Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,
Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Muksirûn sahabilerin çok hadis rivayet etme nedenlerini işlemeye devam ediyoruz. Geçen sayılarımızda Abdullah ibni Abbâs’ın rivayetlerinin çok olma nedenlerinden bazısı üzerinde durduk. Bu sayımızda kaldığımız yerden devam edecek ve kalan nedenleri zikredeceğiz, inşallah.
5. Abdullah ibni Abbâs’ın (ra) rivayetleri neden çoktur?
d. Allah Resûlü (sav) vefat ettiğinde on üç on beş yaşlarında olan İbni Abbâs (ra) elli yedi sene daha yaşamıştır. Yani H 68 yılında, yetmiş yaşlarındayken vefat etmiştir. İbni Abbâs’ın yaşam süresinin uzunluğu hem Nebi’nin sünnetini insanlara öğretmesine hem de insanların kendisinden çokça rivayette bulunmasına fırsat olmuştur.
Nebhân şöyle der:
“Allah Resûlü’nün eşi Ummu Seleme’ye, ‘İnsanların İbni Abbâs için izdiham yaptıklarını görüyorum.’ dedim. Ummu Seleme, ‘O, geride kalanların en bilgilisidir.’ dedi.”[1]
Uzun süre yaşamayan âlim sahabilere öğrencilik etmiş biri olarak onlardan tahsil ettiği rivayetleri/ilmi, gittikçe çoğalan yeni nesle ulaştırmış, ilk nesille sonrakiler arasında âdeta bir köprü vazifesi görmüştür.
Örneğin, Alî ibni Ebî Tâlib (ra) İbni Abbâs’ın öğrencilik ettiği âlim sahabilerdendir ve H 40 yılında vefat etmiştir. İbni Abbâs (ra) Alî’den (ra) sonra yirmi sekiz sene daha yaşamıştır ve ondan edindiği ilmi sonraki nesillere aktarmıştır. Bunu aklımızda tutarak şu rivayetleri okuyalım:
Alî (ra) şöyle der:
“Allah’a yemin olsun ki indirilmiş hiçbir ayet yoktur ki ben onun ne hakkında ve nerede indiğini bilirim. Rabbim bana akıllı bir kalp ve soru soran bir dil hibe etmiştir.”[2]
İbni Abbâs’ın (ra) şöyle dediği rivayet edilir:
“Benim Kur’ân tefsiri konusunda edindiğim bilgiler, Alî b. Ebî Tâlib’dendir.”[3]
Mucâhid (rh) şöyle der:
“Ben Kur’ân’ı (baştan sona) üç defa İbni Abbâs’a arz ettim. Her bir ayette durup, o ayetin nerede ve nasıl indiğini sorardım.”[4]
e. İbni Abbâs’ın (ra) Medine, Mekke, Basra ve Taif gibi ilmî faaliyetlerin ve eğitim çalışmalarının yoğun olduğu şehirlerde yaşamış olmasının da hadis rivayetlerine etkisi vardır. Özellikle Alî’nin (ra) şehit edilmesiyle birlikte idari/siyasi işlerden el çekmiş, önce Mekke’ye, oradan da Taif’e yerleşmiş ve ilmî çalışmalarla meşgul olmuştur.
“Peygamber’in (sav) vefatından sonra İbni Abbâs’ın Mekke ve Medine’de yerleşmiş olması İslam dünyasının pek çok köşesinden özellikle hac ibadetini yapmak için gelenlerin ona müracaat etmesine, ondan ilim almasına sebep olmuş bu da onun görüşlerinin İslâm dünyasına hızlı bir şekilde yayılmasına etki etmiştir. Bu sebeple gerek dört büyük gerek İslâm dünyasının değişik yerlerinde oluşan ve gelişen mezheplerin tamamının görüşleri arasında İbni Abbâs’ın naklettiği hadislerin yer aldığı görülür.”[5]
Âişe Annemizin (r.anha) yeğeni Abdullah ibni Abdurrahmân şöyle der:
“Âişe (r.anha) İbni Abbâs’a baktı ve insanların hac gecelerinde onun etrafında halkalar hâlinde bulunduğunu ve ona hac ibadetlerinden sorduklarını gördü. Dedi ki: ‘O, kalanlar arasında hac ibadetlerini en iyi bilendir.’ ”[6]
Ziyâd ibni Mînâ şöyle der:
“İbni Abbâs, İbni Ömer, Ebû Saîd, Ebû Hureyre, Câbir ve onlar gibi sahabiler (r.anhum) Osmân’ın (ra) vefatından beri Medine’de Allah Resûlü’nden hadis aktarır, fetva verirlerdi. Bu işlerini vefat edinceye kadar sürdürdüler.”[7]
f. Abdullah İbni Abbâs’ın (ra), insanlara hadisleri öğretmek için her fırsatı değerlendirmiş ve imkânlar oluşturmuş olması da rivayet sayısını arttırmıştır. Örneğin;
Osmân (ra) döneminde cihada katılmak için ara ara ikamet ettiği şehirden çıkmıştır. Ancak gittiği yerlerde de hadis rivayet etmiştir.
Ebû Saîd ibni Yûnus şöyle demiştir:
“Abdullah ibni Abbâs (ra) Abdullah ibni Ebî Serh (ra) ile birlikte İfrikiyye’ye savaşmak için gitmiştir. Mısır halkından on beş kişi Abdullah ibni Abbâs’tan (ra) hadis rivayet etmiştir.”[8]
İbni Abbâs (ra) bir yerden bir yere intikal ederken bile hadis rivayet etmiştir.
Saîd ibni Cubeyr (rh) şöyle der:
“Geceleyin İbni Abbâs’la birlikte Mekke yolunda yürürdük. O bana hadis rivayet ederdi. Ben de onu sabah defterime kaydedebilmek için bineğimin palanına yazardım.”[9]
İlim talebeleri için meclisler oluşturmuş ve bu meclislerde birçok imam yetişmiştir.
Ebû Sâlih der ki:
“İbni Abbâs’ı öyle bir mecliste gördüm ki bundan dolayı tüm Kureyşliler onunla övünse yeridir. İnsanların onun için toplandıklarını gördüm ki yollar kapandı ve hiç kimse yolda ne ileri ne de geriye gidebiliyordu. İbni Abbâs’ın yanına girip bunu haber verdim. İnsanlar da kapısına kadar dayanmıştı. İbni Abbâs bana, ‘Bana abdest suyu hazırla.’ deyince su getirdim. İbni Abbâs abdest aldıktan sonra oturdu ve bana, ‘Çık ve Kur’ân’ın âyetleri ve kelimeleri konusunda herhangi bir şey sormak isteyenlerin içeriye girmesini söyle.’ dedi. Dışarıya çıkıp bu yönde soruları olanların girmesine izin verdim. Girenler, İbni Abbâs’ın bulunduğu odayı ve evi doldurdular. İbni Abbâs sordukları her bir soruya fazlasıyla cevap verdi. Sonra onlara, ‘Kardeşlerinize de fırsat verin.’ deyince çıktılar. Çıktıklarında İbni Abbâs bana, ‘Çık ve helal, haram ve fıkıh konusunda herhangi bir şey sormak isteyenlerin içeriye girmesini söyle.’ dedi. Çıkıp dışarıdakilere bunu söyledim. Girenler, İbni Abbâs’ın bulunduğu odayı ve evi doldurdular. İbni Abbâs sordukları her bir soruya fazlasıyla cevap verdi. Sonra onlara, ‘Kardeşlerinize de fırsat verin.’ deyince çıktılar. Çıktıklarında İbni Abbâs bana, ‘Çık ve miras ve benzeri konularda herhangi bir şey sormak isteyenlerin içeriye girmesini söyle.’ dedi. Çıkıp bu yönde soruları olanların girmesine izin verdim. Girenler, İbni Abbâs’ın bulunduğu odayı ve evi doldurdular. İbni Abbâs sordukları her bir soruya fazlasıyla cevap verdi. Sonra onlara, ‘Kardeşlerinize de fırsat verin.’ deyince çıktılar. Çıktıklarında İbni Abbâs bana, ‘Çık ve Arapça, şiir ve bilinmeyen kelimeler konusunda herhangi bir şey sormak isteyenlerin içeriye girmesini söyle.’ dedi. Çıkıp bu yönde soruları olanların girmesine izin verdim. Girenler, İbni Abbâs’ın bulunduğu odayı ve evi doldurdular. İbni Abbâs sordukları her bir soruya fazlasıyla cevap verdi. Bundan dolayı Kureyşliler onunla ne kadar övünse yeridir. Zira diğer insanlardan hiçbirini bu şekilde görmüş değilim.”[10]
Tabiin imamlarından Atâ anlatıyor:
“Ben, İbni Abbâs’ın ilim meclislerinden daha güzel ve değerli olan başka bir meclis görmedim. Kur’ân ashabı gelir ona soru sorardı. Sonra ilim ehli gelir ona soru sorardı. Sonra da şiir ashabı gelir ona soru sorardı.”[11]
İbrâhîm ibni İkrime ibni Huyey şöyle der:
“Huyey ibni Ya’lâ ve Saîd ibni Cübeyr’le birlikte İbni Abbâs’ın yanına giderdik. Ben ona nesepler hakkında soru sorardım. Huyey ona Arapların (Cahiliye) günleri hakkında sorular sorardı. Saîd ibni Cübeyr ise bazı konularda fetvalar isterdi. Sorularımıza verdiği cevaplarla da sanki denizden su avuçluyor gibi olurduk.”[12]
g. “İbni Abbâs’ın ilme olan düşkünlüğü, bu sebeple çok fazla hadis bilmesi doğal olarak hadis, tefsir, fıkıh ve Kur’an ilimlerini öğrenmek isteyen birçok kişi tarafından müracaat edilecek merci olmasına neden olmuştur. İlim öğrenmek isteyen pek çok kimse ona gelmiş, neticede ondan rivayet alanların sayısı bir hayli artmıştır. İbni Abbâs’ın talebeleri arasında tabiin döneminin fakihlerinden pek çok kimse bulunmaktadır. İkrime, Mücahid, Âtâ b. Ebî Rebâh, Said b. Cübeyr, Tavus b. Keysan, Said b. Müseyyeb, Nafi’ b. Cübeyr b. Mut’im bunlardan bir kısmıdır.”[13] Kendisinden hadis aktaran ravilerin 197 kişi olduğu söylenmiştir.[14] Böyle olunca rivayet sayısı da fazla olmuştur.
Nebhân şöyle der:
“Allah Resûlü’nün eşi Ummu Seleme’ye, ‘İnsanların İbni Abbâs için izdiham yaptıklarını görüyorum.’ dedim. Ummu Seleme, ‘O, geride kalanların en bilgilisidir.’ dedi.”[15]
h. Son olarak ilmin yayılması ve korunması için verdiği özel emeklerin rivayet sayısını etkilediğini söyleyebiliriz.
