Allah’ın adıyla.
Allah’a (cc) hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun!
Aşağıda okuyacağınız makale, şu an yayına hazırlamış olduğumuz fıkıh çalışmasından bir bölümdür. Henüz taharet/temizlik kitabının bitmiş olduğu bu çalışmanın, kısa sürede tamamlanmayacağı, bu sebeple çalışmanın bir bölümünü dergide yayınlayarak, başta ilim talebeleri olmak üzere tüm Müslimlerin dikkatine sunmayı uygun buldum.
Şüphe yok ki; amelî anlamda tabi olduğumuz usul (hadis ehlinin usulü), tercihleri mutlaklaştırıp mezhepleştirmek yerine, delilleri mutlaklaştırıp nassa/delile ittibayı öne çıkarmaktadır. Bu usulde nas/delil, canlı bir kaynaktır ve her gelen ilim talebesi o kaynaktan beslenmektedir. Allah Resûlü’nün (sav) ifadesiyle “nice fıkıh taşıyıcısı kendinden daha fakih olana” bu nebevi mirası devredebilmekte, böylece fıkhetme donuklaşmadan, nesilden nesile aktarılabilmekte, canlılığını korumaktadır.
Bu kısa açıklamadan sonra sizi makaleyle baş başa bırakıyorum. Doğrular Allah’tan (cc) ve Resûl’ünden (sav); yanlışlar nefsimden ve şeytandandır.
Canlı Olan Hayvanlarda Aslolan Temiz Olmalarıdır
Yüce Allah, hayvanları insan için yaratmış ve onun istifadesine sunmuştur:
“İnsanı bir nutfeden/meniden yarattı. (Bir de ne göresin!) O (insan, yaratıcısına karşı) apaçık bir düşman kesilivermiş. Ve hayvanları da (O) yarattı. Onlarda sizi ısıtacak (yünlerinden giysiler) ve (başkaca) faydalar vardır. Ve onlardan yersiniz. Sabah saldığınızda da akşam (geri) getirdiğinizde de sizin için onlarda (seyre değer) bir güzellik vardır. Ağırlıklarınızı yüklenir, canınızın yarısı telef olmadan erişemeyeceğiniz beldelere taşırlar. Şüphesiz ki Rabbiniz, (pek şefkatli olan) Raûf, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir. Binesiniz ve süs olsun diye atlar, katırlar ve merkepler yarattı. Ve sizin bilmediğiniz şeyler yaratmaktadır.” [1]
Aslolan, canlı hayvanların temiz olmasıdır. Bir hayvanın etinin haram kılınması dahi, onun necis olduğu anlamını taşımaz. Zira bir şeyin haram olması başka, necis olması başka bir şeydir. Örneğin, Allah Resûlü (sav), ehli/evcil eşeğin etinin yenmesini yasaklamıştır:
Enes (ra) şöyle demiştir:
“Resûlullah Hayber’i fethettiğinde şehrin dışında bir takım eşekler ele geçirdik. Bunlardan bir kısmını pişirdik. Derken Resûlullah’ın habercisi: ‘Allah ve Resûl’ü, eşek etini size yasaklamaktadır. Bu etler şeytanın işinden bir pisliktir!’ diye seslendi. Tencerede kaynatılan etler hemen döküldü.” [2]
Bununla birlikte Müslimler eşeğe binmiş, ona yük yüklemişlerdir. Ne Kur’ân ne de sünnet, eşeğe temas edenin yıkanmasını/temizlenmesini emretmiştir. Demek ki bir hayvanın etinin haram olması o hayvanın necis olduğu anlamına gelmez. Evet, bir şeyin necis olması, onun haram olduğunun delilidir. Çünkü Allah (cc) habis/pis/necis olanı haram kıldığını belirtmiştir:
“… Temiz şeyleri helal, pis (habis) şeyleri haram kılar…” [3]
Ancak her haram, necis değildir. Haramlığına dair sahih ve sarih nas olduğu gibi, necis olduğuna dair aynı şekilde sahih ve sarih naslara ihtiyaç vardır.
Köpek ve Domuz Necis midir?
Yukarıda zikredilen asla göre köpek ve domuz da dâhil, tüm canlı hayvanların temiz olması gerekir. Konunun tafsilatına girmeden önce bir noktayı açıklığa kavuşturmak isteriz: Bu konuda, 2018 yılına kadar Şafii ve Hanbeli mezhebine ittibaen köpek ve domuzun ayni necaset olduğunu kabul ediyorduk. Daha yerinde bir ifadeyle bu konudaki delillerin çeşitliliği ve deliller arasındaki nesh iddiaları nedeniyle, Şafii ve Hanbeli mezhebini taklit ediyorduk. Ki; bize kapalı kalan her meselede temel ve uygulamalı eğitimimiz Şafii mezhebi olduğundan İmam Şafii’yi veya Ehl-i Hadis usulünü temsil ettiğinden İmam Ahmed’i taklit ettiğimiz, kardeşlerimizin ve öğrencilerimizin malumudur.
Daha sonra yaptığımız araştırma ve konu hakkında varit olan delillerin tamamını inceledikten sonra; bu konu hakkında fıkhi tercihimizi değiştirdik… Hadis imamlarından Buhari (rh) ve mezhep imamlarından Malik, Ebu Hanife ve Davud-i Zahirî’nin tercih ettiği gibi köpeğin; Malik ve Şevkani’nin tercihi üzere de domuzun temiz olup necis olmadığına kanaat ettik. Bu kısa açıklamadan sonra konunun tafsilatına geçebiliriz.
Köpeğin Necis Olması
Köpekle ilgili varit olan naslara baktığımızda delilleri şöyle tasnif edebiliriz:
a. Eğitilmiş av köpeğinin, ağzıyla tuttuğu yiyeceği helal kılan naslar
“Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: ‘Temiz şeyler size helal kılındı. Allah’ın size öğrettiği şekilde yetiştirdiğiniz av hayvanlarının yakaladıkları da (helal kılındı). Onların sizin için tuttuklarını Allah’ın adını anarak yiyin. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.’ ” [4]
Adiyy b. Hatim anlatıyor:
“Allah Resûlü’ne:
— Biz bu köpeklerle avlanan bir topluluğuz. (Bunun hükmü nedir?) diye sordum. Dedi ki:
— Eğitilmiş köpeğini saldığında ve üzerine Allah’ın adını andığında onun senin için yakaladığını -öldürmüş olsa da- ye. Ancak köpek o avdan yemişse bu durumda ondan yeme. Çünkü avı sadece kendisi için tutmuş olmasından korkarım. Şayet onun dışında başka köpekler de ava karışırsa ondan yeme.” [5]
Köpek, avını ağzıyla yakalar ve sahibine getirir. Köpekle avlanmak Asr-ı Saadet’te yaygın olmasına rağmen, ne Kur’ân ne de sünnet, köpeğin temas ettiği avın yıkanmasını emretmiştir.
b. İhtiyaç haricinde köpek edinmeyi yasaklayan naslar
“Kim, ne av ne çobanlık ne de tarla için olmayan bir köpeği yanında tutarsa her gün sevabından iki kırat eksilir.” [6]
“Resûlullah köpeklerin öldürülmesini emretti. Daha sonra ‘Halkın köpeklerle bir sıkıntısı yok.’ buyurdu ve av köpeği ile çoban köpeğine izin verdi.” [7]
Görüldüğü gibi köpek edinmek ihtiyaç olmadığı takdirde yasaklanmıştır. Köpeğin parayla alınıp satılması nehyedilmiş ve ihtiyaç olmaksızın köpek edinilen yere melek girmeyeceği belirtilmiştir:
Ebu Mesud el-Ensari’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Allah Resûlü köpek satıp ücret almayı, zina kazancını ve kâhinlik ücretini nehyetmiştir.” [8]
Aişe (r.anha) anlatıyor:
“Cibril, bir vakitte buluşmak üzere Resûlullah ile sözleşmişti. O vakit geldi, fakat Cibril gelmedi. Resûlullah’ın elinde bir değnek vardı. Onu elinden atıp ‘Allah vaadinden dönmez ve elçileri de dönmez!’ buyurdu. Sonra etrafına bakındı. Tam o sırada sedirinin altında bir köpek yavrusu gördü. Bunun üzerine:
— Ey Aişe! Bu köpek yavrusu buraya ne zaman girdi?’ diye sordu. Aişe:
— Vallahi, bilmiyorum! dedi.
