90’larda bir ilkbahar mevsimi…
Güller, laleler ve sümbüller, çiçek açmış nergisler. Kuşlar ötüyor, şarkılar şakırdıyor bülbüller. Her tarafta bir renk, rengarenk bir ahenk…
Bahar havası, yeniden dirilişin sedası. Her ne kadar duyulsa da avazı. Güneşin batmasıyla yok oluyor edası… Gecenin çökmesiyle kışa dönüşüyor mevsimler.
Karanlıklar… Soğuk ve ıssız, zifiri karanlıklar anlatır 90’ları…
Yarasalar, baykuşlar; çakallar ve hayvanlardan daha sefil yaratıklar… Sarıyor dört bir yanı; kirli, pis hastalıklı fikriyatı. Acımasız, sadist zulümatı. Şeytani komplo ve oyunları…
Karanlık bir zihniyet, aydınlığın düşmanı. Hiç bitmesin istiyor gecelerin şafağı…
90’larda Müslüman, kaçıp saklanmalıydı her an. Hedefteydi çünkü o, karanlığa bir düşman… Müslüman… Tek başına da olsa tehlike arz edermiş(!) geceye… Aydın ufkuyla, nurlu kitabıyla, Resûl’ünün yoluyla çıldırtıyormuş hakikatten korkanları; cehaleti, fuhşiyatı. Heva-i ve hevestik put sevici; despot, şeytanist uşakları…
Ve çıldırırmış elitler. Batılı yüceltenler, hiç durmazmış yerinde. Kudururmuş her gece güneş doğacak diye… Zevk ve sefa içinde, her gece yüzseler de; rahat, huzur bulamaz. Musalar, İbrahimler kabusları, uyutmaz…
Muvahhid bir Müslüman, ilerler hep an be an. Hedefe varmak için, katlanır hep ter ve kan. Azim, gayret ve çaba, gösterir hiç durmadan.
Ve vadedilmiş yarınlar, doğacak elbet şafaklar. Umut olmuş tohumlar, yeşerecek fidanlar. Meyve verecek ihlaslar. İhsanlar ve dualar. Zafere götürecek bükülemez bilekler, kırılamaz kalemler, tereddütsüz zihinler, çevrilemez gönüller, eğilemez boyunlar ve hakkı haykıran gür sesli, korkusuz dik duruşlar. Yıldıramayacak baskılar, zulümler, işkenceler… Boşa çıkacak hileler, tuzaklar, oyunlar… Yok edemeyecek ihanetler, iftiralar, çamurlar… Döndüremeyecek teklifler, tehditler, kurşunlar, kılıçlar ve darağaçları… Götürecek bütün bunlar, Rablerine teslim olmuş özgür ruhları; zaferlere, fetihlere, şehadete, şerbetlere ve cennetten cennetlere… Ve kutlu şafaklara…
İlk Yorumu Sen Yap