İbni Abbâs (ra) şöyle der:
“Gece bir saat ilim için çalışmak, geceyi nafile ibadetle ihya etmekten daha hayırlıdır.”[16]
İkrime (rh) şöyle der:
“İbni Abbâs (ra) kör olduğunda Taif’ten bazı kimseler, beraberlerinde onun kitapları olduğu hâlde, yanına geldiler. Ellerindeki kitapları ona okumaya başladılar. Onlar kitapta yazan şeylerin yerlerini değiştiriyorlardı. Bunu duyduğu zaman şöyle dedi: ‘Başıma gelen bu musibetten dolayı şaşıp kaldım. Kimin yanında benim ilmimden bir parça varsa bana gelsin ve okusun! Onları onaylamam, tıpkı bu ilimleri onlara okutmak gibidir.’ Bunun üzerine herkes geldi ve İbni Abbâs’tan (ra) ezberledikleri şeyleri ona okudular.”[17]
İbni Abbâs (ra) şöyle demiştir:
“Ey insanlar! Söyleyeceklerime kulak veriniz. Sizler de diyeceklerinizi bana duyurunuz. (Böyle yapmadan, yarım yamalak veya yanlış anlayarak) gidip de İbni Abbâs şöyle dedi, İbni Abbâs böyle dedi, demeyiniz. Kim Beyt’i tavaf ederse Hicr’in arkasından tavaf etsin. Ona el-Hatim demeyiniz. Çünkü Cahiliye Dönemi’nde bir kimse yemin eder, sonra da (oraya) kamçısını, ayakkabısını ya da yayını atardı.”[18]
Tabiinden Saîd ibni Cubeyr (rh), hocası İbni Abbâs’ın şöyle dediğini aktarır:
“Şu hadisleri müzakere edin ki zihinlerden silinmesin, çünkü rivayetler Kur’ân gibi değildir. Kur’ân cem edilmiş ve korunmuştur. Şayet siz şu hadisi müzakere etmezseniz unutulur. Sizlerden biri, ‘Dün ben bir hadis rivayet ettim, bugün hatırlamıyorum.’ demesin. Aksine dün de hatta yarın da hatırlasın, öyle rivayet etsin.”[19]
İlim talebeleri, birçok sahabeden aktarılan bu minvaldeki tavsiyelere uymak ve ilmi korumak için müzakereye önem vermişlerdir. İbni Abbâs’tan rivayet edilenlerin unutulmadan sonraki nesillere aktarılmasında müzakerenin de yeri büyüktür.
Örneğin, Müslim el-Batîn söyle der:
“Ben, Ebû Yahyâ el-A’rac’ın -ki o İbni Abbâs’ın hadisini iyi bilenlerdendi- ve Saîd ibni Cubeyr’in Kufe Mescidi’nde buluştuklarını ve İbni Abbâs’tan aldıkları hadisleri müzakere ettiklerini gördüm.”[20]
✽ ✽ ✽
Gelecek sayımızda buluşmak duası ile…
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.
[1]. Tabakât, 2/374
[2]. Hilyetu’l Evliyâ, 1/67
[3]. Tefsîru’l Kurtubî, 1/35
[4]. Hakim, Müstedrek, 3105
[5]. “Allah’ım Ona Kitabı ve Hikmeti Öğret” Hadisi Çerçevesinde Abdullah b. Abbâs’ın Hadis İlmindeki Yeri, Abdurrahman SAYILGAN, (Yüksek Lisans Tezi), s. 54
[6]. Tabakât, 2/374-375
[7]. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 2/606-607, Risâle baskısı; Tabakât, İbn Sa’d, 2/372, Dâr-u Sadr
[8]. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 5/23
[9]. Darimi, 505
[10]. Müstedrek, Hakim, 6293
[11]. Fedâil Es-Sahâbe, 1929
[12]. Müstedrek, Hakim, 6299
[13]. “Allah’ım Ona Kitabı ve Hikmeti Öğret” Hadisi Çerçevesinde Abdullah b. Abbâs’ın Hadis İlmindeki Yeri, Abdurrahman SAYILGAN, (Yüksek Lisans Tezi), s. 53
[14]. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 5/20
[15]. Tabakât, 2/374
[16]. Darimi, 270
[17]. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 5/39
[18]. Buhari, 3848
[19]. Darimi, 606; Şerefu Ashâbi’l Hadîs, Hatîb el-Bağdâdî, s. 94
[20]. El-Câmî li Ahlâki’r Râvî ve Âdâbi’s Sâmi’, Hatîb el-Bağdâdî, 2/227, 1831 No.lu rivayet
İlk Yorumu Sen Yap