Nöromotor Gelişim – 2

2. BÖLÜM

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

Bir önceki sayımızla başladığımız nöromotor gelişim yazı dizimize Rabbimizin izniyle kaldığımız yerden devam ediyoruz.

6. ay

  • Kısa sürede desteksiz oturur.
  • Baş kontrolü tamdır.
  • Başparmağını kullanır.
  • Biberonu tutabilir.
  • Ayaklarını yakalar.
  • Eşyalara uzanır, yakalar, ağzına götürür.
  • Objeyi bir elinden diğerine geçirebilir.
  • Yiyecekleri ve tanıdık yüzler gördüğünde heyecanlanır.
  • Kendi kelimeleriyle konuşur.
  • Aile fertlerini ve yabancıları tanır.

Bu ayda artık bebek desteksiz oturmaya başlar ve oturduğunda sırtı yastıklarla desteklenmeyen bebek geriye düşmez. Geriye düşmeyen bebek aynı zamanda öne doğru uzanarak eşyaları yakalamaya başlar.

Daha önceki aylarda sadece eline konulan veya kendisine uzatılan cismi kavrayan bebek artık sabit olan cisme doğru uzanmaya başlar. Uzandığı cismi tutup, kavrayıp, ağzına götürür. Bu dönemde en çok dikkat edilmesi gereken şeylerden biri, salonların ortasında duran sehpaların üzerindeki örtüler ve onların üzerindeki cisimlerdir. Bebeğin desteksiz oturabildiği bu dönemde bebeğin rahat görülmesi için salonda yere oturtulur. Bebek, sehpanın üzerinden yere doğru sallanan örtüyü tutar, güzelce kavrayıp kendisine doğru çeker ve ağzına götürmeye çalışır. Örtüyü kendisine çektiğinde de sehpanın üzerindekiler bebeğe doğru düşer, göz ve yüz yaralanmaları görülebilir. Hele ki bebek emeklemeye ve yürümeye başladığında bu durum daha ciddi hasarlar verebilir. Bu sehpaların örtü ve süslerini bebek küçükken değiştirmek ya da kaldırmak tavsiye edilir.

Önceki aylarda iki eliyle kavrayarak sağ sol koordinasyonunu sağlamaya çalıştığı cisimleri artık bir elinden diğerine geçirmeye çalışır. Böylelikle vücudun iki yarısını daha koordineli bir şekilde kullanmaya başlar. İnsanın yaşamında sağ sol koordinasyonu çok önemlidir. Emekleme, yürüme, koşma, merdiven inip çıkma… hayat boyu yapılan tüm hareketler sağ ve sol tarafın iş birliği içinde olmasıyla gerçekleşir, dengelenir. Bu durum temel olarak vücut dengesi sağ sol koordinasyonuna bağlıdır.

İki aylık olduğunda annesini tanıyan, üç aylık olduğunda yüzlere odaklanan bebek, artık odaklandığı yüzleri; babayı ve diğer aile fertlerini tanımaya başlar. Tanıdığı bu yüzler ile tanımadığı yabancı yüzleri ayırt etmeye çalışır. Bebeklerin bu dönemlerinde “yabancı korkusu” oluşabilir. Yabancı olduğu, tanımadığı bir kucakta huzursuzlanabilir. Aslında bu durum, ileride ayırt etmesi beklenen yakın çevre, uzak çevre ve tamamen yabancı kavramların temellerinin atılmasına vesile olur.

Bebeği, tanımadığı ve huzursuzlandığı yabancı bir kişiye zorla alıştırmaya çalışmak önerilmez. Bebek kendi hâline bırakılmalıdır. Yeni gördüğü bir simayı zamanla göre göre tanımaya başlar. Bu dönemlerde bebeğin yeni bir kişiyle tanışması sıklıkla annenin bulunduğu bir ortamda olmalı, mümkünse bebek annenin kucağındayken yabancı kişi, anneyle birlikte iletişim kurarak bebekle tanışmalıdır. Bu dönemde bebeğin güvendiği mercinin anne olduğu unutulmamalıdır.

