Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Âlemlerin Rabbine hamd, Rasûlü’ne ve sahabesine salât ve selam olsun.
Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle Peygamber şöyle buyurdu:
“Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek onu reddeden adam, sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren kişi, bir de yalnız başına Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan kimse.” (Buhari, Müslim)
Allah’a İbadetle Yetişen Genç
Hiçbir gölgenin olmadığı mahşer gününde Rabbimizin arşının altında gölgelenecek yedi sınıf insan arasında ikinci sırada; ‘Allah’a ibadetle yetişen genç’ yer almaktadır. Rasûlullah’ın bu sözüyle İslam’ın gençlere verdiği önemi tekrardan görmekteyiz. Her şeyiyle sünnete tabi olan ümmet, hem kendi gençliğinin kıymetini bilmeli hem de çevresindeki gençlere önem vermeli, onları güzel bir şekilde yetiştirmelidir.
Gençlik, kuvvet dönemidir. İnsan, Allah’ın kendine verdiği kuvvet nimetini Rabbine kul olarak, ibadet ederek geçirmelidir. Âlemlerin Rabbi olan Allah, insanı dünyaya, kendisine ibadet etmesi için göndermiştir. Bu kulluk hepimizin görevidir. Bütün görevlerde olduğu gibi, sorumluluklarımızı gücümüzün/enerjimizin en üst seviyede olduğu dönemde ifa ederekten, bir sonraki dönemi aydın hale getirmeliyiz. Ki Rabbimiz bizden yaşamımızın her dönemini kendisine kul olarak geçirmemizi istemektedir.
Gençliğin insana verdiği o dinamiklik; boş, aldatıcı eğlenceler ve gereksiz işler ile heba edilmemelidir. Sıhhat ve boş vaktin kıymetini bilmede bütün insanlığın hüsran içinde olduğunu vakıamızda görmekteyiz. Özellikle de sıhhatin en verimli dönemi olan gençlik yılları, helak edilmektedir. Hem gençler, gençliğinin; hem de atalar, gençlerin kadrini ve kıymetini bilmemektedir.
Bugün gençler dünya metaı, oyun ve eğlenceler ile meşgul olmakta ve onların hedeflerini bunlar oluşturmaktadır. Oyun ve eğlencede aktif olan gençler, maalesef dinî konuda çok pasif durumdalar. Gençlerin kötü duruma düşmesinde ataların çok büyük rolü olmaktadır. Evlatlarını dünya metaına özenle yönlendiren atalar dini, konu Rabbimize kulluk yapmaya gelince ‘daha genç, olgunlaştığında yapar’ sözleriyle gevşek davranmaktadır. Çocuklarının dünyevi bir konuda yanlış yapmaması ve kendi isteklerini yerine getirmesi için sürekli muhasebe yapan babalar-anneler, söz konusu gençlerin Allah’a kul olarak yetişmesi olunca, oralı bile olmazlar.
Âlemlerin Rabbi olan Allah, Âdemoğlundan sürekli kendisine kulluk yapmasını istemiştir. Özellikle de gençlik döneminde kendine yönelmesini, o kuvvetli olan hevesini, isteklerini Rabbinin huzurunda kırmasını emretmiştir. Bu nedenle Allah, çocukluk ve yaşlılık dönemini hesaba çekmezken, gençlik dönemini hesaba çekecektir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“İnsanoğluna şu beş şeyden hesap sorulmadıkça onun ayakları kıyamet gününde Rabbinin huzurundan ayrılmayacaktır; Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiği ilimle nasıl amel ettiğinden.” (Tirmizi, Kıyamet 1)
Hadis-i şerife bakıldığı zaman hem ömür hem de gençlik dönemi sorguya çekilmektedir. Normalde gençlik dönemi, ömrün içerisine dahildir. Bu nedenle sorguya çekilmemesi gerekirdi. Fakat Allah, gençlik döneminin hesabını görecektir. Çünkü gençlik, yaşamın içinde insana tanınmış olan kuvvet ve üstünlüktür. Bu yönüyle bir nimettir. İnsanoğlu ise her nimet nedeni ile sorguya çekilecektir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Sonra da o övündüğünüz nimetlerden sorguya çekileceksiniz.” (102/Tekâsur, 8)
Allah’a İbadet Eden Gençler Nasıl Yetiştirilir?
İnsanoğlunun dünyaya gelişinden sonra üç evresi vardır. Bunlar; çocukluk, gençlik ve yaşlılık evresidir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Sizi dilediğimiz belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Sonra da siz buluğ çağına ulaşırsınız, içinizden kimi ölür, kimi de her şeyi bilip öğrendikten sonra hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye, ömrün en düşkün dönemine ulaştırılır…” (22/Hacc, 5)
Yaşamın vazgeçilmezi bu evreler arasında çocukluk ve gençlik evresi çok önem taşımaktadır. İslam bu iki dönemin üzerinde durmuş, Müslümanlara bu dönemleri nasıl değerlendirmesi gerektiğine dair şuur vermeye çalışmıştır.
Çocukluk dönemi, gençlik dönemi için dikkat edilmesi gereken bir evredir. Çocukluk döneminde yapılan yanlışlar ve eksiklikler, gençlik/buluğ dönemini etkilemektedir. Bu nedenle eğitim gençlikte değil çocukluk döneminde başlar. Hatta çoğu âlime göre eğitim anne rahminde başlamaktadır. ‘Gençliği nasıl Allah’a ibadet eder hale getirebiliriz?’ diye sorduğumuzda bunun cevabının çocukluk dönemine bağlı olduğunu görmekteyiz.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Çocuğunuz yedi yaşına geldiği zaman namazı emredin. On yaşına geldiği zaman, namaz kılmazsa çocuğunuzu dövün.”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem söz ve ameli ile eğitimi çocukluk dönemine bağlamıştır. Dinin emirlerini ve yasaklarını evlatlarımıza öğretirken ve tatbik ettirirken yedi-on yaş gibi çocukluk dönemini tercih etmemiz gerekir.
Örneğin; kız çocuğumuza tesettürü öğretirken yedi yaşına geldiği zaman başını kapatmalı, uzun elbiseler giydirmeli, erkeklerin yanına gitmemesini sağlamalıyız. Bu eğitimi çocukluk döneminde verdiğimiz zaman evladımız gençlik döneminde çok rahatlıkla tesettürlü olacak, namusu olan cilbabına sahip çıkacaktır. Fakat tesettür eğitimi çocukluk döneminde verilmezse gençlik dönemine geldiğinde tesettürlü olması mümkün değildir. Şu anda bütün aileler evlatlarının ahlaki bozulmalarından sürekli şikâyet etmekteler, evlatlarını düzeltmek için bir arayışa girmekteler. Oysa bu arayışın, evlatlarının çocukluk döneminde olması gerekirdi.
Gençlerin Allah’a ibadetle yetişmiş hale gelmesi için bunun bilincini çocukluk döneminde vermemiz gerekir. Ki dikkat edilirse arşın altında gölgeleneceklerden bahsedilirken direkt genç denmiyor da, Allah’a ibadetle yetişen genç denerek önceden eğitilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.
Allah’a ibadetle yetişen bir gençliğin oluşabilmesi için ikinci olarak yapılması gereken, evlatlarımızın arkadaşlarını özenle seçmeliyiz. Çünkü kişi arkadaşının dini üzeredir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Kişi arkadaşının dini üzeredir.” (Ebu Davud)
Atalar da bu konuda şöyle derler: ‘Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.’
İnsan sosyal varlıktır. Hayatında mutlaka arkadaş çevresi olması gerekir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken yön ise; arkadaş çevresi; misk kokusu hediye edenle, körükçünün kötü kokusunu hediye eden gibidir. Evlatlarımızın; Rabbini tanımasını, ona kulluk etmesini ve dinî hassasiyete sahip olmasını istiyorsak, misk kokusunu hediye eden kişiler ile arkadaş olmasını sağlamamız gerekir.
Gençlik çağı, özenti ve üstünlük sağlama dönemidir. Gençlerin özellikle özendiği kişiler ise arkadaşlarıdır. Örneğin, bir arkadaşı sigara içiyorsa, o da özenip içmektedir. Arkadaşı saçını nasıl şekillendiriyorsa o daha fazla saçlarına bakım yaptırıp onu taklit etmektedir. Ya da arkadaşının flört yaptığı kız arkadaşı varsa, o da bir kız arkadaş edinmektedir. Bu konuda çok örnek verebiliriz.
Bu nedenle çocuğumuzun Allah’a ibadet ile yetişen genç konumuna gelebilmesi için arkadaş çevresine dikkat edilmeli ve özenle seçilmelidir. Bu hikmetledir ki Peygamber, kişinin dinini arkadaşının dinine benzetmiş, onun dinine nispet etmiştir.
Gençlik ve gençler, Allah’a ibadet ile yetiştirilirse hiçbir gölgenin olmadığı mahşer meydanında Rahman’ın arşının altında gölgelenme nimeti ile nimetlenme şerefine nail olabilirler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yedi sınıf insan var ki, onları hiçbir gölgenin olmadığı (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç…”
Rabbim, ailelere gençlerini Allah’a ibadet etme üzere yetiştirmeyi nasip ve mukadder etsin. Rabbim, ailelerin bu konuda basiretini açsın, hassasiyetini artırsın. Bir sonraki yazıda görüşme ümidi ile…
Davamızın sonu, âlemlerin Rabbine hamd etmektir.
İlk Yorumu Sen Yap