Büyük felaketler yaşanır yeryüzünde. Depremler, yıkıcı fırtına ve tsunamiler… Bir mahalle, bir köy, bir şehir yok olur. Enkazdan, afetlerden sağ kurtulanlar, sırası henüz gelmeyenler kaldığı yerden hayata devam etmeye çalışır. Bazıları yaşadığı afetin idrakindedir ve yeni hayatı eskisi gibi olmaz. Daha bilinçli hareket eder. Kendine çekidüzen verir. Yaşamının tüm savrukluğunu giderir. Etrafındaki enkazı kaldırmakla kalmaz, gönül dünyasının enkazını da toplar. İnsanı insan yapan değer ve erdemleri önemser. Kulluğunu bu değerler üzerine inşa eder. Enkazdan sağ kurtuluşunu bir mesaj telakki eder. “Uyarıldım!” der. “Yeni bir hayat bahşedildi bana.” der. Şükranlarını Rabbine sunar. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Yıkılan, yok olan şehrin aksine ruhu yıkımla dirilmiştir.
Bazıları da kısa süreli bir uyanış yaşar. Hayatın yeniden bahşedilişinin farkına varır varmasına da adım atmaya fırsat kalmadan eski alışkanlıkları depreşir. Hiç vakit kaybetmeden yeni hayatına taşır onları. Yer sarsılmış ve bu afetle etkili bir mesaj bırakılmıştır, fakat alıcı, mesajı engellemiş, ertelemiştir.
Aslına bakarsanız bu mesajlar sadece büyük sarsıcı olayların ardından gelmez. Bazen bir yakınımızın ölümü şeklinde karşımıza çıkar. Yatağında huzur içinde ölen birinin cansız bedeni, ardından malı için çekişen evlatlarıdır mesajda okuduklarımız. Hiçbir fâninin dünyada kalıcı olmadığını, o çok sevdiği malını bırakıp göçeceğini anlatır. Dünyalıkların, kardeşlerin arasını nasıl da böldüğü de yazar alt satırlarda, sıranın bize geleceği de… Okur geçeriz.
Bazen güzelliğiyle dillere destan birinin yaşlanması şeklinde alınır bu mesaj. Gençliğinin kıymetini bil mesajıdır bu. Ya da güzelliğin için ne harcarsan harca yaşlılığın etkisinden kaçamazsın, çünkü dünyada hiçbir şey baki değil alt sloganıyla düşer mesaj listemize. Bakıp geçeriz.
Başarılı bir iş adamının ya da başka bir meslek erbabının işini kaybetmesi, sağlığını kaybetmesi şeklinde gelen mesajlar da vardır. Okumaya gerek dahi duymadığımız. Ama yarın başımıza gelip gelmeyeceğinden emin olamadığımız mesajlardır bunlar. Sahip oldukların için şükret ana fikriyle yollanmıştır.
Bazen okuduğumuz kitabın satırındadır mesaj. Hatta kitabın adıdır. Yoldaki İşaretler… Durup düşünürüz. Not alırız. Orada bırakırız…
Başka mesaj türleri de vardır. Ölümünden sonra canlanan doğadadır mesaj. Her gün yeni bir hayatın bahşedildiğini hatırlatır. Gürleyen göktedir. Meleklerin tesbihini yansıtır. Batan Güneş’in kızıllığında, her şeyin bir sonu vardır mesajıyla gün kapanır. Hayal ettiğin şeyin gerçekleşmesinde de bir mesaj vardır. Sesine icabet eden El-Mucîb’i tanıtır.
Bir köşede içli içli dua eden biri dahi olabilir bu mesaj. Ne zamandır dua etmediğini hatırlatır. Üstünde boya artıkları, tepesinde 40oC Güneş, kıbleye yönelmiş bir inşaat işçisi de olabilir. Her şart ve durumda kulluğun devam ettiğini anlatır. Çöpü karıştıran küçük bir muhacir çocuk ya da rızkı için hurda aracıyla kapı kapı dolaşan bir adam şükretmen gerektiğini anlatır. Sahip olduğun konforu sorgulatır, başkaları için ne yapman gerektiğini düşündürür.
Her biri farklı sesler, farklı görüntülerden müteşekkil olsa da tek bir ana fikri barındırır: Bir mesaj varsa, elbette yollayanın bir muradı vardır… Bakma, gör! Gör ve hayatını anlamlandır.
Okunmamış 1, 2, 3, 4, 5… mesajınız var.
İlk Yorumu Sen Yap