Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek onu reddeden adam, sağ elinin haber verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren kişi, bir de yalnız başına Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan kimse.” (Buhari, Müslim)
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Haram ve helalin hudutlarını belirleyen Allah’a hamd, şeriatın bu hudutlarını beyan ve muhafaza eden Rasûlullah’a, onun ashabına salât ve selam olsun.
Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem buyurduğu üzere:
“Haram da, helal de açıktır.” (Buhari, Müslim)
İslam bu konuları dolunayın netliği gibi berrak ve açık kılmıştır. Zina ve ahkâmları da bunlardan biridir. Üzerinde durduğumuz hadis-i şerifte Peygamber: “Soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek onu reddeden adam” buyruğu ile zina ve Allah’tan korkma kavramlarına yer vermiştir.
İslam’ın her meseleyi izah etmesinin sebebi, sapık olanlar ile doğru olanların yolunun belli olmasıdır. Kur’an ve Sünnet, bizlere zinanın hükmünü birçok nasta açıklamıştır. Ta ki ondan uzaklaşalım, isyankâr zümresinden olmayalım. Bu, Allah’ın kullarına olan merhametidir.
Fakat insanların kalbine ilham edilen fücur ve şeytanın tuzakları Rabblerinin merhametini onlara unutturmakta ve haramlara karşı bir meyil oluşturmaktadır. Bir taraftan nefsin talebi, bir taraftan da şeytanın kurduğu şehvet tuzakları, özellikle şu dönemde Müslümanı çepeçevre kuşatmakta, Allah’a kulluğunun önünde büyük engel teşkil etmektedir. Büyük şehirlerde yaşayanlar ve özellikle de genç ve bekâr olanlar için şeytanın bu tuzakları daha fazladır. Rabbimden temennimiz, şehvetimizin esiri ve şeytanın habis aleti olmamaktır. Allahumme âmin.
Değerli kardeşim! Zina haram ve büyük günahlardandır. Allah nikâh yoluyla kadınla beraberliği meşru kılmıştır. Hatta buna ecir nispet etmiştir. Fakat haram yolla kadınla beraber olmayı yasaklamıştır. Bu fiil için de ceza belirlemiştir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“…’Sizden birinin eşiyle cinsel münasebetinde sadaka vardır.’ Sahabe: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Şehevi arzumuzu yerine getirmekte sevap olur mu?’ dediler. Peygamber: ‘Ne dersiniz? Bu arzuyu haram yolla giderseniz, size günah olur mu? Olmaz mı? İşte arzunuzu helal yoldan giderdiğiniz takdirde, sizin için sevap ve mükâfat vardır.’ ” (Müslim)
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkin bir hayâsızlık ve kötü bir yoldur.” (17/İsra, 32)
Allah, ayet-i kerimede zinanın haramlığının yanında, hayâsızlık olduğuna da vurgu yapmıştır. Zina edenler Allah’a karşı hayâsız olduğu gibi, insanlar arasında da hayâsızdır. Birbirini tanımayan kadın ve erkeğin birlikteliği ve birbirlerine bedenlerini sunması hayâsızlığın son noktasıdır.
Naslar gösterir ki, hayâ imandandır. Bu nedenle en çok muhafaza edilmesi gereken bir duygudur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Hayâ imandan bir şubedir.” (Buhari, Müslim)
“Hayâ ancak hayır getirir.” (Buhari, Müslim)
İnsanların avret yerlerini birbirlerinden gizlemesi fıtrattandır. Nas olmasa bile fıtratı düzgün olanlar birbirlerinden avret yerlerini muhafaza ederler. Bu konunun en güzel örneği Âdem aleyhisselam ile Havva’dır. Onlar şeytanın tuzağına düşerek yasaklanmış ağaçtan yemişlerdi. Bu isyanlarından dolayı Allah subhanehu ve teâlâ onların avret yerlerini açığa çıkardı ve cennetten kovdu. Âdem ile Havva kendilerine emir gelmemesine rağmen avret yerleri açılınca hemen cennetteki ağaçların yaprakları ile örtündüler. İşte Âdem ile Havva’nın bu ameli, avret yerlerini kapatmanın, bir başkasının önünde açmamanın hayâdan ve fıtrattan olduğunu gösterir. Bu nedenle Allah, ayet-i kerimede zinayı hayâsızlık olarak isimlendirmiştir.
