Bel Fıtıkları

Allah’a subhanehu ve teâlâ hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun.

Dünyada soğuk algınlığı ve gripten sonra en çok hastaneye başvuru sebepleri arasında ikinci sırada sırt ve bel ağrısı yer almaktadır. İnsanların büyük bir çoğunluğu ömürlerinde bir kere dahi olsa sırt veya bel ağrısı yaşamıştır. Bu sırt ağrıları da çeşitli sebeplere bağlanır. Bu ağrılara neden olan günümüzde azımsanmayacak kadar çok görülen boyun/bel fıtığı teşhisidir. İnşallah, bu yazımızda bel ve boyun fıtıkları ile ilgili çok bilinmeyen birkaç hususa değineceğiz.

Omurga; boyundan başlayıp kuyruk sokumuna doğru uzanan kemik yapısıdır ve bu kemik yapısı boyunda 7 adet, göğüste 12, bel de 5 adet omur olmakla beraber bu ilk 24 omur eklemler aracılığıyla birbirlerine bağlıdır. Kalça ve kuyruk bölgesinde de 9 adet omur olmakla beraber toplam 33 adet omur (vertebra) bulunmaktadır. En önemlisi bu omurun içinde beyin sapından gelen ve beyine bağlı olan omur iliği mevcuttur. Topluma göre normal boyda olan bir insanda omurgaların uzunluğu 70-72 cm iken omurilik ise 40-45 cm uzunluğundadır. Beyinden vücudun neredeyse tüm bölümlerine omurilik vasıtasıyla sinyaller gönderilir. Hatta bazı çok ani reflekslerimizde sinyaller beyine uğramaksızın omurilik tarafından olağanüstü bir hızla gerçekleşir. Omurilik beyin sapından başlayarak omurganın içinde ilerler, vücudun kafa dışında kalan tümüyle bir sinir ağı oluşturur, kısaca vücudun sinir ağının toplama merkezidir denebilir. Bu derece önemli ve hassas bir yapıda oluşan bir takım bozukluklar haliyle ciddi ağrılarla beraber hareket kısıtlılığı gibi belirtilere sebep olmaktadır. Bu da kişinin yaşam kalitesini ciddi anlamda bozmaktadır.

Çoğu zaman kadın hastalardan bırakın fıtığa sebep olabilecek herhangi ağır bir iş yapmayı, eskilerde olduğu gibi doğru düzgün bir bulaşık, çamaşır dahi yıkamadıklarını ya da erkek hastaların ağır herhangi bir işlerinin olmadığını, hatta mahallede ekmek almaya dahi araçla gidecek kadar rahatına özen gösterdiğini tüm bunlara rağmen neden fıtık olduklarına anlam veremediklerini sıklıkla duyabilmekteyiz. ‘Geçmişe nazaran günümüzde yaşamın bu kadar kolaylaşması, sanayide dahi insan sağlığı, konforu, rahatı düşünülerek ergonomik tasarımların üretildiği bu çağımızda bel fıtıklarının daha az olması gerekmez miydi?’ sorusunu sorabiliyorlar çoğu zaman hastalar…

Genelde hastalar bel ağrısı şikâyeti ile başvurdukları sağlık kuruluşunda görüntüleme yöntemlerinden biri olan emar (MR-Magnetic Rezonans) çektirmelerini mutlaka isterler. MR vücudun herhangi bir bölgesini kesitsel olarak milimetrik seviyede görüntülemek içindir. MR’ların çalışma prensibi ise röntgen ışınlarının vücut dokularınca değişik oranlarda emilme özelliğine dayanmıştır. Bu ışınların belirgin ölçüde farklı emilimi, hastalıklı dokuların normal dokulara göre değişik bir görüntü vermesini sağlar. Sözün özü; yüksek düzeyde manyetizmayla canlı doku, yansıtma yöntemiyle görüntülenmiş olur. Cep telefonların yaymış oldukları elektromanyetik radyasyonun insana vermiş olduğu zararın konuşulduğu bir dönemde ne yazık ki tıp camiası bu MR’ların insan bedenine tamamen zararsız olduğunu ve istendiği kadar (keyfi dahi olsa) çekilebileceğini söyleyebilmekteler. Gerekli olduğu bazı durumlarda elbetteki çekilmesi gayet faydalı olan bir teknoloji ama bu hastanın klasik ve sık olan şikayeti ile beraber, basiretsizce ‘Hadi bi emarını görelim’ şeklinde bir gerekliliği kastetmiyorum.

Bel boyun fıtıklarının oluşumları ile ilgili birkaç bilgiden sonra bel fıtıklarında MR’ın yeri nedir, MR’lar ne derece işe yarar onu biraz açalım inşallah.

Disk, omurlar arasında bulunur onlara yastıkçık görevi yapar, omurganın hareketliliğini sağlar ve kıkırdaktan oluşan esnek doku parçalarıdır. Fıtığın seviyesinin kendisine göre belirlendiği ve fıtıklaşmaya sebep olan bir yapıdır. Bu yapı 2 kısımdan oluşur. İç kısmında jel kıvamında bir madde ve onun etrafını saran dayanıklı bağ doku tabakası. Fıtıklaşma iç kısımda jel kıvamındaki maddenin aşama aşama dış kısımdaki lifleri yırtması ile oluşur. Bel fıtığının diskin durumuna göre belli aşamaları vardır:

1. Bulging disk (bombeleşme)

2. Protrüzyon disk (çıkıntı)

3. Herniasyon disk/ekstrüde (taşmış)

4. Sekestre disk (ayrılmış) (Şekil1)

Hastaların şikayetleri üzerine çekilen emarların sonucunda en iyi haliyle hekim hastaya ‘Sizde fıtık başlangıcı var, ağrınızın sebebi de odur, şu reçetedeki ilaçları kullanın ve ağır kaldırmayın, şunlara şunlara dikkat edin’ şeklinde klasik önerilerde bulunur. ‘İlerleme durumunu gözardı etmeyin ilerleyen bir zamanda ameliyat olabilirsiniz.’ ya da ‘Fıtığınız var ve bu muhtemelen patlayabilir, ilerlemiş durumda mutlaka ameliyat olmanız gerekir.’ şeklinde senaryolar yaşanmaktadır. Bu işin aslı nedir?

‘New EnglandJournal Of Medicine’ Dergisi’ndeki bir araştırmada1, bel ağrısı olmayan insanlarda bel MR’ı görüntülenmiş ve ilginç sonuçlar elde edilmiştir.

Bel ağrısı veya hiçbir şikayeti olmayan 98 kişi üzerinde yapılan araştırmada, araştırmaya katılanların %52’sinde bulging, %27’sinde protrüzyon, %1’inde ekstrüde disk bulunmuştur. MR’ların %80’inde bulging, protrüzyon ve ekstrüde bulunmuştur. Yani bel fıtığı teşhisi konulmuştur.

Radiology Dergisi’nde yapılan bir başka çalışmada ise herhangi bir belirtisi olmayan gönüllülerde bel MR’ı incelemesi ile ekstrüde ve sekestre disk araştırılmış; hiçbir bel ağrısı olmayan gençlerde (35 yaş altı) 60 kişi bel MR’ı ile incelenmiştir. Sonuç: %24 bulging, %40 protrüzyon, %18 ekstrüde disk bulunmuştur. Yani genel popülasyonun %82’sinde bulging, protrüzyon ve ekstrüde disk bulunmuştur.

Bu araştırmaların sonucunda şunu rahatlıkla görebilmekteyiz ki, bel fıtığı ağrısı olmayan hastalarda bile çekilen emarlar ile, bel fıtığı teşhisi koyulmasına, hatta çok acil ameliyat olmasına dahi karar verilebilmektedir.

Bu araştırmaların sonucunda zararsız(!) MR’ların ne derece gerekli(!) olduklarını ve insanlara nelere mal olduklarını az çok tahmin edebiliriz. İnsanlar sonuçta ameliyat ediliyor, milyarlarca ilaçlar gereksiz kullanılıyor, sosyal hayatları etkileniyor. Kısacası bu araştırmalardan sadece Türkiye’de değil tüm dünyada insanların çok ciddi bedensel, parasal ve psikolojik travmalara uğratıldıklarını görebiliyoruz.

Dualarımızın sonu, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

1 . http://www.nejm.org/doi/pdf/10.1056/NEJM199407143310201

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver