Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Aziz Kardeşim,
Başlığı okuduğunda zihninde “Neden Değişmeliyiz?” sorusu belirmiştir mutlaka. Sormuş olduğun bu doğru soruya birlikte cevap vermeye çalışalım.
Neden Değişmeliyiz?
Çünkü İslam, insanı terbiye ederek, arındırarak değiştiren bir dindir. Resûller ve nebiler bunun için kavimlere gönderilmişlerdir. Rabblerinden gelen ayetlerle toplumu arındırma, yani değiştirme mücadelesi vermişlerdir.
“Andolsun ki Allah müminlerin içinde, kendilerinden olan bir Resûl göndermekle onlara iyilikte bulunmuştur. Onlara O’nun ayetlerini okur, onları arındırır ve onlara Kitab’ı ve hikmeti öğretir. Hiç şüphesiz, (Resûl gelmeden) önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.”[1]
Ayetten de anlaşıldığı üzere resûllere tabi olacak ve onların yolunda ilerleyecek olan kişiler ayetlerle nefsini arındıran, Kitap’la cehaletini gideren, hikmetle yaşayabilen, yani değişebilen kişilerdir. Değişime kapalı olan, bildiğini okuyan, atadan gördüğünü devam ettiren, nefsî hassasiyetlerini ihlas olarak gören kişilerin nebilerin yoluna uyması çok zordur.
Çünkü meşhur bir sözde de ifade edildiği gibi dün ile bugünü aynı olan helak olmuştur. Dünümüz ve yarınımız aynı olmamalıdır. Bu da gelişimi ve değişimi gerektirir. Gelişmeyen değişemez, değişmeyen gelişemez. Bu hayat kuralıdır.
Örneğin bizler anne ve baba olarak gelişmek zorundayız. Çünkü üzerimizde taşıdığımız bir aile sorumluluğu vardır. Atadan gördüğümüz; mahallemizdeki Ayşe teyzeden ya da köydeki Mehmet ağadan duyduklarımızla aile sorumluluğu yürümüyor. Zorunlu olarak gelişmeliyiz. Buna binaen değişmeliyiz. Bu iki durum hasıl olursa aile ortamımız daha güzel olacaktır.
Davetçi kardeşimizin penceresinden bakalım. Dünyanın hızlı değişimiyle insanların ilgi odağı da her yönüyle değişiyor. Kardeşimizin de bu değişimin içerisinde davet için kullandığı üslubunu ve materyallerini vakıaya uygun olarak değiştirmesi gerekir. Ki davetini anlaşılır bir şekilde insanlara ulaştırmış olsun.
Çünkü insan tecrübe kazanan ve olgunlaşan bir varlıktır. Bu doğrultuda değişmediği zaman doğruya ve en faydalı olana ulaşması da mümkün değildir. Örneğin eğitim alanında öğretmen olarak çalışan kardeşimiz zaman içerisinde hem olgunlaşacak hem de işine dair birçok tecrübe edinmiş olacaktır. Tecrübesi doğrultusunda değişmek zorundadır. Ki daha tecrübe sahibi olsun ve en faydalı olana ulaşmış olsun. Tecrübelerini dikkate almayan bir kişi değişmediği gibi o işe dair motivasyonunu da kaybeder ve kendisiyle çelişki yaşamaya başlar.
Kalıcı olmak değişebilmekten geçer. Bu kural hem bireyler hem de kurumlar için geçerlidir. Değişim, Allah’ın (cc) doğadaki bir kanunudur. Örneğin bir esnafın ticaretinde kalıcı olabilmesi için kendi vakıasında değişimle beraber ürünlerini, içeriğini, ticaret politikasını o yönde değiştirirse ayakta kalmaya devam eder.
Müslim için de durum bu şekildedir. İslam’da kalıcı olmak istiyorsa Rabbimizin (cc) istediği doğrultuda kendini değiştirmek zorundadır. Sahabenin (r.anhum) Medine Dönemi’nde kalpleri katılaştığı zaman Rabbimiz (cc) bundan razı olmadığını, katılıktan yumuşaklığa değişmelerini onlara emretti.
“İman edenlerin, Allah’ın zikrine ve (Kur’ân ayetlerinden) inen hakka karşı kalplerinin yumuşamasının zamanı gelmedi mi? Bundan önce kendilerine Kitap verilen, uzun bir zamanın geçmesiyle de kalpleri katılaşan ve birçoğu da fasık olan kimseler gibi olmasınlar.”[2]
Ayetin nüzulüyle beraber sahabe kalplerinin katılığını tevbe ve istiğfarla, gözlerinin karanlığını Kur’ân’ın aydınlığıyla, cahiliyenin pisliğini İlahi nizamla arındırdı. Kur’ân onları bu yönüyle baştan aşağı değiştirdi. Bu değişim onları aynı zamanda İslam’da sabit kıldı. Bizler de değişmek zorundayız. Aksi hâlde cahiliye ahlakıyla beraber İslam üzere kalamayız.
Aziz Kardeşim,
Yazıma son vermeden önce şunun altını çizmek isterim: Değişmeliyiz derken şeytan bizleri “O zaman toplumla benzeşelim.” gibi kötü zanna sürüklemesin. Bundan Allah’a sığınırız. Allah Resûlü (sav) ve sahabesi (r.anhum) vakıanın gelişimine göre hareket etmişlerdir. Allah Resûlü (sav) gönderdiği elçilerin kılık kıyafetlerinin en güzel şekilde olmasına dikkat etmiştir. Çünkü gideceği toplum buna önem vermektedir. Göndereceği mektupları mühürlemek için mühür yaptırmıştır. Çünkü o kavim, mühürlü mektupları dikkate almaktadır.
Hakeza Ömer’in (ra), “Sana güzel kıyafetler alalım, heyetlerle görüşmek istediğinde bu elbiseleri giyersin.” önerisine Allah Resûlü olumsuz tepki vermemiştir. Ömer, kendi halifeliği süresinde öncesinde olmayan paralı ordu oluşturmuştur. Vali tayin ederken gözettiği usulde farklı tüzükler belirlemiştir. Bunların hepsi bir değişimdir aslında. Ama onlar bunları yaparken cahiliye toplumuyla benzeşmemişlerdir.
Değişim Kur’ân ve Sünnet çerçevesinde, yani İslam’ın müsaade ettiği şekilde olmalıdır. Kur’ân ve Sünnete zıt olan bir değişimden sakınmak gerekir. Rabbimiz (cc) bizleri böyle olmaktan muhafaza etsin.
Davamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah’a (cc) hamdetmektir.
Bir sonraki yazımızda görüşme duası ile…
[1] 3/Âl-i İmrân, 164
[2] 57/Hadîd, 16
İlk Yorumu Sen Yap