Allah’ın, Bedir Savaşı’ndaki Yardımına Dair Birkaç Misal – 2

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a; salât ve selam O’nun Resûl’üne olsun.

Allah Resûlü (sav) ashabı ile beraber ticaret kervanını ele geçirmek için yola çıkmış, ancak Ebu Sufyan’ın Mekkelilere gönderdiği haberci nedeniyle Müslimler, kervanla değil, bir ordu ile karşılaşmışlardı. 

Allah (cc) bunun üzerine mümin kullarına yardım göndermişti. Bu yardım ile hem kâfirlerin kalplerine korkuyu yerleştirmiş hem de mümin kullarına huzur ve sekinet ihsan etmişti. Geçen yazımızda Bedir Savaşı öncesindeki yardımlardan bazılarını sıralamıştık. Bu yazımızda da geri kalan hadiseleri anlatmaya çalışacağız.

1. Müminlerin Durumunun Kâfirlerin Kalbine Korku Salması

“Kureyş müşrikleri, Cumahoğulları’ndan Umeyr b. Vehb’i, Müslimlerin sayılarını ve yanlarında bulunan şeyleri tahmin etmekle görevlendirip gönderdi. ‘Bizim için git ve Muhammed’in ashabını tahmin et!’ dediler.

O da hemen atına atlayıp İslâm karargâhının çevresini dolaştıktan sonra, müşriklerin yanına döndü ve:

‘300 kişiler! Bundan ya biraz fazla ya da biraz eksiktir! 70 develeri, 2 de atları vardır. Yalnız, siz bana müsaade ediniz de onların gizlenmiş veya arkalarında yardımcı olanları da var mı, bir bakayım?’ dedi.

Vadinin en uzak taraflarını gezip dolaştı. Bir şey göremeyince, müşriklerin yanına döndü:

‘Ben bir şey bulamadım. Fakat, ey Kureyş cemaati! Ben kabirlere ölü indirilen keçeler, çullar, Medine’nin saka develerinin ölüler taşıdıklarını görür gibi oldum! Öyle bir cemaat gördüm ki onların yanlarında kılıçlarından başka ne bir savunacakları ne de bir sığınacakları var! Onların, dilsiz gibi, konuşmadıklarını görmüyor musunuz?! Vallahi, benim gördüğüm şey; bizden bir adam öldürülmedikçe onlardan bir adam öldürülmeyecektir! Vallahi, onlar sizden bir adamı öldürmedikçe, kendilerinden bir adamın öldürüleceğini sanmıyorum. Onlar, sizden sayıları kadar adam öldürdükten sonra, yaşamakta ne hayır kalır?’ dedi.

Kureyş müşrikleri, Umeyr b. Vehb’den sonra, süvarilerinden Ebu Usame El-Cüşemî’yi de gönderdi. Dolaşıp gelince ona, ‘Ne gördün?’ diye sordular. Ebu Usame El-Cüşemî, ‘Vallahi, ben ne kısır ne iri develer ne atlar ne de sayıca çokluk ve hazırlık gördüm! Fakat, vallahi öyle bir cemaat gördüm ki onlar ailelerine dönüp gitmeyi istemeyen, ölmeyi isteyen bir cemaattir! Kendilerinin kılıçlarından başka ne bir savunakları ne de bir sığınakları vardır! Onlar, sanki kalkanlar altında parıldayan gök gözlerdir! Onların gizlenmiş olanları veya yardımcıları da bulunmasından korkarım!’ diyerek vadiyi tekrar dolaşıp geldi ve ‘Onların ne gizlenmiş olanları ne de yardımcıları var! Artık, siz gereğini ona göre düşününüz!’ dedi.”[1]

Savaştan hemen önce Kureyşlilerin ruh hâlini anlatan bu durum, aslında kâfirlerin savaşı niçin kaybettiklerine dair bir ipucu da vermektedir. Müminler niçin savaştıklarının bilinci ile hareket ettikleri için, sonuç ne olursa olsun bir kayıp ile karşılaşmayacaklarını bilmenin rahatlığı içinde idiler. Zafer elde ederlerse ne âlâ! Bununla birlikte bir yaralanma ya da vefat olduğunda şehitlik ve gazilik gibi yüce makamlara erişeceklerini de biliyorlardı. Müşrikler için ise tek bir ihtimal vardı: Savaşı kazanmak ve Araplar arasında şan ve şöhrete kavuşmak. Bunu gerçekleştirirken de hayatta kalabilmek. O kadar aciz bir durumdaydılar ki şarkıcı kadınları, kendilerini desteklesin diye yanlarında getirmişlerdi. Vahiyle desteklenen ile çalgı aletlerinden medet uman hiçbir olabilir mi?

2. Müşriklerin En Büyük Destekçisi Olan Şeytanın Savaş Meydanında Onları Yalnız Bırakması

Şeytanın, Sürâka b. Cu’şum’un suretinde müşriklere görünüp Kinaneoğulları’nın da kendilerine yardım için arkalarından gelmekte olduklarını söylediği ve Müslimlerin az ve zayıf olduklarını da haber verdiği ve “Bugün, halktan, sizi yenebilecek kimse yok!” diyerek cesaretlendirmeye çalıştığı sırada, melek ordularının Bedir’e geldiklerini görür görmez, iki ökçesinin üzerinde arkasına dönüp oradan kaçtığı rivayet edilir.[2]

“Hani şeytan onlara (savaşa çıkma) eylemlerini süslü göstermiş ve: ‘Bugün insanlardan sizi yenebilecek kimse yoktur. Hem ben de elbette sizin yardımcınızım.’ demişti. İki ordu karşı karşıya gelince, topukları üzere gerisin geriye kaçmış: ‘Şüphesiz ben sizden berîyim/uzağım. Ben, sizin görmediklerinizi görüyor ve elbette ben, Allah’tan korkuyorum.’ demişti. Allah, cezası çetin olandır.”[3]

3. Allah’ın (cc) Yağmur ve Uyku ile Mümin Kullarına Yardım Edip Müşriklerin Sıkıntılarını Arttırması

“Müslimlerin Bedir’deki karargâhları kumluktu, kolaylıkla yürünemiyor, yürürken ayaklar kuma gömülüyordu. Ayrıca su sıkıntısı da vardı. Müslimlerden bazıları ihtilam olmuşlardı. Abdest ve gusül için bol su bulmakta zorluk çekiyorlardı. Şeytan da gerek bunlarla gerek müşriklerin çokluğu ve güçlülükleri ile korku verip duruyordu. O sırada Allah (cc), gökten yağmur yağdırdı. Vadiden seller aktı. Müslimler kaplarını doldurdular, abdest aldılar, guslettiler. Hayvanlarını suladılar. Yağan yağmur, aynı zamanda, yerin tozlarını yatıştırdı ve pekiştirdi. Yer, kumlara batmadan üzerinde yürünür hâle geldi. Kureyş müşrikleri ise yağan yağmur sebebiyle yerlerinden ayrılmaya güç yetiremediler, hareketsiz kaldılar. Allah, Müslimlere sükûnet verici, dinlendirici bir uyuklama da verdi.”[4]

Ali’nin (ra) bildirdiğine göre; Bedir’de geceleyin yağan bir yağmura tutuldular, kalkanların ve ağaçların altında siperlendiler. Sonra, hepsi tatlı bir uykuya daldı.

Yalnız Peygamberimiz (sav) ayakta idi, ki bütün gece namaz kılmak ve Allah’a (cc) dua etmekle meşgul olmuş. “Ey Allah’ım! Şu bir avuç topluluğu helak edecek olursan, artık yeryüzünde sana ibadet olunmaz!”[5] demiş, şafak sökünce ve tan yeri ağarmaya başlayınca da “Ey Allah’ın kulları! Namaza!” diyerek seslenmiş, sabah namazını kıldırıp onları savaşmaya teşvik buyurmuştur. 

“Hani Allah’tan bir güven içinde olasınız diye sizi bir uyku hâli bürümüştü. Ve (Allah) sizi onunla temizlemek, sizden şeytanın pisliklerini gidermek, kalplerinizi (yakin ve kararlılık ile) pekiştirmek ve ayaklarınızı sabit kılmak amacıyla gökten sizin için yağmur indirmişti.”[6]

Bu, Allah’ın (cc) yaratma sıfatının kulları üzerinde nasıl da farklı farklı tecelli ettiğinin en harika örneklerindendir. Yağmur aynı yağmur, ancak etkileri çok farklı. Bir topluluk için temizlik aracı, yeri sağlamlaştıran bir etken, diğer topluluk için ise bataklık. Subhanallah! Bu, hayatımızda çokça karşılaştığımız durumlardandır. Bir musibet olur; bu musibet bir grubun imanını öyle bir etkiler ki bazen kişi tekrardan bu ruh hâlini yaşamak için imtihan temenni eder hâle gelir. Ancak aynı musibet, yanlış zamanda yapılan muhasebe ile birleşince başkalarını İslami hareketten uzaklaştırır. Rabbimizden her daim hidayet dilemek gerekir.

Burada uykunun tekrar zikredildiğini görüyoruz. Allah’ın (cc) yer ve gökteki orduları sayısızdır. Bununla birlikte kişinin, sıkıntı anında bir melek topluluğunun kendisine gelmesini beklemesine gerek yoktur. Rabbimiz çok basit gibi görünen bir şey ile de kişiye yardım edebilir. Bedir Ovası’nda kendilerinin üç katı daha büyük ve tam teçhizatlı olan bir orduya karşı mücahidlere, hayatımızın üçte birinin geçtiği hâl olan uyku ile yardım etmedi mi? Rabbimize karşı hüsnüzannımız sonsuzdur. O’nun lütfu ve keremine, bildiğimiz ve bilmediğimiz orduları ile bize her daim destek vermesine muhtacız.

Son olarak şunu belirtmek gerekir ki bu yardımlara erişmenin yolu Bedir Ovası’na doğru yola çıkmaktan geçer.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.

 


[1]       .   Vakıdi

[2]       .   Vakıdi

[3]       .   8/Enfâl, 48

[4]       .   Taberi

[5]       .   Ahmed, Müsned

[6]       .   8/Enfâl, 11

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver