Allah’a subhanehu ve teâlâ hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun.
Beslenme; hayati fonksiyonların devam edebilmesi ve canlıların kaliteli yaşayabilmesi için olmazsa olmazlardandır. Nitekim yanlış beslenmenin sağlık üzerinde olumsuz yönleri azımsanmayacak kadar çoktur. Allah Rasûlü: “Âdemoğlu midesinden daha şerli bir kap doldurmamıştır.” diyerek mideyi doldurma işini çok şerli bir iş olarak nitelendirmiştir.
Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem şerli dediği mide doldurma işi günümüzde daha şerli bir hâl almıştır. Çünkü midelerimizi doldurduğumuz gıda; besin değeri kalmamış, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ve binlerce kimyasalların kullanıldığı işlenmiş gıdalardan başkası değildir. Çünkü neredeyse organik, tarım ilacı kullanılmadan temin edilebilecek bir mahsul kalmadı veya çok nadir bulunabilmektedir. Dolayısıyla da hastalıkların, şerlerin boyutu da artmıştır. Bundan dolayı müminlerin bu hadisi tam olarak anlamaları ve hayatlarına yön verecek şekilde ele almaları gerekir.
Her şeye bir ölçü getiren şeriat mideleri doldurma işine de bir esas ve ölçü getirmiştir. Ramazan ayını salih amelleri yapmak için fırsatlar ayı olarak değerlendirmeyi umanlar, şeriatın ölçüleri ile uyuşmayan beslenme alışkanlıklarını da değiştirip, Allah’ın razı olduğu şekilde dizayn etmeyi salih ameller babından görmelidir.
Günümüzde beslenmeden kaynaklanan hastalıklar sadece mide veya bağırsak hastalıkları değil, ismini dahi duymak istemediğimiz ve gittikçe görülme sıklığı artan kanserler bile kötü beslenmeden kaynaklanabilmektedir. Modern tıbbın içinden çıkamadığı veya çoğu zaman tedavisiz dediği birçok vakada, beslenmenin düzeltilmesinden sonra bir iyileşme görülebilmektedir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem :
“Mümin bir mideyle yer/içer, kâfir ise yedi kişinin yediğini yer.”
buyurmuştur. Bununla çok yemenin mümine yakışmadığını ve kâfirlerin bir sıfatı olduğunu bildirmiş olur. Müminin ölçüsü olmaksızın yemesi ve içmesi düşünülemez bir davranıştır. Çünkü sınır tanımayan ve herhangi bir kritere sahip olmayan her yemek yemeyi bir zevk hâline getiren kâfirleri Allah subhanehu ve teâlâ “hayvanlar gibi” ifadesiyle aşağılamıştır.
Allah subhanehu ve teâlâ ayeti kerimede:
“Kâfirler dünyadan öyle faydalanırlar ki, hayvanlar gibi yemek yerler.”
buyurur.
Hastalıkların, şerlerin en büyük sebebi; mideleri dolduran gıdaların kendileri olduğu kadar ölçüsüz bir şekilde tüketilmesindendir. Çok yeme, mideyi yorduğu gibi bedene de ağırlık bırakır; dolayısıyla insanın hareketliliğini almış olur. Böylece insan tembelleşerek, ibadetlerinde de huşu ve zindeliği yakalayamaz.
Yeme ve içmenin ölçüsünü Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle belirtmiştir; “Âdemoğlu midesinden daha şerli bir kap doldurmamıştır. Âdemoğluna belini doğrultacağı kadar birkaç lokma yeterlidir. Mutlaka bundan fazlasını yemek icap ederse, midesini üçe bölsün; üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefes alıp vermesine (ayırsın).”
Âdemoğluna belini doğrultacağı kadar birkaç lokmanın yeterli olmasından; yaşamak için yenilebilecek en asgari miktarı anlamış oluruz. Yani; mümin yemek için yaşayan değil, yaşayabilmek için yiyendir. Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem terbiyesiyle yoğrulan sahabeler, (Allah hepsinden razı olsun) hurma yiyerek Bedir’de kılıç salladılar, fetihler elde ettiler.
Mutlaka bundan fazlasını yemek icap ederse midesini üçe bölsün; üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefes alıp vermesine (ayırsın). İlla ki yemek yenmesi gerekiyorsa da yaklaşık 1,5 litre kapasitesi olan bir yetişkin, midesinin ancak üçte birini yemekle doldurabilir.
Öneriler
Ramazan ayının gelmesi ile iftar saatlerinde hastane acilleri mide kanaması, karın ağrısı, bulantı/kusma şikayetleri ile gelen hastalarla dolu… Bunun temelinde yatan neden ise; uzun süre boş kalmış midenin aceleyle veya fazla doldurulmasıdır. Genelde de çok yemediklerini, susuzluklarını gideremedikleri için çok su içtiklerini iddia ederler. Oysa ki yemenin miktarı ile eş değer tutulan suyun ve boş kalacak kısmın miktarının da göz ardı edilmemesi gerekir.
Orucu açarken çok az bir su (yarım bardak) veya bir hurma ile açmak
Daha sonra çorba veya seçtiğimiz herhangi bir yemeği az olmak kaydıyla (8-9 yemek kaşığı) yemek.
Az yemekten hemen sonra namaza durmak (en azından farz namazı kılmak) daha sonra hala açlık devam ediyorsa yemeğe oturulabilir ama az yemek isteyenler için; ağızda küçük lokmaları çok çiğneyerek (abartılı şekilde ağızda eriyene kadar çiğnemek) doyma hissi oluşabilir. Çünkü bu şekilde yapıldığında belli bir süre sonra (bu genelde 2 haftadan sonra üçüncü haftada olur) ağız içindeki akupunktur noktalarından beyine 10-12 dakikada doyduğunun sinyalini gönderir.
Yaz aylarında vücudun su ihtiyacını karşılayabilmesi için genelde sahurda dopdolu olan mideye alabildiğine su doldurulur. Bu şekilde içilen su midenin genişlemesine sebep olduğu gibi yenilen yemeklerin midedeki sindirimi tamamlanmadan mideyi terk etmesine yol açar. Bu da; reflü, şişkinlik, kabızlık gibi rahatsızlıklara yol açar. Bir anda içilen su vücuttan idrar olarak atılır. Asıl olan ise, iftardan-sahura kadar ara ara (45dk-1 saat) 1’er bardak su içmek veya sulu meyveler tüketmektir.
Siyah çay vücut suyunu attırdığı gibi susatır. Yeşil çay (şekersiz) ise uzun süre susamamayı sağlar.
Sahurda; et, yumurta, tahin, peynir gibi yiyecekler uzun süre tok tutabilmekte iken; şekerli, tuzlu, asitli, kızartılmış gıdalar, çikolata, pizza, poğaça gibi hazır yiyecekler hızlı bir şekilde kan şekerini yükseltip yine hızlıca düşürdüğü için acıkmaya yol açar.
Mide ve bağırsak dostu olmasının yanında kan şekerini uzun süre stabil tuttuğu için sahurdan yaklaşık 45 dakika sonra, bir tatlı kaşığı toz tarçını suyla yutmak faydalı olur inşaallah.
Allah subhanehu ve teâlâ bizleri, hayırlara muvaffak kılsın ve bizlerden razı olmuş bir şekilde Ramazan’dan çıkmayı nasip etsin. Rabbim bu ayı, Müslümanların yüzlerinin güldüğü ve şeytanlara galebe çaldığı bir ay kılsın.
Sözümüzün sonu: Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.
[1]
[2]
[3]
İlk Yorumu Sen Yap