Allah subhanehu ve teâlâ Kur’an-ı Kerim’de müminleri, özellikleriyle tanıtmıştır. Onlar için somut bir tanım yapmamıştır. Bu nedenle mümin, ancak özelliği ile bilinir. Zina yapmak müminlerin özelliklerinden değildir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa ağır bir ceza ile karşılaşır.” (25/Furkan, 68)
Ben-i Âdemin en büyük imtihanı kadındır. O kadar ki Rasûlullah, kadını fitne olarak nitelendirmiştir.
Usame bin Zeyd radıyallahu anh anlatır, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne unsuru bırakmadım.” (Buhari, Müslim)
İslam’ın fitneye karşı bakışı, şu şekilde Kur’an’da yer almaktadır:
“Fitne adam öldürmekten daha büyük (bir suç ve günah)tır.” (2/Bakara, 217)
Peygamber yukarıdaki hadiste, kadını fitne diye isimlendirerek, kadın imtihanının büyüklüğüne ve tehlikesine işaret etmiştir.
Değerli kardeşim! Bizden yıllar önce yaşamış Ben-i İsrail, kadın fitnesine yakalanmış ve bu fitne, onların helak olmasına sebep olmuştur. İslam, kadın fitnesini dünya fitnesi gibi tehlikeli görmüştür. Kendi kendimize sorsak, müşriklerin, münafıkların cenneti kazanamamasının ve birçok insanın cehennemi tercih etmesinin sebebi nedir? Muhakkak ki bunların başında dünya fitnesi yer almaktadır. İşte kadın fitnesinin tehlikesinin de dünya fitnesinden geri kaldığı bir yön yoktur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Dünya yemyeşil, çekici ve tatlıdır. Allah, sizi dünyada halife kılmıştır ve ne yapacağınıza bakmaktadır. Dünyanın ve kadınların fitnesine karşı dikkatli olun. İsrailoğulları’nın karşılaştıkları ilk fitne kadın fitnesiydi.” (Müslim)
Esefle söylemek isterim ki, bu ümmetin ehli kitabı taklit edeceği Kur’an ve Sünnet’in bildirdiği hakikattir. Onları o kadar taklit edeceğiz ki şeytanlığın en üst seviyesine; anneyle zina etmeye kadar ulaşacaktır bu taklit. Şeytanın tüm tuzaklarından Allah’a sığınırız.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Siz, sizden öncekilere adım adım, karış karış, tabi olacaksınız. Hatta onlar kelerin deliğine girse, siz de gireceksiniz. Onlardan biri annesiyle zina etse siz de zina edeceksiniz. Sahabeler: ‘Ya Rasûlullah! Bunlar Yahudi ve Hristiyanlar mı?’ diye sorar. Peygamberimiz: ‘Başka kim olabilir ki’ diye buyurur.” (İbni Mace)
Haramın hepsi küfrün şubelerindendir ve imana zarar verir. Hepimizin bildiği üzere âlimler: ‘Taatler imanı artırır, isyanlar ise imanı azaltır’ şeklinde bir kaide koymuşlardır. Bunu şeriat, birçok umumi nasta belirtmiştir. Fakat zinanın imanı azalttığı özel naslarda da belirtilmiştir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Zani, zina ettiği müddetçe mümin değildir.” (Müslim)
Zina, insanı ilk etapta küfre götürmese de imanı azalttığı için kişiyi zamanla küfre sürükler. Ki günah işleyen birçok insan psikolojik sorun yaşamaktadır. ‘Hem günah işliyorsun, bir de namaz kılıyorsun, ahlaklı olmaya, Allah’a kul olmaya çalışıyorsun. Bu ne kadar doğrudur?’ şeklinde düşünce karmaşası, günahkâr insanı salih amel yapmaktan uzaklaştırır. İnsan, imanın ispatı olan amelleri terk edince de böylelikle küfre girmiş olur. Zina eden kişiler de aynı psikolojik sorunu yaşamaktadırlar.
Müslümanın canı koruma altındadır ve onu öldürmek haramdır. Toplumlar arasında kan davası varsa İslam aralarını bulma, kan dökmeme adına, yalanı bile meşru kılmıştır. Fakat İslam Müslümanın canını koruma altına alırken, zina eden kişiye aynı toleransı tanımamış, kanının akıtılmasına müsaade etmiştir. Bu bile zinanın ne kadar büyük bir günah olduğunu anlatmaya yeterlidir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Üç şeyden biri olmadıkça Müslümanın kanının dökülmesi helal olmaz: Zina eden evli, Cana karşı can, Dinini terk ederek İslam cemaatinden ayrılan.” (Buhari, Müslim)
Değerli kardeşim! Zina ile alakalı buraya kadar yazdıklarımızı özetleyecek olursak;
Zina, Allah’ın hudutlarını çiğneyen haramlardandır. Allah’ı gazaplandırır.
Zina, küfrün şubelerindendir. İmanı azaltır.
Zina, hayâsızlıktır. Fıtratı bozar.
Zina, fitnedir. Adam öldürmekten daha büyük günahtır.
Zina, müminlerin özelliklerinden değildir.
Zina, müminin canını helal kılar.
Kendisinde bu kadar kötülüğü barındıran bir amele yönelmek, kalbi ölmüş olanların işidir. Ölü kalp, elemi hissetmez. Uyarılan kötülüklere karşı duyarsızdır. Canlı olan kalp için bir tane kötülüğü zikretmek dahi, o amelden uzaklaşması için yeterlidir. Zina kendisinde bu kadar kötülüğü barındırıyorsa en çok uzaklaşacağımız ve kendisine karşı Allah’tan en çok yardım isteyeceğimiz amel olmalıdır. Rabbimden temennimiz bizleri zinakâr zümresinden kılmamasıdır.
Zinanın Kısımları
Ferc ve Göz Zinası
Zinanın kısımları vardır. Bunları ferc ve göz zinası olarak özetleyebiliriz.
Ferc zinası; kadın ve erkeğin nikâh olmaksızın cimada bulunması, beraber olmasıdır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“İnsanları ateşe en çok sokan şey, iki oyuktur. Sahabeler: ‘O iki oyuk nedir ey Allah’ın Rasûlü?’ diye sordular. Peygamber: ‘Ferc ve ağızdır. Peki, insanları cennete en çok sokan şeyleri biliyor musunuz? Bunlar, Allah’tan sakınmak ve ahlak güzelliğidir’ diye cevap verir.” (İbni Mace, İmam Ahmed)
“Kim bana dilini ve iki bacağı arasındakini (cinsel uzvunu) garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim.” (Buhari)
Göz zinası; mubah kılıcı bir sebep olmaksızın bir erkeğin yabancı bir kadına, bir kadının da yabancı bir erkeğe bakmasıdır.
Zinanın kısımları arasında en tehlikeli ve insanların en çok içine düştüğü zina çeşidi, göz zinasıdır. Ferc zinası için maddiyat ve ortam müsaitliği gibi birçok imkâna ihtiyaç varken, göz zinası için bunlar söz konusu değildir. Bu nedenle göz zinasının tehlikesi büyüktür.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Mümin erkeklere söyle, bakışlarını indirsinler ve ırzlarını korusunlar. Mümin kadınlara söyle, bakışlarını indirsinler ve ırzlarını korusunlar.” (24/Nur, 30-31)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Her insanın zinadan bir nasibi vardır. Gözler zina eder, onların zinası bakmaktır. Eller zina eder, onların zinası tutmaktır. Ayaklar zina eder, onların zinası yürümektir. Dudak zina eder, onun zinası öpmektir. Kalp meyleder ferc ise bunu ya doğrular ya da yalanlar.” (Buhari)
İbni Kayyım rahimehullah bu hadisle alakalı şunları söyler: ‘Hadiste gözün zinası ilk söylenendir. Çünkü o; el, ayak, kalp ve fercin zinasının temelidir. Dilin zinası söz, ağzın zinasının öpmek olduğu belirtilmiş, eğer fiil gerçekleşirse fercin de bunu tasdik ettiği, gerçekleşmezse yalanladığı söylenmiştir. Hadis, gözün bakış ile isyanda bulunduğu, bunun da onun zinası olduğu konusundaki en net delildir ve bu hadis, bakışı mutlak olarak mübah sayanlara karşı apaçık bir delildir.’ (Ravdatu’l Muhibbin, s.93)
Değerli kardeşim! Allah’ın kullarına ihsan ettiği nimetlerden biri de gözdür.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Ona iki göz vermedik mi?” (90/Beled, 8)
“De ki: ‘Sizi yaratan, size işitmek için kulaklar, gözler ve kalpler veren odur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!’ ” (67/Mülk, 23)
Göz, şükredilmesi gereken nimetlerdendir. Karanlıktan kurtarması, Allah’ın yüceliğini gösteren kâinatın ayetlerini görmeyi ve tefekkür etmeyi sağlaması, onun sunduğu lütuflardır. Ancak -Allah’ın rahmet ettikleri müstesna- göz, imanı artıracak kevni ayetlere ve Allah’a yaklaştıracak şeylere bakmada kullanılmamaktadır. Özellikle günümüzün en büyük tağutu, özgürlük düşüncesi ile medyada, internette, gazetede, dergide ve sokaklarda açılanların ve çıplakların çoğalması, gözleri Allah’ın helallerinden ziyade haramlarına bakmaya döndürmüştür.
Oysa ki kul, Allah’a karşı bu nimetten sorumludur. Gözler, Allah’a boyun eğmelidir. Eğer şeytana ve nefse boyun eğerse bu, kişi için vebaldir. Her bakışından hesaba çekilecektir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Kulak, göz ve kalp, hepsi ondan sorumludur.” (17/İsra, 36)
“Gözlerin hain bakışını ve kalplerin sakladığını bilir.” (40/Mümin, 19)
Peygamber, ümmetini göz zinasından sakındırmıştır. Kendi ashabını eğitirken özellikle bu konuda uyarmış, hata yapanları ise eli ile düzeltmiştir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Yollarda oturmaktan sakınınız. Sahabeler; ‘Ya Rasûlullah! Birbirimizle konuşmamız için oturmamız gerekiyor’ dediler. Peygamber: ‘Eğer ille de oturacaksanız yolun hakkını verin’ buyurur. Sahabeler: ‘Onun hakkı nedir?’ dediler. Peygamber: ‘Bakışı indirmek, başkalarına eziyet vermemek, selamı almak ve emri bi’l maruf, nehyi ani’l münkerde bulunmaktır’ buyurur.” (Muttefekun Aleyh)
Bu hadiste çağımızın sokak köşelerinde muhabbet amaçlı toplanan, fakat yoldan geçen kadınlara bakmayı hedefleyen gençlerden bahsedilmektedir. Yine bu hadiste, tarihî yerleri gezmeyi amaçlayıp, gözlerini mahremden ayıramayan ve o mahremiyle başkalarına övünen toplumlar anlatılmaktadır. Tebliğ etmek, dinî bilgiler öğrenmek için kadınlı erkekli sosyal medyada koyu muhabbet kuran, sonunda birbirlerine evliliği teklif eden ümmetin sefihleri kastedilmektedir. Dinî film, gündeme dair haberler diye televizyonda akşama kadar kadın izleyen günümüzün aydınlarına işaret edilmektedir. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
İbni Abbas radıyallahu anh anlatır:
“Fadl, Rasûlullah’ın terkisinde oturuyorken Hus’am’dan bir kadın geldi. Fadl, ona bakmaya başladı. Kadın da ona bakıyordu. Nebi, Fadl’ın yüzünü diğer tarafa çevirdi.” (Buhari, Müslim)
Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatır:
“Biz Meymune ile otururken Peygamber geldi ve oturdu. İbni Ümmü Mektum’un girmek için izin istemesi üzerine Peygamber: ‘onun için örtünün’ buyurdu. Biz ‘Ey Allah’ın Rasûlü! O, bizi görmeyen bir âmâ değil mi?’ dedik. Bunun üzerine Peygamber: ‘Siz onu görmüyor musunuz?’ dedi.” (Ebu Davud, Tirmizi)
Bugün ümmet olarak, internet, televizyon, gazete ve sokak köşeleri gibi zinaya sevk eden unsurlardan yüz çevirmeliyiz. Karşıdaki, bizi görmese de biz bakışlarımızı indirmeliyiz. Her hâlimizde Allah’tan hayâ etmeli ve ırzlarımızı korumalıyız.
Değerli kardeşim! Göz zinası hakkında selefimiz de bizlere uyarıda ve nasihatte bulunmuşlardır. Din nasihattir. Bize düşen de bu nasihatleri üzerimize almaktır.
Allame İbnu’l Cevzi rahimehullah şöyle buyurur: ‘Ey kardeşim! Allah yardımcın olsun. Bakışın şerrinden sakın. O, nice abidleri helak etmiş, nice zahidin azmini yok etmiştir. Bu kitapta bakışın fitnesi ile ilgili anlatılan olayları okuyacaksın. Bunlardan öğüt al ve Rasûl’ün şu sözünü anla: “Bakış zehirli bir oktur.” Çünkü zehir, kalbe sirayet eder ve görünüşte açığa çıkmadan gizlice yapacağını yapar. Bakmaktan sakın. Çünkü bakış, afetlerin sebebidir. Ancak erken davranılırsa tedavisi mümkündür. Eğer tekrar edilirse şer yerleşir ve tedavisi de zorlaşır.