Resûlullah hemen emir verdi, köpek oradan çıkarıldı. Bunun üzerine Cibril geldi. Resûlullah:
— Bana söz verdin. Ben de oturup bekledim. Fakat sen gelmedin, buyurdu. Bunun üzerine Cibril:
— Benim gelmeme, evinde bulunan köpek engel oldu. Biz, içinde köpek ve suret bulunan eve girmeyiz, dedi.” [9]
Av veya koruma için köpek edinen kimse, o köpeğe temas edecek, köpeğin temas ettiği yerlere oturacak, belki orada namaz kılacaktır. Bunların her birinin çokça yaşanma ihtimali olmasına rağmen Kur’ân ve sünnette buna dair bir uyarı yapılmamıştır. Öyle ki Allah Resûlü (sav) döneminde köpekler mescide girer, fakat onlara müdahele edilmezdi.
İbni Ömer (ra) anlatıyor:
“Resûlullah zamanında köpekler, mescide girer çıkar, hatta işerdi. Bundan dolayı (mescidi yıkamak için) hiç su serpmezlerdi.” [10]
Köpek olan yere meleğin girmiyor olması, köpeğin necis olduğunun delili olmaz. Zira melek, resim olan eve de girmez. Bu, resmin necis olduğu anlamını taşımaz.
c. Köpeğin ağzıyla dokunduğu kabın yedi defa yıkanması ve toprakla temizlenmesi
“Birinizin kabından köpek su içerse o kişi kabı yedi kere yıkasın.” [11]
“Sizden birinizin kabını köpek yaladığı zaman kabın temizlenmesi, birincisi toprakla olmak üzere yedi defa yıkamasıdır.” [12]
Köpeğin, ağzını daldırdığı kabın yıkanması emredilmiştir. Hiç şüphesiz bu Allah Resûlü’nün emridir ve bize düşen onun (sav) emrine ittiba etmektir. Burada zorunlu olarak sormamız gereken bir soru vardır: “Köpeğin, ağzını daldırdığı kabın yıkanması, köpeğin ağzının veya köpeğin kendisinin necis olduğunu mu gösterir?”
Bu nassı tek başına ele aldığımızda, bu soruya “Evet” demek durumunda kalırız. Şöyle bir akıl yürütme yaparız: “Köpeğin ağzı veya kendi necis olmasa, niye dokunduğu kabın yıkanması emredilsin ki?”
Ancak bir konuda hakka isabet etmenin yolu, o konu hakkındaki tüm nasları bir araya toplamakla mümkündür!
İmam Buhari bu soruya cevap sadedinde dört ayrı hadisi aynı bab başlığı altında zikretmiştir:
“Birinizin kabından köpek su içerse o kişi kabı yedi kere yıkasın.” [13]
“Bir adam, susuzluktan ıslak toprağı (çamuru) yalayan bir köpek gördü. Ayakkabısı ile köpeğe (kuyudan) su çıkarıp, susuzluğunu giderinceye kadar köpeğe su içirdi. Allah da onun bu yaptığını kabul ederek kendisini cennete koydu.” [14]
“Resûlullah zamanında köpekler, mescide girer çıkar, hatta işerdi. Bundan dolayı (mescidi yıkamak için) hiç su serpmezlerdi.” [15]
Adiyy b. Hatim şöyle demiştir:
“Resûlullah’a (av köpekleri hakkında) soru sordum, o da bana şöyle cevap verdi:
— Eğitilmiş köpeğini ava gönderirsen ve köpek avı öldürürse o avı ye. Şayet köpek o avdan yerse sen yeme, çünkü (bu durumda) köpek, avı kendisi için tutmuştur. Ben şöyle dedim:
— Ben köpeğimi gönderdiğimde yanında başka bir köpek daha bulursam (ne yapayım)? Resûlullah:
— O avı yeme. Çünkü sen yalnızca kendi köpeğin için (onu gönderirken) besmele çektin, başka bir köpek için besmele çekmedin, dedi.” [16]
Buhari, köpekle alakalı olarak dört ayrı hadisi zikretmekle şunu söylemiştir:
“Köpeğin ağzıyla dokunduğunun yıkanmasının emredilmesi, onun ağzının veya tüm bedeninin necis olduğu anlamına gelmez.”
Şayet öyle olsa ayakkabıyla su içirmek, köpeğin mescide girmesi veya ağzıyla tuttuğu av yasaklanırdı. Bunlara izin verilmesi, köpeğin ve ağzının necis olmadığını gösterir.
Burada akla şu soru gelebilir: “Madem köpeğin ağzı ve bedeni necis değil! Öyleyse dokunduğu kabın yedi defa yıkanmasının hikmeti nedir?”
Bu taabbudi bir emirdir. Yani şeriat öyle emretmiştir, biz de bu emri yerine getiririz. Elbette bunda Allah’ın (cc) bildiği, bizim bilmediğimiz sayısız hikmet vardır. Bu hikmetlerden birini, bilim, köpeğin ağzındaki bir bakteri ile açıklamaktadır. Bu bakteri insana nadiren bulaşır. Fakat bulaşma olduğu takdirde %30 gibi yüksek bir oranda ölümle sonuçlanmaktadır. Ya da hastalar kol veya bacak gibi organlarını kaybetmektedir.[17]
Bu emrin taabbudi oluşunun bir başka delili de, şeriatta bir benzerinin olmayışıdır. Hayız kanı, insan dışkısı, sidik… daha ağır necasetler olmasına rağmen, bir defa yıkanır ve yıkamada toprak -bugün temizlik malzemeleri olarak- kullanılmaz. Bu da köpeğin ağzıyla dokunduğu şeyin necis olduğundan değil, taabbuden yıkandığını gösterir.
Şöyle bir itiraz öne sürülebilir:[18]
“Allah Resûlü bazı lafızlarda ‘Sizden birinin kabı temizdir. Köpek ondan içtiğinde, içindekini döksün ve kabı yedi defa yıkasın. İlk yıkamayı toprakla yapsın.’[19] buyurmaktadır.
Hadisten anlaşılan, köpek dokunmadan önce kabın temiz olduğu, dokunduktan sonra -ima yoluyla da olsa- kabın pis/necis olduğudur. Ayrıca kabın içindekilerin dökülmesi emredilmiştir. Şayet yiyecek/içecek necis olmasa, içindekilerin dökülmesi emredilmezdi. Allah Resûlü yemeğin/içeceğin zayi edilmesini emretmez.”
Buna binaen şunu söyleyebiliriz: Bir şeyin temizlik vasfı, zıttının necaset olduğu anlamına gelmez. Şer’i ıstılahta temizlik/taharet lafzının kullanımına baktığımızda bunu görürüz:
“… Şayet cünüp olursanız (gusülle) temizlenin…” [20]
“(Hayız bitip) temizleninceye kadar (cima etmek için) onlara yaklaşmayın…” [21]
Yüce Allah cünüp ve hayızlı olanlara temizliği/tahareti emretmiştir. Ancak bu, temizlenmeden önce necis oldukları anlamına gelmemektedir. Zira Allah Resûlü (sav) müminin necis olmayacağını belirtmiştir:
Ebu Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre: “Kendisi, cünüp olduğu bir sırada Medine sokaklarının birinde, Allah Resûlü ile karşılaşır. Allah Resûlü’nden gizlenip uzaklaşır ve gusül abdesti alıp geri döner. Allah Resûlü:
— Ey Ebu Hureyre! Neredeydin? diye sorar. O da:
— Cünüp idim, temiz olmadan seninle birlikte oturmak istemedim, diye cevap verir.
Bunun üzerine Allah Resûlü, ‘Subhanallah! Müslim asla necis olmaz‘ der.” [22]
Yine Allah Resûlü (sav):
“Misvak, ağız temizliği ve Rabbin rızasıdır.”[23] buyurmuştur.
Misvak ağzı temizler, ağız için taharettir/temizliktir. Ancak hiç kimse misvaklanmadan önce ağzın necis olduğunu söylemez, söylememiştir.
Öyleyse köpek dokunmadan önce kabın temiz oluşu, köpek dokunduktan sonra onun necis olduğu anlamına gelmemektedir. Zira şer’i ıstılahta temizin zıttı necis değildir.
İçindekilerin dökülmesinin emredilmesine gelince;
Bu lafız “فَلْيُرِقْهُ/fe’l yurikhu” hadis imamlarınca şaz kabul edilmiştir.
Hadisi rivayet eden İmam Nesai[24]: “Hiç kimsenin bu lafızda Ali b. Mushir’e tabi olduğunu görmedim.” demiştir. Bu da “kabın içindekileri dökme” lafzında Ali b. Mushir’in (rh) yalnız kaldığı (teferrüd) ve kendisinden daha sika olanlara muhalefet ettiği için bu lafzın şaz olduğu anlamına gelir.
Aynı şekilde Hamza el-Kinani, İbni Abdulberr, İbni Münde gibi muhaddisler de bu lafzın şaz olduğunu ifade etmişlerdir.[25]
Denilebilir ki; İmam Müslim’in (rh) “dökme” lafzını usulen rivayet ettiği hadislerde zikretmesi, onun yanında bu lafzın şaz olmadığını gösterir.
Bu durum; çoğunluğun İmam Müslim’e (rh) muhalefet ettiği ve bu lafzın muhaddisler arasında ihtilaf edilen bir lafız olduğu, ihtilaf üzerine kat’i hüküm bina edilmeyeceği gerçeğini değiştirmemektedir.
Sonuç
Köpekle ilgili tüm nasların bir araya toplanması ve bir bütünlük içinde nasların değerlendirilmesi gerekmektedir.
Tüm nasları bir arada değerlendirme yöntemi (cem); bazı nasların bazılarını neshettiği (nesh) veya bazı nasların bazılarına tercih edilmesi gerektiği (tercih) metodundan daha evlâdır. Zira cem metodunda tüm naslarla bir arada amel etmek vardır. Nesh ve tercih metodunda ise bir kısım nasla amel etmek vardır. Kaldı ki, bazı nasların bazılarını nesh ettiği iddiası hiçbir şüpheye yer bırakmayan kat’i delile dayanmalıdır. Çünkü; nasların tümüyle amel etme zorunluluğu kat’i naslarla sabit olmuştur. Bir kısmıyla ameli iptal eden her yaklaşım, aynı kuvvette kat’i delillere dayanmalıdır.
Tüm nasları bir araya topladığımızda; İmam Malik, İmam Ebu Hanife (rh), İmam Buhari gibi âlimlerin tercihlerinin daha isabetli olduğunu ve köpeğin necis olmadığını; aynı şekilde ağzını daldırdığı kabın, yani artığının necis olmadığının -Ebu Hanife necis kabul eder- delil yönünden tercihe şayan olduğunu görürüz. Allah (cc) en doğrusunu bilir.
Domuzun Necis Olması
Cumhuru ulema domuzu necis kabul etmiştir. İmam Malik ve Şevkani (rh), yukarıdaki mezkûr asıllara dayanarak domuzu yemenin haram olduğunu, ancak necasetine dair bir delil olmadığını söylemişlerdir. Daha önce de belirttiğimiz gibi bir şeyin haram olması onun necis olduğu anlamına gelmez. Haramlık ayrı, necaset ayrı şeylerdir. Nice haram kılınan/yasaklanan şey temizdir. Resim yasaklanmıştır, ama necis değildir. Putlar ve fal okları yasaklanmıştır, ama necis değildir…
Denilebilir ki; yüce Allah (cc), domuz için: “O pistir/rics” buyuruyor:
“De ki: ‘Bana vahyolunanlar arasında, yemek yiyen birine, şunlar dışında bir haram bulamıyorum: (Boğazlanmadan ölmüş) leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki şüphesiz ki o, pistir– Allah’ın adı dışında bir isim anılarak fısk üzere kesilmiş hayvanlar. Kim de zorda kalırsa haddi aşmaksızın ve taşkınlık yapmaksızın yerse şüphesiz ki Rabbin, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.’ ” [26]
Yüce Allah, domuz etini yemeyi haram kıldıktan sonra, onun rics olduğunu beyan eder. Ancak rics, bir şeyin necis olmasına değil, pis olmasına delalet eder. Şöyle ki; “rics” kelimesi Arapça’da “ihtilat/karışıklık” anlamındadır… Pis olana da bu babtan “rics” denmiştir. Zira pis olan karışık ve bulanıktır. (Saflığını/duruluğunu yitirmiştir.)[27]
Şer’i kullanımı da böyledir. Bu kelime yalnızca necis anlamında değil, birçok anlamda kullanılmıştır:
Şeytanın ameli anlamında, manevi bir kir olarak kullanılmıştır:
“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytanın rics/pis işlerindendir. Ondan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” [28]
Ayette zikredilen kumar, fal oku ve put necis değildir. Allah’ın (cc) yasakladığı manevi birer pisliktir.
Kâfirlerin hakkı anlamalarına engel olan hastalık, kalp kiri; kalbi akletmekten alıkoyan manevi pislik anlamında kullanılmıştır:
“Allah, kimi hidayet etmek isterse onun İslam’ı (kabul etmesi) için göğsünü genişletir. Kimi de saptırmak isterse gökyüzüne yükseliyormuş gibi göğsünü dar ve sıkıntılı yapar. Böylece Allah, iman etmeyenleri ricse/pisliğe mahkûm eder.” [29]
“Allah’ın izni olmadan hiçbir nefsin iman etmesi mümkün değildir. (Allah,) ricsi/pisliği akletmeyenlerin üzerine yığar.”[30]
Münafıkların kalplerinde var olan hastalık/şüphe olarak manevi pislik anlamında kullanılmıştır:
“Kalplerinde hastalık olanlara gelince, onların (kalplerinde bulunan) ricslerine/pisliklere pislik katmış ve onlar kâfir olarak ölmüşlerdir.” [31]
Müşriklere kullanıldığı gibi[32] münafıkların manen necis olması anlamında kullanılmıştır:
“Onlara döndüğünüz zaman (onları kınamaktan ya da ceza vermekten) yüz çeviresiniz diye Allah adına yemin edecekler. (Ceza verip, kınamayın) bilakis onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar ricstirler/pisliktirler, kazandıkları (günahlar) sebebiyle barınakları cehennem olacaktır.” [33]
Putların manen necis olduğu anlamında kullanılmıştır:
“İşte böyle… Kim de Allah’ın (korunup gözetilmesini istediği) hurumatını yüceltir/değer verirse o, Rabbinin katında kendisi için en hayırlı olandır. (Haramlığı size) okunanlar dışındaki hayvanlar size helal kılındı. Rics/pislik olan putlardan uzak durun! Yalan sözden de uzak durun.” [34]
Allah Resûlü’nün aile halkından -Ehli Beyt’ten- giderilen manevi kir anlamında kullanılmıştır:
“Evlerinizde karar kılın. İlk cahiliye kadınlarının (kendilerini görünür kılmak için) süs ve güzelliklerini açtıkları gibi yapmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah, sizden (manevi) ricsleri/kirleri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” [35]
Kâfirlere indirilen azap/helak anlamında kullanılmıştır:
“Gerçekten Rabbinizden size şiddetli bir rics/azap ve öfke gelecektir. Sizin ve babalarınızın isimlendirdiği ve Allah’ın hakkında hiçbir delil indirmediği şu isimler hakkında benimle tartışacak mısınız? Bekleyin (bakalım)! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” [36]
Görüldüğü gibi Kur’ân “rics” kelimesini çoğunlukla kalp hastalığı, manevi necaset, ahlaki kir, ilahi azap anlamında kullanmıştır. Kur’ân ıstılahında “rics” kelimesi hakiki/somut necaset anlamında kullanılmamıştır.
Birden fazla anlama gelen müşterek lafızları, bir anlama hamletmek için özel bir delil lazımdır. Domuzun necis olduğuna ve burada mezkûr “ricsin” necis anlamında olduğuna dair bir delil yoktur.
Şüphesiz ki domuz etinin yenmesi haram kılınmıştır. Ve her haram gibi domuz eti de manevi bir pisliktir, ricstir. Ancak etinin haram olması, bir hayvanın necis olduğu anlamına gelmemektedir. Şari’nin ahkamındaki tasarrufu bu anlayışı reddetmektedir.
Daha önce belirttiğimiz gibi; ehil/evcil eşek etini Allah Resûlü (sav) yasaklamış ve “ricstir/pistir” demiştir.[37]
Oysa ehlî eşek günlük hayatta kullanılmasına rağmen, ne Allah (cc) ne de Resûl’ü (sav) eşeğe temas nedeniyle yıkanmayı/tahareti emretmiştir. Demek ki; bir şeyin etinin rics olması onun tüm bedeninin necis olduğu anlamına gelmemektedir.
Burada da şöyle bir muhalefetle karşılaşabiliriz: “Allah Resûlü, içinde domuz yenen ve içki içilen kapların yıkanmasını emretmiştir. Bu da domuzun necis olduğu anlamına gelmektedir.”
Ebu Sa’lebe el-Huşeni’nin hadisi muttafekun aleyh bir rivayettir.[38] Bu rivayette kaplarda domuz ve içki kullandıkları geçmemektedir. Bu ziyade Sünen-i Ebu Davud lafzında mevcuttur.[39] Buradan bir hüküm çıkarılacaksa canlı domuzun değil; ölü/meyte/leş domuz etinin necis olduğu söylenebilir. Bir şeyin ölüsünün pis olması onun canlısının pis olduğu anlamına gelmez.[40]
Hâliyle; Ebu Sa’lebe hadisinin ve hadiste varit olan lafzın (Ebu Davud lafzı) isnat ve istinbat yönünden tüm naslar ışığında tahkik edilmesi gerekmektedir. Zira Allah Resûlü’nün (sav) ve ashabının genel uygulamalarıyla bu emir arasında farklılık bulunmaktadır. Ki; bu farklılık âlimlerin hadisi şerh etmelerine yansımış, kâfirlerin kapları hakkında birden fazla mezhep ortaya çıkmıştır.[41]
Denilebilir ki; bazı âlimler domuzun necis olduğuna dair icma nakletmiştir.
İçinde ümmetin dörtte birini (yani Malikileri) bulundurmayan bir icma iddiası anlamsızdır. Buna, cumhurun veya çoğunluğun tercihi demek daha isabetlidir.
Sonuç
Domuz etinin haram olduğu ve etinin; içki, put, fal oku, kumar gibi rics/manevi pislik olduğu, üzerinde ittifak edilmiş bir meseledir. Bilinmesi dinde zorunlu olan meselelerdendir.
Domuzun ayni necis olduğu meselesi ise ihtilaflıdır. Tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; domuzun necis olmadığı, necisliğine dair öne sürülen delillerin sahih ama sarih olmadığı ya da sarih ama sahih olmadığı anlaşılmıştır. Ki; domuzun necis olduğunu söyleyen Nevevi (rh) bu konuda güçlü bir delil olmadığını itiraf etmek durumunda kalmıştır.[42]
Hayvan Artıkları
Yukarıda yaptığımız açıklamalar ışığında şunu ekleyebiliriz: Hayvanların artıkları temizdir. Kaptaki yemeğin veya içeceğin tadı, rengi veya kokusu değişmedikçe, herhangi bir hayvanın ağzıyla dokunması onu necis kılmaz. Allah en doğrusunu bilir.
İlk Yorumu Sen Yap