Her yeni yılla birlikte dünyanın büyük bir kısmını meşgul eden, ‘Noel/Yılbaşı nedir?’ sorusunu sorduğumuzda genelde şu cevabı alırız:
Noel, İsa’nın (as) doğduğu günün insanlar tarafından kutsal kabul edilmesi, sevinçlerini eğlenerek ortaya koydukları ve yeni yıl için iyi dileklerde bulundukları özel bir gündür.
Bu cevap, meseleyi çarpıtmak ve algı oluşturmak için söylenmiyorsa bilgisizlikten kaynaklı bir cevaptır. Çünkü Noel, İsa’dan (as) çok öncesine dayanan, putperest Roma eliyle Hristiyanlığa kazandırılmış, Kapitalist paraperestler eliyle dünyanın tamamına bulaştırılan, biraz putperestlik, biraz haramların meşrulaştırılması, biraz da Hristiyan Batı dünyasının kültür işgaline hizmet eden bir pagan ayinidir.
Milattan iki bin yıl önce Antik Romalı müşrikler, tanrı kabul ettikleri varlıkların doğum gününü yılbaşı olarak kutlarlardı.
Benzer pagan kutlamaların, İsa’nın (as) doğumundan binlerce yıl önce Mezopotamya halkları arasında yapıldığı da bilinmektedir.
İlginçtir, İsa (as) döneminde ve ondan sonra etbaı arasında dört asır boyunca böyle bir kutlama yapılmamış, ne dinî bir ayin ne de dünyevi eğlence tertip edilmemiştir.
Roma’nın Hristiyanlığı Kabulü
İsa’nın (as) pak ve halis tevhid davetine yapılan en büyük kötülük, putperest Roma’nın Hristiyanlığı kabulü olmuştur. Zira Roma, tevhid dinine inanarak değil, siyasi sebeplerle Hristiyanlığa girmiştir.
Hristiyanlığı kabulünden önce Roma, siyasi, ekonomik ve askerî anlamda tam bir kaos yaşamaktaydı. Fıtratı tatmin etmeyen putperestlik, insan onurunu ayaklar altına alan zulüm, sadece soylu ve zenginlerin insan kabul edildiği bir ortamda, tevhid, adalet ve kardeşliğe davet eden Hristiyan din adamları, toplum tarafından hüsnükabulle karşılandı. Seçkinler ve soyluların dışında kalan toplumun büyük çoğunluğunun bu yeni dine yöneldiğini gören Roma devlet aklı, Hristiyanlıkla çatışmak yerine onu kabul etmeyi ve tekeline alıp toplumu bir arada tutan bir harç olarak kullanmayı tercih etti.
Bu sebeple putperest Romalılar hiçbir zaman İsa’nın (as) dinine girmedi. Fakat putperestlikleri İsa’nın dinine karıştı ve Hristiyanlık teslis akidesi, İsa’nın ve Meryem annemizin resim ve heykelleriyle çok tanrılı putperest bir dine dönüştü.
Putperest Roma’nın Hristiyanlığa karıştırdığı pagan adetlerinden biri de Noel/Yılbaşı ayinidir.
Noel’in Tarihi
Persler, 25 Aralık tarihini Güneş tanrısı(!) Mitra’nın geceye/karanlığa/kötülüğe zaferi olarak kutlarlardı. Bu tarihte günler uzamaya, geceler kısalmaya başlardı. Bu tabii olaya ‘iyiliğin kötülüğe zaferi’ şeklinde bir anlam yüklemeleri, olaya bir kutsiyet atfetmelerine neden oldu.
Roma imparatorlarından Augustus, Perslerden ve Mısırlı putperestlerden alınan bu pagan ayinini, Roma’nın en büyük günü ve bayramı ilan etti. Latince doğuş anlamına gelen ‘Noel’ ismini vererek resmî olarak kutlanılmasını sağladı.
Noel’in Hristiyanlığa Geçişi
İsa’nın (as) doğum tarihi, yıl, ay ve gün olarak belli değildir. Bazı İncil nüshalarında, İsa’nın doğduğu zaman çobanların sürülerini korumak için onların yanında kaldığı anlatılır. Bu da sonbaharın ortalarında, Ekim ayı dolaylarında gerçekleşen bir durumdur. Yani İsa’dan (as) yola çıkıldığında, Aralık 25’te başlayıp 6 Ocak’a kadar devam eden Batı menşeli kutlamaların İsa’nın doğumuyla hiçbir ilgisi yoktur.