Devam eden bakış, ağacı sulayan su gibidir. O ağaç büyür ve kalbi fesada uğratır. Emrolunduğu şeyleri düşünmekten yüz çevirip sahibini zorluklara götürür. Yasaklanan şeylerin işlenmesine götürür ve sonunda helak eder.
Bu helakın sebebi ise şudur, bakan kişi ilk bakıştan hoşlanır ve küçük bir şey sayarak bu hoşlandığı şeyi tekrarlar. Bu küçük saydığı şeyin sonu helaktır. İlk bakıştan sonra gözünü indirirse, sonrasında selamette olacaktır.’
Cüneyd şöyle buyurur: ‘En çok önem verdiğin, Allah olsun. Allah’ı göreceğin gözünü Allah’tan başkalarına yöneltmekten sakın. Yoksa Allah’ın gözünden düşersin.’ (Zemmu’l Heva, s.86)
Fetih bin Şağraf şöyle buyurur: ‘Bana Abdullah bin Hubeyk şöyle dedi: ‘Ey Horasanlı! O, dört şeyden başkası değildir. İki gözün, dilin, kalbin ve hevan. Gözlerin bakılması haram olan şeylere bakmasın. Dilinle, kalbinde olanın ve Allah’ın bildiği şeyin tersini söyleme. Kalbinde Müslümanlardan hiçbirine karşı kin ve nefret bulunmasın. Hevan şer olan bir şeye yönelmesin. Bu dört şey sende bulunmuyorsa başına topraklar savur. Zira bedbaht olanlardansın.’ (Zemmu’l Heva, s. 83-84)
Kadının Koku Sürüp Dışarı Çıkması Zinadandır
Kadın kendine mahrem olmayan insanların olduğu ortama koku sürünüp çıkabilir. Ancak mahremi olan insanların bulunduğu ortama koku sürünüp çıkması caiz değildir. Eğer bir kadın koku sürünüp dışarı çıkarsa o kokuyu hisseden, mahremi olan her erkekle zina etmiş gibi olur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Koku sürünen ve bunu hissetmeleri için bir topluluğun yanından geçen kadın zinakârdır. Ona bakan her göz de zinakârdır.” (Ebu Davud, Tirmizi)
İslam, kadının koku sürünüp dışarı çıkmasını o kadar kötülemiştir ki bu, kadınları mescid ortamlarından ve cemaat namazlarından uzaklaştırmıştır. Oysa mescid ve cemaat namazı erkekler için olduğu kadar, kadın için de hayattır. Fakat kadın, koku sürüp bu yerlere katıldığı zaman büyük bir fesat ve zina meydana gelecektir. Bu nedenle İslam, onu mescidden uzaklaştırmıştır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Koku sürünmüş olan hiçbir kadın bizimle birlikte yatsı namazında bulunmasın.” (Müslim)
“Allah’ın hanım kullarını Allah’ın mescidlerinden alıkoymayın. Ancak onlar gelecekleri zaman koku sürünmemiş ve süslenmemiş olsunlar.” (Buhari, Müslim)
Hem İslam’ın, hem tıpçıların bildirmesi ile koku, şehvet duygularını harekete geçirmektedir. Dikkat edilirse günümüzde çıplak kadın ve erkek resimlerinin ve parfümlerinin haddinden fazla reklamı yapılmaktadır. Ta ki, insanların şehevi duyguları kabarsın ve toplum fesada uğrasın.
Faiz, Zinanın Kısımlarındandır
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Faiz yetmiş üç bölümdür. Bunların günah bakımından en basiti bir kimsenin annesi ile cinsi münasebette bulunması gibidir. Faizin en fazlası Müslüman bir adamın ırzıdır.” (Hâkim, İbni Mace)
Değerli kardeşim! Zina, hiçbir gölgenin olmadığı mahşer gününde Rahman’ın arşının altında gölgelenmenin önünde engeldir. Lezzeti, saniyeyle anlatılmayacak kadar kısa süren bir günahla Rahman’ın arşının altında gölgelenmeyi tepmek, akıl kârı değildir. Üzerinde durduğumuz hadis-i şerif, bizlere bunu hatırlatmaktadır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (Mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek onu reddeden adam…”
Bu konu ile alakalı konuşulacak çok mesele vardır. Bir sonraki sayıda devam etme ümidi ile…
Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir.
İlk Yorumu Sen Yap