Yaşamda ayrı bir yeri vardır gençliğin. Hem Resûl’ün (sav) bildirdiğine göre ömrümüzü nerede geçirdiğimiz sorusu sorulduktan sonra gençliğimizi nerede geçirdiğimiz de ayrı olarak sorulacak.[1] Bu iki zaman diliminin ayrı şeyler olması gerek.
Yüksek bir potansiyel taşıyan gençlik, dolu dizgin koşan bir at misali gibidir. O, terbiye ve ıslah edildiğinde sahibinin yükünü hafifleten bir bineğe dönüşür. Bu binek yürümekle katedemeyeceği menzillere vardırır ve sahibine zorlu patikalarda dostluk eder. İşte gençlik de yaşam için böyledir. Gençken beden canlıdır, güçlü ve çeviktir.
Bir gencin kalbi daha iyi çalışır ve kalbin pompalama gücü daha yüksektir. Böylece kan her bir hücreye akar ve bedendeki canlılık belirginleşir. Bir gencin ciğerleri daha fazla hava depolar. Göğsü daralmamıştır, hayat bulundurur zerrelerinde. Beden daha esnektir. Nice ağır yükleri kaldırıp taşıyabilir. Bir gencin gözleri daha net görür, kulakları daha iyi işitir. Perdeler gerilmemiş, ağırlıklar konulmamıştır. Dilinde tat tomurcukları sayıca fazladır, böylece nimetlerden daha fazla lezzet alır. Beden, hayat girdabında çok yoğrulmamıştır, bozulma öze inmemiştir. Tüm bunlardan dolayı zihin fıtrata olan hitaba açıktır. Yüksek menzilelere ulaştıran bu dönemi değerlendirebilenlere Resûl’den (sav) bir müjde vardır:
“Başka hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet Günü’nde Allah (cc) yedi sınıf insanı Arş’ın gölgesinde gölgelendirecektir:
Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç…”[2]
İşte İbrâhîm (as) bu gençlere bir örnektir. O, fıtratına hitap eden hakka teslim olmuş ve Rabbi dışında hiçbir varlığa yönelmemiştir. Putlar ve putçuluk onu rahatsız etmiş ve bu zihniyete karşı imani bir duruş sergilemiştir. Seçtiği din çevresindekileri rahatsız etmiş, fakat o, rahatlık için dinini terk etmemiştir. Gençliğinin de etkilediği tertemiz zihniyle şirk ehlinin bâtıl oluşunu ortaya çıkaracak bir plan yapmıştır. Kavminin ibadet ettikleri putları yıkmış ve ardında aralarında en büyük olanı bırakmıştır. Bu durumla karşılaşan putperestler bunu kimin yaptığına dair düşünmüş, tahminde zorlanmamışlardır:
قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُٓ اِبْرٰه۪يمُۜ
“ ‘Bir genç işittik onları diline dolayan! Onun adı İbrâhîm.’ demişlerdi.”[3]
İbrâhîm’e (as) bunu onun yapıp yapmadığı sorulunca tevhid imamının dilinden şu şuurlu sözler dökülmüştür:
“(Hayır, düşündüğünüz gibi değil!) Bilakis, onların büyüğü (olan put, öylece sağlam durduğuna göre) bunu o yapmıştır. Şayet konuşabiliyorlarsa (putlara) sorun (bakalım).”[4]
Soru karşısında afallayan kâfirler bir ân düşünürler. Fakat ölçüp biçmeleri bir sonuç getirmemiştir. Allah’ın (cc) yardımıyla İbrâhîm (as) onları aciz düşürmüştür. Fayda ve zarar veremeyen, kendilerini dahi koruyamayan bu varlıkların El-Hâfız olabilmesi olacak iş değildir.
“Yoksa Allah’ı bırakıp da size hiçbir faydası olmayan ve zararı defedemeyen şeylere mi ibadet/kulluk ediyorsunuz? Size de Allah’ın dışında ibadet ettiklerinize de yuh olsun! Akletmez misiniz?”[5]
İşte bize sunulan ve örnek gösterilen bu genç, ne güzel bir temsiliyettir. İbrâhîm (as) gençliğinin fiziki ve zihinsel gücünü fıtratıyla birleştirerek koca bir kavmi aciz bırakmıştır. Gençler olarak bizler bu İbrâhîmi duruşu örnek alıp bir tavır sahibi olmalıyız, şirke ve şirk ehline karşı imani bir tavır sahibi. Rabbimizin bizlere bahşettiği gençlik dönemini bu bâtıl taifenin kerihliğini açığa çıkarmak için kullanalım. Kullanalım ki İbrâhîm (as) misali dünyadayken dahi ateş bize dokunmasın, serin ve selamet olsun. Selam, İbrâhîmi duruşu bir gömlek gibi üzerinde taşıyan yiğit muvahhidlerin üzerine olsun…
[1] Tirmizi, 2416
[2] bk. Buhari, 1423
[3] 21/Enbiyâ, 60
[4] 21/Enbiyâ, 63
[5] 21/Enbiyâ, 66-67
İlk Yorumu Sen Yap