Evreni hak hukuk ve adalet esaslarınca hikmeti gereği yaratan yüce Rabbimiz, gökleri ve yeri emrine musahhar kıldığı gibi yarattığı kullarına da istikamet üzere kalmalarını sağlayacak ölçü ve yol tayin etmiş ve bu ölçünün dışına çıkmamayı emretmiştir. Bu, Er-Rabb olan Allah’ın kullarına olan rahmeti ve ihsanının bir tecellisidir.
Yine o, kullarından vahye muvafakat edenleri, batıl odaklı tüm yaşantı ve zihniyetlerin karanlıklarından aydınlığa çıkaracağını vadetmiştir.
Allah’ın vaadinin tahakkuk edebilmesi, yaşamın tüm birimlerinde hak ve batıl ölçütünü vahye endeksleme ilkesine bağlıdır. Şu bir gerçektir ki, ölçüsü akıl ve heva olan cahiliye ne kadar süflî/aşağılık ve karanlıksa, kaynağı vahiy olan İslam, o denli ulvi ve aydınlıktır. Bu zaviyeden bakan herkes, cahiliyeden devraldığı düşünce kalıplarıyla şekillenen günümüz toplumunun, İslam’ın öngördüğü membadan son derece uzak ve bağımsız olduğunu görür. İslam’ın hilafına/zıddına toplum kabulleriyle idealize edilmiş kadın prototipi de bunlardan biridir hiç şüphesiz.
Kadınların ifsadının nesillerin ifsadı anlamına geldiğini fark eden modern cahiliye, misyonunu gerçekleştirmeye halkın geleneksel ve dinî reflekslerini yok etmekle başladı. Bunun için evvela kız çocuklarının da okula gitmesi, eğitim görmesi ve diploma sahibi olması gerektiği konusunda başta ebeveyninin daha sonra toplumun zihinlerine suni kaygı tohumları ekmek gerekiyordu. Nihayet iyimser temennilerle oluşturulan kanaatin ardından sözüm ona kendi ayakları üzerinde durabilmek ve bir şey olabilmek adına yıllarını düzenin eğitim kurumlarına hibe (heba) etmesi karşılığında kızlar da artık diploma ve statü sahibi olabilecek ve iş dünyasına terfi etme maratonuna katılmaya hak kazanacaktı.
İş/meslek tapınıcılığıyla alıklaştırılmış, sersemleştirilmiş kadınların aynı kapitalist sömürü tarafından meziyetlerinin kutsandığı sanrısıyla kendini dünya patronlarının ve işverenlerin insafına bırakması uzun sürmedi. Bozguncu sistem semeresini maaşlı/ücretli köle olmayı hakkıymışçasına ya da bu bir hakmışçasına talep eden kadın olarak verdi.
Gözlerimizin önünde cârî olan fasit döngü malum zevatın ekmeğine yağ sürerken, değerini beşere arz eden kitle ise mâsiyetinin bedelini kimseyi memnun edemeyerek ödüyor.
Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadiste Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu:
“Kim insanları gücendirmeyi göze alarak Allah’ın rızasını gözetirse, Allah ondan razı olur ve insanları da ondan razı eder. Kim de Allah’ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını gözetirse, Allah ona gücenir ve insanları da ondan gücendirir.”
Allah’ı öfkelendirmek pahasına insanların rızasına nail olma çabası neticede kimseyi memnun edemediği gibi kişiyi de derin bir bunalıma ve kimlik arayışına sürükleyecektir. Nitekim inancını yaşantısına tatbik edememiş sürü kuyrukçusu muhafazakâr-demokrat “immea”ların[1]hâl-i pür melali ortadadır.
Hâsılı; bugün her mümin kadın Allah’ın paylaştırdığı rol taksiminden ve sorumluluk bilincinden payına düşeni almalı ve davanın hizmetçisi olacak neferler yetiştirmeye namzet olduğunu bilmelidir. Nesiller annelerin eseridir. Her anne yahut anne adayı nesilleri yetiştirip dönüştürme yeteneğine sahip olduğundan kendisine dayatılan kalıpların içine girmeye azmetmemeli ve yalnız eseriyle payidar olmalıdır.
İlk Yorumu Sen Yap