Âlemlerin Rabbi olan, Rahman ve Rahim olan Rabb’imize hamd olsun. Salât ve selam en güzel örnek olan Rasûlullah’a, ailesine, ashabına ve kıyamete kadar onlara ihsan ilkesi üzere tabi olanların üzerine olsun.
Hicretin on üçüncü yılında EbuBekir radıyallahu anh hastalandı. Hastalığı şiddetlenince öleceğini anladı ve insanları yanına çağırdı. Onlara ‘Gördüğünüz gibi ölüm gelmiş bulunuyor. Bundan sonra bana yapmış olduğunuz biat son bulmuş olacak, işiniz artık size kalmış olacak. Başınıza istediğiniz kimseyi emir tayin ediniz. Ben daha hayattayken bunu yaparsanız bu, benden sonra ihtilafa düşmemeniz açısından tercihe şayan bir durum olur.’ dedi.
Sahabeler kendi aralarında istişarede bulundular fakat kimse bu işi üstlenmek istemiyor ve bunu Müslüman kardeşine tevdi etmek istiyordu. Çünkü bunda bir hayır ve işe ehil olmak gerektiğini görüyordu. Bu sebeple EbuBekir’e radıyallahu anh tekrar dönüp: ‘Bizde senin düşündüğünü düşünüyoruz.’ dediler.
EbuBekir radıyallahu anh: ‘Bana biraz mühlet verinde dini ve kulları için ne karar vereceğimi düşüneyim.’ dedi. Daha sonra Abdurrahman bin Avf’ı çağırıp ona: ‘Ömer bin Hattab hakkındaki fikrin nedir?’ diye sordu. O: ‘Onu sen benden daha iyi tanıyorsun.’ dedi. EbuBekir radıyallahu anh ‘Öyle de olsa fikrini söyle.’ dedi. Abdurrahman: ‘Allah’a yemin olsun ki, o senin düşündüğünden daha faziletlidir.’ dedi.
Daha sonra EbuBekir radıyallahu anh, Osman’ı radıyallahu anh çağırdı. Ona: ‘Ömer bin Hattab hakkındaki fikrin nedir?’ dedi. Osman radıyallahu anh: ‘Sen onu en iyi bilenimizsin.’ dedi. EbuBekir radıyallahu anh: ‘Öyle de olsa sen söyle ey Abdullah’ın babası.’ dedi. Osman radıyallahu anh: ‘Bana göre onun iç dünyası görünüşünden daha hayırlı. İçimizde onun gibi biri yok.’ dedi. EbuBekir radıyallahu anh: ‘Allah sana rahmet etsin. Vallahi onu yerime bıraksam size zulmetmez.’ dedi.
Daha sonra Useyd bin Hudayr’ı çağırdı. Ona da aynı şeyleri söyledi. Useyd: ‘Ben senden sonra en hayırlı kişi olarak onu biliyorum. Razı olunan şeye razı olur, gazap edilen şeye gazap eder. Onun içinde gizlediği dışa vurduklarından daha hayırlıdır. Şayet bu işe biri tayin edilecekse bu konuda ondan daha güçlü birisi yoktur.’ dedi.
Daha sonra EbuBekir radıyallahu anh, Said ibni Zeyd ve Ensar ve Muhacir’den bazı kişilerle de istişare etti. Hepsi Ömer radıyallahu anh hakkında hemen hemen aynı şeyleri söylediler. Fakat Ubeydullah bin Talha onun sertliğinden korktuğunu belirtti. EbuBekir’e radıyallahu anh; ‘Biz onun sertliğini bildiğimiz hâlde sen de onu halife olarak bıraktığında Rabb’in bunu senden sorarsa ne cevap verirsin?’ diye sorunca, EbuBekir radıyallahu anh: ‘Beni örtün. Beni Allah ile mi korkutuyorsun? Zulümle sizi idare etmeye çalışan kimse hüsrana uğrar. Rabb’ime ‘Allah’ım onların başına mahlukatın en hayırlısını bıraktım.’ derim.’ dedi. Ve Ömer’in radıyallahu anh neden sert biri olduğunu izah etti. ‘Onun sertliği benim yumuşaklığımdan kaynaklanmaktadır. İş ona teslim edilirse onun sertliğinin çoğu gider.’ dedi.
Daha sonra Medine’de ve diğer şehirlerde insanlara okunmak üzere bir mektup yazdı. O mektup şu şekildeydi:
‘Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla… Bu Ebubekir bin Kuhafe’nin dünya hayatını terk edip de ahirete doğru yol aldığı anda, kafirlerin küfürlerini bıraktığı facirlerin inanmaya ve yalancıların doğru konuşmaya başladığı bir sırada yazdığı bir ahitnamedir. Size Allah, Rasûlü, dinim ve kendim için en hayırlı olanı seçmeye gayret ettim. Şayet adil davranırsa –ki ben onu böyle biliyorum- kazananlardan olur, böyle davranmazsa bilinmelidir ki kişiye kazandıkları vardır. Ben hayrı murad ettim. Gaybı da bilecek değilim.’
“Haksızlık edenler, hangi dönüşe (akıbete) döndürüleceklerini yakında bilecekler.” (26/Şuara, 227)
Ömer radıyallahu anh, EbuBekir’in radıyallahu anh bu ümmetin hayrı için bıraktığı kimsedir. Dünyanın, tehdit edercesine ümmete karşı hücuma geçtiğini biliyordu. Şayet dünya ümmeti sürüp götürse ve onun şehvetlerine hitap etse, onu zorba davranmaya yöneltse, kaybetmiş olur. Bu, Rasulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem sakındırdığı husustu.
“Allah’a yemin olsun ki sizin için fakirlikten korkmuyorum. Dünyanın sizden öncekilere bol bol verildiği gibi size de verilmesinden korkuyorum. Sizler öncekilerin bu hususta yarıştıkları gibi yarışır, o da sizden öncekileri helak ettiği gibi sizi de helak eder.” (Buhari)
EbuBekir radıyallahu anh hastalığı gördü ve hastalığa karşı ilacı bıraktı. Onun bıraktığı kişi öyle biriydi ki dünya ondan ümidi kesmiş ve ondan yüz çevirmişti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ömer radıyallahu anh hakkında şöyle demişti:
“Ey Hattaboğlu, canımı elinde tutan Allah’a yemin olsun ki şeytan seninle bir yolda karşılaşsa mutlaka yolunu değiştirir başka bir yola gider.” (Buhari)
Ümmetin karşı karşıya kaldığı büyük fitneler onun katlinden sonra vuku buldu. Bu fitnelerin onun ölümünden sonra baş vermesi EbuBekir’in radıyallahu anh ferasetini göstermektedir.
Abdullah ibn Mesud radıyallahu anh şöyle der:
‘İnsanlar içinde en ferasetli olanlar şu üç kimsedir. Biri Musa aleyhisselam zamanında şunu söyleyendir: “(Şuayb’ın) iki kızından biri, ‘Babacığım! Onu ücretli olarak tutuver ; çünkü ücretle tutulanların en hayırlısı, güçlü ve güvenilir olandır’ ” (28/Kasas, 26) dedi. İkincisi Yusuf’a aleyhisselam sahip olan adamdır: “Mısır’da onu satın alan adam, karısına dedi ki: Ona güzel bak, umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlat ediniriz.” (12/Yusuf, 21) Üçüncüsü de Ömer’i halife bırakan EbuBekir’dir. Ömer radıyallahu anh ümmette fitneler arasında sağlam bir set olmuştur.’
EbuBekir radıyallahu anh Ömer hakkındaki bu kararını ona söylediğinde ilk başta o bunu kabul etmedi. Fakat EbuBekir’in radıyallahu anh huzurunda bunu kabul etmekten başka bir şey yapamadı. EbuBekir radıyallahu anh kendisinden sonra herhangi bir karışıklık yaşanmasın diye bunu bizzat kendisi de insanlara açıkladı. İnsanların karşısına çıkıp şöyle dedi:
‘İnsanların görüşlerine başvurmayı ihmal etmedim. Bu konuda yakınım olan birini seçmiş değilim. Size Ömer’i halife olarak bıraktım. Onu dinleyin ve ona itaat edin.’ Orada bulunanlar: ‘Dinledik ve itaat ettik.’ dediler. EbuBekir radıyallahu anh Allah’a dua ve yakarışta bulunup şöyle dedi:
‘Allah’ım! Senin Rasûlü’nün bu konuda bir emri olmaksızın onu tayin ettim. Bununla da ancak onların (ümmetin) selametini diledim. Onların fitneye düşmesinden koktuğumdan görüşlerine müracaat ettim. Onlara onların en hayırlısını, doğruyu bulmada en gayretli olanını tayin ettim. Bana takdirinden gelen geldi. Onlara sahip çık! Onlar senin kulların.’
EbuBekir radıyallahu anh, işin tam bir emniyete alınıp gerçekleştirileceği hususunda gayet titiz davrandıktan sonra ahitname metninin insanlara okunması ve Ömer’e radıyallahu anh biat alınması konusunda Osman’ı radıyallahu anh görevlendirdi. O da EbuBekir’in radıyallahu anh vefatından önce insanlara gitti ve Ömer adına onlardan biat aldı. Bu esnada da hiçbir olumsuz hadise yaşanmadı. Osman radıyallahu anh insanlara:
‘Bu mektupta adı yazılı kişiye biat ediyor musunuz?’ diye sordu. Onlar; ‘Evet’ dediler ve bunu rızaları ile ikrar ettiler.
Ömer’e radıyallahu anh EbuBekir’in radıyallahu anh vefatından önce biat edildi. Ancak Ömer radıyallahu anh icraata (müslümanların halifesi olma sıfatıyla) EbuBekir’in radıyallahu anh vefatından sonra başladı.
EbuBekir radıyallahu anh böylece sorumluluğu Ömer’e radıyallahu anh yüklemişti ve ardından ona bazı nasihatlerde bulundu. O, Rabb’ine üzerine düşeni yaptıktan sonra huzur içinde gitmek istiyordu. Vasiyetinde şöyle diyordu:
‘Ey Ömer, Allah’tan kork. Allah’ın gündüzleyin yapılmasını istediği bazı ameller vardır ki bunların geceleyin yapılmasını kabul etmez. Geceleyin de yapılmasını istedikleri vardır ki bunları da gündüzleyin yapılmasını kabul etmez. Farzlar da eda edilmediği sürece nafileleri kabul etmez. Kıyamet gününde ağır gelen tartılar dünya hayatında iken hakka tabi olanların tartılarıdır. Yarın hakkın konduğu mizanın ağır gelmesi haktır. Kıyamet gününde hafif gelen tartılar dünya hayatında batıla tabi olanların tartılarıdır. Yarın batılın konduğu mizanın hafif gelmesi haktır. Allah cennet ehlini en güzel amelleri ile zikretti ve onların günahlarını affetti. Onları düşündüğümde: ‘Onlara ulaşamamaktan korkuyorum.’ derim. Allah cehennem ehlini de en kötü amelleriyle zikretti ve onların güzel amellerini reddetti. Onları da düşündüğümde ‘Bunlarla birlikte olmamayı ümit ediyorum’ derim. Kul ümit ile korku arasında olmalı. Ne amelsiz ümit beslemeli ne de Allah’ın rahmetinden ümit kesmeli. Şayet benim bu tavsiyelerimi ezberlediysen kesinlikle karşı koyamayacağın ölümü unutma!’
Ömer radıyallahu anh, EbuBekir’in radıyallahu anh vefatından hemen sonra Müslümanların halifesi olarak işe başladı. Görüldüğü üzere EbuBekir’in radıyallahu anh Ömer’i radıyallahu anh seçmesi, çoğunluğun rızası olmadan gerçekleşmemiş ve hemen kanuni bir husus olarak değerlendirilmemiştir. İnsanlar da: ‘Bizim görüşümüz senin görüşündür.’ şeklinde kararlarını bildirmişlerdir. EbuBekir radıyallahu anh sahabenin ileri gelenlerinin görüşlerine başvurmadan ve onlarla tek tek konuşmadan herhangi bir seçime girmedi. Onların görüşlerinin Ömer radıyallahu anh hakkında olumlu olduğunu görünce seçimini o yönden kullandı. EbuBekir’in radıyallahu anh tercihi ümmetin ileri gelenlerinin görüşü doğrultusunda oldu.
Ömer radıyallahu anh halifeliği ehli hal ve’l-akd’in isteği ve ittifakıyla üstlenmiştir. Onlar EbuBekir’e radıyallahu anh halife seçme işini emanet eden kimselerdir. Onu bu işte kendilerine vekil kıldılar. EbuBekir’de radıyallahu anh onlarla istişare edip halifeyi tayin etti. Ardından da bunu insanlara sundu, onlar da bu konuda karar kıldılar.
Bu yapılanlar EbuBekir’in radıyallahu anh bu işi kendi kendisine yapmadığını açıkça göstermektedir. Neticede Ömer radıyallahu anh ‘Şûra’ ve ittifak esasına göre seçilmiştir. Tarihte bu konuda bir anlaşmazlığın vuku bulduğuna tanık olmak mümkün değildir. Ömer’in radıyallahu anh hilafeti boyunca hiç kimse onunla bu konuda tartışmaya girmemiştir. Aksine onun idaresi hususunda icma olmuştur ve herkes bu manada birlik hâlinde hareket etmiştir. (Ali Muhammed Sallabi’nin EbuBekir radıyallahu anh ve Ömer radıyallahu anh kitaplarından alıntı.)
EbuBekir’in radıyallahu anh Ömer’i radıyallahu anh kendi yerine bırakması özetle bu şekilde olmuştur. Allah nasip ederse bir sonraki yazımızda buradan çıkarmamız gereken derslere değinmeye çalışacağız…
Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.
İlk Yorumu Sen Yap