Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi.
Bir önceki yazımızda deepfake teknolojisinin teknik arka planını, ahlaki ve toplumsal kriz boyutlarını ele almıştık. Kur’ân-ı Kerim ve hadisler ışığında meseleyi fıkhi ve ahlaki bir zemine oturtmaya gayret etmiş, başka ne gibi tedbirler ve çözümler sunulabileceği sorusuyla noktalamıştık. Şimdi bu sualin penceresini biraz daha aralayıp; farklı disiplinlerin ışığında, ama vahyin merkezinde kalarak, hakikatin peşinden gitmeye devam edelim. Çaba bizden başarı Rabbimizdendir (cc).
Yapay zekâ destekli bir teknoloji olan deepfake (derin sahte), algoritmasında hem fesat hem de fırsat barındırmaktadır. Niyet ve kullanım maksadı bu bağlamda belirleyici temel faktördür. Bu da İslam fıkhının temel bir düsturunu bizlere hatırlatır: “Ameller niyetlere göredir.”[1] Eğer bu yenilikçi teknoloji, insanların şeref ve haysiyetine zarar veriyor, yalan içerikler üreterek itibar suikastına sebep oluyorsa elbette İslam nezdinde yasaklanmış amellerdendir.[2] Ancak aynı teknoloji tarihî anlatımlarda, ilmî içerik üretiminde, İslami ve fenni eğitsel simülasyonlarda kullanılıyorsa ve şer’i hudutlar dâhilinde ise caiz ve hatta faydalıdır. Zira esas mesele, araçların/eşyanın kendisinde değil; onu yöneten elde ve niyettedir.
Yüzü Var, Özü Yok
“Görüntü her şeydir” sloganı artık sadece bir reklam/siyaset hilesi değil; koca bir çağın inancı, sıkça tekrarlanan bir mottosu hâline gelmiş durumda! Dış görünüşe, imaja ve şekle verilen önem, çoğu zaman insanın asıl değerlerini gölgede bırakabiliyor. Oysa İslam, insanın dışından çok iç dünyasına odaklanır. Çünkü gerçek değer, suretten ziyade kalptedir. Tevhid inancı, niyetin temizliği, amelin samimiyeti ve Allah’a karşı duyulan takva; insanı kıymetli kılan esas unsurlar bunlardır.
Modern anlayış bize görünüşü merkeze koymayı öğretirken, İslam evvela kalbi merkeze almamızı hatırlatır:
“Gerçek şu ki Allah katında en değerliniz, en takvalı olanınızdır.”[3]
“Allah, sizin dış görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz; kalplerinize ve amellerinize bakar.”[4]
Dijital dünyanın gerçeklik krizi tam da bu noktada doğuyor: Görüntü ile hakikat arasındaki fark deepfake ile kapanıyor. Konuşanın bir sureti var ama siret kendisine ait değil. Avatarın bir yüzü var, lakin sözler kendisinin değil! Direkt olmasa da dolaylı olarak Kur’ân-ı Kerim’de, münafıkların tarif edildiği ayetlerde geçen şu ifade dikkate şayandır:
“Onları gördüğünde cüsseleri hoşuna gider. Konuşacak olsalar sözlerini dinlersin. Onlar, duvara yaslanmış kütük gibidir.”[5]
Bu ayet; görsel aldanmanın, sözde iknanın ve içi boş suretlerin en net fotoğrafıdır. Deepfake tam da bu kıvama gelmiş modern bir maskedir. Allah (cc) en doğrusunu bilir.
Deepfake İllüzyonlarından Korunma Yolları
Yapay zekâyla tespit etmek: Yapay zekâya karşı yine yapay zekâ modelleri gerçekliği tespit etmek için işe yarayabilir. Gerçek zamanlı tespit algoritmaları sayesinde videoların deepfake olup olmadığı analiz edilebilecek. Göz kırpma hareketleri, dudak senkronizasyonu, cilt dokusu ve gölgeler gibi detaylar incelenerek sahte içerik tespit edilebilecek.
Sosyal medya platformları deepfake içeriklerin altına “Bu içerik yapay zekâ tarafından oluşturulmuştur.” gibi uyarılar eklemelidir. Hatta doğruluk oranı yüksek deepfake tespit eden filtreler, sahte içeriklerin yayılmasını önlemek için bir eklenti olarak kullanılabilir olmalıdır. Akıllı telefonlar ve sosyal medya platformları otomatik deepfake tespiti yapan filtreler kullanmalıdır.[6]
Dijital kimlik ve içerik doğrulama sistemleri: Videoların ve ses kayıtlarının gerçek olup olmadığını doğrulayan sistemler geliştirilecek. Video ve ses içeriklerine dijital imzalar eklenebilecek ve böylece şifrelenebilecektir. Orijinal kaynak doğrulama mekanizmalarıyla videoların değiştirilip değiştirilmediği kontrol edilebilecek.
Deepfake içeriklerine karşı etik düzenlemeler ve hukuki çerçeveler: Deepfake içeriği oluşturan ve yayan kişilere caydırıcı yaptırımlar getirilebilir. Yalan haber üretmek ve yaymak İslam tarafından reddedilmiş ve getirenin kimliğine bakmak suretiyle haberin içeriğinin araştırılması emredilmiştir.[7] Zira yalan haber üreten ve/veya yayan bir kişi/kurum, sadece kişisel bir hata yapmaz; aynı zamanda ümmetin huzurunu da tehdit eder. Bu da elbette hem dünyevi bir sorumluluk hem de uhrevi bir hesap gerektirir. Dolayısıyla hem etik düzenlemeler hem de ahlaki sorumluluk bilinci, deepfake gibi fitne potansiyeli yüksek teknolojilere karşı olmazsa olmaz iki kalkandır diyebiliriz.
ABD’de sahte içeriklerin ifşa edilmesi zorunlu hâle getirildi. Yine AB, Dijital Hizmetler Yasası ile sosyal medyada deepfake içeriklerin tespit edilmesini zorunlu kılıyor. Bunlar yalan haberin üretilmesi ve toplum içinde yayılmasını engellemek adına atılan birtakım adımlardır.
Bireysel farkındalık için medya okuryazarlığının arttırılması: Fertlerin sahte içerikleri fark edebilmeleri için medya okuryazarlığı arttırılmalıdır. Görüntü ve videoları analiz etme teknikleri öğretilebilir ve haber kaynaklarının doğruluğunun sorgulanması aşılanabilir. Şüpheli içeriklerin yayılmasını önlemek için ise toplumsal bilinç arttırılmalıdır. Okullarda ve sosyal medyada deepfake hakkında bilgi verilip, basit tespit yöntemleri üzerine farkındalık oluşturulmalıdır.
Sonuç olarak, deepfake teknolojisi ne kadar gelişirse gelişsin, insanlar doğru bilgiye ulaşmak için yeni çözümler geliştirmeye devam edecek. Hakikatin sesi, ne kadar ustalıkla taklit edilirse edilsin, er ya da geç duyulacaktır.
Son tahlilde;
Her ne kadar sahte suretler ve sahici seslere bürünmüş maskeler çoğalsa da “Hak geldi. Batıl zail oldu. Şüphesiz ki batıl, yok olmaya mahkûmdur.”[8] vaadi bizim için sarsılmaz bir teminattır.
Şunu da unutmamak gerekir ki; tarih boyunca küfür sistemleri ne zaman şeriattan uzaklaşmış, kendi teknolojisiyle mağrur olmuşsa, neticesi toplumda fesat ve güvensizlik olmuştur. Teknolojiyi hikmetten sıyıran ve onu İlahi nizama aykırı kullanan her sistem, önce güveni tüketmiş; sonra kendi kendini çökertmiştir.
Bu sebeple deepfake gibi teknolojiler ne kadar gelişirse gelişsin, insanlık hakikate olan yönelişini diri tuttuğu müddetçe, yalanın hükmü sadece bir fitne dalgası kadar kısa sürecektir. Mühim olan; doğru bilgiye ulaşma gayretinden vazgeçmemek, hakikatin nurunu karanlık suretlerle gölgeletmemektir.
Allah (cc) bizlere, her türlü sahte yansımayı hakikatin terazisinde tartabilmeyi, bâtılın cazibesine kapılmadan doğruyu seçebilmeyi nasip eylesin, Amin.
[1] Buhari, 1; Müslim, 1907
[2] Bir kudsi hadiste Allah’ın (cc), “Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram kıldım ve onu sizin aranızda da yasakladım; sakın birbirinize zulmetmeyin!” buyurduğu belirtilir. (Müslim, 2577)
[3] bk. 49/Hucurât,13
[4] Müslim, 2564
[5] bk. 63/Munâfikûn, 4
[6] QR kodu verilen siteden deepfake olduğunu düşündüğünüz bir YouTube videosunun linkini paylaşıp analiz edebilirsiniz.
[7] bk. 49/Hucurât, 6
[8] 17/İsrâ, 81
İlk Yorumu Sen Yap