PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK

Es-Selamu Aleykum Kıymetli Okurlar,

Gençlerle Muamele köşemizde bu ay insanın özünü ilgilendiren kavramlar serisinden “Psikolojik Dayanıklılık” kavramıyla devam ediyoruz. “Psikolojik dayanıklılık nedir? Hayatımızda yansımaları nelerdir? Nasıl gelişir?” bunları sizlerle ele alacağız.

Psikolojik dayanıklılık veya diğer adıyla psikolojik sağlamlık kavramı psikolojide kendini toparlama gücü, yılmazlık, duygusal dayanıklılık gibi kavramlarla ifade edilmiştir. Psikolojik sağlamlık insanın hayatın zorlu olayları karşısında kırılmadan esneyebilmesi, imtihanlarda yanlış davranışlara sapmadan ve dağılmadan doğru davranışları sergileyebilme becerisi olarak bahsedilebilir. Burada üzülmekten veya duygusal olarak zorlanmamaktan bahsetmiyoruz. İmtihanlar esnasında incinmek, üzülmek doğal duygulardır. İnsanidir. Toplumumuzda bu duyguları hisseden insanların hassas, dayanıksız gibi etiketlenmeleri hepimizce malumdur. Oysaki psikolojik dayanıklılık dediğimizde insanın bu duyguları hem hissetmesi hem kabul ederek yaşaması hem de sonrasında kendisini toparlayarak yaşamına devam edebilmesi diyebiliriz. Bu konuyla alakalı makalelerde hacıyatmaz örneği anlatılır. Psikolojik dayanıklılık, hacıyatmaz misali nereden, nasıl ve ne kadar ağır darbe alırsak alalım, nereden düşersek düşelim tekrardan ayağa kalkabilmektir.

Psikolojik dayanıklılık doğuştan gelen bir özellik değildir. Yani öğrenilmesi gerekiyor. Anne, babanın veya öğretmenlerin zorlu olaylarda çocuklara kazandırabildikleri bir beceridir. Bir annenin, çocuğuna imtihanlar karşısında dua etmek, istiğfar etmek, Rabbine sığınmak gibi amelleri öğretmesi veya bir babanın derin nefes almak, durup düşünmek, karşıdakinin duygularını düşünerek hareket etmek gibi davranışları da öğretmesi aslında çocuğuna verdiği psikolojik dayanıklılık eğitimidir. Bir öğretmen öğrencisine, öfkelendiğinde ortamı terk etmesinden söyleyeceği zikre kadar, üzüldüğünde derdini anlatmasından namazla nasıl rahatlayacağına kadar birçok psikolojik dayanıklılık davranışlarını öğretebilir. Böylelikle bu baş etme becerileri çocuklukta sonradan öğrenilir, yetişkinlikte devam eder.

“O hâlde çocuklarımızın veya kendimizin psikolojik sağlamlığını nasıl güçlendirebiliriz?” dediğinizi duyar gibiyim. Elbette güçlendirmenin yolları var:

1. Kabul: Yaşam süresince başına gelebilecek zorlu olayların bilincinde olmak, kabul etmek, nasıl davranacağına dair zihinsel hazırlık yapmak ve “Herkes hayatında birçok zorluk yaşıyor.” diyebilmek

2. Umut: “Yaşadığımız birçok zorlu olay geçti, bundan sonra da başımıza gelecek olan şeyler bir şekilde geçecek, olur, hâlledilir.” diyebilmek ve zorlu olayların geçeceğine inanmak

3. Baş etme becerileri: Dengeli iyilik hâlimizi bozan ve bizi sarsan olayları duygusal dünyamızda düşünerek tespit etmek ve bunlar başımıza geldiğinde nasıl davranacağız, neler yapacağız diye düşünmek. Bu olaylarla nasıl başa çıkacağımıza dair zihinsel alıştırmalar yapmak ve bu yöntemleri gündelik hayatımızda da yapıyor olmak (ibadetler, ilişkiler, gündelik ihtiyaçları karşılama, nefes ve beden egzersizleri vb.).

Bu yollar bize İslam’ın öğrettiği kader, nasip, tevekkül ve iman kavramlarını hemen çağrıştıracaktır. Kadere iman etmek, nasip kavramıyla Rabbine teslim olmuş bir şekilde yaşamak, elinden geleni yapmış olmak, duygusal rahatlığı hissederek işlerini Rabbine bırakmak psikolojik sağlamlığı arttıran en büyük yapı taşlarıdır. Bu noktada İslam psikolojik dayanıklılık için koruyucu ruh sağlığı alanında insanı baştan imar eder. Zira modern dünyada kişisel gelişim sektörünün dayatmasıyla insana şu öğretildi: “İnanırsan her şeyi yapabilirsin, çabalarsan istediğin her şeyi elde edebilirsin.” Bu öğreti aynı zamanda insana şunu da öğretti: “Hayatındaki her şey senin davranışlarının sonucunda oluşuyor (sebepler ehli olma) ve sürekli çabalamak zorundasın.” Zaten acı çekmekten kaçınan insanın fıtratı bu öğretiyle birleşti. Sonra insan şöyle demeye başladı: “Acı çekiyorum, bir de bu zor zamanımda bile uğraşmam, çabalamam gerek. Çabalamadığım için bunlar başıma geldi.” İnanılmaz bir çökkünlük hâli her yeri kaplayacak. Tükenmiş duygularının dibine vurulacak. Artık hiçbir şey yapmak istemeyecek. Hâliyle başına gelen zorlu olaylara insanın tahammül edememesi doruk noktaya ulaşmış oldu. İşte tam bu noktada artık başına gelen imtihanları reddetme, isyan etme ortaya çıkmaya başladı. Reddeden ve isyan eden kişi karşısındaki olaya adapte olamaz, onunla baş etmek için gerekli olan sağlıklı davranışları sergileyemez. Böylelikle psikolojik sağlamlığı zayıf olur. Bunu bir binanın kolonları gibi düşünebilirsiniz. Binayı depremlerde, sellerde ayakta tutan kolonların sağlamlığıdır, kolon ne kadar sağlam ise zorlayıcı olaylar karşısında o kadar sarsılmadan veya daha az sarsılarak dimdik ayakta durur. İşte bu kolonlar iman, kader, nasip ve tevekkül kavramlarıdır. Nasıl mı? Sahabeye bakarak bunu görebiliriz. Sahabe “Allah ve Resûl’ünün bize vadettiği budur.” inancıyla yaşadı. Kaderlerinde imtihanlar olduğunu, nasiplerinde kayıplar/sınanmalar olduğunu biliyorlardı. İmanlarıyla ve tevekkülleriyle bu imtihanlardan psikolojik olarak yıpranmadan, hatta aksine güçlenerek çıkmayı başardılar.

Psikolojik sağlamlığı geliştiren İslami baş etme yöntemlerinden birkaçını mutlaka hayatımızda devamlı amellerimiz olarak sürdürmemiz gerekmektedir. Psikolojik sağlamlık geliştiren baş etme yöntemlerine baktığımızda şunları söyleyebiliriz:

1. Kabul çerçevesinde;

a. Rabbimizin (cc) imtihan edileceğimize dair olan ayetlerini bilmek ve tefekkür etmek,

b. Kaderimizde olan imtihanlara razı olmaya çalışmak,

c. Rabbimizin bizi razı kılması için O’na (cc) dua etmek,

d. Peygamberlerin kıssalarından başımıza gelebilecek imtihanları ve bu imtihanlar karşısında nasıl davranacağımıza dair çıkış yollarını öğrenmek.

2. Umut çerçevesinde;

a. Allah’a karşı hüsn-ü zan beslemek,

b. Yaşanan olayların bir kader çerçevesinde olduğunu hatırlamak,

c. Dua etmekle beraber Allah’ın mutlaka çıkış yolları göstereceğine iman etmek,

d. İstiğfar etmek suretiyle Allah’ın affının ve merhametinin geleceğine inanmak.

3. Baş etme becerileri çerçevesinde;

a. Allah’ın Kur’ân’da insanı imtihan edeceği konuları araştırmak, bunlar içerisinde insanın kendisinin zayıf olduğu noktaları bulmak,

b. Bu olaylar başımıza geldiğinde ne gibi tepkiler verdiğimizi geçmişimize bakarak tespit etmek,

c. Geçmiş kıssalardan çıkış yolları edinmek için Kur’ân’dan öğüt almak,

d. Bu kıssaları sanki kendimiz yaşıyormuş gibi hayal etmek, bu hayaldeki o imtihanlar karşısında nasıl davranacağımıza dair zihnimizde bir yol haritası edinmek,

e. İmtihanlar sonrasında amellerin canlılık dönemine dönebilmek adına neler yapacağımızı tespit etmek.

Anne babaların penceresinden baktığımızda bu noktada ailelerin düştüğü en büyük yanlış çocukları konusunda karşılarına çıkacak imtihanları bilmemeleri, çocuklarının ve kendilerinin bir kaderi olduğunun bilincinde olmamaları, nasip ve tevekkül kavramlarının çocuklarının hayatı söz konusu olunca zihinlerde yerleşmemesi diyebiliriz. Belki de bir diğer hata çocuğa “kendi malımızmış gibi” bakmak ve davranmak olabilir. Her çocuğun kendi imanı, kaderi, nasibi vardır ve anne babaya düşen en temel iki görev, sorumlulukları gereği onlara bu hayatta eşlik etmek ve Rabblerine tevekkül etmektir.

Bu ay sizlerle psikolojik sağlamlık kavramını ele aldık. Psikolojik sağlamlığın ne olduğunu, nasıl geliştiğini ve psikolojik olarak nasıl daha dayanıklı olabileceğimizi konuştuk. İslam’ın bu noktada insanı nasıl baştan imar ettiğine ışık tuttuk. Rabbimizden (cc) niyazımız öğrendiklerimizi bize faydalı kılması ve amel etmeye muvaffak kılmasıdır. Gelecek sayıda görüşmek üzere, selam ve dua ile…

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver