Er-Rabb Olan Allah

Allah’ın Adıyla…

Cibril, Peygamber’e (sav) “İman nedir?” diye sordu. Peygamber bu soruyu “İman; Allah’a, meleklerine, Kitaplarına, resûllerine, ahiret gününe, hayrı ve şerri ile kadere inanmandır.” şeklinde yanıtladı.

Daha önceki yazılarımızda Allah’a (cc) iman bahsine girmiştik. Demiştik ki Allah’a iman etmek konusunu Kur’ân-ı Kerim ve sahih sünnette incelediğimiz zaman karşımıza şu hususlar çıkar:

  1. Allah’ın Güzel İsimleri ve Yüce sıfatları (Esma ve Sıfat)
  2. Allah’ın İlahlığı (Uluhiyet)
  3. Allah’ın Rabliği (Rububiyet)

İlk iki başlığı iki ayrı yazıda anlatmıştık. Bu yazımızda Allah’a (cc) imanın üçüncü kısmı olan ”Rububiyet/Rabblik”konusunu ele alacağız inşallah.

c. Allah’ın Rabliği

Lügatte Rabb Kelimesi

Rabb kelimesinin kökü ”ra-be-be’‘ olarak kaydedilmiştir ve asıl anlamı terbiye etmek/yetiştirmektir. Bu da bir şeyi olgunluk seviyesine gelinceye kadar aşama aşama inşa etmek anlamına gelir. Islah etmektir. فَرَسٌ مَرْبُوبٌ, eğitilmiş/ıslah edilmiş at anlamındadır.

Rabb; malik/sahip, efendi, kayyım/yönetici, işleri tedbir eden/düzenleyen, eğiten/terbiye eden, nimet veren anlamlarındadır.[1]

Tüm bu anlamlar, yalnızca Allah (cc) için geçerlidir.

Terbiye eden/Islah eden, Allah’tır:

“… Şayet üzerinizde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı içinizden hiç kimse ebediyen arınamazdı. Fakat Allah, dilediğini temizleyip arındırır.” [2]

Malik/Sahip olan, Allah’tır:

”De ki: ‘Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Dilediğine mülk verir, dilediğinden mülkü alırsın. Dilediğini izzetli kılar, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir, şüphesiz ki sen, her şeye kadîrsin.’ “ [3]

İşleri tedbir eden/düzenleyen, Allah’tır:

”… ‘İşleri çekip çeviren/yöneten kimdir?’, ‘Allah’tır.’ diyecekler. De ki: ‘Öyleyse korkup sakınmaz mısınız?’ ” [4]

Nimet veren, Allah’tır:

“Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız onu kuşatıp kapsayamazsınız…” [5]

Kur’ân ve Sünnette Rabb İsmi

Kur’ân-ı Kerim’de ve sahih sünnette ”Rabb” isminin kullanıldığı çok fazla nas mevcuttur. Bu naslar okunduğu ve üzerinde durulduğu zaman konunun hakikati ve ehemmiyeti daha güzel anlaşılacaktır:

”De ki: ‘Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Kulakların ve gözlerin sahibi kimdir? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkartan? İşleri çekip çeviren/yöneten kimdir?’, ‘Allah’tır.’ diyecekler. De ki: ‘Öyleyse korkup sakınmaz mısınız?’ İşte bu, sizin hak Rabbiniz olan Allah’tır.” [6]

”Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır. Gündüzü, ısrarla kovalayan geceyle örter. Güneş, Ay ve yıldızları emrine amade kılıp, boyun eğdirendir. Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de Allah’a aittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir.” [7]

İşte bu, Rabbiniz olan Allah’tır. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır. (Öyleyse) yalnızca O’na kulluk edin. O, her şeyin üzerinde (gözetleyen, denetleyen ve işlerini yürüten) Vekil’dir.” [8]

”De ki: ‘Şüphesiz ki benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.’ “ [9]

”Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden, işleri yöneten/çekip çeviren Allah’tır. O’nun izni olmaksızın hiç kimse şefaat edemez. İşte, Rabbiniz olan Allah budur. (Öyleyse) O’na ibadet edin. Öğüt almaz mısınız?” [10]

Allah Resûlü (sav) Tevbe Suresi’nin 31. ayetini şöyle açıklar:

“(…) Adiy, Medine’ye geldi. O, Tay kavminin lideriydi. Boynunda gümüş bir haçla Resûlullah’ın huzuruna girdi. Resûlullah, Tevbe Suresi’nin 31. ayetini okuyordu:

‘Onlar Allah’ı bırakıp din bilginlerini, abidlerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. (Oysa) onlar yalnızca bir olan ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Allah) onların şirk koştuklarından münezzehtir.’ [11]

Adiy, Peygamber’e ‘Onlar, din adamlarına tapmadılar ki!’ dedi. Resûlullah, ‘Evet; fakat din adamları, onlara helali haram, haramı helal kıldılar. Onlar da tabi oldular. Bu, onların, din adamlarına ibadetidir.’ buyurdu.” [12]

Zikrettiğimiz ayet, hadis ve bunların dışında konuya dair diğer nasları inceleyen âlimler, üç hususu özel olarak beyan etmişlerdir:

  1. Husus: Allah’ın (cc) ”Rabb” olarak bilinmesi, daha doğru bir ifade ile birlenmesi/tevhid edilmesi şu cümlede özetlenmiştir: “Rububiyet; Allah’ı, Allah’ın fiillerinde birlemektir.”
  2. Husus: Allah’ın (cc) Rablik sıfatları ve kendisinde birlenmesi gereken fiilleri beş başlıkta toplanır:
  3. Yaratma: Yaratan Allah’tır. Yaratıcının Allah (cc) olduğu konusunda akıl sahibi iki insan ihtilaf edecek değildir. Genel ve özel anlamda yaratan, önceden yarattığı gibi yaratmaya devam eden, insanların yaptıkları eylemleri dahi yaratan Allah’tır.
  4. Rızık Verme: İnsanoğlunun, cinlerin ve yaratılmış tüm varlıkların maddi manevi tüm ihtiyaçlarını karşılayan; dilediğine rızkı genişletip yine dilediğine imtihan vesilesi olarak rızkı daraltan; bir zaman zengin kıldığını başka bir zaman fakir kılabilen ya da aksini yapmaya muktedir olan Allah’tır (cc).
  5. Kâinat Olaylarını Yönetme: Kâinatta gerçekleşen tüm olaylar/değişiklikler/düzenlemeler Allah’tandır (cc). Yağmuru yağdıran; öldüren ve dirilten; güneşi, ayı, sair gezegenleri ve yıldızları bir yörüngede hareket ettiren; her şeyi ince bir hesap içerisinde yürüten Allah’tır.
  6. Varlığın Sahibi Olma: Tüm mevcudatın, yani varlığın yegâne/tek/ortaksız sahibi Allah’tır (cc). Onun dışında ona ortak olarak nispet edilenlerden münezzehtir/uzaktır. Hiçbir yaratılmış, hiçbir varlığın ebedî ve hakiki sahibi değilken her şeyin asıl sahibi ve her şeyin ebedî sahibi Allah’tır. Hakiki ve ebedî malik olduğu için de yaratılmışların hayatına hükmetmeye tek hak sahibi olan yine O’dur. Şefaatin tümü ona aittir. Şefaati O’ndan başkasına nispet edenler, apaçık yolun ortasında sapmış olan sapkınlardır.
  7. Hükmetme/Kanun Koyma: Hayata dair düzenlemeler, yasaklar ve serbestlikler koymaya yetki sahibi olan yalnızca Allah’tır (cc). O’nun izin vermediği, hakkında hükmünü kesin olarak belirttiği veya insanlara serbest/yasak kıldığı bir şeyi insanlara helal ya da haram kılacak, Allah’ın hükmünü değiştirecek kimse yoktur. Kimsenin böyle bir hakkı yoktur. İnsanların âlim, zalim ya da hâkim olmaları, böyle bir hakka sahip oldukları anlamına gelmez. Kendi vazifelerini bırakıp Allah’ın sınırlarına müdahale etme hakkını kendisinde gören hadsizler; inkâr ve tekfir edilmesi gereken tağutlardır. Bu konuyu yüce Rabbimiz, Bakara Suresi’nin 256. ayetinde izah etmiştir.
  8. Husus: Allah (cc) için yukarıda zikredilen fiiller, sıfatlar ve zikredilmeyen bütün fiiller ve sıfatlar, Allah’ın ilah olarak birlenmesini gerektirir. Yani Rabb olan; yaratan, rızık veren, kâinat olaylarını yöneten, varlığın sahibi olan ve hükmeden/kanun koyan Allah ise kulluğun da yalnızca ona yapılması gerekir. Bu konuda şu ayeti beraberce okuyabiliriz:

“Şüphesiz ki Allah, benim Rabbim ve sizlerin Rabbidir. O’na ibadet edin. Bu (sizi davet ettiğim yol), sırat-ı mustakimdir/dosdoğru olan yoldur.” [13]

 

 

[1]       .   Lisanu’l Arap; Müfredatu’l Kuran; Mekayısu’l Luğa, Rabb maddesi.

 

[2]       .   24/Nûr, 21

 

[3]       .   3/Âl-i İmran, 26

 

[4]       .   10/Yûnus, 31

 

[5]       .   16/Nahl, 18

 

[6]       .   10/Yûnus, 31-32

 

[7]       .   7/A’râf, 54

 

[8]       .   6/En’âm, 102

 

[9]       .   6/En’âm, 162

 

[10]      .   10/Yûnus, 3

 

[11]      .   9/Tevbe, 31

 

[12]      .   Tirmizi, 3095; İbni Ebi Hatim, 10057-10058

 

[13]      .   3/Âl-i İmran, 51

 

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver