Her birimiz kendi nefsimizin en iyi gözcüleriyiz. Hangi konuda ilerde veya geride olduğumuzu da en iyi kendimiz biliriz. Sorumluluğumuzun başladığı ilk alan nefsimizdir. O zaman nasihatleri de nefsimiz üzerinden düşünelim ki dar-u selama yol bulabilelim.
Allah subhanehu ve teala, insanlığın kaderi olarak cenneti veya cehennemi bir son kılmıştır. Cennetin etrafı bela, imtihan ve fitnelerle çevrilmiş, cehennemin etrafı ise şehvetlerle çevrilmiştir. Bundan dolayı şeytanın insanoğlunun ayağını kaydırması kolaylaşmıştır. O halde her birimizin kendimizi sıklıkla muhasebeye çekmemiz lazım. Cennetin yolu üzere miyim yoksa cehennemin mi?
Cennete olan özlemimiz de aslında bizim hangi çizgi üzere yol izlediğimizi gösterebilir. Peki nedir bizim cennete özlemimiz?
Cennete özlem duymak; sözlerle ispatlanabilecek bir şey değildir.
Cennete özlem duymak; geçimimizi nasıl sağlayacağımızı düşünürken namazımızı tavuğun yemini gagalaması gibi kılmamız mıdır?
Cennete özlem duymak; giysimize, arabamızın modeline, süsüne, evimizin eksiklerine kafamızı takıp onları mı dert edinmemizdir?
Saatimizin kalitesi, arabamızın kalitesi ve evimizin dekoru Firdevs cennetlerine duyduğumuz özlemin dışımıza yansıttığımız halidir galiba..!
Hah! Kuran okumayı terk edip ne dediğini bilmez zevatın bilmem ne habere yazdığı yorumları takip etmek cennet özlemi bu olsa gerek..!
Ya da üç beş arkadaşımızla bir araya gelip kocakarılar gibi onun gıybeti, bunun hatası, şunun yaptığı kardeşliğe uymaz, ben kötülük yapmam ama onlar… Evet onlar… Herhalde cennet özlemi dediniz mi bu âlâsıdır..!
Aslında cennet gibi bahçelerde, yazlıklarda, orada burada eğlenebilmektir cennet özlemi?
Ya da bütün bunlar şeytanın aldatmasıdır.
Cennet özlemi dediniz mi bunu en güzel anlatacak olan bu ümmetin yıldızları olan sahabelerin siretleridir. Onlar cennete en fazla özlem duyan ve bu uğurda en fazla çalışan insanlardır.
Cennete özlem duymak; zor zamanlarında davayı omuzlayabilmektir. Cennete özlem duymak; küçük-büyük fark etmez, hayırlarda yarışmaktır. Cennete özlem duymak; her anında din için vereceği bir şeyleri olmaktır.
Cennete özlem duymak; zindanlarda, esaret altında ve sıkıntılara gark olmuş Müslümanların ensarı olabilmektir.
Cennete özlem duymak; nifak kelimesini duyunca vücuttan terlerin boşalması, titremesidir.
Cennet özlemi; iki kelimeyi bir araya getiremeyen, kapılardan kovulan ve istediğinde verilmeyen Müslümanların ihlaslarıdır.
Cennete özlem duymak; fuhşiyatın her türlüsünün yayıldığı, gözün baktığı her yeri haramların bürüdüğü zamanda “Allah’a sığınırım!” diyebilmektir Yusuf aleyhisselam misali.
Ya da cennet özlemi; “Ey Allah’ın Rasûlu! Vallahi sen denize dahi dalsan, biz de seninle beraber dalarız…” diyebilmektir.
Cennet özlemi; zulüm, imtihan ve baskılara sabredip, gecelerimizi dualarla geçirebilmektir.
Cennet özlemi; zindanlarda ehli küfür gibi kavga etmek değil, Firdevs-i Âlâ’yı hayal etmektir.
Cennet özlemi; davanın izzetini gönderde tutmak için kendine sadece Allah’ı ve Rasûlü’nü bırakabilmektir.
Ama herkes cennete özlem duymaz. Kimi bahtiyarlar vardır ki, özlemleri gerçektir. Cennetler de onları özlemektedir. Ali gibi, Selman gibi, Ammar radıyallahu anhuma gibi yiğitler… Ellerinde kılıçları, sırtlarında hayatlarıyla… Cenneti dahi özletmekteler… Vallahi ağlasak halimize azdır.
Gece gündüz ağlasak azdır
İmkânımız mı yok onlar gibi mücadeleye
Adanmışlığa ve hizmete…
Yalandır ‘yok imkânımız’ dersek
Yalan olur nimetleri inkâr edersek
Ama aramızdaki fark gerçek
Biz cenneti özlediğimizi zannedenler
Onlar gerçekten cenneti özletmişler
Ne buyuruyordu Allah Rasûlü: “Şüphesiz cennet şu üç kişiye özlem duymaktadır; Ali, Ammar ve Selman…”
Bu hadisten sonra söze ne hacet…
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
İlk Yorumu Sen Yap