Allah’ı Unutmak

وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

“Allah’ı unuttukları (için), Allah’ın da onlara kendi nefislerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Bunlar, fasıkların ta kendileridir.”[1]

Allah’ın (cc) adıyla,

Allah’a (cc) hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Allah (cc) insanları, kendisine kulluk etmeleri için yaratmıştır:

“Ben cinler ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.”[2]

İnsanın yegâne yaratılış sebebine karşı sorumluluklarını yerine getirmesinin önünde birçok engel vardır. Rabbimiz (cc) rahmetiyle bu engelleri biz kullarına haber vermiş ve nasıl korunacağımızı öğretmiştir.

Bu ayki yazımızda, gerek Rabbimize gerek kendimize gerekse de çevremizdeki insanlara karşı en fazla hataya düşmemize neden olan kulluk afetlerinden biri olan “unutmak” üzerinde duracağız.

Unutmak Nedir?

Unutmak, kişinin koruması, ihtimam göstermesi gereken bir şeye karşı kalbinin ve hafızasının gafletinden dolayı veya kasten terk sonucu kişinin kalbinden veya zihninden bu bilginin silinmesi, kalkmasıdır.[3]

Unutkanlık, insani bir zaaftır. Bizi yaratan Rabbimiz, kullarına merhametiyle muamele etmiş ve unuttukları şeylerden kullarını sorumlu tutmamıştır:

“Allah (cc) kimseye gücünden fazlasını yüklemez. Herkesin kazandığı (hayır) lehine, yaptığı (günahlar da) aleyhinedir. ‘Rabbimiz! Unutur ya da hata edersek bizleri sorumlu tutma.’ [4]

Bu söz müminlerin duasıdır ve Resûlullah (sav) Allah’ın (cc) bu duaya “Evet, icabet ettim.” dediğini haber vermiştir.[5]

Ebû Zerr’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah, ümmetimin yanılmasını, unutmasını ve zorlanarak yaptığı şeyin günahını affetmiştir.”[6]

Unutmak Şeytandandır

Unutmak, her ne kadar şeriatın geçerli saydığı bir mazeret olsa da kaynağı şeytandır. Bundan dolayı Rabbimiz (cc) unutkanlık durumunda kendisini anmamızı emretmiştir:

“Unuttuğun zaman Rabbini an.”[7]

“(Genç) demişti ki: ‘Kayaya sığındığımız zaman (var ya) hatırladın mı? İşte orada balığı unuttum. Onu hatırlamamı yalnızca şeytan unutturdu. O, ilginç bir şekilde denizde yolunu tuttu ve kaçtı.’ ”[8]

“Ayetlerimize (alaya alma ve yalanlamayla) dalanları gördüğünde -başka bir söze dalıncaya dek- onlardan yüz çevir. Şayet şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra zalimler topluluğuyla beraber oturma!”[9]

Allah’ın (cc) Cezalandırdığı “Unutma”

Bizler ayetlere baktığımızda Allah’ın (cc) kendisini unutan insanları unutkanlıklarına rağmen sorumlu tuttuğunu görüyoruz. Allah’ın (cc) sorumlu tuttuğu ve cezalandırdığı unutkanlık, insani bir zaaftan kaynaklı olan unutmak değil; insanın bilerek Allah’tan (cc) ve O’nun zikrinden yüz çevirmesi, görmezden gelmesidir:

“ ‘Kim de zikrimden (göndereceğim Kitaplardan) yüz çevirirse, şüphesiz ki ona sıkıcı/dar bir hayat vardır ve Kıyamet Günü’nde onu kör olarak diriltiriz.’ Diyecek ki: ‘Rabbim! Niçin beni kör olarak haşrettin? Oysa ben (dünyada) gören biriydim.’ Buyuracak ki: ‘Böyle işte! Ayetlerimiz sana gelmişti, onu unutmuştun. Bugün sen de unutulup (kendi hâline terk edileceksin).’ ”[10]

Ayetleri incelediğimizde Allah’ın (cc) zikrinden yüz çeviren kişinin Kıyamet Günü kör olarak dirileceğini görüyoruz. Bu kişinin kör olarak dirilmesinin sebebini Rabbimiz açıklarken “Ayetlerimizi unutmuştun.” buyurmuştur. Ancak ayetin öncesinde bu kişinin ayetlerden yüz çevirdiğini görüyoruz. Bu da bize gösteriyor ki Allah (cc) ayetlerinden/zikrinden yüz çevirmeyi “unutmak” olarak addetmiştir.

Şeytan Neyi Unutturur?

Bu soruya vereceğimiz ilk cevabımız, yazımıza konu edindiğimiz ayettir; Allah’ı (cc) unutturur…

“Şeytan, onları hâkimiyeti altına almış ve onlara Allah’ı zikretmeyi unutturmuştur. Bunlar, şeytanın taraftarlarıdır. Dikkat edin! Hiç şüphesiz şeytanın taraftarları, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”[11]

Şeytan, insana Allah’ı (cc) unutturur. Allah’ı (cc) unutmak; O’nu (cc) zikretmeyi, O’na (cc) dua etmeyi, işlerin sonucunu O’na (cc) tevdi etmeyi, O’nun Kitabı’nı tilavet etmeyi… unutmaktır. Böyle bir insan şeytanın hâkimiyeti altına girmiş ve şeytanın taraftarı olmuştur.

Ceza, amelin cinsindendir. Kişi yaptığı işin karşılığını amelinin cinsinden görecektir. Rabbimiz kendisini unutan kullarına, onların yaptıklarının cinsiyle muamele etmiş, onları unutarak ve kendilerine kendilerini unutturarak ceza vermiştir:

“Allah’ı unuttukları (için), Allah’ın da onlara kendi nefislerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Bunlar, fasıkların ta kendileridir.”[12]

Allah (cc) kendini unutan kullarına kendi nefislerini de unutturur. Bir insanın kendi nefsini unutmasının ne demek olduğunu ise bir önceki ayetle anlayabiliriz:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının! Herkes yarın için ne takdim ettiğine bir baksın. Allah’tan korkup sakının! Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”[13]

Kendini unutan insan, yarınını unutan insandır. Bugün yaptıklarının hesabını yarın hiç vermeyecek ve yarın hiç yokmuş gibi yaşar. Ayette geçen “yarın” ifadesi genel olarak Ahiret Günü şeklinde tefsir edilmiştir.

Ahiret Günü’nü unutan insan, dinini bir eğlence edinir, Allah’ın (cc) ayetlerini inkâr eder:

“Onlar ki; dinlerini eğlence ve oyun edindiler ve dünya hayatı onları aldattı. Onlar bu günlerini unuttukları ve bizim ayetlerimizi inkâr ettikleri gibi biz de bugün onları unutacağız.”[14]

Ahiret Günü’nü unutan insan, Allah’ın (cc) ayetlerini büyüklük taslayarak inkâr eder:

“Kâfirlere gelince (onlara): ‘Ayetlerim size okunmadı mı? Sizler de büyüklük taslayıp suçlu günahkâr kimseler olmadınız mı?’ (denir.) ‘Allah’ın vaadi haktır, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur.’ denildiğinde: ‘Kıyamet de neymiş? Biz bilmiyoruz. Biz yalnızca zanda bulunduk ve biz yakinen inananlar değiliz.’ dediniz. Yaptıkları şeylerin kötü (akıbeti) onlar için açığa çıktı ve alaya aldıkları (azap) onları çepeçevre kuşattı. Denildi ki: ‘Bugününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, sizi unutur (azaba terk ederiz). Barınağınız ateştir. Size yardım edecek hiç kimse yoktur.’ ”[15]

Buraya kadar zikrettiğimiz ayetlerde çok açık bir şekilde Ahiret Günü’nü unutan insanların Ahiret Günü unutulacaklarını; kendi hâllerine ve azapla baş başa bırakılacaklarını görüyoruz. Ceza, amelin cinsindendir…

İbni Kayyim (rh) bu konuda şöyle der:

“Allah Teâlâ kendisini unutanları iki şekilde cezalandırmıştır:

a. Kendisi de onları unutarak

b. Onlara kendilerini unutturarak

Allah’ın (cc) bir kulu unutması, onu kendi hâline bırakması, kaybolmaya terk etmesi ve ondan ilgi ve alakasını kesmesi anlamına gelir. Bu durumda onun helak olması, ân meselesidir. Ona kendisini unutturması ise, yüce zevklerini, mutluluk, kurtuluş ve ıslah vesileleriyle kemale ereceği davranışların tamamını unutturması anlamına gelir. Böylece bunların hiçbiri o kulun aklına gelmez. Ne bunları anar ne de gayretini bu yöne doğru çevirir. Dolayısıyla bunları arzulamaz bile. Bunlardan hiçbiri aklına gelmez. Bu yüzden de onlara yönelmez.

Aynı şekilde, Allah (cc) o kula kendi ayıplarını, eksik yönlerini ve kusurlarını da unutturur. Bu nedenle aklına bunları telafi etmek gelmez. Yine Allah (cc) o kula, nefsî ve kalbî hastalıklarını ve bunlardan dolayı çektiği acıları unutturur. Dolayısıyla aklına bunları tedavi etmek gelmez. Fesada ve helaka sürüklendiği hastalıkları yenmek için çaba sarf etmez. O, dertlerin perişan ettiği bir hastadır. Hastalığı onu yok oluşa sürükler. Ama o, hastalığını hissetmez. Dolayısıyla onu tedavi etmek aklına bile gelmez. İşte bu, genel ve özel, en büyük cezadır. Kişinin kendisini ihmal edip kayboluşa terk etmesinden, maslahatları, hastalığı ve hastalığının çaresiyle ilgilenmemesinden, mutluluğunun, kurtuluşunun, düzelmesinin ve cennetteki ebedî yaşamının vesilelerini bırakmasından daha büyük bir ceza olabilir mi?!”[16]

Şeytanın insana unutturduğu birçok şey vardır. Ancak biz konu edindiğimiz ayetin ışığında şeytanın Allah’ı (cc) unutturmasını ve Allah’ı (cc) unutan kişiye ceza olarak kendi nefsinin unutturulduğunu; kendi nefsini unutan kişinin ise yarın/ahiret yokmuş gibi yaşamasını ve nasıl bir sonuçla karşılaşacağını anlatmaya çalıştık.

Allah (cc), göz açıp kapayıncaya kadar dahi bizi nefislerimizle baş başa bırakmasın…

(Allahumme âmin.)


[1]. 59/Haşr, 19

[2]. 51/Zâriyât, 56

[3]. bk. El-Mufredât, s. 803, n-s-y maddesi

[4]. bk. 2/Bakara 286

[5]. bk. Müslim, 125

[6]. İbni Mace, 2043

[7]. bk. 18/Kehf, 24

[8]. 18/Kehf, 63

[9]. 6/En’âm, 68

[10]. 20/Tâhâ, 124-126

[11]. 58/Mücadele, 19

[12]. 59/Haşr, 19

[13]. 59/Haşr, 18

[14]. 7/A’râf, 51

[15]. 45/Câsiye, 31-34

[16]. Bedâiut’t Tefsîr, 4/254

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver