GASLİGHTİNG: DUYGUSAL MANİPÜLASYON

Manipülasyon, bir kişinin diğerini etkisi altına alması, bilinçli olarak yönlendirmesi ve isteği dışında davranmaya zorlaması durumudur.[1]

Duygusal manipülasyon (gaslighting) ise bir kişinin başka bir kişiyi kontrol etmesi, bir tarafın diğerini duygusal baskı altına alıp isteği dışında davranmasını sağlamasıdır.[2] Burada genellikle manipülatör[3] olan kişinin temel amacı kendi çıkarları doğrultusunda başkalarını kontrol etme, yönlendirme ve etkileme isteğidir.  Bu tür manipülatif davranışlar genellikle kişinin duygusal zayıflıklarını, empatik eğilimlerini ve karşı tarafın hislerini sömürerek onda utanç, kaygı, kendini suçlama, yetersizlik vb. olumsuz duygular hissetmeye zorlamasıdır. Aynı zamanda manipülatörün, manipüle edilen kişinin sınırlarını ihlal etme durumudur. İlişkilerde yaşanan duygusal manipülasyon, psikolojik şiddet biçimleri içerisinde en tehlikeli ve en görünmeyen yöntemlerden biridir.[4] Bunun sebebi, genelde sevdiklerimiz ve iyiliğimizi düşünen kişiler tarafından bu manipülasyon çeşidine maruz kalmamızdır. Başka bir sebebi ise karşı tarafın yoğun ilgisi ve değer vermesiyle manipülasyona karşı kişiyi savunmasız hâle getirebilmesidir.

Her manipülasyon bilinçli yapılmamaktadır. Bazı manipülasyonlar bilinçsiz yapılabilmektedir. Mesela alışkanlıkla söylenen “Yemedim yedirdim, içmedim içirdim.” sözü genellikle bilinçsizce yapılan bir manipülasyondur. İşlediği hatanın açığa çıkması üzerine hatasını örtmek için kişinin bağırma, tahammülsüzlük, karşı tarafı suçlama gibi sert ve suçlayıcı bir tavır takınması ise genellikle bilinçli manipülasyon örneğidir. Konumuzun daha iyi anlaşılır olabilmesi için bir örnek verelim:

Zeynep, eşi Eren’i defalarca aramasına rağmen hâlâ yanıt alamıyordu… Sinirleri bozulmaya başladı, kaç saat geçmişti, üstelik 20.00’de Zeynep’in ailesine gideceklerdi ve saat 20.30’a yaklaşmıştı. Acaba başına bir iş mi gelmişti? İyice bunalmaya başladı. Derken mesaj geldi. Eren, “Beş dakikaya kapıdayım, çabuk in.” diye mesaj atmıştı. Ne olduğunu bile anlamadı ve aceleyle aşağı indi. Zeynep arabaya bindiğinde bir açıklama bekliyordu, fakat Eren oldukça sessizdi. Eren’in herhangi bir açıklama yapmamasına öfkelenen Zeynep öfkesini gizlemeye çalışarak, “Bir şey mi oldu? Seni merak ettim?” diye sordu. Eren gayet soğukkanlı bir şekilde, “Bir şey olmadı, çok yoğun bir gündü, çıkamadım.” dedi. Zeynep “Annemler bizi bekliyor, çok geç…” dediği ân cümlesini bile bitiremeden “Keyfimden mi sanıyorsun! Senin için çalışıyorum. Ne kadar yoğun olduğumu söylememe rağmen hâlâ geç kalmamızdan bahsediyorsun. Ben bu durumdan çok mu mutluyum! Perişan hâldeyim. Evlendiğimizden beri borç ödüyorum. Çalışmak zorundayım. Bir de üzerine senin anlayışsızlığın iyice yoruyor.” yanıtını almıştı. Eren haklıydı, evlendiklerinden beri borç ödüyorlardı. Üstelik Eren böyle bir adam değildi. Çok anlayışlı, kibar, ince düşünceli biriydi ve Zeynep kendini mükemmel hissettiriyordu. Fakat; evlendikten kısa bir süre sonra Eren bunalmaya başlamış ve biraz da uzaklaşmıştı. Zeynep bu durumu kesinlikle borçlara bağlıyor ve mahcubiyet hissediyordu. Borçlar bitince o tekrar eski Eren olacaktı. Şu ânda da Eren durumu izah etmesine rağmen hâlâ soru soruyordu. Üstelik Eren’in böyle bir tepki vereceğini de az çok biliyordu. Kendisine çok kızdı. Gerçekten de çok anlayışsızdı, defalarca özür diledi. Eren, “Alıştım bu hâllerine, annenlerde de meşhur tribini atma. Şu yüz ifadeni değiştir.” diye söyleniyordu. Zeynep onaylarcasına hızlı hızlı başını salladı. Nihayet gelmişlerdi. Zeynep’in annesi şefkat dolu bir sesle; “Nerelerde kaldınız? Yemekler buz gibi oldu, hemen ısıtalım.” dedi. Eren gülümseyerek, “Ne yapalım anneciğim, yorucu bir günün ardından iki saat kızını aşağıda bekledim, ancak gelebildik.” diye yanıt verdi. Zeynep şaşkınlığını gizlemeye çalışarak tebessüm etti. Sadece iki dakika geç inmişti. Hem de ondan dolayı geç kalmamışlardı ki! Zeynep’in morali oldukça bozulmuştu, kendisini neyin rahatsız ettiğini anlayamıyordu. “Zeynep yüzünden” demesine mi bozulmuştu acaba? Zeynep yüzünden demişse ne olacaktı sanki? Eren’in “Annenlerde de o meşhur tribini atma.” sözü aklına geldi. Doğrusu bu söze bozulmuştu, şimdi suratı asık, düşünceli ve sessizdi. Büyük bir suçluluk hissetti. Kendi evinde yabancı gibi hissediyordu. Eve dönmek için yola çıktılar. Zeynep hâlâ derin düşünceler içerisindeydi. Düşündükçe; Eren’i bekletmemesine, asıl kendisi saatlerce beklemesine rağmen Eren’in herhangi bir açıklamada bulunmamasına ve suçu Zeynep’e atmasına moralinin bozulduğunu anlamıştı. Burada kesinlikle haklı olduğunu düşündü. Eren’e dönüp, “Bir şey sormak istiyorum.” dedi. Eren, “Başladık yine, buyur dinliyorum.” dedi tahammülsüzce. Zeynep derin bir nefes alarak, “Bir şey yok.” dedi. Eren, “Zaten sadece trip atmayı bilirsin. İlk evlendiğimizde anlayışlı, kendini bilen biriydin. Evlilik sonrası şu hâline bak. Böyle olduğunu bilseydim… O Zeynep’i özlüyorum. Sevgimi bazen hak etmediğini düşünüyorum. Nasıl bu kadar farklı olabiliyorsun? Bak sessiz kalıyorsun, cevap bile veremiyorsun.” diyordu. Zeynep, “Ben mi değiştim? İlk başlarda asıl sen anlayışlı, kibar, düşünceli biriydin, ama şimdi hep beni suçluyorsun. Bana tahammülün bile yok. Açıklama yapman gereken meselelerde bile bana açıklama yapmayı hesap vermek gibi algılıyorsun. Hele hatalı olduğun meselelerde bile haklı çıkmana ne söylemeli? Sadece beni suçluyorsun, ama ben ne yaptığımı çoğu zaman anlayamıyorum bile.” demeyi çok isterdi, fakat sessiz kaldı… Deseydi ne değişecekti ki? Eren her zamanki gibi bağıracak, suçlayacak ve tabii ki haklı çıkacaktı. Zeynep kısa süre içerisinde nasıl da yorulduğunu fark etti. Bir şeyler ters gidiyordu, ancak ne olduğunu bilemiyordu. Zamanla kimseyle de görüşme isteği kalmamıştı. Zaten görüşmek istese de Eren, “Benimle ilgilenmiyorsun. Ailene, arkadaşlarına daha çok değer veriyorsun.” diye söyleniyordu. Zeynep kendini iyice değersiz, anlayışsız ve başarısız görmeye başlamıştı. Tâ ki terapistiyle görüşmeye başlayana dek…

Terapisti Zeynep’e güçlü bir manipülatör tarafından nasıl manipüle edildiğini anlattı. Aslında sorunlu, anlayışsız olan Zeynep değildi. Sadece duyguları ve düşünceleri eşi tarafından bencilce kontrol altına alınmaya çalışılıyordu.

Zeynep, sevdiği ve güvendiği biri tarafından ciddi bir duygusal manipülasyona maruz kalıyor. Eren’in ilk zamanlarda mükemmel bir adam oluşu, fakat kısa sürede gözle görülür bir şekilde değişmesi, geç gelmesi, lakin açıklama yapma ihtiyacı duymaması, Zeynep sorduğunda ise onu öfkesiyle bastırması, tahammülsüzlüğü, “Sevgimi hak etmiyorsun.” vb. cümlelerle problemin Zeynep’de olduğunu hissettirmesi, arkadaşları ve ailesiyle vakit geçirmek istediğinde, Eren’in, kendisine değer vermediğini söylemesi duygusal manipülasyona (işkenceye) ayrı birer örnektir.  Çünkü manipülatör insanlar başkalarının duygularını yönetmekte başarılı, kendi çıkarları için aldatıcı söylem ve davranışlarda bulunan, bencil, hatalarını küçümseyen, fakat en yakınında olan kişilerin hatalarını dağ yapan, çabuk öfkelenen, kendisine yönelik söylemlere tahammülsüz yaklaşan, merhamet duygusu zayıf, mağdur rolüne giren, kontrolcü, suçlayıcı, kışkırtıcı ve yönlendirici bazı özelliklere sahiplerdir. “Sevgimi hak etmiyorsun.” cümlesinde bile “Sorunlu olan kesinlikle ben değilim. Sana değer veren, sevgi veren benim, lakin sen bunu hak etmiyorsun.” mesajı verir. Kişiye kendini suçlu ve yetersiz hissettirir. İşte manipülasyon ânında kişi kendini yetersiz, suçlu, kaygılı, problemli gibi algılar ve tükenmeye başlar. Bu durum zamanla öfke, ağlama, yetersizlik, suçlama, negatif duygu durumu, aşırı kaygı ve yoğun endişe hâli, zamanla insanlardan uzaklaşma vb. durumlar ortaya çıkarabilmektedir.[5] 

Bazı manipülasyon örnekleri:

Kafanda kuruyorsun! Tartışma çıkarmandan bıktım usandım artık!

Ne kadar alıngan ve hassassın? Senin gibi birine hiç yakışıyor mu?

Herkes davranışlarının farkında! Başkalarının çocuklarına bak, bir de kendine bak! Milletin annesi gibi bir annen olsaydı ne yapardın?

Gerçekten böyle düşünüyor olamazsın! Böyle bir düşüncenin senden çıkmasına gerçekten şaşırdım.

Ben bir hata yapmış olabilirim. Ne var yani bu kadar uzatacak?

Arkadaşlarının hiçbiri senin gibi davranmıyor. Ne kadar isterdim sorumluluk sahibi bir çocuğumun olmasını.

Gittiğimiz her ortamda beni rezil ediyorsun, utanıyorum…

Sınırlarını oluşturamama, (öz farkındalık ve manipülasyon kavramı noktasında) farkındalığın düşük olması, öz güven eksikliği kişilerin kolayca manipüle edilebilecekleri bazı sebepleridir. Bu noktada farkındalık sahibi olmak ve korunma becerisi gerçekleştirebilmek çok önemlidir. Genellikle; aile ilişkilerinde, romantik ilişkilerde, arkadaşlık ilişkilerinde bu durum daha sık karşımıza çıkabilir.

Kişi manipülasyona maruz kalıp kalmadığını nasıl anlar?

Karşınızdaki kişi; söylemleriyle, davranışlarıyla bilerek ve isteyerek suçlu ve kötü hissetmenizi istiyor,

Hassas olduğunuz noktalardan vurmaya çalışıyor,

Doğru olduğunuza emin olmanıza rağmen yanlış algısı ortaya çıkarmaya çalışıyor,

Olayları ve durumları kendini haklı çıkaracak şekilde abartabiliyor,

Her zaman eleştirel yaklaşıyor,

Kendini mükemmel ve eksiksiz görüyor,

Yakınınızda olan kişilere karşı söylemleri ile o kişiye olan duygu ve düşüncelerinizi olumsuz yönde değiştirmeye çalışıyor,

Nasihati kabullenmiyor,

Duygu hâli devamlı değişiyor ve

Dış çevrede kusursuz ve mükemmeliyetçi algısı ortaya çıkarıyor ise manipülasyon söz konusu olabilmektedir.

Duygusal manipülasyon kimi zaman açık ve direkt, kimi zaman ise örtük ve dolaylı gerçekleşebilir. Açık ve direkt olan manipülasyonda farkındalık kazanmış olanlar için Zeynep ve Eren olayını örnek gösterebiliriz. Örtük ve dolaylı manipülasyon ise kişinin iyiliği içinmiş gibi olan yaklaşım şeklidir. Eren’in evlenmeden önce ilişkiye mükemmel yaklaşması, evlendikten sonra ise tahammülsüzlük vb. durumların ortaya çıkması örtük manipülasyona örnek gösterilebilir. Aslında bu durum haşlanan kurbağa sendromuna benzer:

Bir kazanın içinde ateşin üzerine bırakılan kurbağalar, su yavaş ısındığı sürece haşlanıp, öleceklerini fark etmezler bile. Suyun sıcaklığı giderek yükselir, ama kurbağalar adım adım ölüme yaklaştıklarını hissetmezler. Su artık ölümcül sınıra gelip kaynamaya başladığında ise iş işten geçmiş olur. Şayet kişi manipülasyonun ne olduğunu fark edemezse bu yorucu ve işkence hâlini yaşamının normali olarak sürdürecektir. Duygusal manipülasyona maruz kalan ve bunun farkında olmayarak hayatını başkalarının söylem ve onaylarına göre yaşayan bireyler de tıpkı haşlanan kurbağa gibi yavaş yavaş tükenmektelerdir. Mesela; bugüne Allah’ın (cc) dilediği şekilde yaşamadığınızı öğrendiniz. Hayatınızda değişiklikler yapmaya karar verdiniz ve ailenizde bulunan kişiler tarafından, “Sen daha düne kadar namaz kılmıyordun. Şimdi kalkmış bize din anlatıyor ve bizi beğenmiyorsun, öyle mi? Sen gerçekten bunu yapabileceğine inanıyor musun? Hayatın boyunca aldığın hangi kararda sebat edebildin!” söylemlerine maruz kaldınız. İşte bu durum çok açık manipülasyon örneğidir. Bazen de size çok kıymet verdiğini düşündüğünüz biri ihtiyaç duyduğunuz ânlarda kendinizi suçlayacak söylemlerde bulunarak manipülasyonu gerçekleştirebilir. “Senin karakterin iyi, ama çok duygusalsın, her şeye ağlıyorsun.”, “Seni seviyorum, ancak bazen verdiğim değeri hak etmediğini düşünüyorum.” vb. cümleler ise kişiyi alttan alta manipüle etme çeşididir, tıpkı haşlanan kurbağa sendromunda olduğu gibi…

Burada önemli olduğunu düşündüğüm bir noktaya özellikle değinmek istiyorum. Nasihat ve manipülasyon asla birbiriyle karıştırılmamalıdır. Sevdiklerimiz, güvendiklerimiz bizlere yanlışlarımızı, eksiklerimizi söyleyebilir. Uygun bir dille hayrı nasihat edebilir/etmelidir.

“Size Rabbimin risaletini/mesajlarını iletiyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim.”[6]

Nasihat, kişinin hayrı içindir. Nefse ağır gelse de kişi kendisini kötü hissetse de hayatına geçirmesi gereken ve geçirildiği takdirde kişiye huzur veren bir eylemdir. Manipülasyon ise yukarıda zikrettiğimiz şekilde gerçekleşebilmektedir.

Özellikle şu ân bizler insani ilişkilerimizde manipülasyon noktasında farkındalık kazandığımız gibi bilinçli Müslimler olarak şeytanın manipülasyonlarına karşı da farkındalık sahibi olmalıyız/olmak zorundayız. Mesela kul günah işler, tevbe etmek ister, fakat şeytan, insana tevbesini erteletmek için çabalar. Bir başka örnek ise şeytanın Allah’ın (cc) rahmetini umdurarak kulu vesveselerle günaha sürükleme hâlidir.[7] Bu durum da çok açık bir şekilde şeytanın kişiyi manipüle etme çabasıdır.

Manipülasyona karşı tedbirim ne olmalı?

İlk yapılması gereken objektif bir gözlemdir. İlişkide tekrarlayan ve kötü hissettiren davranışları güvendiğiniz bir kişiyle paylaşıp farklı bir bakış açısı kazanmaya çalışabilirsiniz.

Bu noktada “farkındalık” sahibi olmak. Kişi farkında olduğu bir olumsuzluktan kendini koruyabilir ve bunun zararlarını kişisel algılamayarak en aza indirgeyebilir. Mesela size gerçekten zarar veren biriyle konuşmak istediniz ve o da ağlamaya başladı. Bunun bir manipülasyon olduğunun farkındalığı oluşmamış bireyler, “Tamam ağlama, çok özür dilerim. Ben yanlış anlamış olabilirim. Tamam, hiçbir sorun yok.” vb. sözler sarf edebilir. Daha sonra olayın netliğe kavuşamamasından ötürü kişi içsel olarak huzursuzluk ve güvensizlik yaşamaya büyük ihtimalle devam edebilir. Lakin farkındalığı olan birey, “Bu olayın açığa çıkmasının zor olduğunu biliyorum. Şu ân konuşmak için zamana ihtiyacın olduğunu düşünüyorum. Kendini iyi hissettiğin zaman konuşalım.” diyerek hem manipülasyona müsaade etmemiş hem de karşısındaki kişinin hislerini anlayabildiğini olgunlukla ifade ederek konuyu kapatmamış, daha uygun bir zamana ertelemiştir.

Kesin bir şekilde sınırların oluşturulması. Sınırları açık ve net oluşturulmuş bir birey, sağlıklı ilişkiler edinir ve insanların sınırlarını ihlal etmesine müsaade etmez. Sınırlarının ihlal edilmemesi ise oluşabilecek manipülasyonlara karşı güzel bir kalkandır.

Karşımızdakiyle açık ve net bir şekilde sağlıklı iletişim kurmak. Karşı tarafta sizi rahatsız eden söylem, davranış her neyse bu konuyla alakalı rahatsızlığınızı güzel, yumuşak, fakat kararlı bir ses tonuyla aktarmalısınız. Dokunsallığı sevmediğinizi varsayalım. Devamlı size vurarak şakalaşan yakınlarınız olabilir. “Kardeşim Allah (cc) için seni seviyorum, fakat şakayla vurman beni rahatsız ediyor.” açıklaması yeterli olacaktır. Aksi takdirde kişi, bu noktada sınır ihlaline müsaade eder zannınca sabrettiğini düşünebilir, lakin içine atar ve bir ânda sert uyarıda bulunabilir. Böylesi bir durum ise yakın ilişkilerimize zarar verebilir.

Kişinin kendisini sorgulaması. Kendinize bazı sorular sorarak duygusal manipülasyonu fark edebilirsiniz:

Bu kişiyle konuşurken kendimi nasıl hissediyorum?

Rahat bir şekilde “Hayır.” diyebiliyor muyum?

Bu ilişkide kendimi suçlu, yetersiz, bunalmış hissediyor muyum? vb. sorular.

Unutmamak gerekiyor ki bazı kişiler anlamak yerine davranışlarınız üzerine odaklanır. Böylece anlamak zorunda kalmazlar ve sorumluluk almaktan kaçınırlar. Kişi kendinden sorumludur. Şayet manipülasyona uğradığımızı düşünüyor ve manipülasyon karşısında yapılacakları hayatınıza geçirmenize rağmen herhangi bir gelişme olmuyorsa mesafe koymak faydalı olacaktır. Mesafe koyamayacağınız biriyse, bu kişiyle birlikte veya bireysel terapi almanız hem sizin için hem de ilişkiniz adına faydalı olacaktır. 

Rabbimiz (cc) okuduklarımızı razı olacağı şekilde anlayıp ihlas ve doğruluk üzere amel etmemizi bizlere nasip etsin, kolaylaştırsın.

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.


[1] Chapaux-Morelli ve Couderc, 2017: 8-9

[2] Nagler vd., 2014: 47-52

[3] Manipülasyon yapan kişi.

[4] Clempner, 2017: 4

[5] Karakteristik olarak yalnızlığı daha çok tercih etmek bu kapsama girmez. Sosyal olup zamanla bir ânda asosyalleşme ortaya çıkmış ise burada hayatımızdaki kişileri ve belki de kendimizi sorgulamamız gerekmektedir.

[6] 7/A’râf, 68

[7] “Çok aldatan (şeytan da) sizi Allah’la aldatmasın.” (bk. 35/Fâtır, 5)

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver