Azıkların En Güzeli: İhlas

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Kıymetli Kardeşim,

İhlas, Allah’a (cc) kulluk yolculuğumuzda en güzel azığımızdır. Yolculuğa çıkarken, ağırlık yapmayan ve yolculuğumuzu kolaylaştıracak en temel ihtiyaçları almak, kurtuluştur. Aksi takdirde yol meşakkatli ilerler, sonucu hüsranla biter.

Bütün peygamberlerin ve salih kulların ahirete giden kurtuluş yolculuklarında azıkları “ihlas” olmuştur. Amellerini sadece Allah (cc) için yapmış ve karşılığını da sadece Allah’tan beklemişlerdir.

Onların bu ihlasları imanlarını kuvvetlendirmiş, basiretlerini açmış ve sorumluluklarını kolaylaştırmıştır. İhlastan elde ettikleri güçle duraklamadan, geriye adım atmadan şirkin içinde tevhidi haykırmışlardır:

“Kullarımızdan kuvvet ve basiret sahibi olan İbrahim, İshak ve Yakub’u da an! Şüphesiz ki biz, onları yalnızca ahiret yurdunu anan ihlaslı kullar kıldık.”[1]

“Ey kavmim! Sizden (davetim karşılığında) bir ücret talep etmiyorum. Benim ücretim beni yaratan (Allah)’a aittir. Akletmez misiniz?”[2]

İhlas, Allah’ın razı olduğu ve yalnızca O’nun (cc) için yapılan kalbî amellerdir. Kalp, ancak ihlas ile hayat bulursa bütün organlar doğru istikamette amel yapabilirler. Bundan dolayıdır ki Rabbimiz kulluğun en temel şartı olarak, ihlas ile kulluk yapmayı emretmiştir:

“Şüphesiz ki (bu) Kitab’ı, sana hak ile indirdik. (Şu hâlde) dini ona halis kılarak (ihlas ile) Allah’a ibadet et.”[3]

İhlas, amellerin kabul şartıdır. İhlassız yapılan amel, boştur. Allah (cc) katında hiçbir mükâfatı yoktur. O kadar ki kişi, Allah’ın en çok sevdiği ameli yapsa dahi ihlas yoksa o amel reddedilir. Ameli reddedildiği gibi kul aynı zamanda ihlassız yaptığı bu amel nedeniyle cehenneme girer, ateş onunla tutuşturulur.

Ebu Hureyre (ra), ibadetlerinde ihlası kaybedip, benlik ve hevâlarını öne çıkartan kimselerin akıbeti hakkında Peygamberimizin (sav) şöyle buyurduğunu haber vermektedir:

“Kıyamet Günü hesabı görülecek ilk kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah, ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Allah, ‘Peki, bunlara karşı ne yaptın?’ buyurur. O kimse, ‘Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim.’ diye cevap verir. Allah, ‘Yalan söylüyorsun. Sen, ‘Ne kahraman adam!’ desinler diye savaştın ve denildi de.’ buyurur. Sonra emrolunur ve o kişi yüzüstü cehenneme atılır.

Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur’ân okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah Teâlâ ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Allah, ‘Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın?’ diye sorar. O ise ‘İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızan için Kur’ân okudum.’ cevabını verir. Allah, ‘Yalan söylüyorsun. Sen, sana ‘âlim’ desinler diye ilim öğrendin, ‘Ne güzel okuyor!’ desinler diye Kur’ân okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi.’ buyurur. Sonra emrolunur ve o da yüzüstü cehenneme atılır.

(Daha sonra) Allah’ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah, verdiği nimetleri ona da hatırlatır. O da verilen nimetleri hatırlar ve itiraf eder. Allah, ‘Peki, ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın?’ buyurur. O, ‘Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiçbir yerden esirgemedim, sadece senin rızanı kazanmak için verdim, harcadım.’ der. Allah, ‘Yalan söylüyorsun. Hâlbuki sen, bütün yaptıklarını, ‘Ne cömert adam!’ desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten denildi.’ buyurur. Emrolunur ve o da yüzüstü cehenneme atılır.”[4]

Evet Kardeşim,

Sadece amel yapmak yeterli değildir. İslam’daki en zirve ameli de yapsak ihlas olmadıkça sonumuz hüsrandır. Bu nedenle çok amel yapmaktan önce ihlaslı amel yapma niyetinde olmalıyız. Yaptığımız amelleri sadece Allah (cc) için yapmalıyız. Kalbimizde insanların görmelerini, beğenmelerini, övmelerini beklemeden sadece Rabbimizin rızasını ummalıyız.

İhlas, şeytana ve tuzaklarına karşı bir zırhtır, kalkandır ve şeytan, bizim en büyük düşmanımızdır. İnsan uzmanı olan İblis, Allah’a karşı asi olmamız için her türlü hileye, desiseye ve vesveseye başvurur. Bununla birlikte bu tuzaklarla bütün insanları kendi çarkına çekerken ihlaslı olan kulları tuzağına düşüremez:

“Dedi ki ‘Rabbim! Beni saptırmana karşılık, yeryüzünde (sapkınlığı) onlara süsleyecek ve hepsini saptıracağım. Senin muhlas/arındırılmış/ihlaslı kılınmış kulların hariç.”[5]

Yusuf’u (as) düşünelim. Kralın hanımı başta olmak üzere Mısır’daki bütün kadınlar onunla birlikte olmak için tuzaklar kurdu. Kralın hanımı, kendisini ve odasını beraber olmaya uygun hâle getirdikten sonra Yusuf’u odasına çağırıp kapıyı kilitledi ve kendisine yaklaşmasını emretti. Yusuf, kilitli odalar ardında Kralın hanımının bu tuzağından kurtuldu. Rabbimiz’de (cc) Yusuf’u, şeytanın bu tuzağından kurtaran temel sebebin “ihlas” olduğunu bizlere Kitab’ında bildirdi:

“Andolsun ki kadın onu arzulamış, o da kadını arzulamıştı. Şayet Rabbinin apaçık burhanını görmeseydi (Yusuf da arzusunun peşinden gidecekti). Böylece, kötülüğü ve fuhşiyatı ondan savuşturduk. Çünkü o, muhlas/arındırılmış/ihlaslı kılınmış kullarımızdandı.”[6]

Aziz Kardeşim,

Bugün günah bataklığı içindeyiz. Zina, içki, eroin, hırsızlık, adam öldürme, livata, LGBT vb. Allah’ı gazaplandıracak her türlü günah, devlet desteği ile yapılmaktadır. Bu günahların rahat ve güven içinde işlenmesi için yasalar çıkartılmakta ve koruma altına alınmaktadır. Halk ise bataklığın içinde olduğunun dahi farkında olmadan kendi hülyalarına dalmış bir hâlde şeytanın dostları unvanıyla uçuruma sürüklenmeye devam etmektedir. Şeytan ise dostlarıyla vakit kaybetmeyip bu günahlardan kendilerini korumaya çalışan Müslimlerin peşine düşmektedir. Sağdan, soldan, önden ve arkadan yaklaşarak saptırmaya çalışır. Biz Müslimler ise Yusuf’u (as) kendimize örnek alarak ihlas zırhımızı kuşanacağız. Kalbimizde, amellerimizde ve hayatın her alanında Allah (cc) için yaşayayıp Allah için öleceğiz ki şeytanın ve ordusunun tuzaklarına karşı kalkanımızı elimize almış ve Allah’ın yardımına mazhar olmuş olalım.

Rabbim bizleri ihlaslı olan kullarından eylesin. Bizleri riya, kibir gibi kötü hasletlerden ve hastalıklardan korusun. Allahumme âmin.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.

Bir sonraki yazımızda görüşme ümidiyle…

 


[1] .38/Sâd, 45-46

[2] .11/Hûd, 51

[3] .39/Zümer, 2

[4] .Müslim, İmâre, 152

[5] .15/Hicr, 39-40

[6] .12/Yûsuf, 24

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver