Allah’a hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun.
Allah’ın rahmetini idrak ettiğimiz, şeytanın zincirlere vurulduğu, Allah’ın rahmet kapılarını sonsuza dek açtığı, Rahman’ın ateşten kullar azad ettiği bu günler; ne büyük fırsat kardeşim. Bire sınırsız karşılık verilen, içinde bin aydan daha hayırlı Kadir gecesi bulunan, Allah Rasûlü’nün, bereketiyle esen rüzgar misali coştuğu şu günler ve geceler; ne büyük fırsat kardeşim.
Allah’ın yanında değerli olan bizim yanımızda değerli olmasın mı? Allah’ın en sevdiği kitabını bugünlerde indirmiş olması bir şey anlatmıyor mu bize kardeşim?
Rahman ‘Sizleri bağışlamak istiyorum’, ‘Ateşten azad edecek kullar arıyorum’ derken bu yüz çevirme, bu acziyet ve isteksizlik yakışıyor mu bize?
Bir önceki Ramazan’ı hatırlıyor musun veya ondan öncesini? Biri çok soğuktu, diğerinde de sen çalıştığın için yoruluyordun! Daha daha öncesinde tam idrak edememiştin. Ve böylece kaç Ramazan affa ve mağfirete mazhar olamadan geçip gitti.
Ya bu Ramazan? Çok mu sıcak bu defa? Kendine sormaz mısın kardeşim, soğuk olanı kaçırdım, sıcak olanı daha gelmeden söylenerek, oflayıp puflayarak sabrımı tükettim… Bu ne azim, bu ne cüret! Rahman bizleri af etmek için adeta bahane arıyorken, O’ndan ve Rahmetinden kaçmaya yer mi arıyoruz?
Bu fırsatı kaçırma kardeşim… Eğer seni endişelendirecek bir sıcak varsa, bu cehennem sıcağı olmalı… Termometrelerin ölçtüğü, klima ve gölgenin son verdiği bir sıcaktan bu kadar korkarken, ne gölgenin ne de serinliğin olmadığı, rakamların dili olsa lal olup nutkunun tutulacağı bir ateşe karşı bu ne emniyet, bu ne rahatlık?
Ey Rabbinin Kendini Affetmek İstediği Kardeşim;
Şurada, basit bir isteğinin karşılandığını duysan kalbinde meyil, bedeninde o yöne doğru bir hareketlenme oluşuyor… Rahmet kapılarının açılmış olması, şeytanın zincirlere vurulması, Rabbinin seni selamet yurduna çağırmasına karşı bu ne soğukluk, bu ne tembellik?
Hangisi daha acı kardeşim? Kalbinde meyil, bedeninde hareketlenme olmaması mı? Senin bu durumu dert dahi edinmeyişin mi?
Bir doktor, bir maddenin sana zarar verdiğini, hasta kıldığını ve şifanın muayyen bir ilaçta olduğunu haber verdiğinde, ilacı elde edip iyileştiğini tecrübe etmeden peşini bırakmıyorsun!
Sözüne hiç değer vermediğin biri elbisende sokmaya hazır yılan veya akrep olduğunu söylese hiç tereddüt etmeden o zararı def etmek için birşeyler yapıyorsun!
Bunca Rasûl, Nebi, salih insan… Her biri ayrı ayrı ateşi, kabri, El-Vahid ve El-Kahhar olanın hesabını haber veriyor. Nefsini, ayıplarını, onu helak eden zararları bir bir sıralıyor… Bu durgunluk, bu emniyette nesi?
Yoksa onlara inanmıyor musun?
Şayet buysa meselen vay sana, veyl haline, toprak başına… Hemen imanını tecdid et ve tevbeyle Rabbine yönel.
Yok, inanıyorum diyorsan bu müşküle cevabı bul kardeşim… Ateş yakar dediği halde elini ateşe tutan, yanıyor diye acı çektiği halde elini ateş üstünde bekleten gördün mü hiç?
Yoksa ‘şeytan beni rahat bırakmıyor’ mu diyorsun?
Gözün aydın olsun kardeşim. O zincire vuruldu. Seni bekleyen tek şey var Rabbinin rahmeti.
Yoksa ‘kalbim katılaştı’, ‘günahlarım beni çepeçevre kuşattı’, ‘istesem de yapamıyorum’ mu diyorsun?
Açılmış rahmet kapılarının altına dur, elini kaldır ve bu şikayetini, annenin evladına merhametinden daha merhametli olan El-Latif, El-Hannan olana yap.
Aç ellerini Rabbine. Kalbinin kapılarını da aç, en samimi kelimelerle şikayet et halini Rahman’a… Bu sefer fırsatı kaçırma kardeşim.
‘Ey yeryüzünü ölümden sonra dirilten El-Muhyi Rabbim! Ey insanları ölümlerinden sonra diriltecek olan Rabbim! Şu katılaşmış, hatta ölmüş kalbimi dirilt… Toprağı, kışın uzun ölümünden sonra yağmurla dirilttiğin gibi kalbimi iman, ahlak, ilimle dirilt…’
Sonra açık olan kapıların altında ellerin açık ısrarla bekle, korkma Rahmet seni iliklerine dek ıslatıncaya kadar ısrarla ve Rabbine acziyetini ifade ederek iste…
‘Kalpler senin parmaklarının arasındadır. Dilediğin gibi evirip çevirirsin, sana zor yoktur Rabbim. Yerde ve gökte bulunan herşey senin mülkün ve kahrın altındadır. Hiçbir şey seni aciz bırakamaz ve her şey senin ‘Ol’ demene boyun eğmişken, şu avuç içi kadar olan, taşlaşmış şu kalbim mi seni aciz bırakacak… Seni tenzih ederim tüm eksiklik ve çirkinliklerden.’
‘ ‘Ol’ de Rabbim… ‘Ol’ de kalbim sana boyun eğsin. ‘Ol’ de Davud’a aleyhisselam demirin yumuşadığı gibi imana, takvaya, senin zikrine yumuşasın. ‘Ol’ de Rabbim… Şu zincirlere vurulup, beni senden uzaklaştıran şeytanın ‘yapamazsın, çok zor, bırakırsın’ diyerek gözümde büyüttüğü her amel kolay gelsin. Kolay ancak senin kolay kıldığındır. Zor bizedir. Sana zor yoktur. Sen mutlak kudret sahibisin, kudretinde kemale ulaşmış izzet sahibisin. Ben ise aciz, sana muhtaç, sana karşı zelil… Rahmetinden mahrum etme Allah’ım…’
Gördün mü kardeşim, nasıl da yumuşadı kalbin. Kerim olan davet ettiği sofradan misafirini kovmaz… Cömert olan va’d ettiği hibeden geri dönmez… Bu sıfatlar insanlarda dahi çirkinken, mutlak ve celal sahibi Allah’a yakışır mı?
Zannediyor musun davetinden seni eli boş çevirsin, va’d ettiği mükafattan seni yoksun bıraksın?
Kardeşim
Bu büyük bir fırsat… Bu sefer bu fırsatı heba etme, geçen yılı bir düşün! Şu an ölsen tek bir yılın hesabını verecek yüzün var mı Rabbine…? Gözlerini kontrol et. Kaç haram bakış kuşattı gözbebeklerini. Ya kulakların… Kaç yalan, boş, Allah’ın subhanehu ve teâlâ buğz ettiği kelimeye evsahipliği yaptı? Ya dilin… Kaç defa dedikodu, gereksiz söz, seni Rabbine mahçup edecek lakırtıda bulundu? Ya kalbin… Suizanlar, Allah’tan başkasına dayanmalar, O’ndan gafil kalıp, O’nun buğz ettiği duygulara yol vermeler… Bunların kokusu olsa ve sende tütse insan içine çıkabilir miydin? Bunların rengi olsa ve boya olup sende zuhur etse hangi aynaya bakabilirdin? Kalbin daraldı değil mi? Sadece bir günün muhasebesini yapman yeterlidir.
Riya; yalan, olmadığın gibi görünme, olmayan hayırla insanlara tezahür etme… Peki bunların Allah katında tek tek, madde madde, parça parça karşına çıkacağına inanmıyor musun?
Şayet inanıyorsan… Sana hiçbir iyiliği olmayan insanlardan bu denli utanıp da senin üzerindeki nimetleri sayısız olan Allah’tan subhanehu ve teâlâ neden hayâ etmezsin?
İşte Ramazan bu sebepten fırsat. Arınmanın, paklanmanın, af ve mağfiretle pırıl pırıl olmanın zamanıdır…
Yoksa şikayetin, devam ve sebat sorunu mu? ‘Bir kaç gün iyi gidiyor, sonra yine gaflete düşüyorum, unutuyorum’ mu diyorsun?
Yine Rabbine yönel. Bıkmadan usanmadan O’ndan sebat iste. Her unuttuğunda tekrar yönel. Unutulmuş ve yük olarak sırtına binmiş yılların kiri başka nasıl temizlenir?
Yoksa ‘bu sene olmadı, seneye çok dikkat edeceğim’ mi diyorsun?
Ah benim mağrur kardeşim… Bir senenin işini yapamadın da, seneye iki yılın işini birden nasıl yapacaksın? Bu sene fırsatı hiçbir gerekçen yokken tepmişken, seneye tepmeyeceğinin garantisi nedir?
Erteleme… Tesvif… Şeytanın en büyük silahı. O, bir nefiste yer etti mi artık şeytana lüzum yoktur. O nefis kendinin düşmanıdır. İşte sana fırsat… Genişliği yer ve gök kadar olan cennetlere koşarak, amellerde acele ederek bu mazlum ahlaktan kurtul… Bu Ramazan fırsat olsun… Hem var olan şerri def et, hem de hayır ve bereketi elde et.
Kardeşim
Yoksa seni alıkoyan günahların mı? ‘Tekrar dönerim, tevbe edip yeniden başlamanın anlamı yok’ mu diyorsun? Sen fırsatlara icabet ettiğinde, derinden bir ses seni bununla mı korkutuyor?
Hayır! Hayır! Bu kadar basite almamalı, bu denli küçümsememelisin, Allah’ın rahmetini ve izzetini. Sen Rabbine O’nun rahmetine iltica edip başlamalısın, biri yüz, bin hatta sınırsızca bereketlendiren Ramazan’ı da fırsat bilmelisin. Sen kulluğunu ifa ederken, vesveseler sana zarar veremez, yeter ki onları zamanında yakala ve zikir ile, dua ile def et kalbinden. Bir defa Allah subhanehu ve teâlâ için mücadelenin lezzetini aldın mı, gerisi kolaydır. Sen Allah için bir şerri her terkedişinde, kalbinde imanın tadı olarak tarifsiz lezzetler hissedeceksin.
Kardeşim
Başlamadığın veya başlasam mı diye tereddüt ettiğin her an ölüm seni yakalayabilir. Bununla beraber Allah’a tevekkül edip başladığın ve henüz hiçbir şey yapmadığın bir anda da gelip seni bulabilir. İkisinin arasındaki farkı anlamak için doksan dokuz kişiyi öldüren adamın kıssasını bir daha oku… Bu işe niyet etmenin fazileti buysa, niyete tabi olan amelden sonrası nasıl olur acaba?
Kardeşim bu ay bir de… İslam ümmetinin bir azası olduğunu hissetmen, kardeşlerinin acısına ortak olup, onların dertleriyle dertlenmen için bir fırsat. Nicedir ümmetin sorunlarına gözyaşı dökmedin, her şeyiyle yüzüstü ve kaderine terk ettiğin mazlumlara dua dahi etmedin.
Malını vermek zor geliyor, onların yanında bulunmaya cesaretin yok, onları anacağın iki cümlelik dua da mı zor?
Bu bir fırsat… Sıcaklığı, açlığı hissetmen ve yılın her ayı bu hayatı kahren yaşayan insanları anlaman için fırsat… Sen yemeğin çeşidine, ısısına, salatasına hayıflanırken ‘zaten açlıktan tükendim’ zırhını şekvane mazeret görürken, birileri yılın her günü açlıktan tükeniyor… Ne ısısına söylenecekleri bir çorba, ne de oflayacakları bir salataları yok… Rabbinin sana layık gördüğü senin rızkındır. Ancak şekvayla değil şükürle karşılamalısın…
Evet, bu bir fırsat… Rabbimizin geçen günleri af, gelecek günleri takva azığıyla süslemek istediği büyük bir nimet. Yapabildiğimizi yapmalı, yapamadıklarımızda pes etmek yerine rahmet kapıları açık olana yönelmeliyiz. ‘Annemizin bizi doğurduğu gün gibi’ tertemiz olma fırsatını, bu sene kaçırmamalıyız…
‘Allah’ım bizleri Ramazan’ı ulaştırdığın gibi, onun hayır ve bereketine muvaffak kıl…’
‘İlahi, Sen Celal ve ikram sahibisin… Sana yönelen elleri geri çevirmeyecek kadar El-Hayy ve El-Settar olansın… Biz aciziz, sen güçlü olansın. Biz kimsesiziz, sen merhametli olansın, bize azap edecek olsan adaletindir, merhamet edecek olsan bu senin lütfundur… Bizi lütuf ve kereminden mahrum bırakma. Sen bizleri affetmezsen nice olur halimiz? Senin dışında ne sahibimiz, ne de Rabbimiz var. Biz haketmesekde sen merhamet ve lütufta bulunmaya en layık olansın.
Ey Celal ve ikram sahibi Rabbimiz; Yeryüzünün doğusunda, batısında senin için mücadele edenlere yardım et, ayaklarını sabit kıl, onları izzetinle aziz, senin ve müminlerin düşmanlarını kahrınla zelil kıl. El-Veli olan da, En-Nasır olan da sensin. Sen bize yardım edersen kimdir bize üstün gelecek olan?
Ya Rab; Bu Ramazan’da yaptığımız duaları, ibadetleri kabul buyur. Sen eksikliklerden münezzehsin, bizler sana layık kulluk edemesek de bizi rahmetinle kuşat.
Bizi, ailemizi, çocuklarımızı ve kardeşlerimizi hıfzınla muhafaza et. Şüphesiz sen muhafaza edenlerin en hayırlısı, emanetleri zayi etmeyensin…
Bizleri duaya ve sana yönelmeye muvaffak kıldığın gibi, dualarımıza da icabet et…’
Allahumme amin.
İlk Yorumu Sen Yap