Putperest Roma, milli değerlerini(!) Hristiyanlık içinde yaşatmak istedi. ‘Yeni güneşimiz İsadır.’ söylemiyle Güneş tanrısı(!) Mitra’ya kulluk için yapılan bu ayin böylece İsa (as) adına icra edilir oldu. Bunu yaparken İncil’de yer alan bazı ayetleri tahrif/tevil ederek kitabın ortasından konuşmuş ve putperestliği İncil’e onaylatmışlardı. İsa’yı, getirdiği mesajı ve kitabı İncil’i nur/aydınlık/ışık olarak vasfeden ayetler, kötü niyetli siyasiler, dinlerini dünya karşılığında satan bilginler ve cehalete teşne avam eliyle putperestliği meşrulaştıran şeytan ayetlerine çevrilmişti.
Âlim, Hain Olursa!
Selefimizin yerinde tespitiyle söyleyecek olursak: ‘Dinin bozulduğu yerde mutlaka fasid niyetli yöneticiler ve kötü âlim/abidler olmuştur.’ Bir şirk ayini olan Noel’in Hristiyanlaşmasında din adamlarının rolü, siyasilerinkinden geri kalır değildir.
Ruhbanlığı uydurup hakkını verememekle meşhur, dini koruma hassasiyetinden yoksun, basiret üzere değil de duygusal tatmin üzere Allah’a kulluk etmeye çalışan Hristiyan âlim/abidleri, Romalıları kazanma gayesiyle bu vb. ayinlerin kutlanmasına sessiz kaldılar. Sessiz kalmakla yetinmeyip kutlamaları kiliseye soktular. Romalıları kiliseyle buluşturmak, Hristiyanlık öğretilerini bu özel gün ve geceler eliyle daha fazla insana ulaştırmak düşüncesiyle Noel’i sahiplendiler. Yanlış bir yolla ıslah çabası, daha büyük bir ifsada kapı araladı. Roma’yı kazanamadılar, bilakis Hristiyanlığı Romalaştırıp, üç tanrılı putperest bir din hâline getirdiler.
Çünkü İslam, Allah’ın dini ve boyasıydı. Onun var olmak ve yayılmak için hiçbir kılığa girmeye ihtiyacı yoktu. O, rengini dokunduğu şeye verir ama hiçbir şeyden renk almazdı. Bu gerçeği anlamayıp, İslam’la farklı din ve kültürleri mezceden, İslam’ı toplumlara şirin göstermek için adet ve gelenekle makyajlayan her bedbaht, elleriyle dinine zarar verecek ve hak-batıl karışımı bir hâle getirecekti.
Yanlışlığı Peygamberlerin dilinde tescillenmiş bu yol, her dönemde taraftar bulacak ve her seferinde aynı akıbete mahkum olacaktı.
İslam’a müntesip ülkelerde, cami cemaatini kazanıp inkılap hayaline ortak etmek için camilere girenlerin, zamanla inkılap hayallerini bir kenara bırakıp, salavat-hatim kampanyaları düzenleyen birer cami cemaatine dönüşmeleri veya demokratik İslam’la(!) Kemalist sistemi İslamlaştırmak ve vesayet rejimine son vermek için, parlamento cihadıyla(!) yola çıkıp, Kemalizm’in yılmaz bekçilerine dönüşen ve ‘Mustafa Kemal’i CHP’ye bırakmayız!’ noktasına savrulanlar gibi. Hepsi, aynı yanlış yolun yolcusu ve aynı kötü akıbetin sahipleridir.
Allah Rasûlü’nün (sav) bidatle ilgili sert uyarıları ve bidatçi hakkında sarf ettiği ağır tehditler biraz da bu tehlikeye matuftur. Kendinden önce yaşamış Rasûllerin duru davetlerinin nasıl bozulduğuna bakan Nebi; inhirafın açıktan düşmanlık edenler tarafından değil, dine müntesip gafiller tarafından olduğunu görmüştür. Bu sebeple uyarılarının çoğu, tamamlanmış ve hiçbir eksiği olmayan dine uyup, yenilik çıkarmamak ve yenilikçi/bidatçilerden sakınmak noktasında yoğunlaşmıştır.
Şirk Ayininin Rükünleri
Güneş tanrısı(!) Mitra’ya kulluk için kutlanılmaya başlanan ‘Noel’ ayininin üç rüknü vardır. Noel baba, çam ağacı süslemesi ve haramların meşrulaştığı eğlence partileri… Şimdi bu figürleri yakından inceleyim.
Noel Baba
Hristiyanlara göre Miladi 4. Yüzyılda Antalya Demre civarında önemli bir aziz yaşamıştır. Nikolas isimli bu Hristiyan veli/ermiş şahsiyet, yoksullara yardım eden, kimsesizlerle ilgilenen, darda kalanların yardımına yetişen bir Allah dostudur.
Hakkında sayısız hikaye/menkıbe anlatılarak özellikle çocuklara sevdirilen aziz Nikolas, önce Avrupa’da daha sonra ABD’ye göç eden Avrupalı Hristiyanlar eliyle ABD’de büyük bir üne kavuştu.
Bir efsane kahramanı olan Aziz Nikolas’ın, tombul, sevimli, kırmızı giysili, sakallı ve sırtında hediye çuvallı somut bir hâle gelmesi ise kapitalizmin ve kültürel işgalin sembolü olan Coca Cola’nın marifetidir. 19. Yüzyıla kadar şekli meçhul olan Noel Baba, Coca Cola’nın renkleri olan kırmızı beyaz kıyafetlere, uzun sakalı ve tombul yanaklarına bir reklam yüzü olarak sahip olmuştur. Bilindiği gibi kapitalizm her şeyi metalaştırıp ticari bir sermaye haline getiren, sonra da bu metanın alınıp satıldığı pazarlar oluşturan bir sistemdir.
Yılbaşı/Noel dünya çabında ekonomik hareketliliğe neden olduğundan, kapitalist şirketlerin özel gündemindedir. Benzerleri olan öğretmenler günü, sevgililer günü, anneler günü, babalar günü gibi hediyeleşmenin yani alışverişin yoğun olduğu özel günlerde ne alacağınız, nerede olmanız gerektiği, ne şekilde kutladığınızda medeni bir insan olabileceğiniz medya aracılığıyla size öğretilmekte, böylece hediye üreticileri ve eğlence mekânı sahipleri kazançlarına kazanç katmaktadır. Çocuklara bedava hediye dağıtan, evlerin bacasından girerek onlara beklemedikleri süprizler hazırlayan, tamamen Allah rızası için uğraşan(!) Aziz Noel baba, kapitalizm marifetiyle parayla hediye dağıtan Bay Noel’e dönüşmüştür.
Noel Baba’nın bir diğer görevi, insanlığa Batı medeniyetini sevdirmektir. Haçlı seferleri ile girilemeyen topraklara girmek, zihin ve gönül dünyalarını işgal ederek, fiilî işgale zemin hazırlamaktır.
Yıllar öncesinden Arif Nihat Asya, Noel Baba’yla ilgili şu tespitlerde bulunmuştur: ‘ ‘Yılbaşı neyimiz olur?’ diye soruyorum… Ramazan Bayramımız mı? Kandilimiz mi? Kurban Bayramımız mı? Biz, Muharremlerle, Martlarla başlayan yıllar da biliriz… Ki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi, efendi yıllardı.’
‘Bu bahsi bu kadarla geçiyor ve Noel Baba’ya geliyorum: Memleketimize, herhâlde Beyoğlu’ndan giren, Haliç’i atlayarak Fatih’e, Aksaray’a, sonra Rumeli’ye ve Boğaz’ı aşarak önce Kadıköy’e, Moda’ya ve sonra Üsküdar’a ve oradan Anadolu’ya geçen bu bunak, neyimiz olur? Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pirimiz mi?’
‘İstanbul’un Tepebaşı’ndan, Adana’nın Tepebağı’na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir?’
‘Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin’e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda neyin nesidir? Bunu merak etmediniz mi?’
‘Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O, Haçlı seferlerinden kalma bir kılıç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor.’
‘O, evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Pier Lermit’tir…’
‘Kardeşlerini mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor. O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, kılığını değiştirmiştir… Ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan, çocuklarımızdan başlamıştır.’
‘Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakârlığının sebebini düşünmediniz mi?’
‘Bırakın, onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz… Sakalı elimde kaldı ve altından Lücifer (şeytan) çıktı. Bilirsiniz ki, casuslar da kıyafetlerini ekseriya değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa, ya mezarını gösterin yahut bırakın! Haçında çarmıha gereyim onu.’
‘Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa, çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız! Muhakkak, bir şeyinizi çalmıştır.’
Çam Ağacı
Çam ağacı, müşrik toplumlar tarafından tapılan, bereket umulan putlaştırılmış varlıklardandır. Hristiyanlarda ise, İsa’nın (as) çam ağacına ineceği inanışı yaygındır. Muharref Hristiyanlık ve putperest Roma ortaklığı olan Noel’de çam ağacının süslenmesi ilginç olmasa gerektir.
Eğlence
Noel/Yılbaşı denildiğinde akla ilk gelen görüntü, içkilerin su olup aktığı, mahremiyet sınırlarının kaybolduğu, Kur’an’ın ifadesiyle “hayvanlar gibi yenilip, eğlenilen” [1] ortamlardır.
İçki, domuz ve mahremiyet sınırlarının kalktığı eğlencelerin Hristiyanlara haram olduğunu biliyoruz. Bu, Hristiyanlığı Romalaştıran putperestlerin ve Roma’nın devamı olan modern Batı dünyasının Noel’e kattığı bir çirkeftir. Roma’nın ve vârisi Batı’nın dinî ve dünyevi her fırsatı eğlenceye çevirmesi ve insanlar için cazip hâle getirmesinin özel bir sebebi vardır. Çünkü küfrün ve tuğyanın devamı, uyuşturulmuş, niçin yaratıldığı gerçeğine yabancı, sadece hayvani yönünü tatmin etmekle mutlu olacağına inanan insanlarla mümkündür. İman ve İslam’ın devamı ve muhafazası, salih amellerle sağlandığı gibi, küfür ve şirkin devam ve muhafazası masiyetler fahşa ve münkerle sağlanabilir.
Bunun içindir ki Allah (cc) geçmiş kavimleri konu ettiği ayetlerde, onların şirkleri yanında öne çıkan, helal sayıp gündelik hayatın parçası hâline getirdikleri haramlarına da vurgu yapmıştır. Medyen halkının tartı ve ölçüde hile yapması, Lut kavminin eşcinsel davranışları, Semud kavminin binalarla öğünmesi, Mekkelilerin kız çocuklarını diri diri gömmesi örnek olarak gösterilebilir.
Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satmak
Noel ayini, Osmanlı’da yaşayan Hristiyanların devlet ricalini Noel’e davet etmesi ve devletin davete icabetiyle Müslüman mahallesine girmiş oldu. Temsilci düzeyinde bir grup bürokratın iştirakiyle 1829 yılında Noel kutlandı.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte temsilci düzeyinde iştirak edilen kutlamalar, yerini resmî devlet kutlamalarına bıraktı. Cumhuriyet’in kurucu kadrosu, Noel’i modernleşme yolunda bir basamak olarak gördü ve Osmanlı izlerini silip, batılı bir hayat biçimini ikamede araç olarak kullandı.
1926 yılında Milli Piyango bünyesinde yılbaşı çekilişleri düzenlendi. Böylece yokluk ve imkânsızlık içindeki Anadolu halkı, Noel şerefine(!) düzenlenen çekilişlere katılarak dolaylı da olsa Noel’i kutlamış oldu.
Bundan üç yıl sonra 1929’da cumhuriyetin kurucu kadroları yılbaşı balosu tertip etti. Yakın dönem tarih çalışmalarıyla ünlü Prof. İlber Ortaylı yılbaşı kutlamalarının etkisini şöyle anlatır: ‘Türk hayatında balo, kadınlı erkekli yemek, danslı müzikli yerlere gitmek gibi yenilikler yılbaşı geceleri sayesinde hızlandı…’
Buraya kadar yaşananları anlamak mümkündür. Çünkü, Lozan sonrası atılan adımları ‘Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için halkın din ve namus anlayışını değiştirmek’ olarak tarif etmişti Mustafa Kemal…
Buna göre yılbaşı kutlamaları, dinden kaynaklı mahremiyet/namus anlayışını ve dinin haram kabul ettiği içkili eğlenceleri meşrulaştırıp yaygınlaştırmak için kullanılacaktı.
Anlamakta güçlük çektiğimiz ise, kendini İslam’a nispet edenlerin bu putperest ayini kabullenmesi, tertip ettiği eğlencelerde Hristiyan Batı dünyasını geride bırakmasıdır. Fener Ortodoks Rum patriği dahi İslam âleminde sahiplenilen Noel için şaşırmış ve şaşkınlığını şu cümlelerle ifade etmiştir: ‘Noel Baba diye bilinen Aziz Nikolas, Hristiyan âleminin sembolüdür. Türkiye’de özellikle son yıllarda, Noel Baba’ya karşı bir sempati doğduğunu, maketlerinin satıldığını müşahede ediyoruz. Noel yortuları, Hristiyan âleminin bayramıdır. Yüzde 98’i Müslüman olan Türkiye’de, bizim bayramımıza olan bu ilgiyi emin olun hayretle karşıladım.’
Patriğin hayreti normal, hayretine temel teşkil eden gerekçe ise anormal ve yanlıştır. Çünkü gördükleri yüzde 98’i Müslüman olan bir ülkede değil, yüzde 50’si demokrat muhafazakâr, yüzde 25’i laik, yüzde 10’u milliyetçi, yüzde 10’u Kürt solu, yüzde 3’ü Türk solu, geriye kalan azınlık ise Allah’ın rahmet ettiği muvahhid Müslümanın yaşadığı bir ülkede olmaktadır.
Anlaşılması zor ikinci bir durum, yılbaşına alternatif olarak üretilen hicri yılbaşı kutlamalarıdır. Çünkü İslam’ın bayramları, özel gün ve geceleri bellidir. O, Allah’ın dini olduğundan her şeyiyle Allah tarafından belirlenmiştir. İslam’ın, batıl dinler karşısında konumlanıp, onların dinî-dünyevi kutlamalarına alternatif üretmek gibi bir gayesi olmamıştır, olamaz.
Batıl dinler beşer ürünüdür. Bu hâlleriyle değişime ve yeniliğe açıktırlar. Batıl dinleri üreten insan, bugün doğru gördüğünü yarın yanlış görüp hayatından çıkarabildiği gibi; yanlışı doğru görüp hayatına dahil edebilir. Dün ihtiyaç olmayan bugün ihtiyaç hâlini alabilir.
İslam ise yapısı itibariyle değişikliğe, gelişmeye, yeniliğe açık değildir. Onu, ilmi her şeyi kuşatan, kıyamete kadar insanoğlunun her ihtiyacını bilen Allah vaaz etmiştir. İslam, yeryüzüne indiği ilk gün neyse, bugün de odur, kıyamete kadar da öyle kalacaktır.
Aksi hâlde, Yahudilerin ve Hristiyanların başlarına gelen, bu ümmetin de başına gelecek, dinin tahrifi kaçınılmaz olacaktır. İslam dinine beşer müdahalesinin adı ‘bidat-ı hasene’ yanılgısıdır. Yahudiler, dinlerine mişna isimli âlim yorumlarıyla, Hristiyanlar abidlerin uydurduğu ruhbanlıkla, Müslümanlar ise bidat-ı haseneyle ihanet ettiler. Bu bidatlerden biri de İslam’ın ilk asırlarında bilinmeyen hicri yılbaşı kutlamalarıdır.
•••
Noel’in aslı, tarihi, Hristiyanlığa geçişi ve İslam âleminde uygulanmasına dair birtakım açıklamalar yaptıktan sonra diyebiliriz ki:
Muvahhidler olarak bugünün hakikatini insanlara anlatmalı, fesadın boyutlarını gözler önüne sermeliyiz. Sanıldığı gibi İsa’nın (as) doğumu ve sıradan bir eğlence olmadığını, yüzyıllardır devam eden bir pagan ayinini, kâpitalist pazarlama ve Batı dünyasının kültür işgalinin bir parçası olarak kutlandığını bütün açıklığıyla ortaya koymalıyız.
Bu bir davet metodudur ve menşei Kur’an’dır. Allah (cc), İbrahim’e (as) nispet ederek oluşturulmuş geleneklerin yanlışlığı üzerinden Mekkelileri defalarca uyarmış, bunun İbrahim’in yolu ve Allah’ın emri olmadığını hatırlatmış, akabinde onları fıtrat dini olan İslam’a davet etmiştir.[2]
Davamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.
İlk Yorumu Sen Yap