Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek onu reddeden adam, sağ elinin haber verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren kişi, bir de yalnız başına Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan kimse.” (Buhari, Müslim)
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Rahman’ın arşının altında gölgeleneceklerden bahsederken dördüncü sırada “Allah için birbirini seven ve O’nun rızası için bir araya gelip, O’nun rızası için ayrılan iki adam” konusuna yer vermiş, Allah’ın rızasına göre kardeş olma ve kardeşlere sevgi beslemenin önemine işaret etmiştir.
Ali radıyallahu anh şöyle demiştir:
“Kardeş edininiz. Zira kardeş edinmek, dünya ve ahirette azıktır. Siz cehennem ehlinin şu sözlerini işitmediniz mi? ‘Bizim için şefaat edenler ve yakın bir dost yoktur.’ ” (26/Şuara, 100-101)
Allah, “Muhakkak ki, sadece Müminler kardeştir” (49/Hucurat, 19) buyruğu ile Müslümanları kardeş ilan etmiştir. Cahiliyeyi ayaklar altına alan İslam, ırk-soy ayrımı yapmaksızın Lazı, Çerkezi, Kürdü, Türkü, Arabı, Acemi iman esası üzerine birbirini kenetleyen, duvarın tuğlaları kılmıştır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Müminler birbirini tutan tuğlalardan yapılmış duvar misalidir.” (Müslim)
“Müminlerin birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve birbirlerine şefkatte misalleri, bir uzvu ağrıdığında diğer uzuvları da o ağrıdan müteessir olan bir vücuttur.” (Müslim)
Müminler arasında oluşan bu kardeşliğin ihyasında hiçbir tarafın etkisi yoktur. Cahiliyede birbirlerine düşman olan soylar tamamen Allah’ın meşieti ile birbirlerine karşı ülfet duymuşlardır.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.” (8/Enfal, 63)
“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye. Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (3/Âl-i İmran, 103)
Ayet-i kerimede Allah subhanehu ve teâlâ cemaat mefhumunda çok önemli bir noktaya vurgu yapmıştır. Davaya daha güzel hizmet etmek için Müslümanlara cemaat olmayı emreden Allah, cemaatleşmenin harcı olarak da kardeşliği göstermiştir. Bizler ümmet olarak davanın işlerini arkadaşlarımızla omuz omuza vererek, görevlerimizi kendi aramızda paylaştırarak yerine getiriyoruz. Birbirini sevmeyen insanlar davaya nasıl hizmet edecek? Sevmediği bir insanla aynı safta nasıl duracak? Bu mümkün değildir. Müslümanların, kardeşlerini sevmesi her şeyden önce dava için elzemdir.
İman kardeşliği, gönül bağlarının, kalp ilişkilerinin en kuvvetlisidir. İman esası üzerine kardeşliğin yüklediği birçok sorumluluk vardır. Kardeşimize tebessüm etmek, ona selam vermek, onu ziyaret etmek, onu kendimize tercih etmek, infakta bulunmak birkaç örnektir. Bu sorumlukların üzerinde müteessir olan, kardeşimizi Allah için sevmektir. İnsan kardeşine muhabbet beslemediğinde ona karşı yerine getirmesi gereken haklardan hiçbirini ifa edemez. Kardeşliğin temeli onu sevmeye ve kalpte ona yer açmaya bağlıdır. Ki Allah müminlerin kalplerine sevgiyi koyarak, onlar arasında ülfeti oluşturmuştur.
Müminlerin en büyük özelliği birbirlerine merhamet sahibi olmaları, kâfirlere karşı katı davranmalarıdır. Müslümanı sevmek, merhametin bir parçasıdır.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür. Onun yanında bulunanlar, kâfirlere karşı çok sert, kendi aralarında son derece merhametlidirler.” (48/Fetih, 29)
Evs ve Hazrec kabileleri arasında hiçbir nesep bağı yoktu. Fakat onları bir araya getirip kardeş yapan iman bağı olmuştu. Peygamber, muhacirleri Medine’ye geldiklerinde ensar ile kardeş kıldı. Bu kardeşlik ilanından sonra ensar, muhacirlerle mallarını, yurtlarını paylaştılar. Cömert olan bu insanlar kalplerini, sevgilerini de paylaştılar. O kadar ki, birbirlerini sevmemeyi münafıklık olarak gördüler.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Daha önceden Medine’yi yurt edinip imanı kalplerine yerleştirenler, hicret edip kendilerine gelen müminleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde hiçbir çekememezlik duymazlar. İhtiyaç içinde olsalar bile, onları (muhacirleri) kendilerine tercih ederler.” (59/Haşr, 9)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ensarı ancak mümin olan kişi sever ve onlardan ancak münafık olan kimse nefret eder. Ensarı seveni Allah da sever, onlardan nefret edenden Allah da nefret eder.” (Buhari, Müslim)
Değerli kardeşim! İmanı parçalamadan bütün olarak kabul ettik. Allah ve Rasûlü iman için neyi gerekli kıldıysa, yerine getireceğimize dair söz verdik. İman kardeşliği, imanın en sağlam kulpudur. Kardeşliğin özü de, Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi sevmeye vesile olacak bir ameli size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın.” (Müslim)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“İman kulbunun en kuvvetlisi, Allah yolunda sevgi ve Allah yolunda buğzdur.” (İmam Ahmed)
Allah subhanehu ve teâlâ bu ümmeti hayırlı bir ümmet olarak yaratmıştır. Müslümanlar birbirlerini sevdikleri müddetçe hayır üzeredirler. Birbirlerini seven kimselere Allah’ın sevgisi haktır. Peygamberlerin ve şehitlerin dahi gıpta edeceği cennetin nurdan minberleri, köşkleri onlara mükâfat olarak sunulacaktır.
“Mümin bir kimse sever ve sevilir. Sevmeyen ve sevilmeyen bir kimsede hayır yoktur.” (İmam Ahmed, Hâkim)
“…Allah buyurdu ki: ‘Benim için birbirlerini sevenlere, benim için bir araya gelip oturanlara, benim için ziyaretleşenlere, benim için birbirlerine verenlere benim sevgim hak olmuştur.’ ” (Muvatta)
“İki kimse Allah yolunda birbirlerini sevdikleri takdirde, arkadaşını en fazla seveni Allah daha fazla sever.” (İbni Hibban, Hâkim)
Muaz’dan radıyallahu anh rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
“Peygamberi şöyle buyururken işittim: ‘Allah şöyle buyurmuştur: ‘Benim için birbirlerini sevenlere (kıyamet) günü Peygamberin ve şehitlerin dahi gıpta edeceği nurdan minberler vardır.’ ‘ ” (Tirmizi)
“Ebu İdris Havlani’nin Muaz b. Cebel’e: ‘Ben Allah rızası için seni seviyorum’ demesi üzerine Muaz ona şu cevabı verir: ‘Müjde sana! Ben Peygamberi şöyle derken işittim: ‘Kıyamet gününde yüzleri ayın on dördü gibi pırıl pırıl parlayan birtakım insanlar için arşın etrafında kürsüler konur. O günde halk hesap dehşeti içindedir, onlar ise ürkmezler. Halk korkar, onlar ise korkmazlar. Onlar Allah’ın korkmayan ve üzülmeyen veli kullarıdır.’ Allah’ın Rasûlü’ne: ‘Ey Allah’ın Râsulü! Bunlar kimlerdir?’ diye sorulunca şöyle cevap verdi: ‘Bunlar Allah’ın yolunda birbirlerini sevenlerdir.’ ” (İmam Ahmed, Hâkim)
Birbirimizi Sevmedeki Ölçümüz
Her meselede İslam’ın esası, ifrat ve tefrite kaçmaksızın hareket etmektir. Vasat olmak, Müslümanların en önemli özelliğidir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta/vasat bir ümmet yaptık.” (2/Bakara, 143)
Sevgide vasat olmak, kardeşimizi Allah’ın rızasını kazanmak için sevmektir. Sadık Müslüman, kardeş ve arkadaşlarına menfaat duygusundan arınmış ve her türlü şaibeden temizlenmiş bir sevgi besler. Bu sevgi, vahiy ve hadislerden kaynaklanmaktadır. Herhangi bir çıkardan dolayı değildir.
Allah için beslenen sevgide iman lezzeti vardır. İman ve amelde istikrarın sağlanması için bu lezzete hepimiz muhtacızdır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Üç haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını alır. Allah’ı ve Rasûlü’nü, onların dışındaki her şeyden daha fazla sevmek, Müslüman kardeşini severken sadece Allah için sevmek, Allah onu küfürden kurtardıktan sonra bir daha küfre dönmekten, ateşe atılmaktan korkar gibi korkmak.” (Buhari, Müslim)
Menfaate dayalı sevginin sonu düşmanlık ve kardeşimizi satmaktır. Sevgi besleyerek beklenen sonuçlar elde edilmediği zaman, o kardeş için yapılan güzel beyanatlar birden yeryüzünün en çirkin muhtevası hâlini alır. Dünya çıkarları için kardeşini sevenler, ne kötü arkadaştır. Ki onlar münafığın amelini yapmışlardır. Böyle sevgi beslemekten Rabbimize sığınırız.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlar ise bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman ‘inandık’ derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: ‘öfkenizden ölün!’ Şüphesiz Allah, kalplerde olanı bilir.” (3/Âl-i İmran, 119)
Allah için Birbirimizi Sevmenin Yöntemleri
1. İman edip, salih amel işlemek
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“İman edip salih amel işleyenler için Rahman, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.” (19/Meryem, 96)
İman ve salih amel işlemek Allah’ın sevgisini kazanmaktır. Allah bir kulunu sevdiği zaman, insanların arasına bu kulun sevgisini yerleştirir.
2. Kardeşimize selam vermek
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi sevmeye vesile olacak bir ameli size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın.” (Müslim)
Selam, karşımızdaki kişiye dua etmektir: ‘Ey Rabbim! Selamı/esenliği kardeşimin üzerine kıl.’ Her karşılaşmada, her konuşmada ‘Es-selamu aleykum’ diyerek kardeşlerimizi merhametle karşılamak, elbette kalpteki ülfeti artıracaktır. Müslümanın Müslüman kardeşine muamelesi rahmet üzerine olmalıdır. Selam, merhametin en güzel şekillerindendir.
3. Kardeşimizi isimlerinin en güzeli ile çağırmak
4. Kardeşimize toplantıda yer açmak
Hasan-ı Basri’den rahimehullah rivayetle:
“Ömer bin Hattab şöyle buyurdu: ‘Kardeşinin sevgisini sana saf/katıksız kılan üç şey vardır:
Onun ile karşılaştığında, ilk selamı senin vermen,
İsimlerinin en güzeliyle onu çağırman,
Toplantıda, ona yer açman.”
5. Kardeşimizle hediyeleşmek
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Hediyeleşiniz ki, muhabbetiniz/sevginiz artsın.” (Buhari)
Kin, haset ve nefret; sevgiyi öldüren zehirdir. Bunlar, birbirimizi sevmenin önünde en habis engeldir. Hediyeleşmek, kalpteki kini, hasedi ve nefreti temizler.
6. Kardeşimizin sahip olduğu şeylere göz dikmemek
Ebu’l Abbas Sehl b. Sa’d Es-Saidi radıyallahu anh rivayet ediyor:
“Bir adam Rasûlullah’a gelip şöyle dedi: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bana bir amel göster ki, onu yaptığım takdirde, Allah da, insanlar da beni sevsinler.’ Peygamber şöyle cevap verdi: ‘Dünyaya gönül bağlama, zahid ol. Böyle yaptığında, Allah seni sever. İnsanların sahip olduğu şeylere de göz dikme. Böyle yaparsan insanlar seni sever.’ ”
7. Kardeşimize sevdiğimizi söylemek
Kardeşimize sevdiğimizi söylemek, insanın kalbine sevginin yerleşmesine yol açar. Bir insan, senin onu sevdiğini bilirse o da seni sevecektir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Bir kimse, din kardeşini seviyorsa, onu sevdiğini kendisine söylesin.” (Ebu Davud, Tirmizi)
8. Kardeşimizin haklarını yerine getirmek
İnsanoğlu kardeşinin haklarına dikkat ettikçe kendi değerini artırır. Böylelikle hem kardeşimiz gösterdiğimiz bu değer nedeni ile bizi sever hem de biz kardeşimizi değerinden dolayı severiz.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir. Selamı almak, hastayı ziyaret etmek, vefat ettiğinde cenazesine katılmak, davet ettiğinde davetine icabet etmek, hapşırdığında (Elhamdulillah deyince) ‘yerhamukellah’ diyerek ona hayır duada bulunmak.” (Buhari, Müslim)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Kendiniz için istediğinizi kardeşiniz için istemedikçe iman etmiş olmazsınız.” (Buhari, Müslim)
9. Kardeşimize sevgi beslemenin önünde engel olacak şeylerden uzaklaşmak
Su-i zan beslemek, gıybetini yapmak, haset etmek, kin beslemek, hatalarını araştırmak, güven duymamak, yalan söylemek, aşırı şaka yapmak, kendimize tercih etmemek, iftira atmak, kovuculuk yapmak gibi konular, kardeşimizi sevmenin veya onun bizi sevmesinin önündeki engellerdir. Bunların hepsi, kardeşler arasında sevgiyi yok eder.
Sevginin önündeki engeller üzerinde durulmalı, bu konularda bilgi sahibi olmalıyız. Bu bilgi sayesinde kendimizi bu yanlışlara düşmekten kurtarabiliriz. (Bu mevzuda Ebu Hanzala Hoca’mızın tezkiye derslerine müracaat edilebilir) Konumuzu uzatacağı için sevginin önündeki engellerin içeriğini izah etmedik.
Allah’ın Rızası için Bir Araya Gelip O’nun Rızası için Ayrılmak
Müslümanın her yaptığı işte hedefi, Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Allah’ın razı olmadığı bir amelde hiçbir fayda yoktur. Bununla beraber bu, kişi için günah ve sorguya müsebbip olur. Cihad eden, ilim okuyan ve zengin olan kişilerin mahşer gününde ilk hesaba çekilmeleri ve yüz üstü atılarak cehennemin onlarla tutuşturulması, meselemize ışık tutan en önemli hadisedir. (Müslim) Selefimizin de amellerde hassas olmalarının sebebi ‘Yapılan amelden Allah razı mıdır? Yoksa değil midir?’ endişelerinin olmasıdır.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (2/Bakara, 265)
“Allah’ın rızası için bir araya gelip, O’nun rızası için ayrılan iki adam” sözünden kastedilen mana şudur: Dünyada herhangi bir iş için bir araya gelmede ve bu iş üzerindeki beraberliği sonlandırmada Allah’ın rızasını gözetmektir. Beraberlikte ve ayrılıkta ihlas ile hareket etmektir.
Ka’b bin Malik’in radıyallahu anh kıssası da konumuzu aydınlatan bir hadisedir. Aynı davada yer aldığı kardeşleri, Tebuk Gazvesi’ne giderken Ka’b bin Malik dünya süsü ve meşgalesi nedeni ile sefere çıkamıyor. Ka’b bin Malik savaştan geri kalmasına üzülüyor ve pişman oluyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Tebuk gazvesinden dönünce Ka’b bin Malik Rasûlullah’ın yanına giderek af diliyor. Allah ve Rasûlü affını kabul etmiyor ve Ka’b bin Malik’e elli gün kimse ile görüşmeme, konuşmama, ziyaretleşmeme yasağı koyuyor. Bu emir üzerine kimse Ka’b bin Malik ile konuşmuyor, görüşmüyor. Bu ceza Ka’b bin Malik’e çok ağır geliyor. Ka’b bin Malik “Yeryüzü geniş olmasına rağmen bana dar gelmeye başlamıştı” sözleriyle cezanın zorluğunu ifade ediyordu…
Bu hadiseye bakıldığı zaman Allah rızası için bir araya gelen sahabeler, aynı şekilde Ka’b bin Malik’ten Allah’ın rızasını kazanmak için uzaklaştılar. Bu kıssa, Peygamberin: “Allah’ın rızası için bir araya gelip, O’nun rızası için ayrılan iki adam” sözüne dahildir.
Bir dava içinde yer alırken cihad etmek, ilim okumak, tebliğ etmek, hizmet etmek gibi birtakım görevler nedeni ile kardeşlerimizden ayrılıyoruz. Ya da hasbel kader kardeşimiz ölüyor veya şehit düşüyor. Ve aramızdan ayrılıyor. Bunların hepsi Peygamberin hadisindeki “Allah’ın rızası için bir araya gelip, O’nun rızası için ayrılan iki adam” sözüne dahildir.
Değerli kardeşim! Bu konunun hülasası için, hayat düsturu olarak şunu söylemek isterim;
Herhangi birini severken aşırı sevmemeliyiz. Olur ki, bir gün ona düşmanlık beslemek ve ondan ayrılmak zorunda kalırız. Bir kişiye de düşmanlık beslerken aşırı düşmanlık beslememeliyiz. Olur ki bir gün onu sevmek ve onunla bir araya gelmek zorunda kalırız. Allah adildir, kullarından da adil olanı sever.
Evet, kim Allah için birbirini sever ve Allah’ın rızası için bir araya gelip O’nun rızası için ayrılırsa mahşer meydanında hiçbir gölgenin olmadığı günde Rahman’ın arşının altında gölgelenecektir.
Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan iki adam…”
Rabbim, ruhlarımızın bir araya geldiği gibi nefislerimizi ve kalplerimizi de sevgiyle bir araya getir. Kar tanelerini lekeden uzak tuttuğun gibi kardeşimize karşı kalbimizde kin, nefret, haset beslemeyi uzak tut. Kardeşlerimizle olan birlikteliği ve ayrışmayı sadece senin rızanı kazanma amacı ile zuhur ettir. Allahumme Amin.
Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir.
İlk Yorumu Sen Yap