Kendini Yetiştirmek

Allah’ın adıyla,

Allah’a (cc) hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

Kendini yetiştirme meselesi Müslim için önemlidir ve farklı gündemler arasında değişmez gündemlerden biridir. Zira kulluğun hakikati, kendini yetiştirmeyi gerekli kılmaktadır. Şöyle ki; “Yalnızca sana ibadet eder ve yalnızca senden yardım dileriz.”[1] ayetinde özetlenen kulluk, içerisinde farklı menziller ve yüksek dereceler bulunan yorucu bir yürüyüştür:

“Her biri için yaptıklarına karşılık (elde ettikleri) dereceler vardır. Rabbin, onların yapmakta olduklarından gafil değildir.”[2]

“Ey insan! Hiç şüphesiz sen, Rabbinin (rızası için) sürekli çabalayacaksın ve sonunda O’nunla karşılaşacaksın.”[3]

“O, göklerin/yüksek derecelerin sahibi Allah’tandır. Melekler ve Ruh, süresi elli bin yıl olan bir günde (Allah’a) çıkar/yükselir.”[4]

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Cennette Allah’ın cihad edenler için hazırladığı yüz derece vardır. Her iki derece arasında da gökler ve yer kadar mesafe vardır.”[5]

Kulluk yürüyüşü, bir yükseliştir. Bu yürüyüş ve yükselişte insan ya ilerliyor ya da geriliyordur, yerinde saymak söz konusu değildir:

“Sizden öne geçmek ve geride kalmak isteyenler için.”[6]

İbnu’l Kayyim (rh) der ki: “Bir kul eğer ileriye doğru gitmezse, mutlaka geri kalır. Başka seçenek yoktur. Kulun durağı yoktur ve daima seyir halindedir. Ya yukarı çıkar ya aşağı iner. Ya ileri gider ya da geriye.  Ne tabiatta ne de şeriatta durağanlık yoktur. Burada ya cennete veya cehenneme götüren aşamalar söz konusudur. Bu merhaleleri kimi hızlı kat eder kimi yavaş kimi ileri gider kimi geri kalır. Fakat her hâlükârda yolda duran kimse yoktur. Yolda gidenler ancak gidilen yerin yönü, bir de sürat ve yavaşlıkta birbirlerinden ayrılırlar. Nitekim ayet-i kerimede, ‘Hiç şüphesiz o (Sakar), en büyük (cezalardan) biridir. İnsanlar için uyarıcıdır. Sizden öne geçmek ve geride kalmak isteyenler için.’[7] buyrulmakta fakat duran bir kimseden bahsedilmemektedir. Çünkü Cennet ile Cehennem arasında başka bir mevki yoktur. Sâlih amellerle cennet yoluna ilerlemeyen, kötü amellerle cehennem yolunda kalır.”[8]

Kulluk yürüyüşünde geride kalmak istemeyenler kendilerini yetiştirmek, imanlarını ve salih amellerini arttırmak, bilgi ve görgülerini geliştirmek durumundalardır. Aksi hâlde yerlerinde sayamayacakları için gerileyecek, kulluk yarışının dışında kalacaklardır.

Kendini yetiştirmenin bir diğer gerekçesi, insan zihninin/kalbinin bir değirmen taşına benzetilmiş olmasıdır. Değirmen taşı sürekli döner, hareket eder. İçine atılan buğday, bu hareket esnasında sürtünmeye maruz kalır ve un olur. Şayet dönen taşlara öğüteceği bir şey atılmazsa taşlar birbirine sürtünür ve kendi kendini öğütür. Kendini yetiştirmeyen insan, bir zaman sonra kendini tüketmeye başlar, ya kendini tekrar eder ya da kendisiyle uğraşır. Her ikisi de insanın ruh sağlığını, hâliyle kulluğunu olumsuz etkiler. Çünkü insan biyolojik olarak büyüyüp olgunlaştığı gibi ruhsal olarak da büyüyüp olgunlaşma fıtratında yaratılmıştır. Biyolojik olgunlaşmanın bir evrede takılıp kalması maddi olarak insanı nasıl olumsuz etkiliyorsa ruhsal gelişmenin bir yere takılıp kalması da manevi olarak insanı olumsuz etkiler.

Kendini yetiştirmenin bir diğer gerekçesi de Yüce Allah’ın insanı yaratırken gözettiği hikmeti gerçekleştirmek ve Allah’ın (cc) muradına uygun yaşamaktır. Şöyle ki; Allah (cc) hüküm ve hikmet sahibi olan El-Hakîm’dir. Yarattığı ve emrettiği her şeyi bir hikmet, gaye ve amaç için yaratmıştır. Her insanın içinde, yaratıldığı gayeyi gerçekleştirecek donanım ve potansiyel vardır. Ancak bunun öncelikle fark edilmesi, sonra açığa çıkarılması, sonra ve en önemlisi de bunun gerçekleştirilebilmesi; insanın kendini yetiştirmesiyle ilgilidir. Ancak kendini yetiştiren insanlar kendilerini tanıyabilirler. Ancak kendini yetiştiren insanlar kaderin, yani Allah’ın iradesinin onları sevk ettiği yeri fark edebilirler. Ancak kendini yetiştirebilenler Allah’ın (cc) nefislerinde ve ufukta yarattığı ayetleri fark edebilirler. Daha öz bir ifadeyle kendini yetiştirmek kendini tanımanın, kendini tanımak da insanın Allah’ın (cc) muradına uygun tercihlerde bulunmasının aracıdır. Aksi hâlde insan, Yüce Allah’ın onda ve ona özel yarattığı potansiyeli fark edemeyecek, fark etse dahi onu işleyemeyecektir. Sahibi olduğumuz bir altın madeninin farkında olmamak veya farkında olduğumuz altın madenini işleyememek gibi…

Kendini yetiştirmek bir süreç, uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta ihtiyaç duyduğumuz azıklar olacaktır. Allah’ın (cc) yardımıyla bunlardan bir kısmına değineceğiz:

Bismillah Derken

İslam inancında vesileler maksatlarla aynı hükümdedir. Yani bir şeyin gerçekleşmesi için aracı olan her vesile, sebep olduğu sonuçla aynı hükme ve fazilete sahiptir. Hâliyle kendini yetiştirmenin gayesi; yaratılış amacı olan kulluğu gerçekleştirmek, Allah’ın (cc) muradına uygun yaşamak ve Allah’a (cc) ihsan üzere kulluk etmektir. Kendini yetiştirmek ubudiyete vesile olduğundan o da kulluğumuzun bir parçası, dolayısıyla ibadetimizdir.

Her ibadette olduğu gibi bu ibadetimizde de yola koyulurken “Bismillah” demeli, Allah’ın yardımını yanımıza almalıyız. Kendini yetiştirmek uzun bir yol, meşakkatli bir yolculuktur. İnsan ise zayıf ve acizdir. Şayet Allah’ın yardımını yanına almazsa yola ilk adımı yanlış atacak, kusurlu benliğinin insafına kalacaktır. Ardından da insanın hayra erişmesindeki engellerden olan nefis ve şeytandan Allah’a sığınmalıyız. Zira kötülüğü çokça emreden nefis ve insanın düşmanı olan İblis, insanın kendini yetiştirmesini ve ihsan üzere Allah’a (cc) kulluk etmesini istemez. Bu hayra engel olmak için korkutma, ümitsizlik, hayal kırıklığı, alışkanlıklardan kopmanın zor olduğuna dair vesvese ve iğvaya başvururlar.

Muhasabe Yapmak

Kendimizi yetiştirmek için ihtiyaç duyduğumuz şeylerden bir diğeri, kendini yetiştirmenin gerekliliği ve önemine dair bilinçli olmaktır. Yukarıda aktarılan bilgiler kendini yetiştirecek Müslim için gerekli olan genel adımlardır. Kendini yetiştirecek insanın bu genel bilgilerin yanında özel bir bilince ihtiyacı vardır. O da kendine dair muhasebe yapmak, dünden bugüne gelişim seyrini incelemek ve ortaya çıkan sonuca bakarak yarın ne olacağını öngörebilmektir.

İnsan hayatında iki tür muhasebe vardır. Biri, gündelik sorunları göz önüne alan muhasebedir. Muhasebeye kaynaklık eden sorunlar gündelik ve geçici sorunlar olduğundan faydası da geçicidir. İkincisi de dünü, bugünü ve yarını esas alan; gidişata bütüncül bakmayı gerektiren muhasebedir. Bu muhasebeye kaynaklık eden sebep hayatın bütünü olduğundan daha etkili ve kalıcı sonuçları vardır.

Programlı Olmak

Kendini yetiştirmek isteyen insanın ihtiyaç duyduğu bir diğer azık, programlı olmaktır. Programsız çalışan insanın kendini yetiştirmesi mümkün olmadığı gibi herhangi bir alanda muvaffak olması da mümkün değildir.

Programlı olmaktan kastımızı şöyle açıklayabiliriz:

Ne istediğini bilmek: Kendini yetiştirmek genel bir kavramdır. Bir ev hanımının iman, salih amel, bilgi ve görgüsünü arttırmasını kapsadığı gibi bir mühendisin mesleğinde uzmanlaşmasını veya bir âlimin şer’i bir ilim dalında uzmanlaşmasını da kapsayabilir. Hâliyle kendini yetiştirecek insanın ne istediğini, kendini yetiştirmekten kastının ne olduğunu sınırlaması gerekir. Sınırlanan şeyi ihata etmek kolaydır, sınırsız ve belirsiz şeyler tabiatları itibarıyla ihata edilemezler.

Gerçekçi olmak: Ne istediğini sınırlayan insan, isteklerinde gerçekçi olmalıdır. Örneğin Allah Resûlü’nün (sav) örnekliği konusunda kendisini yetiştirecek bir ev hanımı, her gün bir saatlik okuma veya bir ders dinleme programı yaparsa gerçekçi, günde beş saat kitap okuma veya beş ders dinleme şeklinde bir program yaparsa gerçekçi olmayacaktır. Zira bir ev hanımının vakti sınırlı, meşguliyetleri çoktur. Buna mukabil bilgiye aç ve zamanı uygun bir ilim adamının herhangi bir konuda bir saatlik program yapması da gerçekçi olmayacaktır. Böyle biri, bir saatlik programla bilgiye doymayacağı için sıkılacak, ilerleme kaydedemeyecektir.

Örneğin Ramazan ayından yeni çıktık. Pek çok kardeşimiz Ramazan ayında hayırlı alışkanlıklar kazandı ve bu yeni alışkanlıkları Ramazan sonrasına taşımak istedi. Bununla birlikte günde iki cüz Kur’ân okuyan bir kardeşimizin bu ameli Ramazan sonrasına taşımak istemesi gerçekçi değildir. Çünkü iki cüz okuyabilmek Ramazan iklimiyle alakalıdır. Ramazan’dan sonra o iklim olmayacağından istek de gerçekçi değildir. Bir başka kardeşimiz Ramazan boyunca abdest namazı sünnetini hayatına kattı ve Ramazan’dan sonrasına taşımak istedi. Bu ise gerçekçi bir adımdır. Çünkü abdest Ramazan’dan bağımsız ve sürekli tekrar eden bir ameldir.

Hayırlı programlara başlayamamanın veya başladıktan sonra sebat edememenin en önemli sebeplerinden biri de insanın kendi gerçekliğinden kopuk, kapasitesi veya zamanına uygun olmayan programlar yapmasıdır. Ne yazık ki insan hayatındaki yaşanmışlıkların toplamı olduğundan başarısız her girişim, ileride gerçekçi ve başarılabilir programları da olumsuz etkilemekte, geçmişte yarım kalmış programların enkazı yeni girişimleri daha başlamadan akamete uğratabilmektedir.

Tecrübeden yararlanmak: Hangi alanda gelişmek istiyorsak o alanın “zikir ehlinden” yardım almalı, nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda bizden önde yürüyenlerin tecrübesinden istifade etmeliyiz. Deneme yanılma, bir yoldur. Fakat yıpratıcı bir yoldur ve insanların çoğu aceleciliklerini terbiye etmediklerinden uzun yollar yürüyememekte, deneme yanılma sürecinde sıkılabilmektedir. Yolun mezkûr afetinden korunmak için tecrübelerden faydalanmak, bir bilene danışmak gerekmektedir.

Örneğin kitap okuyarak kendimizi geliştireceksek iyi okuyucuların hazırladığı kitap listelerinden faydalanmalıyız. Bir alanda uzmanlaşacaksak o alanda iz bırakmış insanların biyografilerini incelemeli, aynı menzile varmış insanların ortak özelliklerini tespit etmeliyiz.

İhtiyaçları gözetmek: Bir programda sebat etmenin yollarından biri de o programın hayatta bir şeye karşılık gelmesi, bir açığı kapatmasıdır. Malı olmayan veya kendisine soru sorulmayan birinin zekât fıkhı konusunda uzmanlaşmak istemesi mümkün, ancak sürdürülebilir değildir. Çünkü öğrenilen bilginin insanın hayatında karşılığı yoktur. Karşılıksız her iş gibi bu program da insanı bıktıracak, akamete uğrayacaktır.

Öncelik fıkhına sahip olmak: Akıllı insan hayatındaki ihtiyaçları bilen ve ihtiyaçlarını öncelikler fıkhına göre düzenleyebilendir. Zira insan ömrü kısıtlı, kendimizi yetiştirecek alanlar çoktur. Şayet bir öncelikler fıkhı oluşturulmazsa insan yapmak istedikleri arasında yolunu yitirecektir.

İbni Teymiyye (rh) şöyle der: “Akıllı insan hayır ile şerri birbirinden ayırt eden insan değil; aksine iki hayırlı iş arasından en hayırlı olanı tercih eden veya iki şer arasından en şerli olanı bilen insandır.”[9]

Evet, insanın bir imtihanı da budur. Bazen insan iki hayırlı arasından birini seçmek veya iki şer arasından en hafif olanı tercih etmek zorunda kalır. Böyle bir engeli aşmak için insanın ihtiyaç ve önceliklerinin net olması gerekir. Önceden düzenlenmemiş ihtiyaç ve öncelikler, imtihan gelip çattığında belirlenemezler. Çünkü hazırlıksız insan, imtihan esnasında kaygıya kapılır. Kaygıyla alınan kararlar da sağlıklı olmaz.

Engelleri Kaldırmak

İnsanın kendini yetiştirmesinin önünde bazı engeller vardır. Bu engeller ortadan kaldırılmadan kişinin kendini yetiştirmesi veya bu niyetinde sebat etmesi zordur. Bu engelleri iki kısma ayırmak mümkündür:

Genel Engeller: İnsan olmamız hasebiyle bizleri hayırdan alıkoyan ve her birimiz için geçerli olan bazı engeller vardır. Örneğin aceleci olmamız nedeniyle uzun soluklu işlerde sebat edememek; nankör olmamız hasebiyle olumlu gelişmelerden ziyade olumsuz olanlara takılmak, buna binaen bıkmak; cahil olmamızdan dolayı en hayırlı olanı bilememek, öncelikler fıkhından yoksun olmak; etkilenen bir varlık olduğumuzdan genelin ilgi duyduğu şeylere ilgi duyup kendimize özel ve faydalı bir programdan yoksun olmak… Bunlar her insanın ortak sorunudur ve insanı hayırlardan alıkoyan genel engellerdir.

Bu engelleri aşmak için parçası olduğumuz âlem-i insanı tanımak ve İslam’ın arınma metodu olan ahlak/tezkiye ilminden haberdar olmak zorundayız. Zira İslam, insana kendi olumsuz özelliklerini tanıttığı gibi nasıl arınacağını ve kendini nasıl inşa edeceğinin yolunu da göstermiştir.[10]

Özel Engeller: Genel engellerin yanında bir de kişiye özgü bazı engeller vardır. Bu sınıfa giren engeller insan adedince çok olabilir. Çokluğu nedeniyle bunları sıralamak mümkün olmadığından tecrübe edilmiş bazı örnekler verebiliriz. Bazen insan güzel bir şey istemenin lezzetine aldanır, oyalanır. Şöyle ki; çoğu insan bir ömür güzel şeyleri ister. Güzel şeyleri istemenin kalpte oluşturduğu basit lezzete aldanır, zamanını heba eder. Oysa hakiki lezzet güzel bir şeyi istemek ve Allah’ın (cc) yardımıyla ona muvaffak olmaktır… Bazı insanlar yalnızca yaşar, yaşanılan hayatın bir okul olduğunu ve insanı yetiştirdiğini idrak etmezler. Bedenleri olgunlaşır, fakat akıl ve kalpleri olgunlaşmaz. Aynı insanlarla aynı sorunları tekrar tekrar yaşar, benzer olaylar karşısında aynı hatalı tutumları tekrar eder. Böyle insanlar bir zaman sonra kendilerine olan saygı ve güvenlerini kaybederler. Bazı insanların kendilerini konumlandırdıkları yer ile toplumun onları konumlandırdığı yer farklı olduğundan sürekli sosyal çevreleriyle çatışırlar. Kendilerinin hatalı olabileceklerini düşünemediklerinden yaşlısı ve genci, âlimi ve avamı, tecrübelisi ve toyuyla bütün bir toplumu kendilerini takdir etmemekle suçlar, kavga ederler. Çekişen insan yol alamayacağından kendilerini de yetiştiremez ve tüm enerjilerini kavgaya harcarlar. Bazı insanların yer edindikleri cemaat/toplum/sosyal çevre ile hayat programları taban tabana zıttır. Örneğin sosyalist bir çevrede iyi bir fabrika sahibi olmak veya hiyerarşi ve fedakârlığa önem veren bir cemaatte bireysel başarılar peşinde koşmak veya silahlı bir örgütte barış aktivisti olmak gibi… İlk etapta insana mümkün gibi görünmeyen bu zıtlıklar, çoğu insanın hayatının ta kendisidir. Bir gün kitlesel davet yapıp iyi bir hatip olma hayalini anlatan ve kendini nasıl yetiştirmesi gerektiğini soran bir gence, karşı bir soruyla cevap vermiştim. İçinde yer aldığı cemaatin açık davete karşı, hocam dediği liderin birden fazla yüzün öne çıkmasının zararlarına inanan biri olduğunu hatırlatmıştım. Bu durumda cemaatini ve liderini mi bırakacaksın, hayallerini mi diye de sormuştum. O güne kadar hiç düşünemediği bu detay(!) karşısında ne diyeceğini bilememişti. Yine kocası kendisinin İslami derslere katılmasına dahi müsaade etmeyen bir hanım kardeşimizin, yarım bıraktığı üniversiteyi bitirme planını dinlemiş, karşı bir soruyla mukabele ettiğimde bu önemsiz detayla pek ilgili olmadığını görmüştüm.

Bize özel engelleri aşmanın yolu kendimizi tanımaktan, olumlu ve olumsuz yönlerimizin farkında olmaktan geçer. Kendini tanımayan insanın tanımadığı kendini yetiştiremeyeceği, benzer yanlışları tekrar ede ede kendisini yoracağı izahtan varestedir. Kendini tanımak ise insanın muhasebe bilincine sahip olması ve hayatının her evresine dair dersler çıkarmış olmasıyla mümkündür. İnsanın kendini tanıması için bazen kendisinden sıyrılması ve kendi gidişatına kuş bakışıyla bakmayı öğrenmesi gerekir. Özellikle hayatında tekrar eden şeyler, ayniyle insandır. İnsanı yansıtan en net ayna, hayatındaki tekrarlardır. Tekrar eden sevinç, hüzün, öfke, rıza, hoşnutsuzluk, kaygı, huzur… insanın kimliğidir. Kendini tanıyan insan hangi durumda nasıl tepkiler vereceğini bildiğinden yapacağı tercihlerde, atacağı adımlarda ve kendine yönelik programlarında daha dikkatli olacaktır.

Kendini yetiştirme yolunda muvaffak olmak duasıyla…


[1]. bk. 1/Fâtiha, 5

[2]. 6/En’âm, 132

[3]. 84/İnşikâk, 6

[4]. 70/Meâric, 3-4

[5]. Buhari, 2790

[6]. 74/Müddessir, 37

[7]. 74/Müddessir, 35-37

[8]. Medâricu’s Sâlikîn, Dâru’l Kitâbi’l Arabî, 1/278

[9]. Mecmûu’l Fetâvâ, 20/54

[10]. Bu hususta tavsiye edebileceğim ve sırayla okunmasını önerdiğim kitaplar:

           – Gençlerle Hasbihâl, Tevhid Basım Yayın

           – Kalp Katılığının Zararları, Tevhid Basım Yayın

           – Nefis Terbiyesi 1-2, Muhammed Sâlih El-Müneccid, Beka Yayınları

           – Medâricu’s Sâlikîn, İbnu’l Kayyim El-Cevziyye, İnsan Yayınları

           – El-Esmau’l Husna, Tevhid Basım Yayın

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver