Büyülemiş gözleri demokrasi sihirbazları
Muvafık gibi gösterirler şirk ile tevhidi
Bir sayha-yı tevhid ile arzın mücahidleri
Tıkmışlar keder kafeslerine küfrün önderlerini
Afganistan; ölü gözünden sürme araklamaya çalışan işgalci ve gasip imparatorlukların, feryad-u figan eşliğinde tarihin foseptik çukuruna batırıldıkları, küresel küfrün baş belası topraklar…
Şam; halkının içinde bir tiran olarak herkesin kalbine saldığı korkunun kat be kat fazlasını bizzat yaşamakta olan zalim tağutu; Şii, Yahudi, Hristiyan ve putperest tüm hamilerinin gazlanmalarına, himayelerine ve desteklerine rağmen kendisini sekerat-ı mevt’e sokan bumerang…
Afganistan; kahredici bir güce sahip olduklarını zanneden modern savaş ve sömürü baronlarının tüm güçleriyle yaptıkları hücumlara sabır, ihlas, tevekkül ve dua ile karşı koyup direnerek Allah’ın yardımıyla her halûkarda ‘Kazanan taraf’ olan mücahidlerin müstahkem şeref kalesi…
Şam; mücahidlere şiddetli düşmanlık besleyen, Batı ve ABD ile aralarındaki kan uyumunu dostluğa dönüştürme yolunda hatırı sayılır bir mesafe kateden acem kurnazı dilbaz Farsist Şialar ile paralı katiller sürüsü Hizbulesed’in karınlarında kaç bağırsak olduğunu gösterip iğrenç niyetlerini deşifre eden turnusol kağıdı…
Afganistan; son asırda sırasıyla İngilizler, Ruslar ve Amerikalılar başta olmak üzere tüm emperyalist küfür güçleri için yedi göbek zürriyetlerinin dahi asla unutamayacakları ölüm, öfke, kahır, keder ve endişe coğrafyası…
Şam; dünya var olduğundan beri şu gökkubbenin şahit olmadığı ölçüdeki ve tüm dünyanın adeta canlı yayınlarla takip ettiği Şia-Nusayri ve onların yamağı PYD isimli peçete cinsinden cinayet şebekelerinin beyinleri dumura uğratan vahşetlerini insanlığın gözlerine gözlerine sokan tablo…
Afganistan; kendileri üzerinde her hangi bir tasarrufta bulunmaya cüret edecek sanal süper güçlerin, artık nesiller boyu düşünüp hesap ve kitap yapmaları gereken kan toprağı…
Şam; Batı’yı ve atılı değerleri reddederek samimi olarak Allah’ın dinine yönelen Müslümanları hedefleyen küçük-büyük, uzak-yakın, kuvvetli-zayıf, kurt ya da enik devletler ve örgütlerin Ehli Sünnet ümmete karşı diğer cephelerdeki rüsvay edici mağlubiyetlerinin intikamını almak için açların, mükellef bir sofraya üşüşmeleri gibi gizli-açık bütün imkanlarını ve kabiliyetlerini ölçüsüzce seferber ettikleri ‘Kıyamet Savaşı’nın ilk cephelerinden biri…
Afganistan; kendilerini suret-i haktan gösterip dost olarak tanıtan iktidar sahibi münafık-mürted karakterlerin; Hristiyan, Yahudi ve putperest müşrik mücrimlerle yollarının ve amaçlarının kesiştiğini gösterip işbirliklerinin haberini veren Sure-i Fadıha’nın (Kur’an-ı Kerim’de münafıkların hallerini ortaya koyması nedeniyle Tevbe suresine ‘Sure-i Fadıha’ ismi verilmiştir. Fadıha, kusurları açığa çıkaran demektir.) güncel vakıaya dayalı tefsiri…
Şam; şerrin, şirkin, küfrün, kin ve nefretin, hınç ve intikamın, haset ve kıskançlığın ‘anahtarı’ olan Baas-Nusayri zalimi ile avanesinin cürümlerini kilitlemek için cihad yollarına revan olan İslam fedailerinin de toplandığı, Ortadoğu’daki itikadî ve siyasî kilitler merkezi…
Afganistan; milliyetçilik, particilik, üstadçılık, vatancılık, maddiyatçılık yahut şahsi menfaatçilik gibi habis urların İslam ümmetinin bünyesinden atılarak, Allah için dostluk ve Allah için düşmanlığın gerçek manada ortaya çıktığı, haysiyetli mücahidlerin kartal yuvası…
Şam; senenin bir ay, ayın bir hafta, haftanın bir gün, günün bir saat ve saatin de bir ateş kıvılcımı gibi olup bereketi kaybolduğunda Müslümanları ebedi cennetlere davet eden kutlu çağrının tüm yeryüzünde yankı bulduğu cihad mahfili…
Afganistan; samimi Müslümanların dünyanın her yerinden adeta bir toplardamar (verid) gibi kendine çekip bir süre temizledikten sonra bu kez bir atardamar (şiryan) gibi başta Suriye olmak üzere İslam coğrafyasının birçok beldesine dağıtarak, üzerine ölü toprağı serpilmiş ümmetin tevhid ve cihad ile nasıl izzet bulacağını örneklerle gösteren, İslam’ın zirvesi cihad yurdu…
Şam; malıyla ve canıyla cihad ederek insanların en faziletlilerinden olmak için şiddetli arzu duyan, ülfet ve ünsiyet sahibi gönüllerin hasret giderdiği vuslat diyarı…
Afganistan; yoksulluğun pençesinde olduğu halde Rabbani menhec ve ihlas üzere yapılan cihad ile izzetin zirvesine vasıl olan cennet yolcularının ülkesi…
Şam; kıyametin soluğunda tevhid davasının davetçisi ve bu yolda tüm varlığını seferber edebilen samimi muvahhidlerin, Emirlerinin emrinde bir ok gibi düşmanın kalbine saplanmak için sıraya girdiği cennet pazarı…
Afganistan; her renk, boy ve ebattan Ben-i Adem suretindeki robotik cinayet makinası gibi mahlukatın belki de ömürlerinde ilk kez temiz fıtrat sahibi insanları gördükleri, İslam medeniyetinin ve ümmetin hudut karakolu…
Şam; yeryüzünde fitneler yayılıp da ortalığın karıştığı zamanlarda Nebevi müjdeyle Müslümanlar için istikamet olarak gösterilen güvenli bir liman…
Afganistan; muhacirleri bağrına basıp hep birlikte işgalci ‘keferelere’ karşı aman vermez baskınlar yapan Medine asaletli Ensar yurdu…
Şam; tağutu yıkmak için ne kadar güçlü olduklarını değil, Allah’ın adıyla, Allah subhanehu ve teâlâ için ve Rasûlullah’ın dini üzere direnip saldıran şehadet aşıklarının otağı…
Afganistan; ümmetin hayat damarları gibi olan, ilim ehli, yiğit ve faziletli alimlerin Rabbani menhecden hiçbir taviz vermeden tüm varlıklarıyla beraber canlarını da Rahman’a takdim ettikleri şehidler diyarı…
Şam; ahlaksız Batı’nın, devşireceği yüksek(!) çıkarları olmadığından Ehli Sünnet Müslümanların yok edilmeye çalışıldığı kitlesel katliamları durdurma sürecini diplomasi yüzsüzlüğüyle öteledikleri halde, tağutun ömrünü biraz daha uzatmak için büyük bir ümitle çaba sarf ettikleri ‘Yoğun bakım ünitesi’…
Afganistan; Allah’ın dosdoğru yolu olan Nebevi menhec üzere istikamete bağlı kalıp sebat eden en üstün keramet sahibi Taifetu’l Mansura beldesi…
Şam; endişe bulutlarının dağıldığı, hüzün gecesinin şafağının attığı, dertlerin derman bulacağı ve yüce Allah’ın izniyle sıkıntıların sona ereceği bilad-ı mübeşşer…
Afganistan; sadece cihad alanı değil, cihadın ar-ge departmanı…
Şam; demokrasinin, kapitalizmin, baas örneklerinde olduğu gibi sosyalist faşizmin, sosyal demokrat madrabazlıkların, laik-tağuti sistemlerin hepsinin; insan fıtratını, toplumun sosyal dokusunu ve devlete hükmeden gücün ahlakîliğini nasıl da ifsad ve tahrip ettiğini akıl sahiplerine gösteren, dersler ve ibretler levhası…
Yahudi ve Hristiyan destekli Mecusi artığı Şia-Nusayri müşriklerinin insanlığı ve insanî değerleri hiçe sayarak yüzyıllar boyunca biriktirip irin ambarına dönüştürdükleri kalplerinden fışkıran kin ile yaptıkları zulümler karşısında her bir onurlu Müslüman gibi Allah’ın dinini yüceltmek, mustazaflara yardım etmek ve İslam’ın otorite olacağı bir beldeyi özgürleştirmek için fisebilillah yapılan şeksiz, tertemiz bir cihada koşabilenlere ne mutlu…
Müşrikler hoşlanmasalar da kendi dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlü’nü sallallahu aleyhi ve sellem hidayet ve hak üzere gönderen Allah’a hamd olsun.
Rahmet ve kılıç Peygamberi efendimiz Muhammed’e sallallahu aleyhi ve sellem, pak ehli beytine, saygıdeğer ashabına ve arzın üstündeki tüm mücahidlere selam olsun.
İlk Yorumu Sen Yap