Aile yuvası, dünya içerisindeki en güzel köşklerden bir köşktür. Varlığıyla dünyayı süslemektedir. Âdeta dünyadaki cennetimizdir. Bu mübarek köşkte ailelerin huzur ve sekinete ulaşması doğru temellerle evliliğin yapılmasına bağlıdır. Bu nedenle “Evliliği hangi temeller üzerine inşa etmeliyiz?” sorusunun yanıtı, yeni evlenecek kişiler için önemlidir. Bu sorunun cevabını Allah Resûlü’nden (sav) öğrenelim:
Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:
“Kadınlarla şu dört haslet için evlenilir: Malı (zenginliği), soyu, güzelliği ve dini için. Sen dine bağlı olanını tercih et ki mutlu olasın.”[1]
Hadisten öğrendiğimiz üzere kadın ve erkek, dört haslet için evlilik yapabilir. Ancak “Bunlardan hangisi bizim için hayırlı ve güzeldir?” diye sorduğumuzda, Allah Resûlü (sav) evliliğin dine bağlılık ilkesi üzerine kurulmasını söylemektedir.
Neden diğerleri değil de dine bağlı olanı tercih etmeliyiz?
Çünkü güzellik, mal ve soy geçici şeylerdir. Geçici olanın hazzı ve istikrarı da geçicidir. Ancak din ve imanın hayata yansıması ölünceye kadar bakidir. Dine bağlı olan insan, İslam’ın evlilikle alakalı emir ve nehiylerini dikkate alır.
İslam, eşlere birbirlerinin haklarını korumayı, karşılıklı sevgi ve saygıyla muamele etmeyi, sorunları adil bir şekilde konuşarak çözmeyi, verilen sözleri tutmayı, kendi aralarında yardımlaşmayı vb. aile içerisinde olması gereken temel ilkeleri emreder. İşte iman insana bu hassasiyeti kazandırır/kazandırmalıdır.
Çağımızın evlilikleri maalesef bu temel üzerine kurulmamaktadır. Güzellik, mal, soy, makam, diploma, şöhret gibi dünyevi arzular esas alınarak gerçekleştirilmektedir. Tabii ki bunlar için de evlilik yapılabilir. Ancak sorun şudur ki kişiler evleneceği kişilerde bu hususlar bulunmadığında yahut eksik olduğunda ya evlenmiyorlar ya da evlenseler bile sürekli gündemde bu arzular olduğu için aile ilişkilerinde problemler baş gösteriyor. Hâliyle evliliklerde sükûnet ve mutluluk olmadığı gibi bu tür evlilikler uzun da sürmüyor. Evliliklerin ilk yıllarda boşanma ile sonuçlanmasının ve bu konuda artışın olmasının sebebi de temeldeki bu bozukluklardır.
Yukarıdaki izahtan da anlaşıldığı üzere güzel bir yuva, evlenirken, dine bağlı olanı tercih ederek oluşmaktadır. Ancak bu da kendi başına yeterli değildir. Aile içerisinde imanı kuvvetlendirecek azıklar da oluşturulmalıdır.
Peki, aile yuvamızda olması gereken azıklarımız nelerdir?
“Şüphesiz ki teslim olan erkekler ve teslim olan kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, gönülden ve sürekli Allah’a kulluk yapan erkekler ve gönülden sürekli Allah’a kulluk yapan kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Allah’tan) saygıyla korkan erkekler ve (Allah’tan) saygıyla korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetini koruyan erkekler ve iffetini koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı) çokça zikreden kadınlar; Allah onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”[2]
Allah’a iman ve itaat
Allah’a teslim olmuş kullar, istek ve arzularını Rabblerinin isteğinde eritirler. Erkek ve kadını evlilik için bir araya getiren de bu teslimiyettir. Aksi durumda ayrışma meydana gelir. Bir evde de iki farklı din yaşanmaz.
Allah’a teslim olan kullar emir ve yasaklar konusunda da Rabblerinin buyruklarına karşı itaat ehlilerdir. Ev ortamını, aile ilişkilerini İslam’ın emri ve nehyi çerçevesinde oluştururlar. Örfün, toplumun ve ekranların istek ve arzularına teslim olmazlar. Evin içinin döşenmesinden misafir ağırlamasına, eşler arası muameleden çocukların yetişmesine kadar akla gelebilecek her konuda dini esas alırlar. Bunlar da evdeki mutluluğa katkı sağlayan temel etkenlerdir.
“Sen dine bağlı olanını tercih et ki mutlu olasın.”[3]
Sadakat
Aile içerisinde eşler, Allah’a olan sözlerinde sadakat sahibi oldukları gibi birbirlerine karşı da sadakat sahibi olmaları gerekir. Özellikle evlilik görüşmelerinde ve evlendikten sonra vadedilen sözleri yerine getirmede daha hassas davranmalılardır.
Hakeza eşler birbirlerine ve çocuklarına muamele ederken amel ile sözler uyum içerisinde olmalıdır. Eşimizi ve çocuklarımızı geçiştirmek, onların isteklerinden kurtulmak için o ân “Tamam.” deyip sonrasında yapmamız gerekenleri kulak arkası etmemek gerekir.
Unutmayalım ki aile yuvasında mutluluk ve huzur, birbirimize olan sadakate bağlıdır. Sadakat, eşler arası güveni kuvvetlendirir. Güvenin olduğu ortamlarda sorunlar ve eksiklikler yapının temeline zarar veremez, kolayca ve kısa zamanda çözülürler. Ancak güven problemi olan ortamlarda en ufak sorunlar dahi büyük sıkıntılara yol açabilir ve temeldeki sızıyı hayırla ıslah etmedikçe, yani güven problemini gidermedikçe de devam edecektir.
Sabır
Evlilikle beraber eşimiz ve çocuklarımızla imtihan olmaya başlarız. Çünkü doğruları ve yanlışları olan iki ayrı cinsin bir araya gelmesi tarafları imtihana tabi kılmaktadır. Eşimizle karakter olarak uyuşmayabiliriz, beklentilerimiz karşılanmayabilir, hassasiyetlerimiz farklı olabilir. Hakeza çocuklarımız anne karnından itibaren büyüyünceye kadar -hatta evlendikten sonrası da dâhil- bizlerin imtihanı olabilirler.
Öyleyse diyebiliriz ki aile ortamı aynı zamanda imtihan ortamıdır. Bu duruma karşı aile içerisindeki en büyük azığımız ise sabırlı olmaktır. Eşler biribirlerine hoşgörü ve sabırla muamele etmezse uzun vadede birbirlerini tüketir ve tükenirler. Yaşadığımız olaylarda mutlaka birimiz alttan almayı bilmeliyiz. Tabii ki alttan alan hep aynı kişi olmamalıdır. Bununla birlikte lastiğin iki taraftan gerginleştirildiğinde kopacağını da biliriz. Öyleyse zor ânlarda, umulur ki o ânların daha öncesinde, birbirimizin duygu durumunu (ruh hâlini) tartarak daha iyi durumda olanın diğerine karşı şefkat ve hoşgörüyle sabır göstermesi gerekir.
Allah korkusu ve tevazu
Aile yuvasının temelini koruyan ahlaklardan biri de takvalı olmaktır. Hepimiz bilmekteyiz ki her işin başı Allah korkusudur. Allah korkusu ve ahiret bilinciyle yaşanan aile ortamında davranışlar da olgunluk, ciddiyet, tevazu, hassasiyet üzere olur. Aynı zamanda birbirlerinin haklarını yerine getirme çabası oluşur. O evin evlatları da bu ahlak üzerine büyümüş olurlar. Ancak Allah korkusu olmayan aile bireyi için artık her şey mübah hâle gelir. Zamanla birbirlerine zulmetmeye başlarlar. Aileyi ayakta tutan ise adaletle muamele etmektir. Adalet yıkıldı mı yuva da yıkılır.
Cömertlik
Aile içerisinde birbirimize vakit ayırmada, işlerimizde, karar verme ânlarımızda, muhabbet etmede, ikramda/hediyeleşmede cömert olmalıyız. Bu, aile içerisinde sevgi ve saygıyı arttıracaktır.
Aynı zamanda ailemizin dışındaki insanlara karşı da cömert olmalıyız. Komşularımıza, kapımıza gelen ihtiyaç sahiplerine, yetimlere, yolda kalmışlara karşı tasadduk etmeliyiz. O kadar ki çevremizdeki sokak hayvanlarına da aynı cömertliği göstermeliyiz.
Aile içerisindeki cömert davranış çocukların gelişimine, merhametle muamele etmelerine katkı sağlayacak ve ellerindeki mülkün sahibinin Allah (cc) olduğu bilincine ulaştıracaktır. Unutmayalım ki evladımızın nasıl olmasını istiyorsak önce biz o şekilde olmalıyız.
İffet
İffetli olmak, aile yuvasını ayakta tutan temellerdendir. İffetli olmanın ilk adımı, düşüncelere ve gözlerin bakışlarına hâkim olmak ve iffetimize zarar verecek konuşmalardan uzak durmaktır.
Bugün iffetimize en fazla zarar veren nokta akıllı telefonlar, sosyal medya ortamlarıdır. İnsanların dinsizleşmelerinde ve ahlaksızlaşmalarında sosyal medyanın etkisini hepimiz görmekteyiz. Bu hâl ailenin temeline zarar vermektedir. Gerekirse akıllı cihazlar evlerden kaldırılmalı, sosyal medya hesapları da kapatılmalıdır.
Aile içerisinde iffeti korumanın yolu ise eşlerin birbirlerine ilgili olmaları, sevgi ve saygıyla yaklaşmaları, beden temizliklerine ve giyimlerine özen göstermeleri ve ilişkilerinde karşı tarafı mutlu etme çabasında olmalarından geçer. Böylece hem kendilerini hem de eşlerini muhafaza ederler.
Zikir
Zikir kalbin mutmainliğini arttırır. Kovulmuş şeytana karşı kalkandır. Eşler ev ortamlarında Allah’ı zikrettiklerinde birbirlerine karşı kalpleri mutmain olur ve şeytanın aileye kuracağı tuzaklara karşı da kendilerini korumuş olurlar.
Allah’a (cc) iman etmiş eşler aile içerisinde, yerken içerken, yatarken kalkarken, darlık ânlarında, bolluk zamanlarında, her hâlde Allah’a yönelir, O’nu zikrederler. Özellikle onların Allah’ı (cc) zikrettikleri amelleri namazlarıdır. Dinin direği namaz olduğu gibi ailenin de direği namazdır. Namazı yıkılan evlerin kaleleri de yıkılır ve korunaksız hâle gelirler.
Sonuç olarak, Rabbimiz (cc) ayet-i kerimede ayrım yapmaksızın erkek ve kadının dikkat etmeleri gereken iman ve ahlak ilkelerini zikretti. Bu maddelerin hepsi aile azığımızın içerisinde olmalıdır ki aile olmadaki maksada ulaşmış olalım. Rabbimizin dünya ve ahirette vereceği büyük mükâfatlara erişmiş olalım.
“Allah onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”[4]
Unutmayalım ki yeryüzünün en değerli ikilisi eşlerdir. Ahiretin en değerli ikilisi ise Allah’a (cc) en yakın olanıdır.
Rabbim bizleri o ikiliden eylesin. Allah’ın haklarını koruyan, iman ve ahlak esaslarına uyan, birbirine sevgi ve saygıyla muamele eden ailelerden eylesin. (Allahumme âmin)
Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamdetmektir.
Bir sonraki yazımızda görüşmek ümidi ile…
[1]. Buhari, 5090; Müslim, 1466
[2]. 33/Ahzâb, 35
[3]. Buhari, 5090; Müslim, 1466
[4]. bk. 33/Ahzâb, 35
İlk Yorumu Sen Yap