Önceki aylarda tek hece şeklinde sesler çıkaran bebek, bu dönemde anlamsız kelimelerle sanki kendi dilinde konuşuyormuş gibi konuşur, bebekle konuşulduğu zaman çok tatlı bir diyalog ortaya çıkar.

Altıncı ayda görülmeye başlanan anlamsız kelimeler dönemi, yedinci ve sekizinci ayda başlaması beklenen iki heceyle konuşma dönemine hazırlıktır. Anlamsız kelimeler döneminde ebeveynler tarafından bebeğin konuşmayı sökeceği düşünülebilir, aslında bebek diliyle, ses telleriyle, ağız ve boğaz yapısıyla konuşmaya hazırlık yapıyordur.

Bebeklerin ilk “anne” mi yoksa “baba” mı diyeceği konusu bu aylarda gündeme gelir. Bebeğin ortalama bir ay sonra söyleyeceği, aynı heceyi tekrarlamasıyla oluşan iki hece dönemini ebeveynler, bebeğin ilk konuşması zannedebilirler. Aynı hecenin tekrarı olarak çıkan sözcükler aslında bebeğin ilk kelimesi değildir. Bebek daha önceki aylarda çıkarttığı tek heceyi art arda çıkartarak kelimelere hazırlık yapıyordur. Ba ba, de de, ne ne, ma ma gibi. Bu durum babaları biraz üzebilir, ama aslında bebek “baba” demeyip, aynı heceleri tekrarlıyordur.

Başparmak kullanımı insanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden bir tanesidir. Diğer hayvanların patilerine bakıldığında insandaki kadar gelişim gösterememiş, daha geride ve daha küçük yapıda bir başparmak modeli bulunur. Başparmak kullanımı, elin ince motor hareketlerinde temel kontrol noktası olarak görev alır. Ellerle yapılan birçok harekette diğer parmaklardan çok daha baskın bir şekilde başparmak kullanımı söz konusudur.

7. ay

  • Desteksiz oturur.
  • Bir elinden diğerine eşyayı geçirebilir.

Üçüncü ayda boynunu tutabilen, altıncı ayda desteksiz oturma dönemine geçen bebeğin, yedinci ay geldiğinde desteksiz oturması beklenir. Dokuzuncu ayını tamamlamasına rağmen hâlâ desteksiz oturamayan bebek için çocuk nöroloji hekimleriyle iletişime geçmek gerekir.

Önceki aylarda gelişimi başlayan tek elle tutma kavrama hareketleri, altıncı ay itibarıyla bir elinden diğer eline eşyaları geçirerek sağ sol koordinasyonuna evrilir, yedinci ayın sonunda ise eşyaları bir elinden diğer eline tam becerikli bir şekilde geçirmesi beklenir.

İnsanoğlu için öğrenmek ve öğrendiğini geliştirmek bir süreçtir. Bir hareketin yapılabilmesi için öncelikle vücuttaki anatomik yapılar gelişir. Anatomik yapılar geliştikten sonra hareketler basitten karmaşığa doğru yavaş yavaş, defalarca başarısız denemeler yapılarak öğrenilir. Öğrenme süreci tamamlandıktan sonra öğrendiğini geliştirme süreci başlar. Geliştirme süreci beceriyi kapsar. Başlarda tam yapılan, fakat beceriksiz olan hareketler, tekrarlar sonucunda becerikli hâle gelir. Bir hareketi tam anlamıyla ve becerikli bir şekilde yapmak zaman alır ve uzun bir sürecin ürünüdür.

Rabbimiz (cc) önce insanın elini yaratır. Yarattığı bu insan elinin kemiklerine kasları giydirir[1], oluşan yapıyı sinirler, damarlar, deri ve diğer dokularla destekler. Anatomisi tamamlandıktan sonra gelişim başlar. İleride büyüyecek olan o küçük eller bazı cisimlere uzanmaya başlar. Örneğin; bir kaleme, kaşığa uzanır, sonra uzandığını tutmaya, ardından tuttuğunu kavramaya başlar. Tek eliyle kavradıktan sonra bir elinden diğerine geçirmeye çalışır. İki elini de kullandıktan sonra ellerin birbirine uyumu ve becerisi gelişir. Böylece eller birbiriyle koordineli ve becerikli bir şekilde hareket ettirilmeye başlanır.

Çok basit bir şeyi örnek vermek istiyorum: Kaşık kullanmak. Birlikte düşünelim. Rabbimiz (cc) önce kaşığı tutacak elleri yaratır, küçük eller küçük kaşıklara uzanmaya ve tutmaya başlar. Sonra bebek kaşıkları kavrar, bir elinden diğerine geçirir, böylelikle sağ ve sol koordinasyonu gelişim gösterir. Buna paralel olarak kaşıkla yemek yeme becerisi ilerler ve yıllar içerisinde çocuk kaşıkla yemek yiyebilir hâle gelir. Bu süreçte o kaşık düzgün tutulamaz, yerlere düşer, etrafa fırlar, kaybolur, içindeki yemek dökülür; bebeğin yüzüne, kıyafetlerine yemekler bulaşır. Belki hiçbirimiz üzerinde düşünmedik, ama insanoğlu yıllar içinde kaşıkla yemek yiyebilme becerisini kazanır. Hepimizin basit gördüğü, becerebildiği kaşık kullanmak dahi kısa sürede, kolay bir şekilde öğrenilmez. İşte bu yüzden insanın öğrenmesi ve öğrendiğini geliştirmesi çokça sabır gerektirir. Bu sabır hem öğrenen için hem de çevresindekiler için geçerlidir. Çevrenize dikkatli bakın ve çocukların bir şeyleri öğrenmeye, yeni bir şeyleri yapmaya ne kadar sabırlı olduklarını, defalarca denediklerini, bıkmadan tekrar ettiklerini görün. Bu yönleri de biz büyüklere nasihat olsun. Öğrenmek ve geliştirmek, aynı zamanda irade ve yapılan işte sebat gerektirir. Kaşığındaki yemeği her döktüğünde, her başarısız olduğunda vazgeçmiş olsaydı bugün kaşıkla yemek yiyebilen bir insan olmazdı. Yeni şeyler öğrenmeye başlayan bir insanın her beceriksizliğinde yeniden azmetmesi gerekir. Bugün çevremize şöyle bir baksak, bir hastalığı olmayan her insanın, istisnasız kaşık kullanabildiğini görürüz. Hiçbir şeyi bilmez hâlde dünyaya gelen insanın neleri öğrendiğini ve ne evrelerden geçtiğini biraz düşünse insan, en büyük olan Rabbine ne kadar muhtaç olduğunu anlayacaktır.

7-8 ay

  • Ellerini destek olarak kullanır ve kısa sürede oturur.
  • Objeleri masaya vurur.
  • Da da, ba ba, de de gibi iki heceli sesleri art arda söyler.
  • Kollarıyla kişilere uzanır.

Önceleri desteksiz oturan bebek, elleriyle kendisini destekleyerek tek başına kısa sürede, kolaylıkla oturur.

Başlarda uzanarak kavradığı ve havada salladığı bir cismi, bu dönemde belirli bir cisme doğru sallar. Yani elindekini masaya vurmaya başlar. Sese de duyarlı olan ve sesin geldiği yere yönlenebilen bebek için masaya vurulan o cisim ve çıkardığı ses muhteşem bir oyun; çevredekiler için de güzel bir gürültü kaynağı olur.

Daha önce eliyle cisimlere uzanmayı öğrenen bebek, yüzleri ayırt etmesi ve kişileri de tanımasıyla beraber kollarıyla insanlara uzanmaya başlar ve “başka kucağa gitme” olarak bilinen hareket gözlemlenebilir.

Bu evrede daha önce söylediği tek heceli sesleri, kendi dilinde konuşmayla birleştirince iki heceye çıkartır. Aynı hece tekrarından oluşan sesler çıkar. Ba ba, de de, ne ne, ma ma gibi.

8. ay

  • Emeklemeye başlar.
  • Eline verilen eşyayı sadece baş ve işaret parmakları arasında tutabilir: “Kibar tutuş.”
  • Anlaşılmaz hecelerle değişik sesler çıkartır.

Önceleri başını tutan, oturan, elleriyle yerden destek almayı öğrenen ve sağ sol koordinasyonunu geliştiren bebek, artık bu hareketlerin tamamını kullandığı emekleme dönemine girer. Bundan böyle dünya, büyüklüğüyle çeşitliliği ve renkleriyle keşfedilmesi gereken uçsuz bucaksız bir yurttur bebeğin gözünde. Diğer bir ifadeyle bundan sonra bebek konulduğu yerde durmayacak, yer değiştirebilecektir. Bu aya kadar “sabit” olan bebek; emeklemeye başladığı bu aydan sonra “hareketli” olarak kabul edilir. Ebeveynler için yorucu, bebek için tehlikeli olabilecek bir dönem başlar, çünkü bebek gittiği yeri ayırt edemez. Sadece gitmeyi ayırt edebilir ve yeni öğrendiği bir hareketi her alanda kullanmak ister; kısıtlanırsa ağlar, huzursuzluk çıkartır. Bebeği kısıtlamak, engel olmak doğru bir davranış değildir[2], zira yeni öğrendiği bir şeyi yaptıkça geliştirebilmesi söz konusudur. Emeklemesi iyice gelişmeli ve becerikli hâle gelmelidir ki bebek emekleme döneminden hemen sonra zamanında ayağa kalkıp yürüyebilsin. Bu dönemde bebeklerin çevresi çitler, oyun alanları ya da yastıklarla sınırlandırılmaya çalışılabilir. Koruyucu tedbirleri ihmal etmemek en doğru olandır.

Konuşmak için gerekli ağız, boğaz, dil, ses telleri gelişimi tamamlanmış ve önceki aylarda sesleri çıkarabilmiş, sonrasında tek heceleri çıkarmış ve çıkardığı tek heceleri art arda tekrar edebilmiş bir bebeğin bu aydan itibaren, farklı hecelerin birleştirilmesiyle oluşan anlamsız kelimeler çıkarması beklenir. Bu aydan önce “hece” seviyesinde olan bebek, bu ayda heceleri birleştirmeye başlar ve “kelime” dönemine geçiş gösterir. Artık zamanla kelimeleri ayırt edecek ve yaşı ilerledikçe de cümleyle konuşabilir hâle gelmeye başlayacaktır.

İletişimin temel taşı konuşmak, konuşmanın bileşeni cümle, bir cümlenin ögeleri kelime, bir kelimenin yapı taşı hece, bir hecenin yapı taşı da harfler ve seslerdir. Ebeveynler, çocuklarında ne kadar güzel iletişim, konuşma becerisi ve çeşitli cümle yapısı görmek istiyorlarsa, hece dönemi başladığı ândan itibaren bebekle okumalar yapmalı ve zekâ gelişimine katkıda bulunmalıdır.

Daha önceden elinin tüm parmaklarını kullanarak alıp kavradığı cismi, artık baş ve işaret parmağıyla almaya başlar, “kibar tutuş” gelişir. Altıncı ayda başlayan başparmak kullanımı, kibar tutuşla birlikte daha da gelişim gösterir. İnce motor gelişim olan iki parmakla kavrama hareketi; kalem tutma, kaşık tutma gibi hareketlerin temelleridir.

9. ay

  • Bir yere tutunarak ayağa kalkabilir.

Sekizinci ayda emekleyen bebek, dokuzuncu aydan itibaren önüne çıkan engellere tutunarak ayağa kalkmaya başlar. Yürümenin ilk adımı, Rabbimizin (cc) adımlamak için yarattığı bacakların fiziksel olarak güçlenmesidir. Bebek ayağa kalktığında bacak kasları kendisini taşıyabilecek kadar güçlenmeye başlar. Düzgün bir yürüyebilme için dengeli bir ayakta durma gereklidir. Bacak kasları vücudu taşıyabilecek kadar gelişen ve ayakta denge sağlayabilen insan bedeni, ancak bundan sonra adım atmak için denemeler yapmaya başlayabilir.

Dokuzuncu ayda “bir yerden destek alarak ayağa kalkma” gelişir, ama “ayaktaki konumundan oturur pozisyona geçme” hareketi gelişmemiştir, bu hareket bir iki ay içerisinde gelişecektir. Gelişene kadar da bebek her ayağa kalktığında, yere tekrar oturup emeklemeye başlamak için kendisini popo üstü serbest düşüşe bırakır. Bu serbest düşüşler sonrasında onuncu aya doğru ayaktan, oturur vaziyete geçmeyi öğrenir. Oturma eylemi, defalarca başarısız ve beceriksiz serbest popo düşüşlerinden sonra öğrenilir.

Bebek hiçbir şey bilmez hâlde basit reflekslerle doğar, doğum sonrasında yavaş yavaş bu basit refleksler kaybolur ve yerini istemli hareketlere bırakır. Reflekslerin kaybolması ve istemli hareketlerin yapılması arasında hayli meşakkatli uzunca bir süreç vardır.

Bebekler, çocuklar yeni öğrendikleri her şeyi tam kapasite ve yetenekli bir şekilde yapmadan önce binlerce kez başarısız deneme görülür. Bu başarısız denemeler esnasında ebeveyne düşen, çocuğa müdahale etmeden sabretmektir. Müdahale etmemenin sınırı, zarar görme ânına kadardır. Çocuk veya çevresindekiler zarar görmeye başladığı ândan itibaren doğru bir müdahale gereklidir.

9-10 ay

  • Desteksiz ve bağımsız oturur.
  • Ayaktan, oturma pozisyonuna geçer.
  • Emekler, sürünür, tutunarak ayakta durabilir.
  • Başparmağı ile işaret parmağını kullanarak cisimleri alabilir.
  • Yardımla bardaktan içeceği içebilir.
  • El sallar, “bay bay” der.

On aylık bir bebeğin becerikli bir şekilde emeklemesi beklenir. Dokuz on aylık bebeği olan her anne şu manzaraya şahit olmuştur: Bebek otururken emeklemeye başlar, hızla emekler, birden durur, oturur ve geriye dönüp anneyi arar, anneyi bulunca tekrar emeklemeye başlar. Annesinin kapsama alanında olduğunu hisseden bebek, emekleyerek bulunduğu yerleri keşfe çıkar.

Bir yere tutunarak destek alıp ayağa kalkan bebek, onuncu ayın sonuna doğru rahatça oturur. Oturma ve ayağa kalkma eylemleri becerikli hâle gelmiştir.

Yardımla bardaktan içecek içebilir. Bardaktan içmeyi de çok severler. Ellerinden alması hayli güç olur.

Önceki aylarda gelişimi süren kibar tutuş gelişir. Kibar tutuşla birlikte başlayan çatal kaşık kullanımı ve bardaktan içme döneminin de devreye girmesiyle beraber, biberon kullanım sıklığı azalmaya başlamalıdır. Bu aylardan itibaren yavaş yavaş sofra adabı eğitimleri gündeme gelmelidir.

Yavaş yavaş bir yaşına yaklaşan bebek, ellerini anlamlı bir şekilde hareket ettirmeye başlar. El sallayıp “bay bay” hareketi yapabilir ve yaptığı hareketin ne anlama geldiğini bilir. Bu aydan sonra yapılan hareketlerin anlamlarına ilişkin değerler ve eğitimler başlamalıdır. Artık ilerleyen aylarla birlikte, yapılan davranışların sebepleri üzerine eğitimlere başlanması açısından bir sinyal olarak kabul edilebilir.

Rabbim ömür verirse sonraki sayıda görüşmek dileğiyle…

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

 


[1]. “Sonra meniyi pıhtılaşmış kan (alak) olarak yarattık. Sonra o kanı çiğnenmiş bir et parçası (mudğa) olarak yarattık. Sonra o et parçasını kemik olarak yarattık, sonra da kemiğe et giydirdik. Sonra onu (sureti, aklı, duyguları olan) bambaşka bir varlık olarak inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.” (23/Mü’minûn, 14)

[2].  Bebek zarar görmediği müddetçe kısıtlamak doğru değildir. Ama tehlike ânında kısıtlamamak, bebeği alıkoymamak daha büyük bir yanlıştır ve sonunda bebekler zarar görebilir. Dengeli bir tutum önerilir.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver