اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا
“Allah ve melekleri Peygamber’e salât etmektedir. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selam edin.”[1]
Allah’ın (cc) adıyla,
Allah’a (cc) hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Allah’ın (cc) kullarına vermiş olduğu nimetleri saymak mümkün değildir:
“O’ndan istediğiniz her şeyi size vermiştir. Şayet Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, O’nun nimetlerini saymakla bitiremezsiniz. Şüphesiz ki insan, çokça zulmeden ve pek nankör bir varlıktır.”[2]
Rabbimizin (cc), kulları üzerindeki en büyük nimeti ise Nebi’dir (sav). Çünkü o bizleri hidayete/doğru yola ulaştırır:
“Andolsun ki Allah müminlerin içinde, kendilerinden olan bir Resûl göndermekle onlara iyilikte bulunmuştur. Onlara O’nun ayetlerini okur, onları arındırır ve onlara Kitab’ı ve hikmeti öğretir. Hiç şüphesiz, (Resûl gelmeden) önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.”[3]
“Şüphesiz ki sen, dosdoğru yola iletirsin.”[4]
“Ümmiler arasında onlardan olan, kendilerine (Allah’ın) ayetlerini okuyan, onları arındıran, Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir Resûl gönderen O’dur. Onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.”[5]
O (sav) tüm insanlığa rahmet olarak gönderilmiştir:
“Biz seni yalnızca âlemlere rahmet olarak yolladık.”[6]
Bu ayki yazımızda, Allah’ın Resûlü’ne (sav) karşı sorumluluklarımızdan bahsedecek ve onun (sav) bizim üzerimizdeki haklarından biri olan “salât” konusunu işlemeye çalışacağız.
Salâtın Tanımı
Salât kelimesi lugatta ense kökünden kuyruk sokumuna uzayan, insanın dik durmasını sağlayan omurga;[7] ateş ve ona benzeyen her türlü humma/ısı;[8] bir şeyin ateşle tutuşturulması, ateşte kızartılması[9] gibi manalara gelir.
Salât kelimesinin şer’i ıstılahta ifade ettiği anlam noktasında farklı tanımlar söz konusudur:
1. Salât, Allah’ın Rahmetidir
İbni Abbâs’tan aktarılan bir rivayette salâtın rahmet anlamına geldiği belirtilmiştir.[10] Ayrıca İmam Tirmizî, Sunen’inde bu görüşü birçok âlimden nakleder: “Rabbin salât etmesi, rahmet etmesidir.”[11]
Buna göre, Resûlullah’a (sav) salât ve selam getirdiğimizde “Allah’ın (cc) selamı ve rahmeti senin üzerine olsun.” demiş oluyoruz.
Salât kelimesinin “rahmet” ile eş anlamlı olduğu genel olarak kitaplarda nakledilmiş olsa da tahkik ehli âlimlerimizin de değindiği gibi bu anlam isabetli bir kullanım değildir. Şöyle ki Bakara Suresi’nin 157. ayetinde sabreden kullar için şöyle bir müjde vardır: “Onların üzerinde Allah’ın salâtı ve rahmeti vardır.” Ayeti bu şekilde yorumlamak, “Allah’ın rahmetleri ve rahmeti onların üzerinedir.” demek olur ki, Kur’ân’ın edebî inceliklerine ters düşer.
Rahmet ve salât kelimeleri, anlam bakımından birbirlerinin yerine kullanıldığında anlam bozukluğu ortaya çıkar. Örneğin, günlük dualarımızda sıkça dile getirdiğimiz “Allah’ım, bana rahmet et!” ifadesini “Allah’ım, bana salât et!” şeklinde değiştirdiğimizde, bu söylem duanın sınırlarını aşmış olur.
Allah Resûlü’ne, sahabe şöyle bir soru yöneltmiştir: “Allah bize sana salât ve selam getirmemizi emretti. Sana nasıl selam edeceğimizi biliyoruz; peki, salâtı nasıl getireceğiz?” Sahabe, selamda rahmet kelimesinin zaten yer aldığını biliyordu. Eğer salât rahmetle tamamen aynı olsaydı, böyle bir soru sormaya gerek duymazlardı.
2. Salât, Allah’ın Mağfiretidir
Bazı kaynaklara göre, salâtın bir diğer anlamı mağfirettir. Mukâtil ibni Hayyân’ın rivayetinde bu görüş dile getirilmiştir.[12] Bu durumda Nebi’ye salât getirdiğimizde, “Allah’ım, onu bağışla!” diye dua etmiş oluruz.
3. Salât, Allah’ın Nebi’yi Övmesi ve Şanını Yüceltmesidir
Ebu’l Âliye, “Allah’ın salâtı, meleklerin yanında Nebi’yi övmesidir.” demiştir.[13] Tercih edilmesi gereken anlam, Allah’ın Resûlü’nü yüceltmesi ve onu övmesidir. Çünkü bu, Allah’ın rahmetini, bereketini ve mağfiretini kapsayan bir anlayıştır. Allah’ın bir kulu övmesi, onun hem dünyada hem de ahirette hayra erdiğini gösterir.
4. Salât, Allah’ın Bereketidir
İbni Abbâs’tan rivayetle, salâtın bereket anlamını taşıdığı da ifade edilmiştir. “Salât ederler, yani bereket dilerler.”[14] Bu bağlamda, salât etmek, “Allah’ım, Nebi’yi bereketli kıl!” demektir.
Tüm bu anlamlara dayanarak diyebiliriz ki Allah’ın (cc) Nebi’ye (sav) salât etmesi, onu övmesi anlamına gelir. Meleklerin ve bizlerin Nebi’ye salât etmesi ise Allah’tan (cc) Nebi’yi (sav) övmesini ve bu övgünün gerektirdiği rahmet, hayır, bereket gibi lütufları talep etmemiz, yani bir dua etmemizdir.
Nasıl Salât Getireceğiz?
Sahabe Resûlullah’a (sav) gelip, “Ey Allah’ın Resûlü! Allah sana salât ve selam getirmemizi emrediyor. Sana nasıl selam edeceğimizi biliyoruz. Nasıl salât getirelim?” dediler.
Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu:
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ، كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى إبْرَاهِيمَ، وَعَلَى آلِ إبْرَاهِيمَ، إنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيد،
اللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ، كَمَا بَارَكْتَ عَلَى إبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إبْرَاهِيمَ، إنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيد
“Deyiniz ki: ‘Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine salât et. İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in ümmetine salât ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.’
‘Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.’ ”[15]
Salâtın Önemi
İbni Kesîr (rh) şöyle dedi:
“Allah, kullarına Nebi’sinin Mele-i A’lâ’daki/kendi katındaki değerini, kendi zatının ve meleklerinin ona salât getirdiklerini belirterek gösterdi. Sonra yer ehline, ona salât ve selam getirmelerini emretti. Tâ ki yeryüzünde ve gökyüzünde aynı ânda ona salât getirilsin.”[16]
O (sav), Rabbimizin (cc) katında o kadar değerlidir ki onu seven ve bu sevgisi salât olarak diline yansıyanlara Allah (cc), on defa salât getirir. Onları dünyada ve ahirette üzecek şeylere karşı onlara yeter:
“Kim bana bir defa salât getirirse bunun karşılığında Allah (cc) ona on defa salât getirir.”[17]
Allah Resûlü’ne (sav) salâtın faziletini anlayan bir sahabi şöyle demişti:
“ ‘Öyleyse duamın dörtte birini sana salât getirmeye ayıracağım.’
Resûlullah (sav), ‘Dilediğin kadar yap, fazlası senin için daha hayırlıdır.’ buyurdu.
Sahabi, ‘Üçte birini sana salât için ayıracağım.’ dedi.
Resûlullah (sav) ‘Dilediğin kadar yap, fazlası senin için hayırlıdır.’ buyurdu.
Sahabi, ‘Öyleyse duamın üçte ikisini sana salât getirmeye ayıracağım.’ dedi.
Resûlullah (sav) ‘Dilediğin kadar yap, fazlası senin için daha hayırlıdır.’ buyurdu.
Sahabi, ‘Öyleyse tüm duamı sana salâta ayıracağım.’ dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (sav) ‘O zaman dünya ve ahiret sıkıntılarında Allah sana yeter ve günahlarını bağışlar.’ buyurdu.”[18]
Allah’ın bir emri olarak Nebi’ye salât getirmek, her Müslim için şer’i bir sorumluluktur. O (sav) anıldığı hâlde salât getirmeyenler, şer’i muhalefet nedeniyle yerilirler:
“Yanında ismim anıldığı hâlde bana salât getirmeyenin burnu sürtsün.”[19]
“İnsanların en cimrisi, ismim anıldığı hâlde bana salât getirmeyendir.”[20]
Nebi’ye (sav) hayatımızın her ânında salât getirmemiz gerekir. Özellikle onun adını andığımızda ve duyduğumuzda. Ancak salât konusunda cuma gününün ayrı bir önemi söz konusudur. Resûlullah (sav) bize cuma günleri kendisine bol bol salât getirmemizi tavsiye etmiştir:
Evs ibni Evs’ten (ra) şöyle rivayet edilmiştir:
“Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
‘Cuma günü günlerinizin en değerlisidir. Âdem (as) o günde yaratıldı, o gün vefat etti, Sûr’a o gün üfürülecek, her şeyin yok olacağı ses o gün gerçekleşecek. Cuma günü bana çok salavat getiriniz. Sizin salavatınız bana arz olunur.’
Evs dedi ki:
‘Sahabe, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Sen vefat edip toprak altında çürüdükten sonra salavatımız sana nasıl arz olunur?’ dediler.
Resûlullah da (sav), ‘Allah peygamberlerin cesetlerini çürütmeyi toprağa haram kılmıştır.’ buyurdu.’ ”[21]
Rabbimiz Eş-Şekûr olandır, kendisinin değer verdiği ve övdüğü Nebi’sine (sav) salât ettiğimizde O da (cc) tüm azametiyle bizlere salât eder, dünya ve ahiret sıkıntılarımızı giderir.
Allah (cc) onun (sav) risaletiyle bizlere hidayet etmiştir. O (sav) bize Allah’ı (cc) nasıl razı edeceğimizi en güzel ve tam bir şekilde öğretmiştir. Bize karşı şefkatlidir, ümmetinin zora düşmesi ona ağır gelir. Anamız babamız ona feda olsun.
Onun (sav) Allah (cc) katındaki değerinden dolayı biz salât ettiğimizde Rabbimiz bize tüm azametiyle salât eder. Bundan daha büyük bir ikram düşünülebilir mi? Biz ona (sav) salât ettiğimizde Rabbimiz bizim dünya ve ahiret sıkıntılarımızı gidermekte, bundan daha güzel bir çözüm olabilir mi?
Ve maalesef günümüzde Resûlullah’ın (sav) adı anıldığında salât etmeyi unutuyoruz ya da salât ederken öylesine, ağzımızdan bir mırıldanmayla bunu söylüyoruz. Bu bizim Resûlullah’ın (sav) üzerimizdeki hakkını idrak edemeyişimizin göstergesi, onun (sav) sünnetine hakkıyla ittiba edemeyişimizin sebebidir.
اللهم صل وسلم علی نبينا محمد
[1] 33/Ahzâb, 56
[2] 14/İbrâhîm, 34
[3] 3/Âl-i İmrân, 164
[4] 42/Şûrâ, 52
[5] 62/Cuma, 2
[6] 21/Enbiyâ, 107
[7] Lisânu’l Arab, 14/464-469, s-l-v/y maddesi
[8] Mu’cemu Mekâyîsi’l Luğa, 3/300, s-l-v/y maddesi
[9] El-Mufredât, s. 490, s-l-v/y maddesi
[10] Fethu’l Bârî, 6357 No.lu hadis şerhi
[11] Tirmizi, 485 No.lu hadis açıklaması
[12] Tirmizi, 485 No.lu hadis açıklaması
[13] Buhari, Kitâbu’t Tefsîr, Ahzâb Suresi, 10. Bab
[14] Buhari, Kitâbu’t Tefsîr, Ahzâb Suresi, 10. Bab
[15] Buhari, 6357; Müslim, 4797
[16] İbn-i Kesîr Tefsîri, Karınca/Polen Yayınları, 9/8, Ahzâb Suresi, 56. ayetin tefsiri
[17] Müslim, 408
[18] Tirmizi, 2457
[19] Tirmizi, 3545
[20] Tirmizi, 3546
[21] Ebu Davud, 1047; Nesai, 1374
İlk Yorumu Sen Yap