[10] şeklinde tefsir eder.

Bu zikrettiğimiz tefsirler ışığında havf ve tama’ iki şekilde ifade edilebilir:

1. Duamızın gündeminde Allah’ın (cc) azabından ve gazabından duyduğumuz endişe, rahmetine ve cennetine olan özlemimiz olmalıdır. Nitekim peygamberler dualarında O’nun azabından yine O’na sığınırlarken diğer taraftan rahmetini ve cennetini arzu etmişlerdir. Vahyin terbiyesinden geçen müminin dua gündeminde de bu korku ve endişe olmak zorundadır.

2. Dualarımızı, kendi kusurlarımızdan dolayı reddedilebilir ve Allah’ın (cc) fazlıyla kabul edilebilir düşüncesiyle yapmalıyız. Ayetteki korku ve umuttan kastedilen bu da olabilir. Şerh ettiğimiz hadisteki insan, kendi kusurları nedeniyle duasına icabet olunmayan bir kuldur. Günahları duaların kabulüne engel olmuştur. Ama diğer taraftan Allah’ın kabul edeceğinden yana da kesin bir inanç ve kanaat içerisinde olmalıyız. Nitekim hadiste Nebi (sav) şöyle buyurur: “Kesin icabet edeceğine inanarak Allah’a dua ediniz. Biliniz ki Allah, gafil ve meşgul olan kalbin duasına icabet etmez.”[11] Ömer ibni Hattâb (ra) şöyle der: “Ben duam kabul olunacak mı endişesi taşımıyorum. Benim taşıdığım, dua edebilecek miyim endişesidir.”

Burada, duanın kabul edileceğine inanmak meselesine değinmişken hemen belirtelim ki Allah’ın (cc), duaları kabulü farklı şekillerde olabilir. Bunu bir hadisinde Allah Resûlü (sav) şöyle anlatır:

“Bir Müslim Allah’a dua ettiğinde -günah ve akrabalık bağlarını kesme konusunda dua etmedikçe- mutlaka şu üç şekilden biriyle duasına icabet edilir: Kulun istediği ya hemen dünyadayken verilir ya da Allah kulun duasını ahirete saklar, yahut duasıyla musibetleri ondan uzaklaştırır.”[12] [13]

Rabbimizin dualarımıza farklı şekillerde icabet edebileceğini bilmek, “Duam kabul olunmadı.” çıkmazı ve ye’sinden insanı muhafaza eder. Bilinçli mümin bilir ki, Yüce Rabbi onun dualarını zayi etmez. Onun için en hayırlı olanı verir.

5. Adap: Güzel İsimleriyle Allah’a Dua Etmek

Rabbimizin (cc) güzel isimleri ve yüce sıfatları vardır. Bunları, bize indirdiği Kitab’ı ve gönderdiği Resûl’ü vesilesiyle öğretmiştir. Bu isimlerle dua etmek, müminin Allah’a (cc) yönelik önemli sorumluluğudur. Rabbimiz (cc), bu durumu şöyle anlatır:

“En güzel isimler Allah’ındır. (Öyleyse) bu isimlerle O’na dua edin. O’nun isimlerinde ilhada/eğriliğe sapanları (kendi hâllerine) bırakın. Yaptıklarının cezasını göreceklerdir.”[14]

“Ayet, en güzel isimlerin Allah’a (cc) ait olduğunu belirtmesinin yanında, El-Esmau’l Husna’ya dair iki hüküm ihtiva eder: dua etmek ve ilhaddan sakınmak.

El-Esmau’l Husna ile dua etmek: El-Esmau’l Husna ile dua ikiye ayrılır:

Birincisi ‘duau’l mes’ele’, yani güzel isimlerle Allah’a (cc) yakarmak, O’na dua etmektir. Dua, kulun acziyetini ifade ederek Rabbine olan ihtiyacını itiraf etmesi, Rabbini yüceltmesidir. Bunu yapmanın en etkili yolu El-Esmau’l Husna ile Allah’a dua etmektir. Zira Allah (cc), bu isimlerle zatını övmüş ve bu isimleri zatına layık görmüştür. El-Esmau’l Husna ile dua, ismin delalet ettiği manaya münasip talepte bulunmaktır. Allah’ın (cc) rahmetini Er-Rahmân ve Er-Rahîm ismiyle; bağışlamasını El-Ğafûr, affını El-Afuvv, tevbe kabulünü Et-Tevvâb ismiyle istemek gibi…

İkincisi ‘duau’l ibade’, yani bu isimlerin gereğince Allah’a kulluk etmek ve bu isimlerin delalet ettiği güzel ahlaklarla ahlaklanmaktır.

Yüce Allah’ın El-Ğafûr ismini öğrendiğimizde çokça istiğfar etmek, Allah’a (cc) bu isimle kulluk etmeye örnektir. İnsanlar hata yapıp özür dilediklerinde özürlerini kabul etmek ise bu isimle ahlaklanmaya örnektir. Çünkü hataları affederek lisanıhâlimizle (hâl diliyle) şöyle demiş oluruz: ‘Rabbim! Sen bağışlamayı seversin. Bağışlayan kullarını da seversin. Senin bağışlamana nail olmak için, bana karşı hata yapanları bağışlıyorum.’ ”[15]

Allah’a (cc) güzel isimleriyle dua etmeye ilişkin bu adap, şerh ettiğimiz hadisimizde de geçmekte; adam, “Ya Rabb, ya Rabb!” diyerek Allah’a (cc) Er-Rabb ismiyle dua etmektedir. Lakin belirttiğimiz olumsuz faktörler, kavlî bakımdan adabıyla yapılan duanın reddine sebep olmuştur.

6. Adap: Dua Dışında Bir Şeyle Meşgul Olmamak

Duaların kabulü için, önemli pek çok müessirler/etkenler vardır. Bunlardan biri duayı düşünerek yapmaktır. Pek çoğumuzun yıllardır diline pelesenk olmuş, ezberden okuyup söylerken manasını artık düşünmediğimiz bazı dualar olabiliyor. Bu durum, özellikle namazlardan sonra yapılan zikirler ve dualar için geçerlidir. Bilinçli mümin, duasını sağlam bir bilinç ve idrak üzerine bina eder. Duasının Allah (cc) ile arasında en önemli ilişki olduğunun farkındadır. Kendisine sunulan bu imkân bir nimettir ve o, bu nimete layık olmaya gayret eder. Dualarını âdeta tüm kalbiyle yapar. Bilinçsiz mümin ise duadan uzaktır; yaptığı duaları da içten, hissederek ve bütün kalbiyle isteyerek yapmaz. Duaya dair bu iki tavrın, duanın kabulüne ilişkin çok önemli etkisi vardır. Bunu Peygamber (sav) şöyle açıklar:

“Allah’a, kabul edileceğinden emin olduğunuz hâlde dua edin. Biliniz ki Allah, gaflet ve avuntu içerisinde olan bir kalpten gelen duaları kabul etmez.”[16]

Gafil bir şekilde dua etmemek için elbette kalbin daha dingin olduğu vakitleri tercih etmek ya da dua edileceği vakit kalbi dinginleştirip diğer düşüncelerden uzaklaşmak gerekir. Buna yardımcı olacak bir diğer tavsiye ise sürekli aynı dualarla dua etmek yerine Allah Resûlü’nün (sav) dualarının çeşitliliğinden istifade etmektir. Allah Resûlü (sav) aynı hususta çoğunlukla farklı şekillerde dualar etmiştir. Bu duaları biz de öğrenebilir, sürekli aynı sözlerle dua ederek anlamsız bir ezbere dönüştürme tehlikesinden kurtulabiliriz. Bu, bazen Arapça yaptığımız zikri yer yer Türkçe yapmak, Türkçe yaptığımız zikri arada Arapça okumak şeklinde de olabilir. Duada bu çeşitliliği sağlayıp tekdüzelikten kurtulabilmek için zikir kitaplarını baş ucu kitabı edinmek gerekir. “Hısnu’l Muslim”, Allah Resûlü’nden (sav) varid olan zikirleri öğrenmek ve okumak için ilk tavsiye edebileceğimiz önemli bir kitapçıktır.

7. Adap: Faziletli Vakitler ve Mekânlarda Dua Etmeye Dikkat Etmek

Dualara icabet meselesini incelerken mutlaka değinmememiz gereken başlıklardan biri de duaların makbul olduğu zamanlar ve mekânlardır. Zamanın ve mekânın sahibi olan Rabbimiz (cc) bazı zaman ve mekânları diğerlerinden faziletli kılmıştır. Bu yerlerde ve vakitlerde yapılan duaların daha fazla kabul olunduğu belirtilmiştir. Cuma günü içerisinde, gecenin son üçte birinde, Arefe Günü’nde, yağmur yağdığında yapılan dualar ile cihad ederken, hac ve umre ibadetini yerine getirirken yahut sefer esnasında yapılan dualar makbul dualardır.[17]

8. Adap: Kararlılıkla İstemek

“Allah’ım! Dilersen duamı kabul et, istersen şunu yap…” gibi rica benzeri bir üslupla dua etmek doğru değildir. Allah’tan (cc) isterken kesin, kararlı ve ısrarlı bir tavırla istemeliyiz. Dilersen, istersen vb. lafızlarla yapılan dua, insanın Allah’a (cc) pek de muhtaç olmadığı şeklinde bir izlenim verir. Oysa insan Allah’a (cc) muhtaçtır. O’ndan gelecek olan hayra muhtaçtır. Kesin ve kararlı istemek, Allah’a (cc) karşı bir edepsizlik değildir. Zira Allah’ı zorlama gücüne sahip olmadığımız gibi, O’nun (cc) üzerinde bir otoritemiz de yoktur. Biz bunu itiraf ederek O’ndan kesin bir dille talep ederiz.

Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“İçinizden kimse, ‘Allah’ım! Dilersen beni affet! Allah’ım! Dilersen bana merhamet et!’ şeklinde dua etmesin. Aksine, duasında ısrarlı olsun. Çünkü Allah dilediğini yapandır. O’nu zorlayacak yoktur.”[18]

9. Adap: Duaya Acilen İcabet Edilmesini Beklememek

Dua eden pek çok müminde bariz şekilde görülebilen sorunlardan bir diğeri, duaya icabet konusunda kişinin hızlıca sonuç almak istemesidir. Duada acele eden, birçok yönüyle dua adabına aykırı davranır; bir taraftan acele cevap bekler, ancak cevap gecikince umutsuzluğa kapılır. “Defalarca dua ettim, ama duama icabet edilmedi.” diye düşünmeye başlar. Allah’ın (cc) El-Hakîm olduğunu, hikmetin sahibi olduğunu, yeri ve zamanı geldiğinde duasına icabet edeceğini unutur. Bir de kısır bakış açısına sahip olduğu için duasına icabet edilmesinin sadece talebinin gerçekleşmesi olduğunu zanneder. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bazen başına gelecek bir musibetin defedilmesi, bazen farkında olmasa da daha fazla ihtiyacının olduğu bir şeyin kendisine verilmesi şeklinde icabet olunduğunu bilmez.

Bu acele etme afetini Allah Resûlü (sav) şöyle açıklamıştır:

“Allah Resûlü (sav), ‘Bir kul günah olan veya akrabasıyla darılmasına yol açan bir şeyi dilemedikçe yahut acele etmedikçe duası kabul olunur.’ buyurdu.

‘Ey Allah’ın Resûlü! Acele etmek ne demektir?’ diye sorulunca da şöyle buyurdu: ‘Nice defalar hep dua ettim de Rabbimin duamı kabul buyurduğunu gördüğüm yok, der. Duasının hemen kabul edilmemesi sebebiyle bıkar ve duayı bırakır.’ ”[19]

✽ ✽ ✽

Allah Resûlü’nün (sav) mübarek dudaklarından dökülen ve içinde inciler barındıran 10. Hadis’in sonuna geldik. Yüce Rabbimizden arzumuz ve O’na (cc) duamız; bu hadis-i şeriften öğrendiğimiz hikmetlerden bizi faydalandırması ve bizi amele muvaffak kılmasıdır. Ne mutlu Resûl’ün (sav) yolunu bilip yaşayan muvahhidlere…


[1]. bk. 23/Mu’minûn, 51

[2]. bk. 2/Bakara, 172

[3]. Müslim, 1015

[4]. 7/A’râf, 56

[5]. Mevsûatu’t Tefsîri’l Me’sûr, 9/170

[6]. age. 9/170

[7]. age. 9/170

[8]. age. 9/171

[9]. İbni Kesîr Tefsiri, 3/429

[10]. Tefsîru’l Alûsî, 4/380, A’râf Suresi, 56. ayetin tefsiri

[11]. Tirmizi, 3479

[12]. Ahmed, 11133

[13]. Tirmizi’nin rivayetinde son madde “…ya da duası nispetince günahlarını siler.” şeklinde geçer. (bk. Tirmizi, 3604)

[14]. 7/A’râf, 180

[15]. El-Esmau’l Husna, Halis Bayancuk, Tevhid Basım Yayın, 1/11

[16]. Tirmizi, 3479

[17]. Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

           “Yüce Rabbimiz her gece, gecenin son üçte biri kaldığında en yakın semaya inerek şöyle der: ‘Bana dua eden yok mu ona icabet edeyim, isteyen yok mu ona vereyim, bağışlanmayı isteyen yok mu onu bağışlayayım.’ ” (Buhari, 1145; Müslim 758)

[18]. Buhari, 6339; Müslim, 2679

[19]. Buhari, 6340; Müslim, 2735

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver